ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
güneş yüzeyine inebilme yöntemleri
-
akşam serinliğinde gidilirse problem olmaz.
yılbaşı gecesi kuruyemiş'te yeme uyu
-
"özel isimlere ve kuruyemiş'e gelen çekim ekleri kesme işaretiyle ayrılır." kuralını akıllara getiren söz öbeği.
.
.
.
teşekkür editi: ilk debeye girişim yeni yılın ilk gününe denk geldiği için mutluyum (bu kadar terörün olduğu bir memlekette ne kadar olabilecekse?!) herkese teşekkür ederim.
unutmamak gerek editi: (bkz: 22 aralık 2016 ışid'in 2 askerimizi şehit etmesi)
iyi dilek editi: yeni yıl başta ülkemizde olmak üzere, tüm dünyada bişeylerin değiştiği bir yıl olur umarım. herkese huzur, sağlık, sevgi* ve para dolu bir yıl diliyorum.
edit 2018: evlendi.
evli erkeğin arkadaşlarıyla 2 saat takılması
-
gerizekalı kadınlarla evlenen erkeklerin dramıdır bu.
edit: aradan 5 sene geçti halen aynı düşüncedeyim
facebook'ta tanışmak için atılan ilk mesaj
-
selam elçin,
facebook'ta ya da benzeri sosyal medya araçlarında (twitter, wine, beer, vodka) tanımadığım insanlara mesaj atıp onları taciz ya da tahrik etmek, ailemden aldığım terbiyeye uyan şeyler değil. şu an buna sebep olduğun için utanmana sıkılmana gerek yok, eminim böylesi binlerce mesaj alıyorsundur her gün. pürüzsüz, kılsız sol bacağını sergilediğin o sarı elbiseli fotoğrafının bunda etkili olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.
elçin seninle çok açık konuşacağım. izninle, elçin olmak istiyorum. hatta büyükelçin olayım. işgüzarlık etmiş olmazsam, maslahatgüzarın bile olabilirim. ilişkimizi katip düzeyine çekmeyelim de, gerisi hallolur.
yakışıklı ve bilimsel düşüncenin önemini kavramış bir mühendisle tanışmak istersin diye düşünüyorum...
selamlar
mustafa (jeoloji müh.)
sanat filmleri neden uzun oluyor sorunsalı
-
hayatında bir yere bakıp dakikalarca, saatlerce düşünmemiş kişilerin sorunu. ne kadar acele edersen et kardeşim, dünyaya yetişemeyeceksin. ayrıca, sanat filmleriyle ilgili tek sorunun süreyse eğer sen de kış uykusu'nu, fanny och alexander'ı falan izleme. şunları izle bak:
(bkz: üç maymun) - 109 dakika
(bkz: ta'm e guilass) - 95 dakika
(bkz: såsom i en spegel) - 89 dakika
(bkz: jungfrukällan) - 89 dakika
(bkz: vivre sa vie: film en douze tableaux) - 80 dakika
(bkz: rashômon) - 88 dakika
(bkz: walkabout) - 100 dakika
(bkz: zerkalo) - 108 dakika
(bkz: ida) - 82 dakika
(bkz: days of heaven) - 94 dakika
(bkz: iklimler) - 101 dakika
(bkz: yeraltı) - 107 dakika
(bkz: mommo) - 94 dakika
(bkz: skammen) - 103 dakika
(bkz: la double vie de véronique) - 98 dakika
(bkz: la haine) - 98 dakika
(bkz: krótki film o milosci) - 86 dakika
(bkz: un chien andalou) - 16 dakika
(bkz: vengo) - 90 dakika
(bkz: la jetée) - 28 dakika
(bkz: waking life) - 99 dakika
(bkz: noviembre) - 104 dakika
(bkz: rosetta) - 95 dakika
(bkz: sonbahar) - 99 dakika
(bkz: à bout de souffle) - 95 dakika
(bkz: yumurta) - 97 dakika
(bkz: süt) - 102 dakika
(bkz: bal) - 103 dakika
(bkz: gölgesizler) - 94 dakika
(bkz: c blok) - 92 dakika
(bkz: deux jours, une nuit) - 95 dakika
(bkz: eraserhead) - 89 dakika
(bkz: pi) - 84 dakika
(bkz: en passion) - 101 dakika
(bkz: ıvanovo detstvo) - 95 dakika
(bkz: stranger than paradise) - 89 dakika
(bkz: gabbeh) - 75 dakika
(bkz: persona) - 85 dakika
(bkz: trois couleurs: bleu) - 98 dakika
(bkz: trois couleurs: blanc) - 91 dakika
(bkz: trois couleurs: rouge) - 99 dakika
(bkz: smultronstället) - 91 dakika
(bkz: annie hall) - 93 dakika
(bkz: det sjunde inseglet) - 96 dakika
(bkz: a ay) - 100 dakika
(bkz: nun va goldoon) - 78 dakika
(bkz: un condamné à mort s'est échappé ou le vent souffle où il veut) - 99 dakika
(bkz: au hasard balthazar) - 95 dakika
(bkz: mouchette) - 78 dakika
(bkz: pickpocket) - 75 dakika
(bkz: quatre nuits d'un rêveur) - 87 dakika
(bkz: tabutta rövaşata) - 75 dakika
(bkz: kasaba) - 85 dakika
(bkz: höstsonaten) - 99 dakika
(bkz: 71 fragmente einer chronologie des zufalls) - 100 dakika
(bkz: koca dünya) - 101 dakika
(bkz: kynodontas) - 94 dakika
(bkz: nattvardsgästerna) - 81 dakika
(bkz: der siebente kontinent) - 104 dakika
(bkz: le diable probablement) - 95 dakika
(bkz: işe yarar bir şey) - 104 dakika
(bkz: viskningar och rop) - 91 dakika
(bkz: beau travail) - 92 dakika
(bkz: spring summer fall winter and spring) - 103 dakika
(bkz: in the mood for love) - 98 dakika
(bkz: daisies) - 74 dakika
(bkz: fallen angels) - 99 dakika
(bkz: cleo de 5 a 7) - 90 dakika
(bkz: titane) - 108 dakika
(bkz: adam's apple) - 94 dakika
ona başbakanlık resulullah tarafından verilmiştir
-
müşrik bir tipin hezeyanları.
