hesabın var mı? giriş yap

  • ekleme: şaka gibi ama rapora göre pilot gerçekten iniş takımlarını açmayı unutmuş. çok ciddiyim, insana uçak emanet edilmemeli. yıl olmuş 2020, iki insan bir sebepten en unutulmayacak şey olan iniş takımını açmayı unutuyor diye 100 kişi ölüyor. fıkra gibi. şehir içinde hızlı gidip, durağa dalan otobüs şoföründen farkı olmayan insanlar bunlar.
    ---
    eldeki bulgular:

    1. piste yaklaşma esnasında çok yüksek irtifadaymış, atc 3 kere uyardığı halde özetle sorun olmaz demiş, irtifanın bu kazaya bir etkisi var mı bilinmiyor ama yorumlar pilotun kendini soktuğu bu fazlaca dik alçalma stresi nedeniyle bazı prosedürlerin atlanmış, uyarıların farkedilmemiş olabileceği yorumları var.

    2. 3400 metrelik piste iniş takımları kapalı şekilde gövde üzeri iniş yapıyor, pistin 1350. metresinde başlayan motor sürtme izleri 2900. metreye kadar -aralıklı olarak- devam ediyor.

    3. pistin sonunda tekrar havalanıyor, tekrar iniş için rota ve irtifa alıyor ama söylenen irtifaya çıkamıyor, olduğu irtifada kalmak istiyor. atc ona da onay veriyor ama o irtifada da kalamayarak alçalmaya devam ediyor. (kendisine verilen yüksekliğe çıkamadığı anı motorların durduğu veya güçten düştüğü an olarak varsayabiliriz şimdilik.)

    4. bu esnada uçağın fotoğrafları çekiliyor, gövde üzeri iniş nedeniyle sadece motorlarının altında karaltı ve iz var.

    5. daha sonra sola dönüş yapınca atc tekrar soruyor rotadan çıktığı için, pilot da motorları kaybettik diyor ve atc gövde üzeri iniş mi yapacaksınız diye soruyor, pilot cevap vermiyor.

    6. uçak düşmeden hemen önce pilot emercensi deklare ediyor. (pilot declares emergency yazsam daha kolay anlaşılırdı.)

    7. uçağın iniş takımları açık şekilde piste yaklaşırken düşüşü bir güvenlik kamerası tarafından kaydediliyor.

    ekleme: 8. bütün bu süreç boyunca uçağın hızı iniş anı dahil olmak üzere yaklaşma ve iniş için belirlenen limitlerin üstündeymiş.

    ekleme2: 9. pakistan'ın sivil havacılıktan sorumlu bakanının açıklamasına göre uçak iniş öncesi kuleye iniş takımlarıyla ilgili hiçbir sorun bildirmemiş.

    bütün bu verilerden pilot ilk iniş denemesinde iniş takımlarını açmayı unutmuş olabilir mi dedim, 'yok artık!' demeyin, olmamış değil. (daha ilginci, 4 şubat 1986'da yine pakistan havayolları'nın bir başka pilotu iniş takımlarını açmayı unutup gövde üzeri iniş yapmış.)

    ama tabii ki unutmamış, çünkü telsiz konuşmaları esnasında iniş takımlarının açılmaya çalışıldığı ama bir sebepten açılmadığı durumlarda gelen (gear unsafe) uyarı sesi geliyor, burada incelenmiş.

    ekleme: uçağın hızı eğer iniş esnasındaki konfigürasyonlara göre belirlenen limitlerin üzerinde olursa da aynı/çok benzer bir uyarı sesi varmış. uçağın iniş süreci boyunca sürekli belirlenen limitlerin üzerinde kaldığını da hesaba katarsak, bu sesin sadece yüksek hız uyarısı veya yüksek hız uyarısı + iniş takımı açılmadı uyarısı olması ihtimalleri var ama daha azı yok anladığım kadarıyla. o yüzden iniş takımlarının hiç açılmamış olması ihtimali güncelliğini koruyor. ben her durumda iniş takımlarını açtı ama bir sebepten açılmadı ve uyarı geldi diye yorumlamıştım, aşağıdaki üç paragrafı o çerçevede yazmıştım. uyarı sadece hız nedeniyle geldiyse, iniş takımlarının açılması gerçekten tamamen unutulmuş olabilir.

