hesabın var mı? giriş yap

  • türk halkının anlayacağı dilde yazıyorum;

    yere göğe sığdıramayıp milyon eurolar verdiğiniz, uğruna saçma sapan şarkılar yapıp halkı gaza getirdiğiniz, bir bok alamadan eve dönen primci, gazeteciye saldıran, belinde silahla el alemin eşine salça olan a milli futbol takımının hatta teknik kadronun hatta federasyonun toplamında şu kızdaki kadar taşak yok.

    helal olsun. kazanmak önemli değil şu mücadeleyi görmek bile yeter. olimpiyat oyunları olmasa şu kızlardan haberi dahi olmayacaktı ülkenin.

    edit: 'taşaklı' kelimesini kullanmam cinsiyetçi bir algı yaratmış. bu bir ironiydi. ben bu ülkede eskiden ironimi açıklamak zorunda kalmazdım. ama mecburen şu an üşenmeden 'istemeyerek' açıklamak istiyorum.

    taşaklı dememin sebebi: cinsiyetçi türkiye'de cesaretin, hırsın, mücadelenin erkek bir eylem olduğunu dile getirmek için taşaklı kelimesinin kullanılması. ama bu maçta, entrynin başında belirttiğim 'erkek' futbol takımında görmediğimiz cesaret ve gücün, kadın voleybol takımımızda fazlasıyla gördük. o sebepten, erkekte göremediğimiz gücü kadında gördük manasında 'taşaklı' dedim. o kelimenin cinsiyetçiliğine ithafen.

    daha da açayım mı?

  • internetteki araştırmalarım sonucu nedenine ulaştığım sorun lakin ben hala iştahlarının kabarıp ağızlarının suyunun aktığını düşünüyorum:

    --- tübitak'tan alıntı ---

    sinekleri daha yakından gözlemlerseniz aslında sadece ayaklarını birbirine sürtmediklerini fark edeceksiniz. sinekler aslında ayaklarını, proboscis adı verilen, ağızlarından bir uzantı şeklinde çıkan ve beslenme için kullandıkları hortumlarına sürterler. bildiğimiz kadarıyla bunu yapmalarının iki amacı var. birinci amaç, proboscis'e yapışmış olan polen tanelerini ayaklar yardımıyla temizlemek. ikincisi ise, sineklerin ayaklarından tat almalarıyla ilgili. sinekler normalde kıvrık duran proboscisi uyarmak için ayaklarının üzerindeki duyarlı kılları kullanırlar. ayakların sürtünme hareketi, bu kılların hortumu yani proboscisi uyarmasını sağlar. bu sayede sinekler, besin alımı sırasında enerji tasarrufu yapmış olurlar. (sineklerin besini proboscis aracılığıyla aldıklarını hatırlatalım.) ayaklarıyla tat alabildikleri için her seferinde, kıvrık durumdaki proboscisi açıp, besinin olup olmadığını kontrol etmelerine gerek kalmaz. böylece, besinin olup olmadığını ayakları aracılığıyla anlayıp sadece gerektiği zaman proboscisi açmış olurlar.

    bunlara ek olarak, sineklerde göz kapağı bulunmadığı için gözlerini temizlemek amacıyla ayaklarını gözlerine sürttükleri de biliniyor.

    b. duygu özpolat

    http://www.biltek.tubitak.gov.tr/…_id=7&soru_id=586
    --- tübitak'tan alıntı ---

  • doların artması dolarla alınan yani ithal edilen her şeyin fiyatını arttırır.

    türkiye'nin dolarla temin ettiği en temel ihtiyacı enerjidir. bunun yanında teknoloji ürünlerini de dolarla ithal ederiz. tabi bunlar eski bilgiler. artık samanı, tohumu ve gübreyi de ithal ettiğimizi biliyor olmalısınız.

    dolar arttı, fiyatlar arttı. bu sefer enflasyon olmaya başlar. enflasyon oldukça paran iyice değer kaybeder. sene başında 1600 tl asgari ücretle 320 lt mazot alabilirken, şu anda 280 lt mazot alabiliyorsun. maaşınla alabileceğin şeyler azaldı. yani fakirleştin.

    fakirleştiğin için karnını zor doyurur hale geldin. tasarruf yapamadın. bankaya mevduat koyamadın. ama bir yandan da başka insanlar ve şirketlerin yatırım için paraya ihtiyacı oldu. alt komşunun oğlu evlendi, ev almak istiyor. bankalara gittiler, para istediler. bankalar da kredi verecek para bulmak için, faizleri arttırdı. bak faizler de arttı.

    bakın ekonomi temelde çok basit bir şeydir. ekonomiyi yönetmek zordur, bir sürü aktör ve enstrüman vardır bu ayrı. ama temeli basittir.

    bizim bir kurumumuz var: türkiye cumhuriyeti merkez bankası.

    ne kadar höy höy bir kurum di mi?

    bu kadar höy höy bir kurumun, görevi ne?

    hemen açalım tcmb'nin web sitesini, orada görev ve sorumluluklar sayfasına girelim.

