hesabın var mı? giriş yap

  • japonlar : " biri yapabiliyorsa, ben de yapabilirim. hiç kimse yapamıyosa, ben yapmalıyım. "

    türkler : " biri yapabiliyorsa ben neden yapayım. hiç kimse yapamıyorsa, ben nasıl yapayım. "

  • manavgat'ta yaşıyorum, sadece ama sadece açık havada o otelin önüde dahil olmak üzere hiçbir şekilde koşamıyorum, spor yapamıyorum neden mi? kimliğimde uyruğum türkiye cumhuriyeti yazıyorda ondan.

    ama onlar herşeyi yapabiliyorlar.

    alayınızın amk.

  • gaziantepliler haspir derler ve yoğurtlu yemeklerin üzerine karabiberle birlikte zeytinyağında ısıttıktan sonra dökerler. birecik, urfa pilavda kullanır. ispanya'da, suriye'de, iran'da, azerbeycan'da pilav ve balıklarda kullanıldığı bilinir. paella'nın vazgeçilmez elemanı.

    bildiğimiz diken görünümünde bir bitkinin sadece sabahları açan çiçeği. eğer gün ağarmak üzereyken bu çiçek toplanmazsa, dökülür, uçar, gider. dikenlerden dolayı toplaması gerçekten zor bir çiçek. doğa bu çiçeği kimse görmesin ve toplamasın diye bütün engelleri koymuş gibidir. herkes uyurken açar ve toplayanın ellerini adeta ısırır. sanırım yüksek fiyatı bu özelliğinden ileri geliyor. annem ihtiyacı kadarını yetiştiriyor. fiyatını öğrendikten sonra bütün alana dikmeyi ve köşeyi dönmeyi önerdim ama çok zormuş, uğraşılacak gibi değil. ayrıca çok ve düzenli su isteyen bir bitki.

  • kelime başına ücret mi alıyorlar nedir.. mesela:

    “ya rab! şu anda şu mekanda şu yerde şu mübarek camide seni anmak, seni zikr etmek için toplandık, bir araya geldik, evlerimizden işlerimizden ayrıldık, çocuklarımızdan ayrıldık, buraya geldik, huzurunda hazır nazır olduk, dua ediyoruz, sana el açıyoruz ya rab! ellerimizi şuna buna değil, sana kaldırıyoruz, sana yalvarıyoruz, içimizi sana döküyor ve senin için deşarj oluyoruz.”

    özet: “şimdi buradayız ve dua ediyoruz.”

    bir başka örnek: “demek ki neymiş efenim, maddi imkanı el veren, yeterince parası olan, ekonomik durumu iyi olan kimseler için hacca gitmek artık bir vecibedir, bir görevdir, boynunun borcudur ve bu borç ancak ve ancak bizzat ve bilfiil hacca giderek ödenir, yerine getirilmiş olur. eğer bu kişi, bu tuzu kuru şahıs hacca gitmezse (şimdi hepsini ters çevir) bu vecibeyi ifa etmemiş, görevini savsaklamış, boynunun borcunu ödememiş ve dolayısıyla ne yapmış olur, yapması gereken bir şeyi yapmamış olur (kişi hacdan geldi bu arada cümle bitene kadar).”

    özet: zenginsen hacca gitmen şart.

    biri buna dur diyecek mi, yoksa “dur yapma, etme eyleme” şeklinde eş anlamlı kelimeler mi kullanmamız gerekiyor?

    lâhika edit ilave ek: 500 yıl öncesinden gelen giri özetini de buraya koyalım:

    koyup tesbih-i mercânı* seni kim dinler ey vaiz
    mufassal kıssa başlarsın, garîb efsane söylersin
    bâkî

    ayrıca: bu ortak duygumuzun desteklerinizle gündeme gelmesinden mutlu mesut ve bahtiyar oldum. allah cümlenize sağlık, sıhhat ve afiyet (3in1) versin, bakın benim cümleme verdi bile!

