hesabın var mı? giriş yap

  • bir paulo coelho romanı. kendisine hicbir zaman yetmeyen daha fazlasını isteyen ve bunu kendi ic dunyasında arayan bir kadının hikayesi ama kendi agzından degil onu tanıyan insanların gozunden anlatılan bir hikaye. bir sekilde bu kadının hayatına girmis ve hem kendi hayatlarını hem onun hayatını degistirmis insanların dilinden anlatılan bir hikaye. "her seye sahip oldugunu ancak yine de mutlu olmadıgını" soyleyen bir kadının hikayesi. bu arayıs sırasında ogrendigi seylerle "farklı" olmaya calısan ancak bu farklılıgı yasadıgı hayat icerisinde degil de kendi ruhsal dunyasında kendi kontrolu dısında yasayan bir kadın .gecmis zamanda "cadı" olarak nitelendirilen simdilerde "tipik kadın isterileri,kaprisleri,safsataları" veya her ne isim veriyorsanız o olarak adlandırılan farklı bir insan athena. etkileyici bir roman.

  • adamların ülkesi deprem bölgesi üzerinde değil. adamlar ona göre önlem almak zorunda değil ama senin ülken deprem ülkesi ve sen önlem almak zorundasın.

    görsel

  • a: "down sendromlu bir çocuğa hamile olsaydım ne yapardım bilmiyorum. tam bir ahlaki ikilem."
    b: "aldırırsın ve tekrar denersin. seçeneğin varsa, çocuğu dünyaya getirmek ahlak dışı olur."
    c: "down sendromlular ölsün diyorsun yani?"

    bu diyalogdaki gerizekalıyı bulunuz.

  • yıllar önce ıslak hamburgerin mucidi (veya ilk yapanlardan biri bu entry'de kim olduğunun önemi yok), şimdilerde göztepe kristal büfenin sahibi ile sipariş öncesi muhabbet ediyorduk. o anlattıydı.

    bu ıslak hamburger yanlışlıkla bulunan bir şey. mcdonalds'ın veya amerikan fastfood'unun daha memlekete girmediği zamanlar. taksim- bağdat caddesi gibi batılı bulvarlarda gezip dolaşan kesim arasında kristal ve birkaç büfe baya revaçta. o kadar ki artık yoğun zamanda burger yetiştiremiyorlar. ben de 90'lar başında bu şekilde şekilde tanıdım.

    büfe sahipleri gelen talebi karşılamak için akıllarına sirkülasyonun yoğun olduğu saatlerden önce burgerleri istiflemek geliyor. böylece müşteriyi de bekletmemiş olacaklar. ısıyı muhafaza edecek bir kutu alıp yaptıkları burgerleri biriktirmeye başlıyorlar. bilen bilir kristal kendi sosunu kendisi yapar, eski müşterileri de onu ketçap olarak kullanırdı.

    kutunun içine konan burger etinin sıcaklığıyla oluşan buhar ekmeğin yumuşamasına ve sosu daha iyi çekmesine neden oluyor. şaşırtıcı şekilde bu ıslanmış burgeri müşteri daha çok sevmeye başlıyor. artık sakin zamanda da ıslak burger talep ediyorlar ama o zaman bekledikleri gibi ıslak/soslu olmuyor. hal böyle olunca gerek olmamasına rağmen burgerleri kutunun içinde bekleterek ekmeği nemlendirmeye başlıyorlar. sipariş geldikçe değil kutuda burger azaldıkça yerine koyuyorlar.

    özetle bugün ıslak burger diye sipariş edilen şey aslında sosun buharı hesap edilememiş bir lezzet kazası.

    kişisel görüşüm daha sonraki yıllarda burger ekmekleri biraz yapay yollarla soslandırıldığı için o lezzet kayboldu. artık ıslak burger kutularının ısıtma özellikleri var dibinde dökülen sosu buharlaştırarak hazırlıyorlar. yine de super burger öncesi açılışı ıslakla yaparım kristalde. benimki ağız alışkanlığı yoksa eskisi gibi içime çekmiyorum ıslağı.

