hesabın var mı? giriş yap

  • maaşları düşüreceğim, bedavaya çalıştıracağım dediği yeri duyamadığımdan deli zırvası olarak nitelediğim konuşmadır…

    ben de doktorum, rahatsız olacak bir şey duymadım…

  • az önce biri 50 metre ötemde diğeri üzermde olan patlamalardır. güncelleyeceğim.

    edit 3: arkadaşlar ne diyeceğimi bilemiyorum. allah hepinizden razı olsun. izmir'de ankara'da istanbul'da evin var diyenler, neredesin yardım lazım mı gelelim, yapabileceğimiz ne varsa söyle diyenler, adamın, hatunun dibisiniz. terapi gibi oldu mesajlarınızı cevaplamak. seviyorum sizi.

    edit 2: arkadaşın biri atatürk yazamadığım için eleştirmiş. aratürk yazmışım şimdi gelen mesajla gördüm. kusura bakma dostum, aşağıyı okursan nasıl bir kafayla yazdığımı anlarsın. artık idare et.

    edit: arkadaşlar mesajlarınız için çok sağolun, ben iyiyim. hala inanamıyorum bir tane çizik bile yok. sırayla anlatayım.

    uçuşa gitmek için havaalanına dış hatlar terminali güvenlik kontrol noktasından girdim. kontrolden sonra eşyalarımı toplayıp çantama koydum ve ekip odasına doğru yürümeye başladım. 15-20 metre gitmiştim ki insanların iç hatlar terminalinden bana doğru koştuklarını gördüm. öncesinde silah ya da bomba sesi duymadım. kavga oluyor sanırım diye düşündüm ama koşan insan sayısı o kadar fazlaydı ki silah ihtimalini düşünmeye başladım. derken dış hatlar araç kiralama kiosklarının olduğu çıkış kapısında bir patlama oldu. 20-25 metre kadar önümde. burada gördüklerimi yazmak istemiyorum. sonrasında giriş yaptığım güvenlik noktasına doğru koşarken bi ara gözüm dışarı kaydı ve yerde yatan 5-6 kişi görebildim. bu sadece benim kısıtlı görüş alanımda görebildiğim kadarı. koşarken kendimi atacak bir yer aradım, çünkü bu tip saldırılarda bir tane bomba patlamaz. bir kaç yerde eş zamanlı ya da arka arkaya bomba patlatılır. bunu düşünürken o binada her yerin bomba ile tuzaklanmış olabileceğine artık o sersem kafayla karar verip geldiğim yerden çıkmaya karar verdim. ama dışarıda yatan insanları görünce dışarısının da güvenli olmadığına karar verip kendime en çok nerede korunak sağlayabilirim diye düşünerek xray cihazlarının oradaki polis kulübesine girmeye karar verdim. sonra xray cihazlarının oraya vardığımda orada kolu bacağı yaralanmış insanları gördüm ve hemen oradaki polis kulübesine sığındık. içinde polis yoktu. güvenlik görevlileri zaten fena halde panik, ağlayanları mı ararsınız, amaçsızca koşuşanları mı... sırtımızı kulübeye dayadıktan sonra herkesin bavullarını ve çantalarını toplayıp önümüze yığınak yaptım olası bir diğer patlamada kalkan vazifesi görmesi için. hemen sonra bir kabin memuru arkadaşımı daha gördüm bacağından yaralanmış. siper aldığım yerden çıktım onu getirmek için, iyi olup olmadığını sordum, kocam almaya geliyor dedi. iyi hadi gel geçelim kocan gelene kadar şuraya diyecektim ki cümlemi bitiremeden bir bomba daha patladı dibimizde. tam patlama yerini kestiremiyorum, ya 4-5 metre arkamızdaki xray cihazında ya da sırtımızı dayadığımız polis kulübesinin duvarının arkasında oldu ama dibimde patladığını iliklerime kadar hissettim. ortalık birden toz duman oldu zaten, kulübedeki bütün sandalyeler xray cihazı ve etrafındaki bütün edevat darmadağın bir şekilde etrafa saçıldı.

