hesabın var mı? giriş yap

  • 3 yaşındaki çocuğa bu durumu nasıl izah edebilmişler dedirten olay.
    ben 3 yaşındaki kızıma "senin baban değilim" desem "hayır babamsın" diyip ağlar, ben de onunla ağlarım.

  • sgk müfettişlerinin bu açık ihbarı değerlendirmesi gerekir. burada çalışan garsonlar sigortalı mı, öyleyse kazançları 8400 tl net üzerinden mi beyan ediliyor yoksa asgari ücretten gösterip sahtekarlık mı yapıyorlar ortaya çıkarmalılar.

    kadıköy işkur'a uğrayan işsiz kardeşlerim de doğrudan buraya başvuru yapabilir. nasıl olsa kimse iş beğenmiyormuş.

  • gudik sözcüğü bu planlar için biçilmiş kaftandır. ana iki azarladı, baba istediğini yapmadı diye hemen düşünmeye başlarsın: "yarın sabah gidiyorum evden." nah gidersin! nereye gidiyorsun ivanuskas? hemen yaparsın böyle planı: "yanıma sırt çantamı alsam yeter, yatak odasındaki gizlenmiş paradan (yatak odasında hep para gizlidir, o da olmadı salon ya da mutfaktaki anormal bir yerde para saklanır) alırım biraz... ver elini bodrum... ingilizcem de var, otellerde çalışırım. yazın bir turist kızla tanışırım ver elini ingiltere...."

    haaa evet ver elini... taptuk emre kapısı mı lan bu? el verin el verin... yok ver elini sicilya, ver elini kolombiya. nereye gidiyorsun küstah bok? gördüğünüz gibi ana baba, arkadaşla sabahlamaya izin vermedi diye 15 yıllık ebeveynini sattı, büyük britanya topraklarına vardı iki dakikada. ama gudiklik sadece planda değil, ana babaya isyanın çıktığı saate göre vazgeçilmesinde. akşamsa ertesi sabah. sabahsa akşam. çok ciddi bir şeyse bir iki gün afra tafra. bir de bu durumda gerzo arkadaş tavsiyeleri de duruma etki eder:

    - dayanamıyorum abi ya, deli ediyorlar beni. gidecem valla buralardan.

    - ben lise bitsin diyorum abi. lise bitmeden gitmeyelim, elimizde diploma olsun.

    bakın ne kadar mantıklı aslan parçası. sonra ikisi de unutacak bunları. hayattan kaçılmayacağını öğrenecekler. kavafis'ten gelsin, nah gidersin desin. hayırlı geceler herkese.

  • - hasta mısın?

    hayır, değilim. sadece makyaj yapmadım. ki benim makyajım bir kalemden bir lipstickten oluşur, onu yapmadım yani. allah belamı versin benim.

  • ismet berkan bey yakın aile dostumuz. kendisine whatsapp'tan sordum. "ne diyorsun ismet, enteresan bir haber değil mi?" dedim. "görüntüleri izledim, çok vahim" dedi. "ya ismet bi yürü git allahını seversen" dedim. "ben de ekmeğimin peşindeyim abi :(" dedi. "seneye bir özür patlatırım olur biter :p" diye de ekledi. "kel kafandan sen suçlusun ismet" dedim. daha mavi tık çıkmadı, du bakalım.

  • sakarya'da yaşanan patlamada iş güvenliği uzmanı aslı bozkurt'un ifadesinde geçen cümledir.
    tam hali şu şekildedir;
    "olayın olduğu gün sakarya’daydım. o bölgenin güvenli olmadığını bildiğim için fabrikaya gitmedim."
    "işçilerden sürekli kendisine şikâyet geldiğini aktaran bozkurt, "işçiler bana, ‘burası patlayacak, başımıza bir şey gelecek, bir şey yapın’ diyordu. yapmış olduğum incelemeler sonucunda her şeyi iş sağlığı güvenliği kurul toplantı tutanaklarına yazmama izin verilmiyordu"