peygamberin yaşadığı dönemde bunlardan o kadar çoktu ki. din adına dini satan kendine göre kıyafetleri olan sahtekarlar.
bunları samimi dindarlardan ayırt etmek için en pratik yolu kuran şöyle tarif eder;
“sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.” - yasin surasi - 21. ayet.
hizmetleri karşılığında mercedes alanları ve bu örnektekinin benzerlerini böylece çok kısa yoldan ifşa edebilirsiniz.
tarihin en mutsuz nesli
-
filmleri, bir film sahnesine ait bir fotografin altina yazilmis bir replik kadar taniyan,
sair, dusunur yahut yazarlar hakkindaki fikirleri, sadece onlara ait bir cumle, dize ya da kisa bir paragraf kadar olan,
arkadaslarla bir sey yapmayi, kahvenin adinin bile kahve olmadigi ucube mekanlarda karsilikli oturup telefonlara gomulmek sanrisi ile karistiran,
baskalarinin dayattiklarini, hic suzgecten gecirme geregi duymadan dogru kabul edip icsellestiren ve bu sayede adim adim kendine yabancilasan,
bu yabancilasma ve surekli poh pohlanma yuzunden, yedigi yemek, o an nerede oldugu, o gun ne giydigi, o hafta sonu kiminle oldugu baskalarinca gercekten onemseniyormus zannedecek kadar benzersiz bir ego sahibi olan,
nihayetinde, tum bu sanrilarin kacinilmaz sonucu olarak oncelikli ihtiyaci 'ilgi' olan, tum hareket, davranis yahut soylemleri sadece ilgi cekmek adina olan, istedigi ilgiyi bulamadigi anda kendini dunyanin en mutsuz insani ilan eden, bambaskalasan bir nesildir muhtemelen.
mutlulugu, 'oglen yemegimizzz kips kips' etiketi ile paylasilan bir fotografin toplayacagi 'like'ta arayanlar, mutsuzluga mahkumdur.
tenisin türkiye'de tutmamasının nedenleri
-
seyirciler için;
- takım ve temas sporu olmaması..
- oyun sırasında tribünde ses (çıt) çıkarmamak zorunda olunması, oyuna müdahale edilememesi
- kuralların net olup yoruma açık olmadığı için taraftar/kulüp baskısının bir işe yaramaması, hakem faktörünün maç sonucuna fazla etki edememesi
sporcular için,
- oyun zekası, fiziki yeterlilik, sükûnet gibi tüm detayları birarada gerektirmesi
- hırs, öfke, motivasyon, sıcakkanlılık, tez canlılık, duygusallık, hızlı değişen ruh hali gibi türkiye'de spor müsabakalarında başarıyı tetikleyen faktörlerin bu sporda başarıda çok etkili olmaması
- sükûnet, soğukkanlılık, sakin kalmak ve disiplin gibi bizim sporcu kültürümüze uymayan faktörlerin başarıda daha etkili olması
- vücut yapısı olarak tenis sporunun gerektirdiği standartlara yakın/yatkın insan kaynağımızın yeterince olmaması
- genelde eleme usulü olduğu için en ufak bir başarısızlığın telafisinin olmaması, her maça final gözüyle bakılması.. futboldaki gibi on maç sakat olup, deplasmanlarda sahaya çıkmayıp, maç seçip, son maçta gol atarak, 1-2 maç iyi oynayarak tüm sezonu kurtarma şansının olmaması..