    bakın arkadaşlar, bu kısmı açıklamakta gerçekten zorlanıyorum. orada bulunan bütün insanlar yara almadan sağlam bir şekilde dışarı attık kendimizi. kimseye bir şey olmadı hala inanamıyorum. bende bir tane çizik bile yok. yemin ederim, bombanın patlamasının değil, benim oradan sağ salimi de geçtim çiziksiz kurtulmama inanamıyorum. dışarı çıktığımda yerde yatan insanları gördüm ve kapalı otoparka attım kendimi. bu entryi de orada yazdım alelacele. sonrasında da geçen bir arabayı durdurup atladım (çok teşekkür ediyorum o duran arkadaşa da, allah razı olsun) ve havaalanından çıktım. şimdi evdeyim.

    mesaj atan tüm arkadaşlara çok teşekkür ediyorum, hepinize cevap yazacağım. kusura bakmayın, kendime gelmem biraz zaman aldı, güncelleme o yüzden bu kadar geç geldi.

  • akbil dışarı mı? ulan uçak parası kadar taksi parası mı vereceğiz?

    radikal bir kararla, taksilerin havalimanı dışına taşınmasıyla sonuçlanırsa harika olacak eylemdir.

    edit: bu entry debe'ye girebilir ama eylem gerçek değil sanıyorum. zira hiçbir yerde yok haber.

    edit2: kaynak geldi, şimdi her şey daha net.

  • sıklıkla şişman kızlara, çok zayıf erkeklere, kısa boylu insanlara bazen açıkça bazen üstü kapalı yapılan eziyet. bu minareyi çalanlar genelde "takılıyorum yaaa, n'oldu bozuldun mu?! off sen de amma alıngan çıktın" ya da "ne var yani, dürüst bir insanım ben, doğruyu söylüyorum, yalan mı?" kılıfına sığınır.

  • babannem özellikle bana ve ablalarıma karşı inanılmaz cimriydi. bizimle aynı avludaki evde yaşar, bizden yer içerdi. epey bir parası, malı vardı ama beş kuruş katkısı olmazdı bize.

    neyse, bu kişi, kızlarının çocukları geldi mi deli olurdu. onları içeri alıp kapıyı falan kilitlerdi biz de girmeyelim diye. çocuğuz biz de tabi amk akıl ermiyor o zamanlar, "babaane, babaaane" diye kedi gibi bağırıyorum her seferinde kapının önünde. taş çatlasa 5 yaşındayım. ne zaman sonra açılırdı kapı, masadan tabaklar toplanırken. o zaman anlam veremiyorsun ama büyüyünce taşlar yerine oturuyor.

    bir keresinde, zeytinlerin toplanma zamanı gelmiş. en az bir, bir buçuk ay sürüyor zeytin zamanı. ben de birinci sınıfa yeni başlamıştım. öğle yemeğine eve gelicem ama annem evde değil, işçilerle birlikte tarlada babamla. ablalarım başka bir okulda ortaokula gidiyor, onlar yemekhanede yiyor. babanneme demişler "nyarla'ya öğlen yemeği ver" diye. zaten zayıfça bişeyim o zamanlar, bir tane yumurta, iki dilim de ekmek yediğim. yumurta zaten bizim kümesten, ekmek ise babannemden. ben yedikçe bu homur homur söyleniyor kendi kendine. sonra akşam babama "bi dahakine nyarla'nın ekmeğini de bırakın" demiş ya lan karı. iki dilim ekmek lan alt tarafı, iki dilim ekmek amk torunundan esirgediğin. babam felaket sinirlendi, delirdi adam, epey söylendi ve o günden sonra biz evde yokken babannem giremesin diye mutfağın kapısını kilitlemeye başladı. ben de sonraki öğlen yemeklerinin hepsini ananemde yedim. ikisi de dünyada değil şu an. biri öldü, biri rahmetli oldu.

