hesabın var mı? giriş yap

  • şöyle bir aydınlanma yaşanıldığı andır bence.

    sözlerini de yazayım da tam olsun hatta.
    '' asuman: beni artık sevmiyorsun, öyle mi?
    mükremin: ya seni seviyorum da, seni sevmeyi eskisi kadar sevemiyorum.. hani eskiden seni sevmenin, birbirimizi sevmenin, yeşil gevrek bir tadı vardı. seni güldürmenin lezzeti damağıma yerleşir, orada mutlu mesut yaşardı.. yani bişey olduğu vakit, ilk bunu koşayım gideyim, asuman'a söyleyeyim tarzında bir haberci telaşı olurdu.
    asuman: şimdi n'oldu peki?
    mükremin:bilmiyorum asuman, bilmiyorum.. kalbim bir kuyunun dibindeki suda nefes almaya çalışan bir gariban.yukarı tırmanmaya çalışıyor..ama ne yapsın? kuyunun duvarları düz..kuyunun duvarları ıslak..''

  • öncelikle, uzun yıllardır tüm araçlarda gaz pedalları elektronik kontrollüdür, böyle mekanik hidrolik falan birşey yoktur. iki tane tel ecu'ya gider. en dibinde de bir kickdown switch vardır, gazı köklerseniz alet aceleniz olduğunu anlasın diye. çoğu sürücü gaz pedalına oraya kadar hiç basmadığı için varlığını farketmez. hani böyle sonuna kadar bastığınızı sanırsınız ya, ondan sonra biraz daha gider aslında.

    d, e ve daha üst sınıf araçlardaki 6 ileri ve daha fazla vitese sahip getrag, siemens ve zf'in üretimi olan tam otomatik şanzımanlar oldukça iyidir, fakat bunlarda bile tek ve temel sorun gecikmedir. açıkça hissedersiniz, gaz pedalı üzerinden verdiğiniz sinyallere araç 250ms ile 2 saniye arası gecikmeli tepkiler verir. genellikle düz vites savunucusu arkadaşların anlatmaya çalışıp da başarısız oldukları husus da budur.

    fakat paniğe mahal olmadığını belirtmek istiyorum, bu kavga da yorgan gidince bitecektir*.

    elektrikli otomobillerde şanzıman bulunmaz. vites kavramı yoktur. bu araçlarda kullanılan elektrik motorları ilk hareketlerinden itibaren çok yüksek tork ve güç değerlerini derhal ve aralıksız sağlar, devir yükselmesinden şikayet etmez, devir yükselince verimleri düşmez. elektrikli araçlarda vites değiştirme kavramı yoktur. gaz pedalına bastığınızda aracın tepkisi mecburen derhal ve anında değişir. otomatik vitesli içten yanmalı motorlu araçlardaki gecikmeler olmaz.

    bu vites veya şanzıman denen şey içten yanmalı motorların yalnızca belirli devir aralıklarında yeterli güç ve tork üretebilmesinden, yani verimsiz olmalarından dolayı icat edilmiştir. motorun kendi içindeki dönüş hızını aracın hızına göre belirli devir aralıklarında tutabilmek için dişli oranları değiştirilir. o changement kelimesinin şanzıman'a dönüşmesine şaşırmamalı.

    elektrikli otomobiller yaygınlaştığında aynı düz vites gibi ortadan kalkacak, eski bir teknoloji olarak tarihin tozlu raflarında yerini alacaktır.

  • onbir, oniki yaşlarındayken arada annemle beraber gündeliğe giderdim. genelde büyük temizlik yapılacaksa ek yardım olarak. anneme beş veriyorlarsa bana da iki, üç verirlerdi. şimdi düşününce, çok küçükmüşüm ama erken gelişmiştim. bir de fakir fukaranın çocuğu pek çocuk olamaz. çocuk olmaya vaktimiz de paramız da yoktu. neyse bu bir başka entry konusu...ben aslında başka bir şey anlatacaktım;

