hesabın var mı? giriş yap

  • kendisi ile birlikte toplamda bölgede 12 benzer yapının bulunduğuna dair haberler yayınlandı geçen sene. birbirlerine oldukça yakın megalitler bunlar. kazılar hala devam etmekte ve muhtemelen yıllarca daha sürecek. şuana dek çıkarılan bulgularda (bkz: karahantepe) ve (bkz: sayburç) dikkat çekiyor. özellikle karahantepe'de bulunan ana kayaya oyulmuş insan başı hayret verici. görsel üstelik bu yapının göbeklitepe'den birkaç bin yıl daha eski olduğu oraya çıkarıldı. yani artık en eski diye adlandırılan yapı göbeklitepe değil karahantepe gibi gözüküyor.

    buradaki t şeklinde sütunların göbeklitepe'den farkı üzerindeki oymaların insan figürleri barındırması. göbeklitepe'de çok detaylı hayvan figürleri ve süslemeleri var. burada ise kaftan giydiği düşünülen insan figürleri söz konusu. t harfli sütunların yanısıra fallus yani erkek organı şeklinde yine ana karadan oyulmuş dik sütunlar da var. görsel ve bu odaya "akıtılması" için kullanıldığı düşünülen bir de oyuk var görsel akıtılan şey su mu, kan mı? bilinmez.

    sayburç'ta ise durum daha farklı, henüz çok küçük bir kısmı kazılabildi çünkü modern bir yerleşimin yani köyün tam ortasında bina yapımı aşamasında temel atılırken fark edildi burası ve burda da yine ana karaya oyulmuş kabartmalar mevcut. kabartmada bir eliyle yine fallusunu tutan bir adam mevcut - insan figürü. ve iki tarafında da hayvan figürü var. görsel

    dediğim gibi bunun gibi kazılmayı bekleyen toplamda 12 tepe söz konusu.

    işi daha da ilginçleştiren şey ise günümüz teknolojisi kullanılara yer altına bakıldığında daire şeklinde ortaya çıkan odalardan 10-15 oda kadar daha olduğu bulundu. fakat bunu daha da ilginçleştiren şey o dönemde insanların aniden bu yapıların üstünü örtmeye karar verip çakıl taşları ve toprakla hepsini doldurup üzerlerini tepe şeklinde kapatmaları. böyle bir kararı neden verdiler henüz kimsenin bir fikri yok.

    neden yapıldığına dair ibadethane ya da ritüel alanları fikri ilk başlarda mantıklı gelmiş olsa da kazılar devam ettikçe şöyle bir durum çıkıyor ortaya:

    bugüne dek tarih hep avcı toplayıcılıktan tarıma/yerleşik hayata ve dolayısıyla hayvancılığa geçildiği bununla birlikte ibadethane/inanç kavramlarının daha sonra oluştuğu yönünde bir kronolojik bakış açısına sahipti. fakat göbeklitepe ve diğer tepeler incelendiğinde daha eski ve erken gelişmiş bir medeniyetin avcı toplayıcı topluma bilgilerini aktarmış olabileceği daha mantıklı bir yaklaşım gibi görünmekte. yani inanç, inanış, ibadet, mesaj, bilgi aktarımı için yapılmış olabilen bu megalitleri birileri avcı toplayıcı insanlara öğretti. uzaylılar vs demiyorum tabii ki - fakat yerel insan topluluklarından daha ileride/zaten erken gelişmiş bir medeniyetten gelen insanların aktarım yapması durumu akla yatkın. hali hazırda o bölgede yaşayan toplum bir sabah uyanıp böyle bir yapı inşaa etmeye karar vermiş olamaz diyor konuyu inceleyen uzmanlar. bu da hem tarihsel kronolojik bakış açımızı tamamen değiştirecek bir buluş gibi duruyor; hem de sandığımızdan çok daha gelişmiş medeniyetlerin çok daha eski zamanlarda var olmuş olabileceğine işaret ediyor.

    diğer bir konu da özellikle göbeklitepe'de şuana dek yüzeye çıkarılmış 4 daire şeklinde odanın birbirleri arasında da birkaç bin yıllık zaman farkı olması. ilk yapılan daire ile 4.daire arasında binlerce yıl çıktı karbon testlerinde. insanlar yeni odalar yapmaya bin yıllar içinde devam etmiş yani. mevcut olanı kullanmak ya da geliştirmek/üzerine koymak yerine yeni odalar yapmaya karar vermişler. hemen yanlarında toprağın altında duran 10-15 oda daha gün yüzüne çıkarıldığında onların yapılma zamanı ve yeni bilgileri aç gibi bekliyorum ya.

    kazıların yapılması keşke daha da hızlandırılsa dedirtiyor insana.

