hesabın var mı? giriş yap

  • düşündüm benimkiler de büyüdükçe çekti mi diye. çocukken en büyük hayalim neydi, şimdi ne diye... motorlu kanatlardı, yelek gibi giyiyorsun düğmesine basıyorsun çalışıyo. burada yok ama almanyada falan kesin yapmışlardır bunu. bizim de almanyada benim tanımadığım bi akrabamız oluyo, istanbul'a gelirken bana bunlardan getiriyo bi tane. her gün kanatlarımı takıp bizim sokağın üzerinde uçuyorum . bütün çocuklar bi tur istiyo, hiçbirine vermiyorum. yalnız oğuz isteyince onu da yanıma alıp uçuyorum. karşı apartmanın çatısına tünüyoruz beraber, orada çekirdek yiyoruz. çok spesifik olarak çekirdek ama. romantik buluyormuş olmalıyım.

    yaklaşık 25 yıl geçti, şimdiki hayalim daha az mekanik. basit bir hamak. limon ağacının altında bir hamak, o kadar. yıldızları gören bir yerde olsun. bir de güzel bir ses sistemi olsun, müzik olsun hep. içimden geçen o anda çalınsın. karşımda bir dağ olsun. mümkünse hep gece olsun, ve hep dolunay yükselsin o dağın tepesinden. limon ağacının dalında bana arkadaşlık edecek bi cırcır böceği olsun yeter. hiç konuşmasın, sadece bi ayağıyla müziğe ritm tutsun sakin sakin, ki bileyim o da seviyor çalanı. karnım hiç acıkmasın ama limitsiz içecek olsun ve ne kadar içsem de hiç çişim gelmesin. bak düşündükçe hayal komplikeleşiyor. oysa haftalardır "sadece bi hamak" deyip duruyordum. belki de insan büyüdükçe hayalleri küçülmüyordur da, hayal kurmaya zaman ayırmadığı için detayları modellememiş, ilk aklına gelen dilekte yorulup bırakmış oluyordur?

  • geçen cuma nikahı vardı şirketten bir arkadaşın, birkaç gün önce oturduk kordona içiyoruz. yaklaşık 1,5 saat süren, sevgiliyle günlük olağan telefon görüşmesinin ardınan geldi oturdu masaya, kötü epey, surat düşmüş, muhabbete katılmıyor, neyin var diye sorduk, "cuma günü nikahım var fakat ben bu noktaya kadar nasıl geldiğimizi hiç anlayamadım abi" dedi, en son hatırladığı şey kızın buna "en azından ailelerimiz tanışsın, acelemiz yok nasılsa" dediğiymiş, şimdi parmagında bir yüzük ve cebinde bir evlilik cüzdanı var ve aradaki hiçbir şeyi hatırlamıyor.

  • "mavi, kırmızı, beyaz renklerinin ahenk içinde süzüldüğü paket tasarımı" bölümüyle beni benden almış incelemedir. sanarsın michelangelo tablosu inceliyor.*

  • bir gazetecinin "tek bir kitapla şair olunur mu?" sorusuna "tek bir kitapla peygamber olunuyor da şair niye olunmasın?" cevabını vermiştir.

  • ahmet necdet sezer ve sevgili eşiyle alışveriş sırasında karşılaştığım bir anım mevcut. (olay kendisinin cumhurbaşkanı olduğu dönemde gerçekleşmişti)

    alışveriş sırasında ahmet bey eşinin yanında değilken eşiyle kuyrukta karşılaştık. eşini tanıyamadığım itiraf edeyim. sadece kendisine sıramı verdim, zaten aynı anda gelmiştik olay ; "siz buyurun lütfen, sizden" çok da farklı olmadı. eşi gelene kadar sohbet ettik bu sırada eşyanız çok görünüyor isterseniz sizi ve eşinizi arabayla bırakabilirim bile dedim. eşi cumhurbaşkanı sezer'i gördüğüm anı unutamıyorum o kadar beklenmedik bir olaydı ki öyle kala kaldım kendisi ile de biraz sohbet ettik ve sonrasında teklif için ikisi ayrı ayrı teşekkür etti. ben öyle koruma ordusu falan hatırlamıyorum.

