hesabın var mı? giriş yap

  • nyc'ye çok yakın bir şehirde yaşayan biri olarak katılmadığım önerme. sınıflı toplumların ne kadar kusuru varsa hepsini içinde taşıyor new york.

    bir tarafta inanılmaz gökdelenler, şıkkıdı şıkkıdı yürüyen -ve yüksek ihtimalle rahatsızlık verecek derecede umursamaz- adamlar ve kadınlar, ihtişamlı gökdelenler ve onların gökyüzünü aydınlatan ışıkları, diğer tarafta sokakta/metroda yaşamak zorunda kalan, yiyecek bulmak için bin takla atanlar. ayrıca şehrin az çeperlerine gittiğinizde yerleşim yerleri de rezil bir hal alır. insanların bin bir zorlukla yaşadıklarını görürsünüz. metrosuna inersiniz, kesif bir sidik kokusuyla yüzleşmek zorunda kalırsınız. bazen de fareler gelir dibinizde dolaşır, göz göze gelirsiniz. alın size dünyanın süper gücü abd ve onun en büyük şehirlerinden biri olan new york.

    ama şehir dendiğinde bunlar nedense akla gelmiyor. şehir dediğin şey o bölgede yaşayan insanların o coğrafyayla etkileşimi sonucu ortaya çıkan bir hadise değil midir? gökdelenler, şehrin merkezi yerindeki üç beş hoş bina bazı kesimlerce hem sinir olunan ama aynı zamanda tapılan amerikan hegemonyasının zihin dünyamızda işgal ettiği alanla birleşince "new york dünyanın en güzel şehri" dedirtiyor insana rahatça.

    pek öyle değil o iş.

    edit: ayikiza tesekkur ediyorum umarsiz kelimesinin yanlis kullanimiyla alakali olarak beni uyardigi icin. umursamaz olarak duzelttim o kelimeyi.

  • egosunu değil dünya üzerindeki tıp literatürünü takip eden doktorlarımıza teşekkür ederek ve tenzih ederek söylüyorum ki çoğu için özel muayenehanesindeki para kasası egosundan daha önemli ve büyüktür.

    parayı bastırıp özel muayenehanelerinde karşılarına çıktığınızda kırmızı halıyla karşılarlar sizi. ne egoları kalır ne de havaları.

    daimi müşterileri ( hasta demedim bak) olabilmeniz için gülücükler, gülücükler. en bilmiş hasta da olsanız dinlenir ve kabul görürsünüz.
    asla ''sen'' olmaz ''siz''lerin havada uçuştuğu durumlar yaşarsınız.

    öyle...bazı doktorlar tüccar.

  • önce şaka sandım, baktım baktım anlamadım.

    sonra gittim derinlerden fularımı çıkardım ve taktım. inanamıyordum, fularlı halimle bile sadece selda bağcan ve frodo'yu tanıyabiliyordum. beynim almıyordu, o harf cümbüşünü ve selda bağcan & frodo birlikteliğini algılayamıyordu beynim.

    bu kadar marjinalliği yakalayamıyordu aciz, yobaz, anadolu çomarı bedenim.

  • hangisinin tadını sevdiğini biliyor, tatlarını ayırt edebiliyor ve farklı kahveler olarak isteyebiliyorsa çok da önemli bir bilgi eksikliği yaşamıyor olan eziktir. sonuçta kahve üreticiliğine soyunacak değil. bu arada meraklıları için link değil de doğrudan burada bilgi verelim.

    aslında türk kahvesinin de içinde olduğu yüzlerce çeşit kahve var, ama türkiyede türk kahvesi dışında bilinen bu kahveler espresso bazlı amerikan tipi kahvelerdir. espresso nedir diyeceksiniz. espresso tad olarak bizdeki türk kahvesinin telvesizi gibi düşünebileceğiniz koyu ve acı bir kahve. basınçlı kaynar suyun ince kahve partiküllerinden geçirilmesiyle yapılıyor. şurada daha detaylı anlatmış arkadaş. esp

    şimdi espresso'yu bir kere elde ettik mi, ettik. sırasıyla...

    a) espresso'yu sek içebilirsiniz. sert olduğu için sek haliyle bardak bardak içemezsiniz, yarım su bardağı kadar, veya tekila bardağı gibi bir büyüklükte yeter de artar. bu miktara kabaca "shot" denir. buna direk espresso, ya da expresso diyorlar, (okunuş hep "espreso").

    b) espresso'yu küçük bardakta sek hazırlarken üstüne süt köpüğü koyarsanız buna macchiato denir.

    c) espresso'yu suyla seyreltip içebilirsiniz. yani o yarısı espresso dolu bardağın kalanını kaynar suyla doldurabilirsiniz. buna "americano" diyorlar.

    d) espresso'yu sütle seyreltip içebilirsiniz. yarısı espresso dolu bardağın kalanını kaynar sütle doldurursunuz. buna "latte" denir, daha doğrusu latte süt demek, ama sütlü kahve, "cafe au lait", anlamında latte diyorlar.