  • sıcakkanlı at grubunun en önemli örneklerindendir. arap atı, m.ö. 2000 yıllarından beri arap yarımadası ve çevresinde tanınmakta ve yetiştirilmektedir. arap atının kökenini tarpan yabani atının teşkil ettiğine ait görüşler daha yaygın ve geçerli görülmektedir.

    arap atı, bugün yeryüzünde mevcut olan at ırklarının en eskisi olup, bazı at ırklarının meydana getirilmesinde de büyük rol oynamış bir ırktır.

    arap yarımadasının iklim şartları ve arapların uyguladıkları yetiştirme yöntemi bu ırkın morfolojik ve fonksiyonel ırk karakterlerini korumasını sağlamıştır. araplar, arap atı yetiştiriciliğinde, damızlık aygırlara daha çok önem vermişlerdir. elde mevcut olan kısrağın bazı beden kusurlarına göz yumarak, bu kısrağı asil olarak tanınmış aygırlarla birleştirirlerdi.
    araplar, arap atı yetiştiriciliğinde tipe önem vermemekle birlikte, arap atı ırkı içerisinde bazı tipler kabul etmişlerdir. bu tipler, arap kabilelerinin isimleri ile anılmıştır. bu tiplerin başlıcalar;

    küheylan : erkekliğin, gücün ve dayanıklılığın,
    seklavi : dişiliğin, güzelliğin ve inceliğin,
    maneki : sertliğin ve süratin sembolüdürler.

    bu tipler kendi içlerinde de birçok alt tiplere, bilimsel deyişle, familyalara ayrılırlar. bu familyalar; küheyletül kuruş, küheyletül nevvak, seklavi cedran, seklavi şueyfı gibi. bu familyaların yani alt tiplerinin bir değeri yoktur. aslında bu alt tipler arasında beden yapısı ve diğer ırk özelliklen yönünden önemli farklılıklar tespit etmek zordur.

    türkiye'nin güney doğu illerinde de (urfa ve mardin) arap atı yetiştiriciliği yapılmaktadır ve bu yetiştiriciliğin tarihi de oldukça eskidir. kurulan haralar sayesinde türkiye bugün dünyada en mükemmel arap atı ırkına sahip ülkelerin arasına girmiştir.

    morfolojik ırk özelliklerinin tümünü taşıyan bir arap atı, ilk bakışta beden yapısındaki harmoni ile dikkati çeker.

    baş: küçük ve kuru, gözler iri, bakışlar canlıdır. kulaklar küçük, sivri ve hareketlidir. alın geniştir. başın profili, yani yandan bakışta genel olarak düzgündür bazen hafif bir iç bükeylik görülür. koştuğunda ya da heyecanlandığında burun delikleri çok genişler ve burun içi mukozası parlak pembe renkte görülür. çölde kum fırtınaları estiğinde burun deliklerinin ince bir yarık haline gelecek şekilde kapandığı bildirilmiştir. dudaklar, diğer at ırklarına göre çok incedir. bazı tiplerinde, üst dudak alt dudağın biraz üzerine geçer.

    boyun: normal uzunluk ve inceliktedir. baş ve cidago ile bağlantısı kuvvetlidir. yele ince ve yumuşaktır.

    cidago: kısa, kuvvetli ve belirgindir (safkan ingilizlere oranla az belirgindir). cidagosu iyice belirgin ya da cidagosu az belirgin örneklere de rastlanabilir. çünkü türkiye'de seleksiyon yapılırken hız faktörü ön planda tutulmakta ve ırka özgü cidago yapısında ortaya çıkan sapmalara göz yumulmaktadır.

    cidago yüksekliği: gelişme döneminde yapılan bakım ve beslemeye göre, gelişimini tamamlamış bir arap atında 145-155cm arasında değişmektedir. haralarda uygulanan sistemli bir yetiştirme, iyi bir bakım ve besleme ile türkiye'de haralarda yetiştirilen arap atlarında cidago yüksekliği 5-8 cm daha artmıştır. haralarda 160 cm cidago yüksekliğine sahip arap atlarının yetiştirildiği görülmektedir.

    beden: cidago yüksekliğinin beden uzunluğuna oranının fazla olmaması nedeni ile yandan bakıldığında beden bir kare içine sığabilecek durumdadır.

    sağrı: uzunca ve az meyillidir. kuyruk bağlantısı yukarıdandır. dörtnal koşarken kuyruk yukarı kalkar ve havada "s" harfi şeklinde bir kavis yapar. buna "kuyruk tutma" denir (kuyruk tutma kimi yarım kan araplarda görülmesine karşın, kimilerinde de görülmez).