    1. sırada ne yazıyor : fiyat istikrarı

    yani enflasyonla mücadele.

    merkez bankasının en temel ve birinci öncelikli görevi, enflasyonu önlemektir. enflasyonun temel kaynağı da ülkemizin ekonomik koşullarında kurdur.

    yani aslında koskoca merkez bankasının en temel görevi kuru adam etmektir. çünkü kur ülkeyi batırabilecek bir şeydir.

  • "bbp yönetiminin masasında 'listelerden çekilmek dahil' birçok formül bulunuyor."
    e ne oldu vatan millet sevdası şimdi?
    çıkar birlikteliği miydi yoksa sizinki?

  • durgun zekam sonradan olmayıp vakumla doğmanın yan etkisi olduğundan çocukken hele hele soyut kavramlara kafam asla basmazdı. nerde bu allah gidelim görelim soruma o dünyada değil cevabını aldığımda oluşan zincirleme reaksiyonu utanmadan yazıyorum aşağı

    1 allah dünyayı yarattığına göre yaşlı-> yarattığı şeyin içinde olamayacağına göre uzayda-> uzayda ne var? gezegenler-> ben hangisinin adını biliyorum? satürn-> demek ki allah satürn'de

    2 banyodan açılmamış bir permatik bulunur babaya gidilir. baba burda ne yazıyo? (baba) satürn*-> üzerinde ne var? bi adam resmi-> baba satürn'de insan var mı? (baba) yok.

    sonuç: tanrı nerde? satürn'de-> permatik'in üzerindeki adamın suratında kocaman beyaz bişey var* ne bu? sakal. allah yaşlı mı? yaşlı. sakalı var mı? muhtemelen-> baba bu resimdeki allah mı? (baba) hayır oğlum.

    yıllarca nerde yanlış yaptığımı düşünüp durdum sonra.

  • yer, şanlıurfa akçakale
    savaşa dair bir inceleme için bir haftalığına bölgedeyiz. öğrencilerin etkilenme düzeylerini incelerken sınıf uygulamaları yapıyoruz. biz ona mehmet diyelim. 6. sınıf öğrencisi. uygulama esnasında fırsat bulup yanıma geliyor:

    - öğretmenim burada hayat çok tuhaftır.
    + hayrola mehmet?
    - mesela ben. bu sınıfta hem halam hem de yeğenimle okuyorum. benim için neyse de yeğenim büyük halasıyla sıra arkadaşı. nerden baksan nenesi sayılır.

  • yıl 2011, o zaman lise üçüncü sınıftayım. izlediğim bir filmin sonunda çalan şarkı baya hoşuma gitmişti. o zamanlar shazam falan da yok, google’a kelimeleri yazıp öyle buluyorsun şarkıyı. bunun kelimeleri yazıyorum hiçbir şey çıkmıyor. filmin müziklerinin yapımcısı kim onu aratmak sonradan aklıma geldi. film düşük bütçeli izlanda yapımı bir filmdi, çok bilgi yok hakkında internette. neyse, bir şekilde buldum şarkıyı ve söyleyen adamı. adamın diğer şarkılarına da baktım baya hoşuma gitti. araştırdım adamı, kendi ülkesinde ünlü bir şarkıcıymış. baktım facebook’ta* 4 bin tane falan takipçisi var sadece, oradan mesaj attım. ilginç bir şekilde adam cevap verdi. bir şarkısı için gitar tabları var mı, çalmayı öğrenmek istiyorum dedim. adam tab yok ama müsait olduğumda senin için nasıl çalındığının videosunu çekip atabilirim dedi. tabii şok oldum o an, vay aq dedim. nitekim adam hakikaten attı da iki ay sonra, 15 dakikalık bir video çekmiş nasıl çalındığını gösteriyor falan. ben de adama inanılmaz minnet duydum, bir hediye göndermek istedim. ev adresi yazıyordu profilinde. o adrese kendimce ufak bir hediye gönderdim. sonradan yazıp teşekkür etti, gerek yoktu vs dedi falan.

    ben aradan geçen 12 yılda adamı fazla takip etmedim. geçen baktım bir tane albüm çıkarmış, birkaç tane de farklı projesi olmuş vs. daha da meşhur olmuş. geçenlerde instagram’da görüp bir story atmış, üzerine yazdım, cevap verdi. gönderdiğin hediyeyi hala kullanıyorum dedi fotoğraf falan attı. o kadar sevindim ki. reis yaşlanmış sadece baya, ona üzüldüm biraz.

  • bu ülkede bedava sik dağıtsan aynısını görürsün.

    edit: sonlara doğru bir çalışan hala plastik çatal vermeye çalışıyor. sal gitsin olm arkadaki amca parçalanmış baklava parçalarını bile eliyle toplayıp ağzına atmaya çalışıyor.

  • insanın bebeğine gelmeden önce, standart bir şehirlinin doğada sağ kalma ihtimali hayli düşük olduğu için sıfırdır.