  • 7 bölge var (hepsi avrupa ülkelerine ayrilmis)
    1 bölge $189 (15 gün)
    2 bölge $250 (1 aylik)
    3 bölge $285 (1 aylik)
    global $325 (bütün bölgeler dahil, 1 aylik)

    istanbul sirkeci garindan kartinizi aliyorsunuz ve bütün avrupada trenler (bazi yerlerde vapurlarda)bedava! konaklama genelde ögrencilerin konakladigi yerlerde... beslenme size kalmis...
    hic gitmedim ama en az 4 ki$i gidin diyorlar.. (oylamaya gidecek bi fikir ayriligina karsin 5 ki$i ideal)

    kesinlikle yapilmali
    tavsiye edilen $ehirler
    amsterdam, berlin, amsterdam, viyana, amsterdam, barcelona, amsterdam, madrid, (ibiza)

    (olley ilk entryi ben yabtiiimmmmn)

    (luzumsuz edit / ki$isel elestiri: zamaninda ilk entriyi yapmissin ama interraili 6 sene sonra hala yapmamissin dingil, buna ne diycem?)

    burası türkiye editi: duygusal bir yazıya yazdığım gerçekçi bir yorum sebebi ile atılmışım. üzerine mesaj ile ulaşmaya çalıştığım gönüllü adminler tarafından bloklandım. kalbim kırıldı.

    bu interrail türkiye, interrail ismini alıp keyfince kullanan, hatta üzerinden ticaret yapan facebook oluşumu. nerde çokluk orda bokluk.

    sonra bu oldu:

    http://m.hurriyet.com.tr/…da-tepki-yagiyor-40607779

    (bkz: bolurail rezilliği)

    baktım insanlar sırf görüş bildirdiği için banlendiğini, haber verilmeden atıldığını söylüyor.

    buna açıklama olarak dangalak bir admin çıktı "arkadaşlar çok kişiyiz yetişemiyoruz" dedi.

    bir de bu "kontrol edemeyecek kadar çok kişiyiz" in üzerine "biz interrail ailesiyiz" geyiği yapıyorlar. kontrolsüz umursamaz aile. sizin birlikteliğiniz batsın.

    üçü de birbirinden beter 3 açıklama yapıp batıran andavallar sürüsü.
    1. https://m.facebook.com/…rmalink&id=1504707779610533

    2. https://m.facebook.com/…rmalink&id=1504816236266354

    3.https://m.facebook.com/…81/1601922823162161/?type=3

    ucuz gezmek dışında konularda ağır eğitime ihtiyaçları var. hani "tek çık" falan diyorlar ya, "interrail türkiye'siz çık" anacım.

  • yav he he. ne güzel de tespit yapıyorsunuz. muhalifler mi antep'de, urfa'da, konya'da suriyeli dövüyor? senin kalelerin bunlar. artistlik yapıp, algı operasyonu kasmayın. git seçmenine sor bakalım, ne düşünüyor bu suriyeli işgalciler için?

  • ikinci dünya savaşı sırasında günlük gazeteler en popüler dönemlerindeydiler. (çok az sayfadan oluşsalar da) birleşik krallık halkı, ingiliz birliklerinin hitler ve nazi'lere karşı savaşta ne durumda olduğunu bunlar üzerinden takip etmekteydi.

    gazetelerde merakla beklenen sadece haberler değildi. neredeyse tüm gazetelerin içinde çapraz bulmaca bulunurdu. bulmacalar, hava saldırıları sırasında sığınaklarda ve tren kuyruklarında beklerken, zamanın geçmesine yardımcı oldukları için oldukça popülerlerdi.

    en popüler günlük gazetelerden biri de the daily telegraph'dı ve bulmacası da aynı oranda popülerdir.

