hesabın var mı? giriş yap

  • adam kendi fabrikasında üretilen arabaya biniyor. benzinini kendi rafinerisinden gelen benzin ile dolduruyor. tam tersine zenginlikte çok farklı bir seviye görüyorum amk.

  • altında şunun yazılmış olduğu paylaşım.

    --- alıntı ---
    ben ölürsem kimsenin adalet aramasına gerek yok ben hayatımdan memnunum ölürsem de benim sorunum.
    --- alıntı ---

    ileride bir gün, nefret ve öfke hisseden biri tarafından öldürülmek istiyor, biz karışmayalım.

  • dizideki murat karakteri * ile gökçeada'da kısa bir dönem aynı evi paylaşmıştım. sevgilisi gökçeada'da okuduğu için; haftasonları git-gel yapardı.

    sevgilisine evin anahtarını verdiği için; başka bir hatunla yakalanmıştı gerizekalı. kıçına tekmeyi yiyince bütün faturalar ve kira üzerime kaldı. adam resmen kendini oynamış. bundan 7 sene önce de beceriksizdi, dizide de beceriksiz.
    ayrıca bana hâla 110 tl borcu var..

  • artık öyle bir hale gelmişsiniz ki, "ben mutluyum" diyen adama, "hayır sen mutlu değilsin! olamazsın! nasıl mutlu olursun lan!" diyorsunuz. bir de dalga geçmeler falan.. oğlum, adam mutlu hissediyor kendisini, ne güzel işte; bir dönün kendinize bakın hele, ne hale gelmişsiniz, sorun onda değil sizde, zavallılar.

  • yapılan bazı paylaşımlarda kendini gören ali, metroda kitap okurken tanımadığı bir kızın fotoğrafını çektiğini ve kızında fotoğrafın altına "entel olcam kız tavlıcam diye kendini yırtan izban kekosu :d terliklerine bayıldım :* " yorumunu görünce biraz da duygusallık ile yazdığı ve bir kitap sayfasında paylaştığı alttaki yazı ile bir kez daha düşündürmüştür hepimizi.

    yazıdan önce değinmeden geçemeyeceğim şey ise, şu sosyal medya zımbırtısı yüzünden her şeyden haber çıkarma, dalga geçme veya bilgelik taslayanları görmek ( paylaşımı yapan kız ve onun gibiler) ne kadar mide bulandırıcı olsa gerek. her sabah normal hayatta ne tarz birisi olduğunu bildiğin insanlar dünya'nın filozofu, enteli geçinir değil mi çevrende, hepsine haklısın hep bir sus diyesin gelir mi?

    işin komiği insanları hala kıyafetleri, ayakkabısı vs. yargılayacak ölçüde sadece potansiyele sahipler. kıyafet insanda izlenim bırakır evet ama bu önyargı olmamalı. diğerleri için hayat gittiği tatil de en güzel fotoğraf açısını bulmak için milyon kare, pahalı ya da ünlü bir restoran ise sınıf etiketleri, ödenemeyen kredi kartları ile alınan şeylerin fotoğraflarını paylaşmaktan, telefona gömülen hayatlardan ibaret.

    ha, bir de en nefret ettiğim kitap okumak marifet değildir önemli olan okuduğun ve yaşadığındır. herkes kitap okur, kimisi sabahtan akşama ama boş okur, önemli olan bir şey çıkarabilmektir. bu yüzden bunları yazma gereği duydum, başkalarının hayatlarını bilmeden kimileri kitaplardan bir şey çıkarmaya çalışırken kimileri de popüler kültürün meraklısı ama her ne hikmetse bu ülkenin filozofları kesilir diyeyim de, yazının devamını siz okuyun.

    ali uçar arkadaşımızın paylaşımdaki ifadesi,

    "arkadaşlar fotoğrafta ki şahıs benim ve hiç utanmıyorum karşımda oturmuş olan kıza veya çevremde hiç kimsenin namusuna bakmadığım için.. evet ben cebi çok zengin bir insan değilim hatta ilkokul 6 sınıf terkim annem babam ayrı toplumun huzurunu kaçıran soytarı olmadım utanıyorum...

