ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kardeş payı
-
şinasi yurtsever'in rolünün hakkını verdiği enfes bir dizi.
--- spoiler ---
filmin başlarında bi ara sadi'yi mi gördüm bana mı öyle geldi emin değilim.
hilmi: ben hiç dişçiye gitmedim. neden? çok sağlıklı dişlerim var. çünki zenginim, bakımlıyım, uzun yaşamam lazım. kanımı bile değiştiriyorum ben. hayat fakirlere güzel valla. hep bi macera, koşturmaca, adrenalin
muhasebeci: benim dişim ağrıyo da
hilmi: bak nasıl da havasını atıyo, biliyosun tabi içimin gittiğini. ah ulan fakirler.
--- spoiler ---
ne yani evlenince kirada mı oturacağız
-
nazım'a bile çektirmiş bu sorgu ki, adam dünyanın en ayarlı şiirini yazmış. (bkz: nuzhet berkin)
o mavi gözlü bir devdi,
minnacık bir kadın sevdi,
kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev,
bir dev gibi seviyordu dev,
ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan evin.
o mavi gözlü bir devdi.
minnacık bir kadın sevdi.
mini minnacıktı kadın.
rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
ve elveda ! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan eve.
şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliiiii
hanımeli
açan ev..
güldür güldür'deki yandaş medya ahaber skeçi
-
levent kırca’dan sonra politik mizahı unutmuştuk.
iyi geldi.
hayret nasıl cesaret etmişler.
zeki müren vs bülent ersoy
-
aralarındaki tek ortak özellik ikisinin de erkeklerden hoşlanmasıdır, bunun dışında taban tabana zıttırlar, mesela nur içinde yatsın zeki müren ünlü ünsüz herkese aynı saygıyı gösterirdi, bülent ersoy ise ünlü ünsüz herkese aynı saygısızlığı gösteriyor.
einstein şair miydi filozof mu
-
okul bahçesinde bir gün geziyordum
hoca çağırdı "albert buraya gel"
"buyrun hocam"
dedi "çıkar kalem"
cebimden plütonyum-239 çıkardım
dedi "çıkar defter"
formul kağıtlarını çıkardım
dedi "çıkar harita"
işte güzelim orada senin
benim vücudumda bıraktığın
üç beş tane foton yarası varya
işte onları çıkardım
hoca dedi "bunlar ney"
hocam üç beş foton yarası
sanki sanırsınız ki piskopatın allahı
ama bilmezsinizki o üçbeş foton yarası
ela gözlü sevdiğimin hatırası
sanirim sair ile filozof arasi biseymis einstein.
erkan baş
-
yaklaşık 1,5 saattir halk tv'de konuk olan tip genel başkanı
son zamanlarda o kadar popüler oldu ki, cumhurbaşkanı adayı olsaydı muharrem'in 3 gündür toplayamadığı imzayı 2 günde toplardı eminim.
konuşması güzel ve birleştirici. aday olmak varken, potansiyel oyu da varken aday çıkarmadı ve millet ittifakı'na desteğini belirtti. önceliğimiz akp'nin gitmesi diye bas bas bağırıyor ve ona göre de davranıyor. öte yandan 5 sene önce tayyip'in karşısında aday çıkan muharrem efendi cumhur ittifakı'nın ekmeğine yağ sürmekle meşgul.
bir oyum dedeme bir oyum tip' e
not: alemin gözü yaşlı erkan baş da beşiktaşlı.
oğuzhan uğur ve yapay zeka arasındaki diyalog
-
reyting için ayarlanmış bir senaryo. sophia'nın, videonun gerçekliğine inananlardan daha akıllı olduğuna eminim.
türkiye'de kalitesi bozulmayan şeyler
-
(bkz: kalitesizlik)
7 şubat 2023 akp'nin gereksiz linçlenmesi
-
başlığı açan kaçmış.
tek diyeceğim deprem vergileri nerede? ha birde 99 depreminden ders alınıyordu hani taptaze 3 milyonluk binalar yıkıldı!!
