hesabın var mı? giriş yap

  • öğrenci evinde yalnızken hasta olup, kusmaktan öleceğini sanmak da bunlardan biridir. açlıktan ve kusmaktan kalkıp yemek dahi yapamazsınız. sonra arkadaşlarınıza böyle bir olay yaşadım deyince neden söylemedin gelip bir çorba yapardık derler. böylece siz de gariban değil de mal olduğunuzu anlarsınız.

  • milyon dolarlar kazanmışsın bir de bunu gizli saklı yapmamışsın. tam tersine göz önünde bulunarak yapmışsın. magazin medyası tarafından 20 yıldır yok şöyle güzel yok böyle yetenekli hem de ne biçim sporcu diye sürekli pohpohlanmışsın. sonra da ben çok zorluklar çektim.

    tanımayan etmeyen biri olsa sanacak ki kürt olduğu için işten çıkarılmış, aç kalmış kimse yüzüne bakmamış. sonra azim etmiş kendi işini kurarak tüm bunlara rağmen zengin olmuş.

  • haksız protestodur.

    fakiriz arkadaşlar, şunu artık kafanıza sokun.

    “oturup bir kahve de mi içemeyeceğiz?” diye soracaklara peşinen cevap vereyim: içecekseniz böyle şikayet etmeyeceksiniz. paranızı biriktirip gidip öyle içeceğiz ya da başka yerden kısıp denkleştireceğiz.

    zira 48 lira denen paranın bugünkü kurla karşılığı yaklaşık 2.5 dolar.

    girin bakın amerika’daki starbucks fiyatlarına. bir sürü ürün hala daha amerika fiyatlarından daha ucuz.

    fakirlik, gelişmemiş bir ülke vatandaşı olmak böyle bi şey.

    sahte zenginlik bitti arkadaşlar. dilerim bunlar iyi günler değildir.

    alışsanız iyi olur, yoksa çok ağlar durursunuz.

    editbucks: arkadaşlar bana neden çemkiriyorsunuz? sanki zamları ben yaptım, sanki ben çok memnunum.

    ok, keşke bölgeye göre fiyatlandırsa, keşke burda da 2.5 lira olsa. hepsine ok diyorum. hepiniz haklısınız.

    merciler kontrol etsin diyen arkadaşlar: kontrolünü umduğunuz mercilerde en baştan sağlıklı işleyen bi kontrol sistemi olsa, zaten böyle fakir olmazdınız diye tahmin ediyorum. ama siz daha iyi bilirsiniz tabii.

    lütfen kabul edemediğiniz fakirliğinizden alevlenen ateşli hırslarınızı fakirliğinizin sorumlusu olanlardan çıkarın; ben de siz gibi fakirim.

    editté macchiato: sevgili arkadaşlar, iyi niyetlisiniz anlıyorum. buyrun, edin protestonuzu; ben kimse protesto etmesin demedim. hepinizi destekliyorum gönülden.

    alçak kahve sektörünü yola getirince eliniz değmişken elektronik eşya, et süt gibi temel gıda ve araba/taşıt satıcılarını da protesto etmekten geri durmayın.

    onlar kim köpek de bu millete 40-50bine telefon satmaya kalkıyor?

    kahve sevdasına kapılıp, etin fiyatından daha pahalıya peynir satan alçaklara da bi protesto ayırmadan geçmezsiniz umarım.

    fındık da çok pahallandı bence; hatta duyduğum kadarıyla almanya’ya burdan giden fındık orda daha ucuz(muş). fisko birlik mi kimse sorumlusu o da bi zılgıtı hak ediyor diye düşünüyorum; onu da sakın boş vermeyin.

    ayrıca şahsi ricam, selpak’a da el atmanız. 10 tane selpak mendili 38 liraya aldım dün. tuvalet kağıdını da söyleyecektim de bir an fakir olduğumu hatırlayıp selpak tuvalet kağıdı benim neyime diyerek vaz geçtim.

    böyle böyle teeek tek hepsini yola getirip, o pis iç ve dış güçlerin oyununu da bozmuş olursunuz.

    hadi bakalım; aslansınız, kaplansınız.

    şimdi müsaade ederseniz zar zor aldığım ristretto biancomu içmem gerek daha fazla soğuyup tadı kaçıp param boşa gitmeden.

    siz bir ristretto bianco kaç lira biliyor musunuz?

  • http://www.aktifmedya.com/…ini-istiyor-h625568.html

    https://twitter.com/…r_ki/status/629407716440715264

    keyfinizi biraz kaçıracağım ama üzgünüm. beni gerçekten derinden sarstı haber. belki içimizde doktor olan, yardımcı olabilecek tanıdıkları olanlar vardır. veya gündemde ses getirmesini sağlarsak birileri yardımcı olabilir bilmiyorum.

    çocuk gerçekten çok acı çekiyor anladığım kadarıyla. annesi artık görmesini falan geçmiş çocuğum rahat bir nefes aldım yeter diyor.

    umarım en kısa zamanda sağlığına kavuşur yavrucak.

    edit: şu ana kadar bazı doktor isimleri paylaşıldı başlık altında. bu isimlerle veya farklı isimlerle iletişime geçebilecek arkadaşlar mutlaka vardır diye düşünüyorum. o zamana kadar başlığı gözönünde tutmaya çalışmakta fayda var.