    çalmıyorum çalışarak kazanıyor param yettiğince kitap almaya kütüphaneye gitmeye çalışıyorum çok utanç duyuyorum böyle bir insan olduğum için...

    elbisem kirli terliğim bindiğim metroya uygun değil işte zihnimi kirletemiyorum utanıyorum. ama her ne olursa olsun bana kitaplar böyle olmayı öğretti insan olmayı hayvanlaşıp çevremi kirletemiyorum üzgünüm utanıyorum...

    ali uçar"

    https://www.facebook.com/…199100475/?type=1&theater

  • italyanca quarantina kelimesinden gelmektedir. daha eski ahit 'ten itibaren bazı hastalıklara karşı tedbirler alınması öngörülmüştür. bu tedbirler arasında yedi gün kapalı bir yerde tutmak da bulunmaktadır. tarihin değişik duraklarında gerçekten bazı salgın hastalıklara karşı şehirleri silahlı muhafızlar korumuş, girişler çıkışlar kontrol altına alınmıştır. vebanın avrupa'yı kasıp kavurduğu günlerde bir çok şey denenmiş ama başarılı olunamamıştı. venedik'te 1349 yılında ilk defa gemilerin kırk gün bekletilmesi nedeniyle bu uygulama ismini almıştır. ilk defa 1423'te yine venedik'te karantina istasyonu (lazaretto) kurulmuştur. bu venedik'te benimsenen uygulama sonra diğer yerlere de yayılmıştı...
    ayrıca (bkz: karantina hastalıkları), eski şarkılar için (bkz: levililer 13uncu bap)

  • bir cogumuz icin karanlik caglar denildiginde aklimiza ilk gelen dönem 800 ile 1400 lerin ortasi yani ortacag gelir. veba, fakirlik, hic bitmeyen savaslar...

    ama aslinda oyle degil.
    ınsanlik tarihinin en kotu donemi 536 senesinin ilk aylari ile 537 senesinin son aylari yani yaklasik 20 aylik bir dönem. tam anlamiyla karanlik cag da diyebilecegimiz bir tuhaf zaman dilimi.

    20 ay boyunca gunesin olmadigini dusunun. 20 ay boyunca yari karanlik bir dunya da yasiyorsunuz. gunes olmadigi icin tarim bitiyor, aclik had safhada.
    kuresel isi dusuyor. o zamanlarin istanbuluna yaz ortasinda kar yagiyor. hem de oyle bir iki dakikaligina serpistirmiyor 3 gun boyunca kar firtinasi ile bogusuyor bizans.
    cin ile misir da ayni durumda, avrupa ise daha da bitik.
    bugun ırlanda, almanya, fransa olan bolgeler bu doneme "times of the bad breads" diyor.

    ve tum bunlar krakatoa ve ilopango yanardaglarinin 5 ay arayla patlamasi ile olusuyor.
    tum dunya yaklasik iki sene surecek kalin bir toz tabakasinin altinda yasamak zorunda kaliyor.

    aclik yuzunden kanibalism basliyor. kucuk kasabalar biraz daha buyuk kasabalar tarafindan sadece biraz daha bugday bulabilmek icin yagma ediliyor.
    kuzey de feodal krallar fakir halktan hergun rastgele birini secip karinlarini doyuruyor arta kalan kemikleri ise yine fakirlere atiyorlar. o fakirler arasinda muhtemelen biraz once yenilen kisinin esi ya da cocuklari da var...ama aclik insanlari bu duruma getiriyor.

    dramatize ettigimi dusunuyorsunuz ama sahiden de tum bunlar yasaniyor.
    bizans'li tarihci procopius gunlugune " bugun 18. aya girdik, gunes hala dunya yi ay isigi kadar aydinlatmakta" diye not dusuyor.

    bizans imparatoru 1. justinian bir yasa ile 537 de imparator olur olmaz kanibalizmi yasakliyor.
    ama alinan hicbir onlem aclik ceken insanlari durdurmaya yetmiyor.

    roma imparatorlugunda binek hayvani kalmiyor. 537 senesinin ilk aylarinda imparatorluk ahirlari ac roma halki tarafindan yagma ediliyor. ne imparator ne de askerler hic birsey yapamiyor.

    bu donemde 18 ay boyunca gunes isigindan hic yararlanamayan insanlik "d" vitamini eksikliginden de muzdarip olmaya basliyor. normal bir sekilde attan inen bir erkek bacagini kirabiliyor. sakat kalan insanlarin ise hic sansi olmuyor. sakat kalanlar saglamlar tarafindan gida olarak gorulup ölduruluyorlar.

    yine d vitamini eksikliginden kel insan sayisi artiyor. dogan her 10 bebekten sekizi rasitizm hastaligi ile dogmaya basliyor.

    ekonomik olarak tuhaf gelismeleri de pesinden getiriyor bu donem. ınsanoglu uzun zamandir ilk defa paranin yenemeyecegini anliyor. kimse altin ya da zumrutun yuzune bakmiyor. ucretler bugday, yumurta, kurutulmus et gibi gida urunleriyle odenmeye baslaniyor.

    dunya nufusu 535 senesinde yaklasik 190 milyon. 537 senesine geldigimiz de bu sayi yaklasik 100 milyona dusuyor.

    ve bugun yasanan ya da gecmiste yasadigimiz bir cok felaket 536 ile 537 senelerinin karanligi yaninda gulluk gulistanlik kaliyor.