  • uluslararası uzay istasyonuna roket fırlatıldı ama nasıl ilerleyecek ve istasyona nasıl varacak bunu detaylı anlatalım;

    elon musk'ın sahibi olduğu spacex'in uzaya yollayacağı falcon-9 roketi 30 mayıs 2020'de türkiye saati ile 22.22'de uzaya fırlatıldı başarılı şekilde. yaklaşık 19 saat içinde uluslararası uzay üssüne sabitlenmesi bekleniyor. yani 31 mayıs'ta türkiye saati ile 17.30'da uluslararası uzay üssüne varacak ve birleşerek sabitlenecek.

    bu arada, falcon-9 roketi 1969 yılında aya gönderildiği düşünülen apollo11’in fırlatıldığı yerden fırlatıldı.

    peki bu nasıl oluyor ve olacak ;

    falcon-9 roketi fırlatıldıktan sonra yerden 8 km yüksekliğe 01:00 dakikasında
    30.km'ye 01:50 dk
    50.km'ye 02.12 dk
    100.km'ye 02.56 dk
    150.km'ye 03.48 dk
    200.km'ye 05.46 dk ulaştı.

    yerden 200 km yüksekliğe ulaştığı anda o yükseklikte kaldı. 200 km'ye ulaştığı ilk anda hızı 12000km/h idi. sonra hızı 27000km/h oluncaya kadar 200km yükseklikte kalmaya devam etti. yaklaşık 3 dakika sonra kalkıştan 08.38 dakika sonra hızı 27000km/h oldu ve yörüngeye sabitlendi, yani dünya yörüngesine.

    uluslararası uzay istasyonu(iss) standart olarak dünyanın yörüngesinde yerden yaklaşık 400km yükseklikte saatte 27600km/h hızla ilerliyor. yörüngesi yerden 330km-435km arasıdır. neden bu mesafede geziyor uluslararası uzay istasyonu çünkü bu mesafeler alçak dünya yörüngesi(ady) içinde bulunuyor. yapay uydular yani iss ve falcon-9 roketi gibileri için ady yüksekliği genellikle 300 km'den daha az değildir çünkü daha az yüksekliklerde atmosferik sürüklenmeye karşı yörüngeyi sabitlemek fazladan yakıt harcanması gerekeceğinden elverişsiz olacaktır.

    alçak dünya yörüngesinde dengeli bir konum elde edebilmek için gerekli olan hız 7.8 km/s değerindedir ancak yörüngenin yüksekliğinin artmasıyla dengeli konum için gerekli bu hızın miktarı azalmaktadır. örneğin 200 km yükseklikteki dairesel bir yörünge için gerekli hız miktarı 7.79 km/s (28000km/h) ve 1500 km yükseklikteki dairesel bir yörünge için gerekli hız miktarı 7.12 km/s (25632km/h) olarak hesaplanmaktadır. alçak dünya yörüngesine erişmek için gerekli olan hız değişimi 9.4 km/s civarında başlar. ady yörünge hızı olan 7.8 km/s (28,080 km/h) değerine ulaşmak için gerekli olan, fırlatma aracının hız değişimi değerinde atmosferik ve yer-çekimi kaynaklı sürüklenme sebebiyle 1.5–2.0 km/s kadar artış olur.