    bu uyarı bu olayda bir arıza nedeniyle iniş takımları açılmadığı anlamındaysa, iniş takım kolunu tekrar kapalı pozisyona getirip, 2 dakika bekleyip, tekrar açıp, yine açılmaması durumunda da manuel olarak kol yardımıyla iniş takımlarının açılması gerekiyor. yani bu uyarıyı alan bir pilotun piste inmeden önce havada en az 2 dakika daha beklemesi gerekiyor. (airbus a320 anomali el kitabı 8. bölüm, 9. başlık, sayfa 70)

    bu olayda ise bu ses iniş gerçekleşmeden hemen önce duyuluyor. neredeyse piste inmeden saniyeler önce diyebilirim çünkü bu sesin duyulduğu iletişimden tam 14 saniye sonra pilot 'going around' (inişi iptal etme) anonsu yapıyor. yani inmiş, motorları sürtmüş, vazgeçmiş, kalkmış, anons etmiş 14 saniye içinde.

    ayrıca bundan önceki konuşmalarda bu uyarı sesi yok. muhtemelen çok son saniyede iniş takımlarını açtı(açmaya çalıştı), normalde piste yaklaşık 6 mil kaldığında iniş takımları açılırmış.

    pilotun ilk iniş denemesi öncesi gövde üzeri iniş için kuleye bilgi geçtiği gibi bir veri de yok (ek: pilot iniş takımlarında bir sorun olduğuna dair herhangi bir bildirimde bulunmamış) ancak zaten gövde üzerine inişlerde iniş öncesi motorların tamamen kapatılması gerekiyor prosedür gereği ve pilot bu tercihte bulunmuş olsaydı inişten vazgeçebileceği bir motor gücü olmayacaktı. buradan da anlıyoruz ki pilot aslında bir gövde üzeri iniş prosedürü gerçekleştirmiyor. (airbus a320 anomali el kitabı 8. bölüm, 5. başlık, sayfa 68-69)

    özetle benim düşüncem şu, ilk iniş denemesinde iniş takımları (aksaklık veya unutkanlık) bir sebepten açılmadı, bunu farketmeyerek iniş takımları açılmış gibi normal iniş yaptılar, motorlar piste sürtünce kararsız kalmış olmalılar bir süre çünkü 1550 metre sürtünme izi var pistte. sonra baktılar pistten çıkacaklar, inişten vazgeçtiler, tekrar havalandılar, bu sefer iniş takımlarını açtılar ama motorlar sürtünme nedeniyle hasar görmüştü ve daha fazla dayanamadı. süzülerek havalimanına ulaşmaya çalıştılar ama olmadı.

    entry içinde bulunan linkler dışındaki kaynaklarım:
    https://en.wikipedia.org/…onal_airlines_flight_8303
    https://www.flightradar24.com/…rashes-near-karachi/
    https://news.sky.com/…ring-landing-attempt-11994336

  • aslinda avukat muvekkil diyaloglari na girmistim bu entryyi, istek uzerine buraya da giriyorum.

    (daha muvekkil olmamis bir musteriyle gecen bir diyalogdur aslinda, aradim mamafih daha uygun bir baslik bulamadim.)
    avukat kardesimin basindan geciyor, gecen sene
    yer: rize
    mekan: kardesin ofisi

    m: avukat hanim, ben aileme dava acmak istiyorum
    k: konu nedir?
    m: evlatlik oldugumu ve bunu benden gizlediklerini dusunuyorum.
    k: bunu ailenizle paylastiniz mi?
    m: evet soyledim
    k: ne dediler?
    m: oglum gerizekali misin? 5 cocuktan sonra neden seni evlatlik alalim?