    ılgilenenlere link

    https://www.researchgate.net/…t_century_perspective

    https://history.fas.harvard.edu/…e_mag_re_ad536.pdf

    https://www.science.org/….1126/science.362.6416.733

  • ben bankacıyım. adam bugün bir bankadan çalıştığım bankaya mobilden eft yapmak için şubeye geliyor. bana telefonunu uzatıp benim onun yerine eft yapmamı ve gelen para ile 500 euro almamı istiyor. bu telefonu alıp işlem yaptıktan sonra bu önlemlerin ne anlamı var diyorum. anlıyorum seni diyor. adama direkt anladığın falan yok dedim hala anlıyorum diyor. anlasan kullandığın akıllı telefondan o işlem nasıl yapılır öğrenme çaban olur. 500 euroyu sonra alsanda olur. insanlar çok bencil. şaka gibi her gün başka olaylar. hele ki bu günlerde ekonominin sıkışmasıyla çıkarılan kredi paketlerinin yanında bankaların yarı yarıya personel çalıştırdığını düşünürsek ben bu süreçte beni ve diğer çalışan arkadaşlarımı düşünmeyen kişilere hakkımı helal etmiyorum.

  • cevabı hovarda alemi kitabının yazarı osman özarslan ile yapılanşu röportajda olan soru.

    minez bayülgen: erkekler gazinoya kadınları değil, erkekleri etkilemek için mi gidiyor aslında?

    osman özarslan: evet, gazinoya gidince para harcayacaksın. para harcayarak da statü elde ettiklerine inanıyorlar. size gazinonun gerçeğini bir örnekle anlatayım: karayolları’nda işçi bir abimiz ve arkadaşı, bir gece gazinoya giderler. bir masaya oturmak isterler ama garson hemen uyarır ve “oturamazsınız, bu masa şeref abi’nin” der. bizimkiler de kendi aralarında başlar konuşmaya “kim bu şeref abi, tanıyor muyuz acaba” diye. bir ara garsona “program ne zaman başlayacak” diye sorarlar. bu defa da “şeref abi gelmeden program başlamaz” cevabı gelir.
    ?
    minez bayülgen: şeref abi kim?

    osman özarslan: bizimkilerin merakı da zaten iyice artar. ve sonunda şeref abi kapıda belirir. gelen kim dersiniz? bizim köyde çaycılık yapan şeref abi! bizimkileri görür görmez garsona dönüp, “bu köpeklere benden büyük bir rakı verin” der. yani gazinonun paralı erkeği aslında bizim çaycı şeref abi çıkar.

  • tam bir azınlık düşmanı, egemenlerin istediği tipte bir düzen çocuğu. herhangi bir azınlığa mensup biri veya kendini azınlıkların yerine azıcık koyabilen insanları ciddi bir şekilde rahatsız edecek, mide bulandırıcı bir zihniyete sahip yazdıklarından bir demet:

    "hımm bunu mu giysem ayy bu da travesti bekir'in iş kıyafeti gibi duruyor".

    "taksidi ile bile bir rus kızını kiralayabileceğim fondötenimi ayy rengi ne iyiymiş dur süreyimdiye atladıkları zaman suratlarını cırmıklayasım geliyor".

    "yaz sıcağında omzuna koyduğun ince kazakla da kendine zengin süsü vermeye çalışmışsın ama buram buram kırıkkalede kuaförlük yapıyorum diye bağırıyorsun".

    "bronz tenin güzel bir şey olduğunu kim çıkartmışsa aklına sıçayım ben onun. arabaların önüne atlayıp silim mi abi diyen bebelerden bir farkı yok. bok rengi saç, kara sarı ten".

    çok öfkelendirici, çok zavallıca.. kendisinin beyniyle ilgili hiçbir halt söylemeyip, dış görünüşünü eleştirenlerin ("dış görünüş eleştirmek"? bir insan sabah kalkar ve saçını sağa veya sola doğru tarar, kimisinin dişi yamuktur, kimisinin saçı yeşildir.. 'eleştirmek' ne demek? nasıl sığ bir beyin, ne kadar da meşru durumda.. 2011 yılında..) bu 'eleştiri'leri de ayrıca mide bulandırıcı.

  • "tirk hilkinin virgiliri ili alinmiş milyin dilirlik mikini"

    (bkz: ota boka duyar kasmak)

    içinde bulunduğu stresi azaltmak isteyen bir askerimiz. onlar da insan. ayrıca kendisi eğlenceli bir kişiye benziyor. hepiniz sağ salim ana babanıza dönün inşallah.