- futboldaki gibi kötü oynasa da, sakat olsa da, yatarak para kazanma şansının olmaması, her zaman başarılı olunmak zorunda kalınması
saniyelik salaklıklar
-
geçen haftalarda yaşadığım, saniyelik olmasa da, 30 saniyelik bir salaklığımın, başlıkta zirveye oynayacağından eminim ve yazıyorum:
evimin yanında bir 'metro market' var *. sabahladığım ve de yoğun şekilde çalıştığım bir gecenin sabah 8'inde bu marketten kahvaltılık alışveriş yapmak için buraya gittim, park ettim ve de kapıya doğru yönlendim. tabii sabahlamanın verdiği 'neredeyim lan ben?' tadındaki his ile henüz çevreme adapte olamamış bir haldeyim.
neyse, içeri girdim, karşılama standındaki 2 genç kıza 'günaydın' dedim ve de onların hemen karşısında, benim ise sağımda bulunan alışveriş arabası sırasının başına yönelip bir alışveriş arabasını çıkarmaya çalıştım fakat market henüz yeni açıldığı ve de arabaların geceki düzeni ile durmasından dolayı arabayı çıkaramadım. ardından çıkarabilmek için biraz daha sert çektim, yine çıkmadı. böyle olunca da pozisyon alıp baya sert bir şekilde çektim ve de bu sefer çıktı.
arabayı düzleyip tam gidecekken baktım ki en az 30 tane alışveriş arabası bana doğru gelmeye başladı, arabaların öbür ucu bile gözükmüyor, o kadar fazla araba yani. 'ulan sabah sabah işe bak, tutmak gibi bi adanmışlığa hazır mıyım?
tutmazsam da karşı reyona çarpacak, yer de eğimli değil ki nasıl kayıyor bunlar?' diye düşünürken araçlar da gelmeye devam ediyor. o an kararımı tutma yönünde verip hafifçe tuttum arabaları, durmadılar, bu sefer yine biraz daha itmeye çalıştım, yine durmadılar. en son 'yeter lan' diyip bütün kuvvetimle, yerden destek alarak ittirdim ve de araçlar durdu ama bıraksam, tutmasam tekrar yürüyecek arabalar, karşı kuvveti hissediyorum yani. bu sebeple hemen girişteki kızlardan birine 'bunları tutmamız lazım, geliyorlar, çarpacaklar!' diye seslendim, tabii bu sırada tamamen kendimi adamış şekilde arabaları tutuyorum. pozisyon da şu: basketbolda pas atarken göğüs hizasından atarsın da, dirseklerin yanlara açılır ya, heh işte, onun sabah 8de alışveriş arabası tutan ve de dizler hafif kırılmış versiyonu. zaten içeri girdiğimden beri tek yaptığım hasan şaş tadında pozisyon alıp durmak iken, bir yandan da 'ulan ben ne ara bu olayın içinde kaldım?' diye de düşünüyorum fakat görev adamıyım, 'yapılacak' işi yaparım yani kafamdaki inanmışlık seviyesi o en azından. seslendiğim kız bana baya şaşkın gözlerle 'ne yapıyor bu?' dercesine baktı. ardından kafasını arabaların öbür ucuna çevirdi. saniyelik olarak 'allah allah ya, burada böyle büyük bir olay yaşanıyor, ilgilenmedi bile' diye düşünürken, arabaların öbür ucundan bir ses geldi: yav bıraksana kardeşim!!
ulan meğersem oranın çalışanı adam, arabaları yerinden çıkarıp düzenlemek için öbür taraftan ittiriyormuş.. düşünsene, saat sabah 8, işini yapmak için arabaları yerinden çıkarmak istiyorsun, ittiriyorsun, manyağın biri geliyor ve karşı taraftan bütün kuvvetiyle, kendini adamış bir şekilde geri ittiriyor. bir de yerden falan destek alıyor pozisyon alıp. tabii olayı farkettikten sonra hemen 'aa siz mi ittiriyordunuz ya hehe' diyip uzadım oradan.
muhtemelen arkamdan 'çattık ya sabah sabah' demişlerdir, hala da birilerine anlatıyorlardır...
insan vücudundaki anatomik ve fizyolojik kusurlar
-
yaklaşık 8 saat sarj süresi, 16 saat kullanım süremiz olması.
nokia 3310 2 saatlik sarj süresi, kullanım performansına bağlı olarak da aşağı yukarı 48-72 saat kullanım süresi ile insandan çok daha mükemmel bir yaratık bence. bu ne biçim kusursuz tasarım olm?
16 nisan 2021 kripto para ile ödeme yasağı
-
try shitcoini ile ödeyin demişler
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
mete - 3 yaşında
mekan eczane. mete hapşurur.
mete : sümüğüm aktı.
baba : burnum aktı demen gerekiyor oğlum.
mete : hayır burnum yerinde duruyor, sümüğüm aktı.
ankara garı'na bomba nasıl geldi biliyorsun açıkla
-
ne laga luga yapıyorsun hocam? samimiysen çık bildiğini anlat sonra da davutoğlu'na söylediklerim yalan mı? diye sor. bu siyasiler hep böyle.