    şimdi falcon-9 roketi 200 kilometreye 05.46 dakikada ulaştı ve 08.38 dakikada 27bin km hıza ulaştı ve yörüngeye sabitlendi ufak hız değişimleriyle. sonra kademeli olarak dünya yörüngesinde yavaş yavaş yükselmeye devam ediyor. yaklaşık 3 saat içinde yerden yüksekliği 420 kilometreye ulaştı. uluslararası uzay istasyonu o sırada yerden 425km yükseklikte idi.

    falcon-9 yörüngeye sabitlenip uluslararası uzay üssünü takip etmeye başladı. aralarındaki mesafe türkiye saati ile 02.43'te 634km iidi. saatte yaklaşık 42km yaklaşarak 17.30 civarında iss kapsülüne yerleşmesi bekleniyor.

    bir iki ufak bilgi daha ekleyeyim;

    falcon-9 roketi şuan yerden 415km yükseklikte, çıkacağı max yükseklik 745km civarı. daha yükseğe çıkamaz. ady yani alçak dünya yörüngesinin irtifası 160km-2000km arasıdır. şuana kadar çıkılan en büyük yükseklik -aya gittiği varsayılan apollo11 hariç- yerden 1374km yukarısı. abd'nin 1965'te yolladığı gemini11 roketi 1374km yüksekliğe çıkmıştı. aya gitme hariç daha yükseğe çıkılmadı.

    çok başarılı bir fırlatmaya benziyor çünkü astronotlar titremedi bile. astronotlar kalkıştan 4 saat sonra elbiselerini çıkarmış nasa stüdyosu ile canlı bağlantı halinde geyik muhabbeti yapıyorlardı. yani yaklaşık bir saat önce. eğer başarıya ulaşılırsa ilerde çok güzel şeyler yapılabilir.

    edit: şuan kalkıştan 05:22 saat sonrası. hızı saatte 27586km. yerden yüksekliği 414km ve uluslararası uzay istasyonu ile arasındaki mesafe 569km.

    edit 2 ; an itibariyle ile falcon-9 ve uluslararası uzay istasyonu arasındaki mesafe 382 km’ye inmiş durumda.

    edit 3; şuan 27608km/h hızla yerden 413km yükseklikte devam ediyor. iss ile arasında 313km mesafe kalmış durumda. birleşme 17.30’da bekleniyordu ama sanki biraz sarkacak gibi gözüküyor.

  • muadil ilaç, kullanılan ilacın birebir aynısı değildir!
    etken maddenin aynı olması diğer bileşenlerinin de aynı olduğu anlamına gelmez! etken madde aynı olsa bile bazı ilaçlar laktozsuzken; muadilinde laktoz bulunabiliyor! özellikle laktoz alerjisi olan kişilerde muadil ilaç ölüm riski yaratabiliyor. örneğin:

    annem hipertansiyon hastası ve valsartan etken maddeli “co-diovan” kullanılıyor. aynı zamanda laktoz alerjisi var ve laktoz içeren tüm ilaçlar anafilaktik şoka girmesine sebep oluyor; nefes borusu kapanıyor. bu durumu belirtmesine rağmen “co-diovan” yerine muadili denilip valsartan etken maddeli farklı bir ilacın verilmesi (ki bunun içeriğinde laktoz var) nedeniyle annem hastanelik oldu. ve bu durum sadece tansiyon ilacı ile kısıtlı değil; defalarca farklı ilaçta yaşadık. artık eczacı ne derse desin; bileşimini okumadan ilaç kullanmıyoruz.

    doktor veya eczacı değilim. ama hastanın durumunu bilmeden muadil ilaç önceki ilacın aynısıdır, önemli olan etken maddesidir diyerek insanların hayatıyla oynamayın. ben doktorum/eczacıyım, siz gerizekalısınız, 10 yıl okudum vs. muadil kullanmakta sorun yok diyorsanız, kusura bakmayın ama siz sadece ilaç firmalarına bakkallık yapıyorsunuz.

    not: sözüm, hastasının durumunu yakından takip eden ve muadilin aynı ilaç olmadığının farkında olan doktor/eczacıları kapsamamaktadır.

  • fatih terim'in, bu maçta taktik değişikliğine gideceği konuşuluyor kulislerde. "haydi aslanlarım" yerine "haydi kaplanlarım" taktiği ile oynayacakmışız.

    edit: bu taktik de tutmadı. çek cumhuriyeti maçında allah ve kitap içeren bir taktik bekliyorum.