  • ilişkilerimde hep bir şey eksik olur benim, aşk vardır mesela, samimiyet vardır, sadakat vardır, mutluluk vardır en güzeli, eğlence vardır ama bir şey eksik olur hep, nedir bilmem karşı tarafta bilemez, ya ben giderim en nihayetinde ya o gider. he o gitmeler de gitmek değildir aslında ne ben gidebilirim ne o. arada kurulmuş, bağsız bir bağ gibi kalır öyle. şekillendiremezsin, oturtamazsın, bilemezsin, inanamazsın, inansan da kaçarsın zaten. en temelinde güvenemezsin çünkü gitmen gerektiğine inanırsın. bazen gitmek istemezsin hatta en çok istediğin şey kalmak ve devam etmektir ama bi bakarsın yine olmamış bi yerlerde farkında bile olmadan çekmişsin araya çizgiyi sabote etmişsin yine her şeyi..

    tüm bu neden olur bilmiyordum, kendimi eğreti, sorunlu, hep aynı şeyi yaşamaktan bıkmış, pes etmiş, tekrar denemiş, yine yenilmiş halde bulmaktan yorulmuş, karşı tarafı suçlarken aslında içten içe sorunun? problemin? hatanın? kendinde olduğunu bilerek geçirdim hep.

    sonunda buldum eksiği. eksik bendeymiş. benim güven alanı ihtiyacım. kendi kendime yetebilirim yetmek zorundayım çünkü ben kendi kendime olursam acı çekmem rahat ederim dürtüm, ızdıraba sokmuş beni. 'kaçınmacı bağlanma' senden nefret ediyorum sevgilim, hayatımda ki bütün güzellikleri farketmeden itmeme neden olan lanetim, senden nefret ettiğim kadar hiçbir şeyden nefret etmiyorum şu aralar. bana ait oluşun bile çekmiyor ufacık bile olsa seni, beni ben yapman bile sempatikleştirmiyor halini, senden nefret ediyorum. algılayamadığım hislerimin sebebi, kendimi ortaya koymaktan korkup vazgeçişlerim, kaybedişlerim, kaybetmeye devam ettiklerim... seni yakaladım artık, and olsun ki gidiceksin bu bedenden bu zihinden.. ve ben mutlu birlikteliklerin güveni içinde kalbimi okyanuslara açıcam...

  • akşam yemeği için marketten 250 gram kıyma almıştım. eve gelirken kapının önünde duran sevimli yavru kediye birazını vereyim dedim, baktım annesi de geldi ve her ikisi de verdiğim kıymayı iştahla yediler, kedileri o halde görünce dayanamadım ve kıymanın hepsini onlara yedirdim. çok sevindiler, benim de içimi huzur kapladı. akşam da makarna yedim.

  • sanilanin aksine hayli eski bir uygulamadir... uygulama diyorum zira kast ettigimiz sey en ileride yer alan santrforun biraz daha geriye cekilerek yari oyuncu kurucu yari santrfor olarak kullanilmaya baslanmasi ve bu esnada sagindaki ve solundaki hucumculari da rakip ceza sahasina daha cok sokmasi uzerine kurulu bir plan...

    futbol tarihinde bu plani ilk olarak wunderteam'in yaraticisi olan hugo meisl'in, o takimin beyni konumundaki matthias sindelar'i kullanarak uyguladigi rivayet edilir... 1930'lu yillardan bahsediyoruz farkindaysaniz, 90 sene oncesinden...

    daha sonra marton bukovi, 1940'larin sonunda mtk'yi calistirdigi donemde bu plandan yararlanma yoluna gitmistir... yonetmen bukovi'nin basrolde gorev verdigi aktorun adiysa cok onemlidir: nandor hidegkuti...

    hidegkuti oylesine onemlidir ki kendisi belki de dunya futbol literaturunde santrfor sozcugunun anlamina ilk ve en cok derinlik katan isim olmustur... zira ozellikle efsanevi macar milli takımı'nda ustlendigi rol ve o takimin yaptiklari, futbol tarihinin gidisatini bastan asagi etkilemistir...