askerlik anısı
-
mail yoluyla bana ulaşan, sahibinin belirtilmemiş olduğu bir anı:
ben askerligimi ankara etimesgutta pek kisa donem olarak (6 ay) yaparken ve cuma gununden evci cikarken bile mutlu degildim.
ama allahin sopasi yok ki...
bir gun bize kurtulus dizisinde rol alacagimiz soylendi. konu memleket meselesi olunca tabii, sahsi cikarlarimizi bir yana birakip senaryoyu okumadan kabul ettik teklifi.
sahnelerin polatlida cekilecegini soylediklerinde icime biraz kurt dusmedi degil.
polatli topcu okuluna bir geldik ki belene kampindan farksiz bir yer. 2000 kisiyi cole saldilar ve cadirlarinizi kurun dediler.
ertesi gun bir kismimiza kuvva-i milliye, bir kismimiza yunan, ve diger gavur askeri kiyafetlerini dagittilar. tabii bizim kuvva-i milliye kiyafetleri yirtik pirtik. ayni kiyafetle cekim yapip, yatip kalkip yasiyoruz. sabah bir matara su veriyorlar ve bir matara suyla her turlu ihtiyacimizi karsiliyoruz.
saat 08:00 de otobuslerle sete gidiyoruz. set dediysem yanlis anlasilmasin yildiz tepe. sakarya meydan muharebesinin gectigi yer.
rivayete gore (resmi tarihte boyle bir bilgi yok) tepe daha once bizimmis. bizimkiler yeterince stratejik gormeyip birakmislar ve yunanlilar aldiktan sonra da aymislar ve tepeyi geri almak icin taarruza gecmisler. (bu konuda tarih bilgisi olan varsa ve beni aydinlatirsa cok sevinirim).
neyse, cekimler baslamadan once trt nin citir kizlari 2000 kisiye makyaj yapiyorlar ve tabii ki 1999 abaza makyajlarini silip yeniden yaptirmak icin siraya giriyor.
makyozlerden biri tanidik cikti ve kizcagiza bizimkilere ulasmasini ve bana temiz camasir vs. gondermelerini soyledim.
savasmak pis bir is. insanin ustu basi batiyor. tepenin basinda bir komutan. asagidan pire gibi gorunuyor ve asagida biz yani 2000 asker.
komutan megafonla hucum diye bagirgyor ve biz allah allah nidalarıyla gavurun ustune yildirimlar gibi cakiyoruz. tabii bu sirada birilerinin olmesi gerekiyor ve herkes daha az kosmak icin olmek istiyor.
olume talep cok olunca komutan (cakmak cakmak bir teğmen-enteresan
birisi) bu isi siraya soktu. bu sefer kim olecek diyince herkes elini kaldiriyor. ama bizim bir kisa donem var, her defasinda siyatik, dalak sismesi, koroner kalp yetmezligi gibi hastaliklar bahane ederek olmek istiyor ve adamin tum saydigim ve sayamadigim hastaliklari icin raporu var. komutan kim olecek diyince herif her defasinda bir rapor ibraz ediyor ve olme hakki kazaniyor. e n sonunda komutan "lan ne bicim herifisin be, sen zaten olusun olum"
diyerek ona her cekimde olme hakki tanidi.
bir keresinde de ben olmeye hak kazandim ve olme yerim de yunan siperine 5 metre kala. yaklaşık 300 metre tirmanmamiz gerekiyor yani. neyse hucum emirini aldik ve allah allah allah... tirmanmaya basladik, tabii ben savasmayali yillar olmus biraz hamlamisiz.
nefes kesiliyor. buffaloda top kosturmaya benzemiyor.
benim olme mekanima daha cok var ve benim gozum karardi ve artik bacagim cekmedi.
ben de erken olmeye karar verdim.
ve yandim allah diyerek goge yukseldim, silahimla havada bir yay gibi gerildim ve koca bir dag gibi devrildim ve en yuce kata erme serefine nail oldum.