  • nba yakın tarihinden efsane oyuncu.
    yaptığı muazzam asistlerin en az yarısını ilk izleyişte anlayamazsınız. bir sihirbazdan tek farkı videosunu yavaşlatarak izlediğinizde ya da mükerrer izlemelerde hilenin görünmesidir.
    top kidd' de ise sen de koş gerideki adam. çünkü büyük ihtimalle sayıyı sen atacaksın.
    basketbolun boş kaleye gol attıran abisidir o.
    90ların sonundan 2000lerin ortalarına kadar gece gece uyanır bu adamı ders diye izlerdim.
    özledik reis, bizden büyüktün, abimizdin. şimdiki çocuklar senin verdiğin zevki vermiyor. ellerinden öper, yengeye hürmetlerimi sunarım.

  • bir örnekle ele alalım konuyu. diyelim ki birisi size nüfuzunu kullanarak sizin ya da çocuklarınızın ya da bir yakınınızın haksız kazanç elde ettiğini söylüyor. yetinmiyor elindeki gücü kullanarak evinize baskın yapıp, hayatın olağan akışına aykırı miktarda parayı evinizdeki 7 kasanın ve ayakkabı kutularının içinde buluyor. bunun üzerine size bu paraları haksız yollardan elde ettin, rüşvet aldın, vs. diyor.

    yapmanız gereken nedir? elbette ki bu paranın kaynağını açıklamak, belgeleriyle ortaya koymaktır. mesela o para ev satışından mı geldi? ev nerededir, ne zaman, kime satılmıştır, bunun karşılığında kaç para alınmıştır, bu para neden bankada değil de evde durmaktadır bunların belgelerini ortaya koyarsın iddia çöker. türkiye’de ev alım satımları takas usulü yapılmıyor, 1.200 milyon gibi bir para elden verilmiyor. genelde bu işler için bankalar kullanılıyor. para hareketleri, evin emsal değeri, tapu, ipotek gibi kayıtlar tutuluyor. eğer sen yasalara uygun bir ev satışı yapmış ve parayı yine yasalara uygun yollar üzerinden temin etmişsen bu iftirayı (!) 2 saat içinde çökertirsin.

    peki durum böyle değilse? o zaman alnımız ak başımız dik! diye sağda solda böğürürsün ki sesinin tellerini seveyim ben.

  • bekçilerin 10bin lira aldığı ülkede 33bin para değil öncelikle.

    ve becerebilseydiniz siz de okusaydınız keşke halkın parasıyla, tutan yoktu.

    ha ama siz halkın parasıyla okumayı değil başka şeyler yapmayı tercih edenlerdensiniz gerçi, pardon..

  • yıllar sonra,
    moda'da, ikimizin de yanında çocuklarımız var...
    beraber dondurma yediğimiz dondurmacının önünde sen o çok sevdiğin tutti frutti, çilek ve çikolatalı dondurmanı sipariş veriyorsun... 6-7 yaşlarındaki oğlun benim kafada, çikolata karamel ve fıstık istiyor... kızım da tutti frutti nin ismini sevmiş olmalı ki "babacıım ben de o teyzenin dondurmasından istiyorum" diyor...
    sen "o teyze" sıfatı ile gülümseyerek dönüyorsun seni minik parmağı ile gösteren kız çocuğuna, kızın olsun isterdin, hatırlarım... ve gözgöze geliyoruz... elindeki dondurma oğlunun ayakkabısına düşüyor... gülümsüyorum, gülümsüyorsun...
    sana bir gülümsemede "nasılsın ? mutlu musun ? beni arıyor musun ? hatırlıyor musun ?" diye soruyorum sen ise bir gülümseme ile bana "iyiyim, mutluyum, ya sen ? seni unutmadım ama neye yarar ki? " diyorsun... kızıma sesleniyorum, ikiniz birden dönüp bakıyorsunuz...
    elinden tutup yürüyorum, ah evet, o gün de arkamı dönüp yürürken ağlamamaya çalışıyordum...
    belki başka bir hayatta.....
    .......