    bacaklar ve tırnaklar: bacaklar kuru, eklemler geniş, tendolar belirgin ve sağlamdır. tırnaklar düzgün ve sağlamdır.

    deri: ince, yumuşak ve tüyler parlaktır. deri altı kan damarı belirgindir.

    don: en çok al, kır ve doru donlara rastlanır. yağız don az görülür. bu ırkta kula ve izabel dona hiç rastlanmaz.

    yürüyüş: adi yürüyüşte adımlar geniş değildir. tırıs yürüyüş ve dörtnal koşmalarında adımlar alçaktandır.

    arap atı, çekim, binek ve yarış kabiliyeti olan kombine verim yönlü bir ırktır. sağlam bir konstitüsyona, canlı bir temparemente ve yüksek bir kalıtsal güce sahiptir.

    arap atı dayanıklı bir ırktır. üç-dört ay süre ile günde 70-80 km yol yürüyebildiği belirtilmektedir.

    arap atı üç yaşında gelişmesini tamamlar. kısraklarda ilk tohumlama yaşı ile aygırların tohumlamada ilk kullanılma yaşı dörttür.

    ana yaşı, doğum ayı, gebelik süresi ve kısrağın bakım ve besleme şartlarına bağlı olarak erkek taylarda doğum ağırlığa 44-47 , dişi taylarda ise 42-45 kg dır. taylarda yaşama gücü yüksektir %94-95 arasındadır.

    kısraklarda gebelik süresi kısrağın yaşına, tayın cinsiyetine, tohumlamanın yapıldığı aya ve aygıra bağlı olarak 334 gün ile 342 gün arasında değişir.
    ergin aygırlarda canlı ağırlık (kondisyona bağlı olarak) 470-500 kısraklarda ise 450-480 kg'dır.

  • başlık: beyler aileme cok büyük yalan söyledim
    entry: bu sene beni ünvden mezun olacak zannediyorlar ama ben daha sinavi bile kazanamadim, her sabah evden cikiyorum 4 yildir kahveye gidip geri geliyorum, napiim lan ben öldüreyim di mi annemi babami

    `@4`: o değilde bu yalanı 4 yıldır yiyecek kadar mal ailen varsa senin üniversiteyi kazanamaman normal

  • elini kolunu sallaya sallaya giren milyonlarca mülteci ve aralarındaki tetikçiler değil de istiklal'deki banklarmış problem. tüm sorunlarımız çözüldü çok şükür.

  • "bugün günlerden sarı kırmızı,chelsa için beyazlık hiç yok, her yer siyah mı siyah.tribünden binlerce kanarya sesi geliyor.gooollll goollllll"

    26 şubat 2014

    vali mutlu

  • demek ki aslında saran ihaleyi kazandı. herkes iyi biliyor ki bein 10 tl daha yüksek teklif verseydi ihaleyi çoktan almıştı.

    artık nasıl nemalanıyorlarsa bir türlü bitmek bilmedi birilerinin arap sevdası.

  • bir süper kahraman filminin sanat eserine dönüştürülmüş halidir. süper kötü kovalayan ve filmin sonunda zor da olsa hepsinin hakkından gelen klişe süper kahraman filmlerinden çok ötede bir filmdir. hakkında anlatılacak onlarca şey var. heath ledger'ın harika oyunculuğu ve christopher nolan'ın yönetmenliği karakterlere verilen diyaloglarla birleştiğinde ortaya bir sanat eseri çıkmış. hans zimmer'ın müziklerini de es geçmemek lazım tabii ki.

    filmde doğruları söyleyen hep kötü karakterler olmuştur. gerçekleri konuşan karakterler joker ve harvey dent'dir. yozlaşmanın ve kötülüğün günden güne arttığı dünyamızı çok iyi özetlemişlerdir ve film, 'insanlar aslında iyi kalpli, dünya bir gün düzelecek' yalanını gözler önüne sermiştir. insanların kendi çıkarları için ya da işlerine gelmediğinde nasıl başkalarının hayatlarını hiçe saydıklarını gözümüze soka soka işlemiştir film.

    heath ledger için ayrı bir paragraf yazmamak olmaz tabii ki. joker karakterine öyle bir kalıbını bastı ki bugüne kadar animasyonlardaki ve filmlerdeki canlandırlamaları silip süpürdü hafızalardan. daha sonra yapılacak olanlara da geçilmesi zor bir engel koydu. başka yapımlardaki bir çok psikopat karaktere ilham kaynağı oldu. ne kadar cani olsa da dünyanın hak ettiği kişi aslında joker'dir.