buraya kadar olayin butun hamasi yonu bir anda traji-komik bir hal aldi. tabii olduk ve devrildik ama; yildiz tepe, dik bir tepe hafiften.
olduk ama basladik yuvarlanmaya. her taraf tas, kaya, cakil. oramiz buramiz yirtiliyor. zaten elbise dedigin caput parcasi.
yirtiklardan filan don paca geziyoruz. ben bir taraftan yuvarlanirken bir taraftan tutunmaya calisiyorum . tufek bir tarafa, matara ve diger techizatlarim bir tarafa, ben bir tarafa yuvarlanip duruyoruz.
durmak mumkun degil. guya olduk rol icabi; ama can tatli tabii.
velhasil olsen bir turlu olmesen bir turlu.
ertesi gun biz yunanli olduk ve temmuz sicaginda bize kase elbiseleri giydirdiler. uzun donemlerden biri tutturdu ben yunanli olmam diye.
"abi ben yunanli olursam koye donemem, anamin babamin yuzune nasil bakarim" diyor. olum ulan rol icabi bir sey olmaz dedikse de dinletemedik ve herif ictimaya cikmadi.
tabii bizim bolukten biri yunan olmayi kabul etmeyip cekimlere katilmadigi icin ceza yedik. bu ara tuvaletleri cukur acip bez paravanlarla insa ettik.
gece bir ruzgar cikiyor, colun ortasinda comelmis yuzlerce ay parcasi ortaligi aydinlatiyor.
yunanli oldugumuz gun yine yayilmisiz ortaya hucum emri bekliyoruz. hucum emri geldi ve basladik taarruza. bu sefer gavur olarak.
ve bizim boluk salak gibi yine allah allah nidalariyla saldiriyor.
tepeden yakin cekim de yaptiklari icin son derece dikkatli olmak gerekiyor aksi taktirde cekim tekrar ediliyor ve bir cekimin hazirligi 3 saat filan suruyor.
ulan dedim "manyak misiniz olum biz yunanliyiz ne allah allahi".
demez olaydim. cekim devam ederken bizim boluk durdu. oradan biri peki ne diyecegiz diye ortaya son derece kritik bir soru atti. boluk konuyu tartismaya basladi.
bu arada yuzlerce at yanimizdan gok gurultusu halinde geciyor.
ortalikta bombalar patliyor. gurultuyu ve arbedeyi anlatamam.
diger yunan bolukleri yanimizdan allah allah diye geciyorlar ve gecerken bizim boluge bakip ulan bunlar ne yapiyor savasin ortasinda diye anlamsiz anlamsiz bakiyorlar.
olum birakin tartismayi hicbir sey demenize gerek yok kosun yeter diyorum ama bomba sesleri ve at kisnemelerinin arasinda beni pek sallayan yok. dallamanin teki bir dakika diye kukredi, beb buldum "makarios" diye bagiralim dedi. bu olaganustu fikir de bir sure tartisilmaya deger goruldu ve sonuc tahmin ettiginiz gibi sahne yeniden cekildi.
cunku yukaridaki kameralar bizi ayna gibi cekmisler. savasin ortasinda bir grup yunanl hararetli bir sekilde tartisiyor.
bu arada mayinlarin daha iyi patlamasi icin icine at pisligi koyuyorlarmis ve bunu kimseye soylemediler.
daha ilk cekimde basladik kosmaya ve yanimizda, sagimizda solumuzda bombalar patliyor. ortalik bir anda bok gibi kokmaya basladi ve gokten basimiza at boku yagiyor. ensemizden at boku oldugu gibi iceri. herkes durdu ve uyuz gibi elini sirtina sokup basladi kasinmaya.
sonuc yine tahmin ettiginiz gibi. cekim sil bastan.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"hayat; dolmuşa senden hemen sonra binen kişinin, sen para verirken, tek boş koltuğa oturması, sonra sana 'bir bostancı uzatır mısın?' demesidir"