hesabın var mı? giriş yap

  • iç savaşa değil, milli mücadeleye teşvik denir buna yazar arkadaş.

    yıldızlı not*:her kim ki türkiye cumhuriyeti'nin kuruluş esaslarına ters düşecek birtakım işler içerisinde bulunsun, o kişi ve kişiler hakkında gereken cevap akıllardaki şekilde tezahür edecek...

  • asimov'un son derece güçlü bir kurgu, mantıksal çıkarımlar ve bunları sarıp bir arada tutan bir aşk hikayesini anlatan romanı. asimov ilk defa bu kitabında toplum mühendisliği konusuna değinmiştir. kitaba başlamasını sağlayan fikir ise aklına şöyle gelmiştir ki okumayanlar için ufak bir spoiler olabilir:

    --- spoiler ---

    bir magazin dergisinde, atom bombasının patlamasından sonra oluşan mantar şeklindeki bulut resmini görmüştür ve sonraları, eğer bu şekli birisi zamanda, atom bombasının atılmadan ve icat edilmeden önce, geriye gidip yine bir dergide yayımlasaydı acaba ne olurdu diyerek başlamıştır.

    --- spoiler ---

    evet kitap zaman yolculuğu hakkında hiçbir açık bırakmadan ilerliyor. bu başlı başına kitabın beğenilmesinde büyük rol oynuyor, ancak bilimsel gerçeklikleri o kadar basit bir dille anlatıyor ki okuyucuyu asla sıkmıyor, bu da benim gözümdeki en büyük değeridir. bilimi ne kadar kolaylaştırılmış bir şekilde anlatırsanız o kadar başarılı olur ya. bir de bunları bir aşk hikayesiyle harmanlamış ki okurken bağlanmaktan kendimi alıkoyamadım. uykusuz gecelerime tat olmuş bir öykü.

    bir gece yine biraz okuyup ardından yatmaya koyulmuştum. kafamda sürekli hikayeyle ilgili şeyler dönüyor. konunun karmaşıklığından değil ama ikide bir nasıl biteceğine dair teoriler üretiyorum. kendi kendime muhtemelen şöyle bitecektir, yok yok öyle olmaz böyle de olabilir. hah o da değil sanırım böyle bitecek aman inşallah şöyle olur derken en sonunda ulan nasıl bitecek bu kitap diyip yattığım yerden tekrar elime alıp bitirmiştim. o gece ağzım kulaklarımda, sırıtarak uyumuştum. bir kitabın son sayfasını çevirmek bir dostu kaybetmek gibi derler ama ben bu kitabı bitirince ebedi bir dost daha kazanmış gibi oldum. sevdiğim diğer kitaplarda olduğu gibi. belki fazla övdüm ama ne yapayım çok sevdim be sözlük.

  • modern insanın sistem ve düzen algısını merkeze yerleştirip onun etrafında sistemi derinlemesine eleştiren bir yapıya tanıklık ediyoruz bu filmde..

    yetmiyor.. bu film bize yalnızlık kavramı üzerinden çoğulcu fakat eklektik bir yapılanmanın asla mümkün olamayacağını haykırıyor, gözümüze sokuyor.

    yetmiyor.. kurmacanın bütün imkanlarından faydalanarak gerilim ve korkunun sınırlarında iğrençlik tanımını yeniden yapıyor..

    bu da yetmiyor.. temelinde oldukça esnek olduğu halde, aynı kalıplarla topluma rehberlik etmeyi sürdürebilen geleneksel ahlakın suratına bir tokat indiriyor..

    yetmiyor.. umudun tükendiği yerde yeni bir umut varolabilir mi sorusunu kazıyor belleğimize.. elbette cevap veremiyoruz..

    yetmiyor.. insan hayvan ikilemiyle yüzeysel indirgemeciliğin kitabını yazan elitizmin içten pazarlıklı algısına acımasızca meydan okuyor..

    bitti mi.. bitmedi..

    yetmiyor.. dünyayı, karanlık odalarda hazırlanmış global soslu yapay kültürlere mahkum eden, egemenlerin kucağına iten masonik üst yapıyı deşifre ediyor.. doktor figürüyle simgelediği bu mekanizmayı seyirciyi yerine mıhlamak için kullanıyor...
    ...

    şaka len şaka... ben böyle filmin taa avradını skeyim...

  • atatürk'ün şıklığının dikkat çektiği görüntüler. öyle böyle giymiyormuş adam, her giydiği ayrı güzel. görüntüler çok değerli. halkın liderinin nasıl halkla beraber iç içe olduğu görülebilir. o zamanlar bile o kadar düşmanı varken deniz kıyısında sadece bir çocukla denize girebilmek her lidere nasip olmaz. keşke o dönemlerde yaşayıp kendisiyle tanışma şerefine erişebilseydik.

  • lisede kapanmaya karar verdim. ailem çok tepki gosterdiler babam falan dövdü hatta ama yılmadım. başörtümü bağlayıp,heycanla okuluma gittim sabah. sanki herkes bana bakıyor,işaret ediyor gibiydi. o dönemler baya sıkıntılı tabi.

    sonra derse girdim. sevdiğim bir öğretmenim beni azarlayip başörtümü çekti sacimdan. şaşırdım tabii. "ınsanların inancına hiç mi sayginiz yok hocam "
    dedim. o da bana "saçmalama oğlum git tahtayı sil" demişti. hatırladıkça hala üzülürüm. o günden sonra zaten dini imanı boşladım. kısa kısa şortlar giyip geziyorum.

  • mayonez için hakem heyetine gitmek mi daha saçma , yemek sepetinin bu konuyu ciddiye alıp karşı dava açması mı daha saçma karar veremedim.!

    yarın birgün ayran yanına pipet gelmedi diye de pideciyi ağır ceza mahkemesinde yargılatmaz inşallah bunlar.

  • toplu taşıma araçlarında okunması durumunda sağdan soldan okuduğunuz şeylere göz ucuyla bakmaya çalışan kişileri görmeniz pek mümkündür. hayatımızdaki figüranlarla bizi bir noktada buluşturmuştur kendi çapında. yıllardır aynı çizgiyi sürdürebilmek, "nerden buluyor bu adam bunları yaaa" cümlesini bu kadar çok haketmek ne büyük bir şans kendisi için. sağolsun varolsun hayatımıza kattığı kıkırdamalar için.

    müşteri: merhaba sevgili bakkal... al sana 350 kuruş, bana ekmek ver.
    bakkal: orda dolaptan al.
    müşteri: teşekkürler.. işte bu netliği çok seviyorum. ekmeğimi alıyorum, karşılığını ödüyorum.. hayatta her şey bu kadar net olmalı..
    bakkal: üç tane alırsan dördüncüsü bedava
    müşteri: ve işte ibnelik çanları çalmaya başlıyor...