  • malum yazarın lord eddard stark'tan ifşalı basın açıklaması başlığındaki açıklama entrysinde "üç gün önce bir arkadaşla konuşmamız" parantezinde kanıt olarak gösterdiği twitter mesajlaşması görselinde yaptığı hile.

    mesajların altındaki tarihler photoshop ile oluşturulmuş. zira her birinin üst boşluk (margin) değeri birbirinden farklı. buyrun:

    https://hizliresim.com/lb9bzg

    bu tür arabirimlerdeki element konumları css ile belirlenir, ve birbirinden farklı olamaz. fakat burda kimi 5 piksel, kimi 9 piksel, kimi bilmem ne bela.

    kahve iziyle belge eskiten kafa, heyecandan pikselleri de hesap etmiyor demek ki.

  • güzel bir hönkürüş olmuş zira daha önce dikkatimi çekmesine rağmen g*tümü kaldırıp araştırmaya tenezzül etmediydim.
    harry potter ve felsefe taşında okuduğumuz üzere hagrid harry ile potter kasasını açtığında bronz coinler, gümüş sikkeler ve altın galeonların sınırsız ve kasanın dolu olduğu betimlenir. ayrıca serinin son kitabında griphookun harry ve arkadaşlarını gringottsa sokmak için istediği bedele harry çok zengin olduğunu söyleyerek altınla teklifte bulunur, burada gerçekten ciddi bir zenginliğe sahip olduğunu biliyoruz.
    eylül 2015'te bu konuda ilk kez yazar j.k rowling bir açıklama yapar ve potter hanesiyle ilgili ilk detaylara ulaşmış oluruz. detaylar için buyrunuz. pottermorea koyulan bu yazıdan anladığımız üzere hanenin ilk ferdi stinchcombelu linfred'tir. 12. yyda yaşamış bu arkadaşın nicki "potterer"dır ve zamanla yontularak "potter" kalır ve aile ismi olur. nickin kim tarafından nasıl verildiğiyle ilgili bir bilgi yok fakat potterer ve putterer isimleri eşanlamlıdır ve kısaca rastgele, plansız işler yapıp zamanını boş geçiren anlamına gelir. konumuza dönecek olursak:
    bu arkadaş muggle komşularının ondan sürekli yardım istemesi üzerine medikal alanda çalışarak, biraz da işgüzarlıktan herhalde, bir çeşit buluşlar yapar ve büyü dünyasında da oldukça tutulan pepper potion ve "skele-gro" kemik yapıcı iksir gibi katkıları ona bir servet kazandırır, öldüğündeyse bu servet yedi çocuğuna paylaştırılmış olur. daha sonra 20. yyda yaşamış olan fleamont potter harry'e kadar ulaşacak olan asıl mirası katlandıran kişidir, aynı zamanda james potterın babası yani harry'nin öz dedesidir. mirası katlamasının önünü açan buluşuysa sleekeazy's hair potionisimli saç ve kafatası derisini besleyen sihirli bir öz, bir iksirdir. (bkz: saç ektirecek araplar rez) j.k rowlingin kurgusundan çıkarılan kadarıyla fleamont bu şirketi uçuk bir paraya satmıştır daha sonra, wiki ve pottermoredaki yazılardan da anlaşılacağı gibi bir takım yatırımlar da potter hanesi tarafından yapılmış ve sürekli olarak zenginlikleri artmıştır.
    detaylar : harry potter family lineage kısmında bulunmaktadır.
    (bkz: novice inspectorate) #2

  • sürekli kitap aldığım sahafta şöyle bir diyaloğu duymama neden olmuştur;

    çocuk: neden pahalı o kitap o kadar?
    sahaf abi: pek bulunmayan bir baskısı
    çocuk: olsun. marquez o kadar iyi bir yazar değil ki.
    sahaf abi: kalk git lan bu dükkandan!!

    edit: hazır başklıktaki en beğenilen entry bu olmuşken bir de bruada belirteyim. ekşi şeylere de giren o satırların marquez ile pek alakası olduğunu düşünmüyorum. veda mektubu diye paylaşılan şeyin ise kesinlikle ama kesinlikle marquez ile alakası yok.