hesabın var mı? giriş yap

  • ben aslında acıdım.
    şu 3 günlük dünyada, acun gibi parayı bulduktan sonra yıllardır hayatında olan kadını, karısını, 2 çocuğunun annesini aldatan, onu itibarsızlaştıran, üstelik diğer kadından çocuk yapıp zerre mahcubiyet duymayan bi adama kalmış insan (birey yazıp geri sildim, düşün)

    bi de bu kadının erkek kardeşi ve babası acun'un ofisine gidip fotoğraf falan paylaşıyordu.
    ben evli barklı bi adamdan türkiye'nin huzurunda çocuk yapacağım. adam erkek kardeşimi işe sokacak, babam sırf zengin diye bu adama yanlayacak falan...
    kalibreleri o kadar belli ki...
    hakkaten acıdım, allah kimseyi bu duruma düşürmesin.

    debe editi: beyin kanseri bi anneye abd vizesi çağrısı

  • cogu turkun vazgecilmezidir, yurtdisinda bir nebze olsun islak mendille giderilse de, siz, siz olun islak mendil alirken uzerinde ne yazdigina bakin, yoksa benim gibi aksam eve varana kadar kicinizda mentol ferahligini hissedersiniz.

  • dün aksamki bla bla car istanbul - ankara arası yolculuk ilanım için konuştuğum ölücü bir hanfendinin sözleri üzerine sinirlenerek açıyorum bu başlığı. tamam ekonomi kötü, anlıyorum. elimden geldiğince de her konuda anlayışlı olmaya çalışırım insanların davranışlarına. ama bu yapılan saygısızlık üzerine sinirlerim bozuldu biraz.
    uygulamanin verdiği ücretler zaten benzin - mazot fiyatlarının çok altında olmasına rağmen aldığım tepkiler canımı sıktı. kimse kimseye zorla şu parayı ver demiyor. oraya ilan konulmuş, beğenmiyorsan mesaj atma, ister otobüsle git, ister trenle. saygısızlık yapmamaya çalıştım ama arkadaşın yaptığı düpedüz ölücülük oluyor. konuşmanın görselini de koyuyorum.
    görsel

  • 1910'da paris'te doğan yazar evlilik dışı bir çocuk olduğu için annesi tarafından terkedilmiş anne ve babasının kim olduğunu hiçbir zaman öğrenememiştir. daha çocukken tanıştığı hapishanelerle ilişkisi yıllarca devam etmiştir. notre-dame des fleurs (çiçeklerin meryem anası) adlı ilk romanını da hapiste yazmış olan yazar bu romanıyla ve daha sonra yazdığı journal du voleur-(bkz: hırsızın günlüğü) ile başta sartre olmak üzere birçok yazarın dikkatini çekmiş hatta ömür boyu hapis cezasına çarptırılmışken bu yazarların verdiği dilekçe sayesinde bu cezadan kurtulmuştur.
    aşağılık kabul edilen birçok şeyde derin bir güzellik bulduğunu iddia eden ve bunları yeniden saygınlıklarına kavuşturmaya çalışan yazar kendini hep daha belirgin kılmaya çalışmıştır.
    "en"lerle uğraşmaktan büyük haz alan yazar "yazgının en parlağına sahip olamasam da en yoksulunu istiyorum" der. bu belki onun tüm suç yaşamının da bir açıklamasıdır çünkü yazar hep en kötü suçu en farklı şekilde işlemek, insanlarla ilişkilerinde hep daha garip, daha sıradışı olmak gibi istekler içindedir.
    jean-paul sartre'ın "aziz genet- oyuncu ve kurban" adlı yapıtından sonra sartre'la tüm ilişkilerini kesen yazar, kendisini özellikle günlüğünde birçok yerde aziz olma çabası içinde biri olarak gösterirken sartre'ı bu aziz genet isminden dolayı suçlamış ve ölene kadar onunla barışmamıştır.