    yani iş güvenliği uzmanı raporları yalan yanlış bir şekilde doldurması için çalıştığı firma tarafından mobinge uğruyor. aksi taktirde patlayan fabrika, firma ile anlaşmasını fesih ederek istediği gibi rapor dolduracak başka bir firma ile anlaşacak. bunu yapabiliyor çünkü sistem-yasalar-yönetmelikler buna müsaade ediyor. buna müsaade edenlerin* umurunda olan iki şey var; bir fabrikatörlerin* "rahatsız" olmaması, iki ab standartlarında denetim mekanizmalarının göstermelikte olsa yapılarak ilgili akreditasyonların ab kurumlarından alınması. ve maalesef tıpkı gıda kontrol görevlileri, yapı denetim firması çalışanları,çevre mühendisleri* gibi iş güvenliği uzmanları da benzer mobinglere yönetmeliklerin-kanunların yardımı ile kolayca maruz kalıyorlar. yani yediğimiz yemekler,içtiğimiz sular, oturduğumuz binalar, çalıştığımız fabrikalar, yaşadığımız doğa bizzat şirketler ve devletin işbirliği ile sadece göstermelik kontroller yapılarak önümüze sunuluyor. bize kalan ise kanser*, patlamada ölmek, doğanın talan edilmesi gibi felaketler zinciri oluyor.

    haberde çok daha ilginç detaylar var. mesela emniyet müdürlüğünün denetimlerinden önceden haberleri oluyormuş. bu nedenle denetim öncesi göstermelik önlemler alıp denetimi sorunsuz geçiriyorlarmış. fabrikatörlerimizin emniyette bağlantıları olduğu iddiası yani. şaşırdık mı?

    neresinden tutsan elinde kalan bir olay. allah ölenlerin ailesine sabır ve bütün bu yozlaşmışlıklara direnecek dirayet versin.

    edit: suçu iş güvenliği uzmanlarına atanlar esas meseleyi kaçırıyorlar. denetim mekanizmaları şirketlerin insiyatifine bırakılacak şekilde düzenlenirse o imzaları atanlar her zaman olacaktır.
    özetle yaşananlar iş kazası değildir, planlı-örgütlü cinayetlerdir.

  • kapitalizmin nasıl işlediğinden bihaber memur kafasına göre yanlış yol. bunu diyen adam zaten hayatı boyunca maaşlı çalışır, sonra da ben neden zengin olamadım diye bakar durur.

    krediyle bal gibi de iş kurulur kardeşim. "kapital" maaşla biirkmez. fırsatı gören girişimci borç alır yatırım yapar. kazancıyla da faizini ve anaparasını ödemeye başlar ve işini de büyütür. ha bu girişimci yanlış yatırım yapmıştır, işi yönetemiyordur; o zaman iş elbette batar. kredi çekti diye batmaz ama.

  • fuarlarda ingilizce, fransızca vb dillerde tercüman arayan bir firmaya başvurulmuştur. iş görüşmesine gittiğinizde sizinle birlikte mülakata girecek başka biri daha olduğunu görürsünüz. o da sizin gibi üniversite öğrencisi 22 yaşlarında bir erkektir. ikinize de bir form verirler, hangi dili hangi seviyede konuştuğunuz, aldığınız sertifikalar, çalıştığınız şirketler tarzı. ikinizi de mülakata aynı anda alırlar. mülakatı yapan ik biraz gıcıktır. önce sizle yaparlar ardından diğer çocuğa geçerler.

    ik: fransızcayı çok iyi seviyede bildiğinizi yazmışsınız?
    -evet
    ik: fransız lisesinde mi okudunuz?
    - hayır
    ik: fransızca bir üniversitede mi okudunuz?
    - hayır ama
    ik: fransız kültür'de ders mi aldınız
    - hayır ama şey
    ik: sertifikanız var mı fransızcayla ilgili
    - hayır
    ik: tamamen meraktan soruyorum, fransızcayı nerden öğrendiniz?
    - babam öğretti
    ik: babanız? fransızca öğretmeni miydi?
    - hayır ama
    ik: buyrun söyleyin nasıl öğrendiniz, sabahtan beri ama diyorsunuz
    - babam fransız, eğer adıma ya da soyadıma bakmış olsaydınız benim de fransız olduğumu anlardınız.
    ik: adınız?
    - marcel. adı marcel olan pek türk yoktur sanırım.
    .