    macaristan'in o donemki milli takim teknik direktoru gusztav sebes'in elinde, gol yollarinda muazzam etkili iki isim vardi: sag icte oynayan ferenc puskas ve sol icte gorev yapan sandor kocsis...

    o donemin en moda futbol dizilisiyse wm'di... yani geriden ileriye dogru 3-2-2-3 seklinde ifade edilebilecek bir dizilis... bu sablona gore de puskas ile kocsis, ondeki uclunun gerisinde ikili bir hat olusturmaktaydi... ancak sebes bu ikiliyi kaleye daha yakin kullanmak istiyordu...

    ote yandan takimin santrforu hidegkuti, 9 numarayi olusturacak bircok ozelligin yani sira, bir orta saha oyuncusunun oyun gorusune ve pas becerisine de sahipti ve bu bakimdan biraz daha geride oynayabilecek donanima da sahipti... dolayisiyla sebes, klasik wm dizilisi uzerinde biraz oynayacak ve hidegkuti'yi geri cekerken, puskas ile kocsis'i daha ileri surecek, ortaya 3-2-3-2 gibi bir sablon cikacakti...

    o donemde cogu savunmanin adam markajina dayandigi da dusunuldugunde hidegkuti'nin geriye cekilmesi, rakibin santrhafini da pesinden suruklemesi anlamina geliyordu ve bu, rakip savunmada cok daha fazla bosluk da yaratiyordu... o bosluklara puskas ile kocsis girince de ortaya 25 kasım 1953 ingiltere macaristan maçı gibi futbol tarihinin en büyük kırılma noktalarından biri olarak kabul edilen bir mac bile cikmisti...

    hidegkuti'nin o macta ingilizlerin santrhafi ve kaptani olan billy wright'a kariyerinin belki de o kotu performansini sergiletmesi ve ingilizlerin kendi sahalarinda kita avrupasi'ndan bir takima ilk kez, ustelik de yarim duzine gol yiyerek maglup olmalari, futbolun taktiksel yonune ilgi duyanlarin hidegkuti ve macarlar uzerine bu mac ozelinde cok daha fazla egilmelerine yol acacakti... "deep-lying centre-forward" tabirinin populerlesmesi de bu mac sonrasina denk gelir... false 9 tabiri de zaten bu deep-lying centre-forward tabirinden esinlenilerek ortaya cikmistir...

  • onu bunu bilmem de herif amber heard'a ta 2016 yılında gözlerimi asla görmeyeceksin yüzüne bir daha bakmayacağım demiş ve haftalar süren duruşmada da bir kez olsun kafasını kaldırıp göz ucuyla bile olsa bakmadı la amber karısına. ben günde 10 kere sigarayı bırakıyorum, 20 kere filan diyete başlıyorum.

    o kadar alkol uyuşturucu vb kullanıyorsın ama çelik gibi iraden varmış.

    respect sparrow reyiz.

  • bu adam kadar temiz delireni yok şu ülkede, kimseye zararı olmadan yaşıyor. bir şeyler söylüyor, susuyor.
    emekli milletvekili maaşı ile hangi torbacıyı ihya ediyorsa helal olsun. adam sağlam mal veriyor.

    ve hala inanmayanlar var bu adama, diyanetin "kamu bankalarından faiz caiz" demesine inanıyorsun da buna mı inanmıyorsun?

  • bütçeye ilişkin eleştirilere yanıt veren ak partili belediye başkanı tevfik göksu, “türgev’e, tügva’ya, ensar’a ve ilim yayma’ya çatlasanız da patlasanız da destek vermeye devam edeceğiz." dedi.

    kaynak

    1000 yıllık tarihimiz boyunca hiçbir yönetim halkına bu şekilde meydan okumamıştır. bu halk sizi perişan edecek. bütün bunların hesabını vereceksiniz.