    ocak 1943'te ingiltere başbakanı winston churchill ve abd başkanı franklin d roosevelt bir araya geldi ve savaşın geleceğinin kuzeybatı avrupa'nın işgalini içermesi gerektiği konusunda anlaştılar.

    planlamalar başladı ve kapsamlı araştırmalar sonrasında, geniş ve kumlu plajları ile korunaklı normandiya kıyı şeridine yapılacak sürpriz çıkarmanın en iyi seçenek olduğuna karar verildi. d-day (normandiya çıkarması) olarak anılacak operasyonun adı churchill tarafından overlord operasyonu olarak adlandırılmıştır.

    abd generali dwight d eisenhower, aralık 1943'te overlord operasyonu'nun genel komutanı oldu ve ingiliz general bernard law montgomery kara birliklerinin kontrolünü üstlendi. mayıs 1944'ün başlarında, eisenhower d-day'in 5 haziran 1944'e denk gelmesine karar verdi.

    sürpriz unsurunu en üst düzeye çıkarmak ve kayıpları en aza indirmek için çıkarmanın yeri ve kesin tarihi de dahil olmak üzere, operasyonun tamamı gizlilik içeriyordu. hatta bir abd tümgeneralinin, bir kokteyl sırasında spekülasyon yaptığı için rütbesi düşürüldü ve eve gönderildi.

    ancak mayıs 1944'te ingiliz gizli servisi mi5'in bazı üyelerinin vakit geçirmek için the daily telegraph bulmacasını çözmeleri ile 1944 çapraz bulmaca paniği başlamış oldu.

    bulmaca içerisindeki cevaplardan birinin yanıtı "utah" bir diğerinin ki ise "omaha"ydı. bunlar, amerikan kuvvetlerinin normandiya çıkarması'nda karaya çıkacakları plajlara müttefikler tarafından verilen kod adlardı. görsel

    o ay yayınlanan bir başka bulmacada çıkan cevaplardan biri ise "mulberry"ydi. bu, çıkarma sırasında tedarik gemilerini barındıracak ve kanal boyunca çekilecek olan yüzen limanın adıydı. bir diğer sorunun yanıtı ise "neptune"dü. neptün, operasyon sırasında yapılacak deniz desteğinin kod adıydı.

    cevapların en şüpheli olanı ise "big-wig" (büyük peruk)'dir. çünkü big-wig'in karşılığı "overlord" dur. (overlord, derebeyi, amir anlamına gelmektedir ve big-wig de kafalarındaki koca peruktur.) bu, tüm operasyon için bizzat churchill'in verdiği isimdir.

    mi5'de hemen alarm zilleri çalındı ve bulmacaların almanları bilgilendirmek için kullanılıp kullanılmadığının araştırılmasına başlandı.

    iki mi5 ajanı, leonard dawe adında bir adamın yaşadığı surrey'e gönderildi. leonard dawe, 54 yaşında bir bulmaca derleyicisiydi.

    ajanlar, dawe'i neden özellikle bu beş kelimeyi seçtiği konusunda sorguladılar. dewe'in yanıtı ise "sevdiğim kelimeleri seçmeme karşı çıkan bir yasa mı var"dan öteye gitmedi.

    mi5, sorgulamalar sonucunda dawe'in doğru söylediğine ve normandiya çıkarması hakkında hiçbir bilgisi olmadığına ikna oldu. görünüşe göre bulmaca krizine neden olan hayatın şaşırtıcı tesadüflerinden başka bir şey değildi...

    kaynak: historic-uk

  • hala adamın dna testi yaptırıp çocuk esirgeme kurumuna verdiğine kızanlar var. adam o şüpheyle nasıl yaşasaydı, o çocukların suçu ne? en iyisini yapmış. öğrendikten sonra onlarla yaşasa kesin adam da bi pislik yapardı o çocuklara.

    annesi ve babası bırakıp kaçsın, siz evde kalan adama kızın çocuklara sahip çıkmadı diye. hasta mısınız nesiniz ya..