  • abd'de küçük parsellere bölünmüş bir arazi üzerine çok sayıda benzer evin inşa edildiği bir seri konut türüdür.

    bu konutların en önemli özelliği model ve malzemelerin aynı standartta olması, yapımının basit ve hızlı olması, en önemlisi de pratikliğidir. ancak malzemelerin olduğu gibi önceden hazırlanıp fabrikada birleştirildikten sonra getirilip kurulduğu prefabrik evlerle karıştırılmamalıdır.

    tract house konseptinde evlerin planları modelleri, katalogda görüldüğü şekliyle ve hep aynı stilde yapılır. hep aynı malzemelerin kullanılarak belli bir standart oluşturulması söz konusudur. bu evlerde genellikle ahşap veya kompozit malzeme kullanılır. bazı firmalar klasik kırsal gotik mimaride kullanılan beyaz boyalı ahşap evleri modern bir anlayışla yeniden modellemiş ve tipik tek katlı, siding kaplamalı evleri, önceden belirlenen boş arazilere seri olarak inşa etmiştir.

    bu konut türünün ilk örnekleri 1930'lu yıllarda ortaya çıksa da, tract house olarak literatüre giren ilk konut projesi new york'ta 1947'de inşa edilen levittown olmuştur. levittown adı buradaki evleri inşa eden levitt & sons, inc.'den gelmektedir.
    levittown genel görünüm
    levittown

    aslında 1920'li yıllarda konut sorununu ve ekonomik krizi çözmek için önerilen bu konsept, savaş ile birlikte ekonominin toparlanmasıyla bahçeli, daha çok odalı ve orta sınıfın da tercih ettiği bir konut tipi haline gelmiş, savaş sonrasında evlerine dönen gazilere ön ödemesiz, kaporasız satılan bu evler, daha sonra ülkenin başka yerlerine de hızla yayılmış ve savaş gazilerinden kapora alınmaması veya imdirim yapılması tüm ülkede bir gelenek haline gelmiştir.

    öyle ki, new york'tan los angeles'a, texas'tan minnesota'ya kadar her yerde siding kaplamalı bu ev tipleri, amerikan kırsal gotik tarzı mimarinin baskınlığını seyrelterek, yaygın ve modern bir karakter oluşturmuştur. bu da yeni yerleşime açılan boş arazilerde, tek tip, seri üretim müstakil konutların olduğu, endüstriyel hale gelmiş bir iskan anlayışını betimler.

    geniş ve boş arazilere sahip olan ülkenin pek çok kentinde, bu evlerin oluşturduğu projelerin şekillendirdiği yeni banliyöler ortaya çıkmıştır. bu konuda los angeles şehri en dikkat çeken örneklerdendir; san fernando vadisi, whittier ve güneydeki rolling hills gibi yerleşimler bu konut tipi tarafından şekillendirilmiştir. özellikle san fernando, mono gölü'nden şehre ulaşan su kanalına 1913'te yapılan bağlantı ile suya kavuştuktan sonra yerleşim düzeyi artmış, bağlantı yolları ve iletim kablolarının yerleştirilmesini takiben yerleşim hızlanmış ve tract house konsepti ortaya çıktıktan sonra da mantar gibi biten bu seri evler kısa bir sürede bütün araziyi kaplamıştır.

    1951 yılında whittier'da bir ev ilanı
    görsel

    1957 los angeles times gazetesi'nde yayımlanan ilanlar:
    görsel

    fallout 2 adlı oyundan bir görüntü (pre war times)*
    görsel