ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
burcu çetinkaya'nın tesettürden çıkması
-
(bkz: burcu çetinkaya kim amk)
ekşi fest 2015
-
önce şaka sandım, baktım baktım anlamadım.
sonra gittim derinlerden fularımı çıkardım ve taktım. inanamıyordum, fularlı halimle bile sadece selda bağcan ve frodo'yu tanıyabiliyordum. beynim almıyordu, o harf cümbüşünü ve selda bağcan & frodo birlikteliğini algılayamıyordu beynim.
bu kadar marjinalliği yakalayamıyordu aciz, yobaz, anadolu çomarı bedenim.
romanya'da 23 tl olanın türkiye'de 5610 tl olması
-
(bkz: internet'te kotaya hayır topluluğu)'nun gün yüzüne çıkardığı verilere göre romanya'da 23 tl olan 100 mbps kotasız ve simetrik internet bağlantısının (download ve upload hızları eşit bağlantı) ülkemizde 5610 tl olması durumudur. ilgili veriler ve ispatları şurada yer almaktadır:
https://www.facebook.com/…806538655/?type=3&theater
işin bize garip gelecek bir diğer tarafı ise romanya’daki internet kullanıcılarının, 100 mbps’lik bu paket en eski ve en düşük hıza sahip olan paket olduğu için bunu beğenmiyor oluşları:
https://www.facebook.com/…/posts/1104984629623672:0
ayrıca aynı verilere göre;
kazakistan'da 74 tl olan 120 mbps kotasız ve simetrik internet bağlantısının (download ve upload hızları eşit bağlantı) ülkemizde 6300 tl olması durumu,
https://www.facebook.com/…683512800/?type=3&theater
moldova'da 23 tl olan 100 mbps kotasız ve simetrik internet bağlantısının ülkemizde 5610 tl olması durumu,
https://www.facebook.com/…043459431/?type=3&theater
rusya’da 83 tl olan 300 mbps kotasız ve simetrik internet bağlantısının ülkemizde 11.585 tl olması durumu:
https://www.facebook.com/…978929971/?type=3&theater
wishful thinking
-
"olsa ile bulsa biraraya gelse" nin kadere teslim edilmemiş hali.
sokak röportajındaki yeşil tişörtlü kişinin amacı
-
bir insanın ne derece şerefsiz ve haysiyetsiz olduğunu göstermek olabilir. 20 liralık tuşlu telefonu ve hattı var diye bir insan fakir olamazmış. ne diyebilirsinki bu şeref yoksununa...
victoria's secret torbasıyla metroya binen kadın
-
alkolün hala siyah poşetle satıldığı ülkemde iç çamaşırlarının da siyah poşete konulması gerektiğini bilmeyen kadındır.
ama bilmez ki aslında bu yaptığına değişik anlamlar yüklemek isteyen magandaların asıl siyah poşeti hakettiklerini.
her şey dahil otelde tatil yapmak
-
tatil dediğimiz olay kişiden kişiye değişen bir zevk olup neden milletin birbirini gömdüğünü anlamadığım eylem.
ben belki bu yaşıma kadar bir sürü yer gezdim artık bütün gün yiyip içip denize girip yatmak istiyorum kime ne alüminyum?
biri de demiş ki:
“şu saatte şu olacak, bu olacak. kafama göre hareket etmedikçe o benim için tatil değildir.”
eleman her şey dahil oteli nazi kampı falan sandı galiba. olm yine istersen dışarı çıkabiliyorsun la kimse seni zorla bir yerde tutmuyor.*
20 nisan 2019 selçuk bayraktar'ın attığı tweet
-
ayıptır.
https://www.dw.com/…48397760/ibbfaaliyet-raporu.pdf
https://eksiup.com/6c6508cff600
https://eksiup.com/05a92399b772
https://eksiup.com/a8a08f092218
https://eksiup.com/cb3f590eb354
başarılarını takdir etsem de ya ibb tarafından yayımlanan rapor yanlış ya da selçuk bayraktar yalan söylüyor.
ece erken
-
ahlaktan bahsedenlerin genelde en ahlaksız olduklarına en güzel örneksin ya.
andrei rublev
-
o dönemde yaşayanlar için durum böyle değil tabi ama sinemacılar açısından bakarsak ortaçağ tam bir cennet. çünkü şuan bizim elimizde olan imkanların hiçbiri ortaçağda olmadığından bu dönem için nasıl bir hikaye yazarsanız yazın ortaya dramatik bir iş çıkıyor. türk halkı olarak uçan giden kurlar nedeniyle mesela dünya turu biraz hayal oldu ancak avrupalı ya da amerikalı izleyiciyi modern zamanlarda dünya turu yapan bir insanın hikayesiyle etkilemeniz biraz zor. orta asya’nın denizlerini, güney amerika’nın ormanlarını gösterip filmi ilginç hale getiremiyorsunuz artık çünkü avrupalı izleyici oraya iki yaz önce gitti zaten. bu nedenle yerel halkın ne kadar otantik olduğundan da bahsedemiyorsunuz.