  • özellikle insanların aşırı tatlı bebekleri gördüğünde gerçekleştirdiği eylem. ancak tabii sadece bununla sınırlı değil. insanlar, bazen karşı tarafa duyduğu aşırı sevgiyi de bu şekilde ifade etmek isteyebiliyor. tabii insanlar böyle bir davranış sergiler de hakkında bilimsel bir araştırma yapılmaz mı, tabii ki yapılır ve yapılmış da zaten.

    yeni doğan bebeleri koklayan kadınların beyinleri, mr (magnetic resonance) ile görüntüleniyor. görüntüleme sonrasında kadınların aldığı bu kokunun, beyindeki ödülle ilgili bölgeyi aktifleştirdiği görülüyor. beyindeki bu bölge, aynı zamanda sevdiğimiz bir yemeğin önümüze geldiği zaman uyarıldığı bölge.

    yani o anki aşırı sevgi göstergesi olan bu davranış, aslında beyindeki sevdiğimiz bir yemeği gördüğümüzde aktifleşen bölgeyle çakıştığı için meydana geliyor.

    ancak buna ek olarak genlerimizdeki evrimsel mirasın da bunda bir payı olabileceği düşünülüyor. "sosyal ısırma" olarak adlandırılan benzer bir davranış, mayöjnlarda da görülüyor.

    kaynak

  • montaigne ünlü olmadan önce ölüm hakkında çok kafa patlatan ve ölümden endişe duyan bir insanmış zira en iyi arkadaşı etienne de la boetie'yi, babasını, erkek kardeşini ve ilk çocuğunu kaybetmiş; sen ben kadar, belki daha fazla ölüm düşüncesi kafasını meşgul edermiş.

    bir gün malikanesinde çalışanlarla beraber çıktığı bir gezide atından düşmüş ve ölümle burun buruna gelmiş. ağzı burnu kan içinde kalmış, yerinden kıpırdayamamış. bilincini kaybetme noktasına kadar geldiğinde artık kendisi için sonun yaklaştığını, o anlarda aldığı her nefesin son nefes olabileceğini kabullenmiş. bu kabulleniş hayatı yeniden yorumlamasına sebep olmuş. 36 yaşında başına gelen bu olay sonrasında bordeaux yüksek mahkemesindeki görevinden istifa etmiş ve denemeler'i yazmaya başlamış. yaşam, ölüm, korku, arkadaşlık, erdem, vicdan vs aklına ne geldiyse, o gün başından neler geçtiyse, ne hakkında yazmak istediyse yazmış. önceden yazdığı düşüncesiyle/davranışıyla çelişkili bir durum ortaya çıktığında önceki yazısına dönüp değişiklik yoluna gitmemiş; insan hayatının tecrübelerden oluştuğunu, her tecrübenin düşüncelerimizi ve davranışlarımızı değiştirebileceğini ve bunun yaşamın bir parçası olduğunu anlatmış.

    başlık kendi içerisinde ölümü ve yaşamı özetliyor: bir gün ölecek olmak. montaigne yaşarken ölümü düşünmenin bir faydası olmadığını, aksine yaşamın kalitesini azalttığının farkına varabilmiş, bunu yazdıklarıyla aktarmaya çalışmış, bir gün ölecek olmayı kabullenip kalan bütün günlerde yaşamı olabildiğince tatlı yaşamayı öğütlemiş.

    yaşıyor olmanın nefes alıp vermekten ibaret olmadığını en iyi idrak eden ve en iyi aktaran yazarlardan biri montaigne. yaşadığı hayat ve yazdıkları, ölüm düşüncesi sizi korkutuyor olmasa dahi hayatınızı güzelleştirebilir.

    (bkz: nasıl yaşanır ya da bir soruda montaigne'in hayatı)

    http://www.idefix.com/…asp?sid=bm6wdd31ey2ymis44pte
    http://www.amazon.com/…stion-attempts/dp/1590514831

  • tam anlamıyla iki ucu boklu değnek.
    bir cezaevinde sınav görevlisi olarak bulunduğum bir vakitte bu sebepten ötürü yatan birisinin hikayesini dinledim.
    hikayesi şöyle:
    bu mahkumun evine gecenin bir yarısı, tüm aile fertleri uykudayken bir hırsız giriyor. hırsızı 18 yaşındaki kızının odasında karanlıkta gören mahkum silahına sarılıyor ve karanlıkta rastgele ateş ediyor. ancak hırsız kaçmayı başarıyor. polislere haber veriliyor falan. neyse tutanaklardan sonra sabah oluyor ve öğleye doğru polisler tekrar geliyor mahkumun evine...kaçtığını sandığımız hırsız meğer vurulmuş ve saklandığı ağaçlıkta ölü olarak bulunmuş.
    şimdi bu adam içeride...ölür müsün öldürür müsün?

    bu da böyle bir şeydir işte...