ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
gökyüzündeki esrarengiz parmak izi
-
videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
bkz: esrarengiz parmak izi
edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
ağzında sigara ile protokolün önünden gecen dayı
-
günün anlam ve önemine uygun, kutlama gibi kutlama!
cumhuriyet, ağızda sigarayla protokol önünden geçme özgürlüğüdür.
edit: başlığı açan uçmuş sanırım ve dolayısıyla link de uçmuş.
şu dayıdır.
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
ege (6,5) geceleri yatarken hala biberonla süt içmektedir, herkesin bir keyfi, tiryakiliği olduğu için bu durum anlayışla karşılanır. evde süt bitmiştir ve çocuklar meyve suyuna ikna edilir...
ege: ama elma suyu istemem, kayısı suyu koy biberona.
romica: kayısının posası biberonu tıkar, içemezsin.
ege: posa ne ki?
romica: hani içerken ağzına lifleri dokuları pütürtülü geliyor ya, o işte...
ege: pütürtü ne demek?
romica: böyle minicik parçalar, bak mesela fırının kapağı cam olduğu için kaygan, dolabın kapağı ise o kadar kaygan değil, elini sürersen anlarsın, aynı bunun gibi elma suyu posasız olduğu için daha akışkan, biberonun deliğini tıkamıyor.
ege: nereden biliyorsun elma suyunun posasız olduğunu?
romica: bak biberona, arkasını görebiliyorsun, su gibi saydam, kayısı suyuna bak, arkası görünmüyor, saydam değil.
ege: saydam yerine cam gibi desen olmuyor mu?
romica: bazen olur bazen olmaz, elma suyu istiyor musun?
ege: ya süt ver ya da kayısı suyu! çok uykum var ve beni posa mosa kandırıyormuşsun gibi geliyor!
mercimek çorbası
-
babam, sabah işe gitmeden önce yapıyordu mercimek çorbasını. o gittikten sonra ben yavaştan hazırlanıyordum okula gitmek için. mavi önlüklü zamanlar...
tencereden bir kaseye doldurup içine ekmek doğruyordum biraz. sonra elimde tepsiyle annemin yanına gidiyordum. yatağında hasta hâlde yatıyordu. " hadi anne bunu yiyorsun bak! hepsini... " diyordum ve kendime de koyuyordum biraz. sabahları çorba içmeyi o vakitlerden beri severim.
hep besmele çekerek başlardı babam her işine, hâlâ öyle. " sen şifâ kat içine allah'ım " derdi gözleri dolardı annemin hâline. ben de öyle izlerdim ayağının dibinde ki çok iyi yemek yapıyorum artık ben de.
öğrendim ki şifâ bazen gerçekten bir kaşık mercimek çorbasında dahi saklı olabilirdi.
annem iyileşmişti artık. inanılmaz cömert bir kadındır. kapıya gelen dilencilere çorba, yemek vs. verirdi; yanında ekmek ve ayran. neredeyse her zaman yapardı bunu. ben de izlerdim.
gönüllü refakatçilik diye bir şey vardır duydunuz mu?
üç beş kez yapmışlığım vardır kimsesi olmayan amcaların yanında. hastaneler sürekli mercimek çorbası veriyor sanırım. " bunu içiyorsun, sonra ameliyat bile olmadan fırlayıp gidiyorsun burdan genco " derdim refakatçisi olduğum hastalara.
" inşallah " derlerdi hafif bir tebessümle...
ekim ayı yaklaştı artık ve soğudu istanbul.
sabahları çorbacıya gidin ara sıra. sokakta yanından öylece geçtiğiniz evsizlere çorba ısmarlayın.
güzel bir mercimek çorbası, pilav, salata, tavuk falan yapıp yoksul olduğunu bildiğiniz komşularınızı çağırın evinize yemeğe. yoksul değilse bile çağırın. verdikçe artar insanın malı mülkü.
ayrıca belki de kalbimizin şifası, birinin bizim sayemizde boğazından geçecek bir kaşık mercimek çorbasında gizlidir.
bunu düşünün.
" hiç kimseyle işim olmaz " diyorsanız kendinize yapın. sıkın limonu için iki kase.
rabb'im açlıkla sınamasın kimseyi.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"pazarlık olmamış, fidye de yok, operasyon zaten olmadı, geriye tek bir ihtimal kalıyor, mit rehineleri biriken bonus puanlarıyla aldı."
3 haziran 2018 fenerbahçe seçimli genel kurulu
-
hala gsliler ''bizim kongre çok iyi, herkes saygılı'' falan diyor. ulan 20 yıllık diktatörlüğü yıkmak kolay mı amuğa koyduklarım.
ekmeği yiyeceksiniz suyu da içeceksiniz
death note
-
beni tamamen itti fragman. o nasıl light lo? alman hipsterları gibi. light sınıfın ineği değil miydi, bu çocuk tam bi sünepeye benziyor. neyse, amerikanların her şeye elini sürme merakı giderilsin.
bilic'in ayrılığı için ne dediler
-
2 silahım yüzlerce mermim var
(bkz: gökhan töre)
caretta caretta'ların insanlara saldırması
-
kaş'tan bildiriyorum. burada da ısırılanlar var. genel olarak, yeter amk yumurtlayacak yer bırakmadınız demiş olabilir arkadaşlar. eleman yüzlerce binlerce yıldır yüzdüğü yerde algida çubuğu görünce sinirleniyor tabi. sonuna kadar destekliyorum. ısıran dişleriniz dert görmesin arkadaşlar.
alman dergisinin atatürklü kapağı
-
ilk başta erdoğan'ı ılımlı müslüman demokrat zannedip kıçının üstüne oturan avrupalıların bir zamanlar diktatör diye hor gördükleri atatürk'ün müslüman coğrafyadan çıkabilecek yegane devrimci olduğunu anlaması olayıdır.
darısı akp seçmeninin başına.
bireysel emeklilik
-
cehalet başka birşeydir, herkes her şeyi bilecek veya anlayacak diye bir şey yok, bunda kınanacak bir şey de yok, ama hayatta kalabilmek için her insana bahşedilmiş bir muhakeme kabiliyeti herkeste vardır.
gelin sokrates usulü bir tartışma yapalım
ortada 3 tane taraf var
- devlet
- emeklilik şirketi
- birey
bunların üçünün birden kazandığı bir sistem olabilir mi ya da sürdürülebilir mi?
olamaz diyorsanız bu yukarıda yazdığım 3 tarafı kazanması muhtemel olanlar ve kaybetmesi muhtemel olanlar diye ayırın, cevabı bulacaksınız.