ortaçağ konseptini ise insanlar ne kadar zengin olursa olsun daha önce deneyimlemedikleri için bu alanda film yapmak (bütçe konusunu bir kenara bırakırsak) daha kolay. çünkü o dönemde bir insanın yaşadığı köyden çıkması bile zordu. ayrıca ortaçağda yaşanan savaşları eğlence endüstrisi içinde değerlendirerek tekrar anlatabiliyorsunuz. bunu atıyorum bir körfez savaşı ya da vietnam için yapmanız daha zor çünkü izleyiciler kendi hayatlarında bu olaylara şahit oldukları için kişisel görüşleri devreye giriyor. oysa ortaçağ’da ingiltere ve fransa arasındaki bir savaşı umursayan yok artık.
geçmişte atmosferin bu nimetinden faydalanan pek çok film oldu. bu da ortaçağ filmlerine bir standart getirdi. robin hood gibi halkın yanında olup otoriteye baş kaldıran ana karakterler, şövalyeler, halka zorbalık eden soylular gibi hikayenin temel kalıbı olmuş pek çok mekanik var. ancak daha önce de konuşmuştuk tarkovsky’nin arası standartlarla pek iyi değil. eğer bir hikaye anlatacaksa bunu her zaman kendi bakış açısıyla yapmayı tercih ediyor. örneğin filmlerin giriş gelişme sonuç gibi bölümlerini muğlak tutarken, karakter tanıtımını geri plana atarak yorumu izleyiciye bırakıyor.
şimdi üzerine konuştuğumuz andrei rublev de diğer ortaçağ filmlerinden ayrı bir yerde duruyor. ilk olarak film, ortaçağ yapımlarında öne çıkan askeri konuları geride bırakarak o dönemin sanatçılarına odaklanıyor. tabi o dönemde halk aşırı yoksul olduğu için sanatçının emeğinin karşılığını verecek durumda değil. bu nedenle sanatçılar faaliyet gösterebilecekleri tek alana yani dini sanata yöneliyorlar.
ancak sanatın din ile birlikte yer alması zamanla üreticiler için bir problem haline geliyor. çünkü sanat aslında insanın kendisini ifade etmesi için bir araçtır. o dönemde de sanatçılar dini duygularıyla hareket ediyorlar. ancak sanatçı dini sorgulamaya gittiğinde üretimi de bundan etkileniyor. film boyunca da rublev’in düşünce dünyası ile sanatının nasıl etkileşim halinde olduğunu izliyoruz.
örneğin filmin başında rublev, kendisine teklif edilen önemli bir işi yapmak istemiyor. çünkü ana karakterimiz dini bir sorgulama içinde. dünyanın gerçeklerini görmüş, inandığı iyiliği ve güzelliği de burada bulamamış. ilk önceleri yaşadığı bu buhran nedeniyle elindeki işi savsaklamaya başlıyor. çünkü insanları bir şeye yönlendirmek için gösterdiği çabanın aslında hiçbir karşılığı olmadığını fark ediyor. mesela filmin başındaki katedralde çalışan taş ustaları, prensin kardeşinin yanında çalışmaya gideceklerini ve oradaki taşların daha beyaz olduğunu söylediklerinde prensin adamları tarafından kör ediliyorlar. çünkü prens bütün güzellik, ihtişam kendisine kalsın istiyor.
rublev’in inancını asıl sarsan ise prensin kardeşinin tatarlarla bir olup bulundukları şehri yağmalaması. göçebe ve savaşçı bir ulus bunu yapsa belki rublev bu kadar etkilenmeyecekti. ancak rusların kendi halkına yaptığı bu zulüm, rublev’in insanlığa inancını tümden kaybetmesine neden oluyor.
şimdi inanç sorgulaması dedik, ortaçağ dedik burada insanın aklına ister istemez seventh seal geliyor. bu benzerliğin bir güzel yanı iki filmde de çok derin diyalogların olması. ingmar bergman zaten tiyatroyla uğraştığı için filmlerinde yer alan diyaloglar çok üst düzey. ancak bu filmde de anlam arayışı olarak diyalogların benzer tatta olduğunu söyleyebiliriz. yine de burada önemli bir fark var. bergman, yedinci mühürde max von sydow ve gunnar björnstrand gibi çok güçlü oyuncularla çalışıyor. tarkovsky’nin oyuncuları da eldeki imkanlar içinde değerlendirirsek iyiler ancak tabi ki bu bahsettiğimiz bu iki ismin gerisinde kalıyorlar.
sonuç olarak ortaçağ konseptine farklı bir bakış açısı istiyorsanız bu filmi izleyebilirsiniz. çünkü hastalık, veba, kıtlık gibi dönemin gerçekleri ile felsefi derinliğin birleştirildiği çok önemli bir film bu. ayrıca sanatçı üretirken nelerden ilham alır, üretim süreci nasıl başlar ve gelişir, sanatçı kimdir ve dünyaya nasıl bakar görmek için de andrei rublev çok iyi bir seyirlik.
21 şubat 2016 hakemin kırmızı kart görmesi
-
kırmızı kart gösterirken bir yandan da sol eliyle dışarıyı işaret etmesiyle "benim taşaklar dökme demir" demiştir.
telefona cevap vermeyen insan
-
sevgilisinin onu aldattığını, arkadaşının onunla konuşmak istemediğini, annesinin ise ölüyor olduğunu düşündüğü kimsedir.
1937'de kameraya alınan zaman yolcusu
-
lan baz istasyonu da zamanda yolculuk yapmış. vay anasını.
çocuk yapma nedenleri
-
(bkz: bunu anana sorsana delikanli)