    filmin eksikleri de yok değil tabii ki. objektif olmak gerekir. joker'in planları fazla ütopik kurgulanmıştı. bir çok yeri spontane gelişen olayların her kısmına önceden planladığı oyunlarla müdahale etmesi hiç gerçekçi ve mantıklı değildi. gölgeler birliği'nin o kadar alt yapı ve yetkili insanlarla hayata geçirebildiği planların çok benzerlerini tek başına yapabilmesi çok saçmaydı. bir de batman'in dövüş sahneleri çok kötüydü. en az 15. kattan aşağıya rachel'a sarılarak düşüyor ama ikisine de hiç bir şey olmuyor. hadi süper ütopik, bizim bilmediğimiz bir teknoloji var kostümünde; ya rachel? ayrıca dövüşürken neden robot gibi hareket ediyordu batman anlayabilmiş değilim.

    sonuç olarak eksiklere rağmen film, bittiğinde size çok farklı duygular hissettiriyor. etrafınızdaki düzeni ve insanları bir kez daha sorgulatıyor. üstüne bir de aksiyon eklenince tadından yenmez bir film haline dönüşüyor. bir daha benzerini zor görebileceğimiz bir film.

  • altında derin ve karmaşık bir dizi psikolojik faktörün yattığına inandığım korkunç bir his. duşakabinimizin su sızdırmaya başlaması, kombimizin titreye titreye çalışması, buzdolabımızın optimus prime 'a dönüşmesi gibi nedenlerle eve çağırdığımız tamirci karşısında neden çaresiz hissederiz kendimizi? neden sürekli ona yaranmaya çalışırız? neden "ustacığım bir şey lazım mı?" diye sorarız sürekli? o bir cerrah titizliğiyle işini yaparken hissettiğimiz gerilimin sebebi nedir? neden eve gelen usta bizden "kullanılmayan, böyle eski, pis bir bez" ya da "şöyle küçük bir iskemle" istediğinde heyecanlanırız?

    çocukken evde bozulan her elektronik alet karşısında "sen mi oynadın lan bununla?" diyen bir baba, hiç anlamadığımız bir konuda tamirata gelen adamın çıkaracağı masrafın belirsizliği, bir şeyi tamir ettirmenin getirdiği mutsuzluk ve gerilim hissi... hepsi ama hepsi bu suçluluğun nedenleri arasında sayılabilir. mamafih akılda tutulması gereken bir başka neden de bazı tamircilerin eve sıradan bir insan, normal bir tesisatçı şeklinde gelmek yerine sorgu meleği kılığında gelmesi olabilir. adam sizinle öyle bir konuşur ki ezilir büzülürsünüz. sizi sorgular da sorgular... sorun ondan önce gelen tamirciler ya da ustalardır. bu asabi ve kıskanç usta tipi adamın ruhundaki suçluluk hissini arttırır.

    - usta sorun neymiş?

    - kime monte ettirdiniz siz bunu?

    - valla eve taşınırken ustalar baktı...

    - ....

    - ne olmuş abi?

    - olacağı olmuş işte... işi bilmeyen adam bunu ekseriyetle böyle monte eder. bunu kompile yanlış monte etmişler...

    - tüh ya...

    - masraftan mı kaçtınız siz?

    - yo...

    - masraftan kaçarsanız böyle olur işte...

    - abi kaçmadık masraftan...

    - geçen bir başka yerden çağırdılar... duşakabini takar takmaz hadi selamunaleyküm... sular alttan banyoyu basmış... masraftan kaçmayacaksın, ustasını bulacaksın...

    - valla bilemedik abi... masraftan da kaçmadık ama...

    - kaçmayacaksın masraftan...

    - yok abi kesinlikle kaçmadık zaten...

    ***

    bu ne lan? yecüc mecüc gelse daha iyiydi... usta mısın csi dedektifi misin? kaçtım masraftan evet... ucuzu tercih ettim... allah belanı versin senin... zona oldu her yanım stresten, gerilimden... evet masraftan kaçtım... evet arkadaşlarla biz monte ettik onu... biz monte ettik... anlıyor musun biz... ucuz olsun istedim çünkü... masraf çoktu, artmasın istedim... suç mu? suç mu bu? amacın beni ağlatmak mı, üzmek mi? özür dilerim tamam mı usta... tamam mı? özür dilerim... allah kahretsin özür dilerim... yeter artık üstüme gelme... ühühühühühühühüh.... ya şimdi yazarken bile fena oldum... sanırım devam edemeyeceğim. burda keselim lütfen...