    e) espresso'yu latte gibi sütle seyreltip, üstüne bolca da süt köpüğü koyarsanız buna cappucino denir.

    f) espresso'yu latte gibi sütle seyreltip içine de çeşni olarak biraz erimiş çikolata (veya ucuzcular kakao) katarsanız buna mocha deniyor. yani varsa ezik hisseden arkadaşlar için, mocha dediğinin çikolata soslu latte olur, aralarındaki fark çikolatadır.

    g) çift espresso'yu sütle seyreltebilirsiniz. bol espresso'lu latte elde edersiniz yani, bu biraz sert olur. sabah uyanmak isteyenler için ideal olabilir. buna cortado deniyor. menülerde yazmaz genelde, özel olarak isterseniz bilirler.

    kabaca hep aynı şey yani. espresso'yu, su veya sütle seyreltilmiş olarak ya da sek olarak hazırlıyorsunuz, ek olarak çikolata ya da süt köpüğü koyuyorsunuz. sonra bir adı oluyor.

    not: bir sınıfçılık aracının daha köküne baltayı vurduk, mutluyuz, gururluyuz.

  • herkes bir günlüğüne de olsa terörist olacak bu ülkede. kaçarı yok. sıra kebapçılara gelmiş* şimdi pazarcılar düşünsün tehlike çanları onlar için çalmaya başlıyor, çember daralıyor.

    neyse ki ben 2 yıl önce falan teröristliğimi yapmıştım sırayı savdım. kafam rahat.

  • son zamanlarda çıkar için yaptığı iktidar yalakalığı tüm ömrünü silip atar mı ki....? bilemedim...

    ama casinolarda 10 yılda tanımadığım ünlü kalmadı. tüm ünlülerin, şarkıcıların, artistlerin 'herkes bana bakıyor mu acaba' tripleri ya da 'daha çok ilgi istiyorum' kaprisleri varken bu adamın sıfır kompleksi, olağanüstü alçak gönüllülüğü, herkese gülümseyerek yaklaşma çabası, sıradanlığıyla her zaman yeri benim için ayrıydı.
    adam sanki casinoya tatile eğlenceye gelmemiş de ramazanda aş evine bi tabldot doldurmaya gelmiş gibi minnettar ve alçak gönüllü olurdu hep. kesme kristaller içindeki 60 yıllık scotchların beğenilmediği yerde, demli bir çay için defalarca teşekkür ederdi.

    kolları dört bir yanı saran, kendinden olmayanı ekmeğe muhtaç bırakan iktidar seni de kirletti ya ne diyelim...

    kimse kusursuz değil ki bu dünya'da, huzur içinde uyu...

  • mercedes otobüslerin yakıt tankının izalasyonunun yetersiz olduğu ve yolcu kabiniyle yakıt tankı arasında kullanılan blokların ahşap olması sebebiyle 48 kişi diri diri yanarak can verdiği kazadır. dava normal şartlar altında sümen altı edilecekken odtü makine mühendisliği öğretim üyesi hüseyin vural başkanlığındaki bilir kişi heyeti hem almanya'dan hem de türkiye'den gelen büyük baskılara rağmen 2105 sayfalık raporlarında ayrıntılarıyla, bu eksiklikleri ortaya koyup mercedes'in piyasadaki bu modeldeki tüm otobüslerini toplatılması kararını çıkartmış ve mercedesin tarihinin en büyük marka imajı sarsıntılarınıdan birini yaşatmıştır.bilir kişi raporu sürecinde,mercedes ve diğer hatırlı!! kişiler dışında bilirkişi heyetinin kararlarına mercedes lehine müdahil olmaya çalışan diğer bazı odtü makine hocaları da olmuştur. ancak hüseyin vural tüm bunlara rağmen raporu hazırlayıp ekibiyle birlikte mahkemeye sunmuştur. bu mercedesci hocalar daha hala makinada hocalık yapmalarına karşın, idealist duruşu ve bir dünya devini karşısına alan bilirkişi raporu sebebiyle hüseyin vural ile konuşmamakta iletişim kurmamaktadır.

  • sağlık bakanı müezzinoğlu: "anneler dünyada, bir başkasının sahip olamayacağı annelik kariyerine sahip oluyorlar. anneler, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları gerekir. merkeze iyi nesiller yetiştirmeye almalılar. her annenin doğal yapısı, normal doğum üzerine yaratılmış. normal doğumu merkeze almak lazım."

    http://haber.sol.org.tr/…yeri-annelik-olmali-104342

    cevap olarak ne verilir.

    türk cerrahi derneği; yani türkiyedeki genel cerrahların ve yan dal derneklerinin (endoskopi laparoskopi derneği, türk kolon ve rektum cerrahisi derneği vb vb) merkezi organizasyonunu da yürüten en üst mesleki derneğinin başında iki yıldır bir kadın cerrah (ve ikinci iki yıl içinde seçimle seçildi) bulunuyor. başka söz istemiyorum.