    yine annemle gündeliğe gittiğimiz birgün, evini temizlediğimiz kadının eşi, mahmut amca, ertesi gün okuldan sonra onlara gitmemi ve bana kışlık ayakkabı alacağını söyledi. annem de okul çıkışı mutlaka gelmemi söyleyince gittim mecburen. mahmut amca ile kapıda buluştuk, sonra beraber yakınlardaki bir ayakkabıcıya gittik. annem gelseydi bari ama gelmedi. calismasi gerekiyordu çünkü. mahmut amca'yla ayakkabılara baktık. bir tane denedik, aldık ve çıktık. sanırım hayatımın en mutsuz günlerinden biriydi. ayakkabı alındıktan sonra da, eve geldikten sonra da sadece ağlamak istediğimi ama kendimi tuttuğumu hatırlıyorum. bir de sonradan mahmut amca anneme asık suratlılığımdan dem vurmuş. sanırım bunu, ayakkabı alındıktan sonra sevinçle bacaklarına sarılan bir çocuk hayal ettiği halde, eskisinden de mutsuz bir çocukla karşılaştığı için hayal kırıklığı ile söylemişti. aslinda cok iyi niyetli bir adamdi ve ailece cabamizi takdir ediyordu.

    buraya nereden geldim peki...dün nuri bilgi ceylan'ın kış uykusu nu izledim...orada da vicdanını (ki vicdan genelde korkakların sevdiği bir sözcüktür ve öncelikle güçlüleri dehşete salmaya yarar.)* rahatlatmak için fakir bir aileye para vermeye çalışan kadına kızarken hatıralar beni buralara getirdi galiba. kadın parayı açıklama yapmadan gizlice kapıya bırakabilirdi...ama hayır, o şık kıyafetleriyle yardım ettiği ailenin gözlerinde sevinç görme, minnet duygusuyla sarmalanıp sarılma ve başkalarının mutluluğuyla mutlu olma fikrinden ziyade, mutluluğu için teşekkür edilmesiyle tatmin olma yolunu seçtiği için.
    çoğu zaman insanlar egolarına yenik düşüyorlar, birilerine yardım etmek güzel de teşekkür beklemek niye? teşekkürü bırak da arkandan etsin. illa yüzüne edilince ne oluyor?

    bir çocuğu mutlu edecekseniz o çocuğa yapılacak yardımın gizli olmasına, hatta çocuktan bile gizli tutulmasına dikkat etmeniz lazım. eskiden bir laf varmış, sağ elin verdiğini sol el görmeyecek diye, ne doğru laf.

    bana şükret, sayemde bak yine iyisin'le iyi edilemiyor. kış uykusu bunun gibi pek çok anımı canlandırdı. daha gelirim ben buralara.

    * filmden alıntı

  • fetöyü palazlandıranlara, onlara hizmet ehli diyenlere, yalakalarına ve bilumum tüm fetöcülere karşı her daim kinimiz diri!

    atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı türk gençleriyiz biz!

    sümüklü bir şeyhin peşinde koşacak kadar aklımızı kiraya vermedik!

  • yakın bir arkadaşım var. varlıklı ve çalışkan biri. ama hep iş odaklı olduğu için evlenecek birini bulamıyordu.

    sonunda annesiyle ablası devreye girdi ve buna birini buldular. kız bundan 10 yaş gençti.

    bunlar konuşup anlaştılar. sürekli birlikteydiler. benim arkadaş çok iyi niyetli biri. kızla epey ilgileniyordu. sürekli birlikteydiler. iş dışındaki bütün zamanını ona ayırıyordu.

    sonra bunlar sözlendi. kız isteme oldu. şimdi isteme evi diye bir şey çıkmış. kendi evinde değil de stüdyo tarzı bir odada isteniyormuş kız. ondan da yaptılar. bahçeli bir ev ve lüks eşyalar... her şey çok iyi giderken kız zorluklar çıkarmaya başladı. annesi kıza ne söylerse onu benim arkadaşa dayatıyordu. en son düğün tarihinde annesinin istediği tarihi dayatmaya çalışınca bizim arkadaşın kafası attı ve kıza s.ktiri çekti.

    bunlar evlenmiş olsa kızın anasını düşünemiyorum.

  • türkiye'de cok daha iyi alternatiflerinin olmasi. yurtdisinda yasiyorum ve düzenli olarak subway alirim haftada 1-2, cünkü dogru düzgün yiyecek bisey yok, yemek kültürü bulundugum yerde sifir. türkiye'ye gittigimde aklima bile gelmez o kadar iyi sokak yemegi kültürümüz varken. cok daha uygun ve lezzetli nohut pilav, dürüm, falafel, kumru dururken düz sandvic mi alayim?