ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
boğaz köprülerinin çift taraflı ücretlendirilmesi
-
--- spoiler ---
1 ocak 2022 tarihinden itibaren köprü geçiş ücretleri iki eşit parçaya bölünerek iki yönlü olarak değiştirildi. boğaz köprülerinde tek yön otomobil geçiş ücreti 8,25 lira olarak belirlendi.
--- spoiler --
geçen sene karayollları yok öyle bir şey diye kendini paraladı
ne oldu
demek ki varmış
artık köprüden gidiş geliş 16.50 tl verilecek
boğaziçi köprüsü 40 yıldır faaliyette
maliyetini şimdiye kadar 100 kez çıkarmıştır
bu köprüler kamunun değil mi
neyin zammı olduğunu bir aktrol'den açıklamasını bekliyorum..
demirel'in özal'ın aklına gelmeyen sağolsun reis'in aklına geldi
acıma reis
vur kırbacı
sanki seçime gitmeyecek gibi kanırt bu milleti
edit: hızımı alamadım
birkaç şey daha yazacam
evim ümraniye'de
işyerim maslak'ta
benim için kadıköy'e gitmekle maslak'a gitmek arasında fark yok
kadıköy'e giderken para ödemiyorum da
maslak'a giderken neden para ödüyorum
ayrıca anadolu'da özellikle de karadeniz'de pek çok şehre gittim
pek çok yolu tüneli köprüyü kullandım
mesela karadeniz otoyolu neden ücretsiz
onu da paralı yap
mesela trabzon'un içinden geçen upuzun tünellerin de başına birer ogs ve hgs gişesi koy
bakalım trabzon ve rize'den bir daha oy alabiliyor musun
onlar para ödemiyor da istanbullu neden para ödüyor
istanbul'da yaşayanlar bu ülkenin sağılacak inekleri mi?
6 mayıs 2023 kk'nın doktorları hedef alması
-
maaşları düşüreceğim, bedavaya çalıştıracağım dediği yeri duyamadığımdan deli zırvası olarak nitelediğim konuşmadır…
ben de doktorum, rahatsız olacak bir şey duymadım…
gustav mahler
-
eserlerine kendi sesini de katmış, içinde yaşadığı acıyı, ızdırabı,bunalımı öyle yansıtmış bir besteci.
bunalımlı dönemlerinde ki hayatının çoğu evresi öyle geçmiştir, bir dere kenarına yaptırdığı sessiz sakin bir yerdeki evine çekilip bestelerini yaratmıştır.
eşiyle mutlu bir evliliği olmadı, bunalımları, eşiyle arasına girdi. daha sonraları gustav mahler'i anlatan bir kitap yazmıştır eşi ama kendi tarafından baktığı, kendini haklı gördüğü şekliyle yazmıştır. bir 10 yıl öncesinde the real mahler isimli kitap, mahler'i gerçekçi bir bakış açısıyla anlatmış, eşinin yazdıklarına karşı çıkmıştır. türkçe'de yayınlanmadı bu kitap maalesef.
yaran diyaloglar
-
teyzenin biri balık tezgahında derya kuzularını incelerken, kovanın içinde yüzüp çırpınan balıklara bakıp;
- bunlar taze mi?
- yok abla, pil takıp oynatıyoruz. *
voyage sorgun
-
geçen kış evimde yaşadığım soğuk algınlığı sonrasında gittiğim hastaneden "size bizden daha iyi bakarlar" deyip gönderdikleri otel. çogzel yani.
tunç soyer'in ekşi sözlük paylaşımı
-
(bkz: adam haklı beyler)
ödlek değilsen çık karşıma 15 temmuz'u tartışalım
-
18 temmuz 2017 kemal kılıçdaroğlu'nun hükümete meydan okurken sarf ettiği taşşaklı söz.akp'li yöneticilerin abdestlerinden şüpheleri yoksa buyursunlar tartışsınlar ve görelim gerçekleri. bir vatandaş olarak doğruları öğrenmek benim de hakkım değil mi?..
o değil de, bağzı andavallar halen ''darbe gecesi gördük yeaa'' diyerek kendilerini kandırıyor. iyi, ne güzel işte reisiniz korkmuyorsa çıksın karşısında bunu da sorsun öğrenelim..
disney+
-
family guy ve the simpsons' ı baştan izlemek için abone oldum fakat iki temel problemi olduğunu görüyorum, belki de çözümü vardır da benim haberim yok.
mubi, netflix gibi benzer platformlarda gün gün hangi içeriğin eklendiğini görmek mümkün, disney+ da bununla ilgili ne ayrı bir bölüm ne de bugün bunu yükledik diye bir bildirim mevcut. siteye yeni olarak hangi içerik ekleniyor belirsiz.
diğer bir sıkıntı da altyazılar. bilgisayardan izlemeyi denediğimde altyazıları istediğim renge, büyüklüğe ayarlayıp kullanabiliyorum, televizyon da xiomi mi box üzerinden izlemek mecburiyetiddeyim, box üzerinde sadece seslendirme ve altyazı dilini seçme dışında başka hiçbir ayar/opsiyon sunmuyorlar. varsayılan altyazı rengi ve boyutu o kadar kötü ki okurken gerçekten gözlerim ağrıyor.
bunun dışında şimdilik sorunsuz çalışıyor diyebilirim.
roberto mancini
-
"galatasaray, finansal fair play ile boğuşurken benim takımdan tazminat almam doğru olmazdı" açıklamasını yapan, son yıllarda türkiye'ye gelmiş en karakterli adamlardan biridir.
yapılmış en aptalca dalgınlık
-
durakta, elinde bir kagit tutarak bekleyen bir insani ilan dagitiyor sanip, elindeki kagidi alip uzaklasmaya baslamak.
adam arkamdan bagirinca farkettim ne kadar sacma bir sey yaptigimi. ama geri donup bakacak cesareti de bulamadim kendimde. bacaklarim gotume vura vura kactim. halbuki el ilani almaktan nefret eden biriyim. almam ama sonra da merak ederim icinde ne oldugunu, bu kez zincirleri kiracam, alacam demis idim, nereden bileyim boyle olacagini.
ingiliz ailenin 1 saat mercedes c180'i incelemesi
-
sizler nasıl yalancılarsınız gerçekten inanılır gibi değil. ingiltere’de yaşıyorum. arabalar pahalı falan değil. kendim audi tt kullanıyorum ki türkiye’de 2 milyon fiyatı. eşimde de volvo xc60 mevcut. ben üst düzey yönetici değilim, sırf buraya gelmek için kariyerimde geri gitmeyi göze aldım. iyi ki de yapmışım.
ingiltere'nin araç alım-satım sitesi autotrader.co.uk'dir. türkiye'den erişim açık mı bilmiyorum, girip bakabilirsiniz.
not: bazı yazarlar özelden hava atmaya çalıştığımı vs yazıyorlar. arkadaşlar bu arabaların değeri sizin türkiye'de clio aldığınız fiyata. ayrıca kredi faizleri çok çok az. maaşlar türkiye'de üst düzey yöneticilerin aldığı seviyede. neyin havasını atacağım ben bununla?
fatih terim
-
milan baros (2014): "onun çok muhteşem bir hoca olduğunu söylerlerdi ama çalıştıktan sonra gerçeği gördüm. dünyada ondan daha iyi olan bir sürü hoca var. fatih terim'in maç öncesi taktik konuştuğunu hatırlamıyorum. sadece rakibi yıkmak, parçalamak gibi şeylerden bahsederdi"
frank de boer (2008): "2000 yılında kazanılan uefa kupası'ndan dolayı bana göre başı hâlâ göklerde, bulutların arasında geziyordu. ama şunu söyleyebilirim ki, çok mükemmel bir antrenör değildi. kendisi futboldan çok dış görünüşüyle meşguldü. benim hiçbir yerde görmediğim bir şeydi. yarım sezonluk bir dönemde aynı kıyafetle diğer antrenmana çıktığını görmedim. bu gerçekten inanılmazdı. tam anlamıyla gerçek bir megalomandı”
andrea pirlo (kitabından alıntılar): “dikkat çekici ve gerçekten tuhaf biriydi. kurallara karşı alerjisi varmış gibiydi. daha ilk başlardan uzun süre çalışamayacağı belliydi ve nihayetinde de kovuldu. milan öncesinde her istediğini yapabileceği daha küçük takımlarda çalışmıştı. milan’da ise atmosfer daha farklıydı. yemeklere geç gelir, resmi toplantılara kravatsız katılır, sırf big brother’ı (biri bizi gözetliyor) izleyebilmek için mr. bic’i (adriano galliani) masasında tek başına bırakırdı. parlak kıyafetlerle john travolta gibi gezerdi milanello’da.
terim’in soyunma odasındaki sözlerini bize aktarmada sorunlar yaşıyordu. terim el kol hareketleriyle türkçe konuşur ve ‘çocuklar, sezonun en önemli maçlarından birini oynayacağız. birçok kişi bizi eleştiriyor ama ben size inanıyorum. şimdi vazgeçemeyiz. bizden beklentiler büyük, onları hayal kırıklığına uğratmamak görevimiz. bunu kendimiz için, kulüp için, başkan için, taraftarlarımız için yapalım. insanın kafasını kaldırması gereken bazı zamanlar vardır hayatında. o an bizim için geldi. haydi çocuklar, haydi’ derdi. ama tercüman neredeyse hareketsiz bir şekilde durur ve italyanca şöyle söylerdi: ‘juventus yarın geliyor. kazanmak zorundayız.’ biri 5 dakika konuşurken, diğeri 5 saniye konuşurdu.
terim: ‘andrea, sen bizim için odak noktası olacaksın. oyunu sen yöneteceksin, ama acele etme, zorlama. durumu değerlendir ve etrafında en az rakip olan arkadaşına topu aktar. sana güveniyoruz. sen bu takım için ve oyun stilimiz için çok önemlisin. ama tekrar söyleyeceğim: zorlama. sakin ve soğukkanlı sözleri sloganımız. önce düşün, sonra pasını ver. doğru sonucu almak ve tüm italya’ya hala hayatta olduğumuzu göstermenin tek yolu bu. savaşmadan yenilmeyeceğiz. şimdi herkes sahaya çıksın. gerçek gücümüzü gösterelim ve bu yılın en iyi oyununu çıkaralım’
tercüman: ‘pirlo pas at. hadi şimdi gidip idman yapalım.’
bazı takım toplantıları, özellikle de en başlardakiler unutulmazdı. terim taktik panosunun önünde durur, bir tebeşir alır ve tahtaya 11 yuvarlak çizerdi. her yuvarlak bir oyuncuyu temsil ederdi ancak tahtada o kadar çok not ve karalama olurdu ki hangi oyuncu forvet, hangisi defans, hangisi orta saha anlaşılmazdı. tamamen kaos: sadece kaleci belliydi.
bir noktayı gösterir ve ‘tamam, costacurta sen şuraya gideceksin’ derdi.
ben de söze girmek zorunda kalırdım: ‘ama hocam o benim.’
savunmacılarla golcüleri karıştırdığında iş iyice içinden çıkılmaz hale gelirdi. bunu bilerek yaptığından şüphelenmeye başlamıştım. sahada dört forvet ve yalnızca iki defans: berlusconi’nin yasak hayali.”