hesabın var mı? giriş yap

  • lise bilgisi demişsiniz, teknik adı söylenmediği için bilemedi demişsiniz, şıkları duymadığı için bilemedi demişsiniz.. sadece tek sorum var;
    vücutta sarımsak terimli bir bölge var mı?! varsa bilelim arkadaşlar.

    klinikte omurilik soğanı dersek gülerlermiş! bence şuan kaç milyon kişinin neye güldüğünü bir düşünün.

  • mango'nun merkezine doğru artan çekim kuvvetinden dolayı kadına 4 dakika gibi geliyor ama bu süre kapısı önünde iki buçuk saate denk. kadın çıktığında erkek yaşlanmış saçları beyazlamış oluyor. olay ufkundan uzak durmak en iyisi.

  • son osmanlı padişahı vahdettin'i, bütün tarihi gerçekler ortadayken, hakandı, halifeydi, şahbabamızdı, milletine aşıktı vs.. diyerek övmenin tek sebebi kendisinden sonra kurulan cumhuriyetten, ve özellikle ülkenin laik bir karakterde olmasından nefret etmek olmalı. yoksa kendisine en büyük sempatiyi duysanız bile hakkında yapabileceğiniz en insaflı objektif yorum 'hiç beklemediği halde kendini oturur bulduğu tahtı dolduracak kapasitede biri değildi' olabilir.

    sığındığı ingilizlerin himayesinde yaşasaydık, bağımsız olmayaydık da yine de başımızda bir halifemiz bulunaydı gibi düşüncelere kapılan arkadaşlara ingilizlerin aynı dönemde (birinci dünya savaşı sonrası) hindistanda yaptıklarını, çin'de japon-ingiliz çekişmesini ve çinlilerin çektiklerini okumalarını tavsiye ederim. eğer hala ingilizlerin insaflı efendiler olacağını düşünüyorsanız belki şu anektod o dönemde batının osmanlıyı nasıl gördüğünü anlatır size:

    vahdettin ingiltere'ye sığındıktan sonra ünlü amerikan şovmeni, barnum&baily sirkinin sahibi p. t. barnum ingiliz kralı 5. george'a telgraf çeker, 'size sığınan padişah ve karılarını sirkimde sergilemek istiyorum, kendileri için çok iyi ücret öderim' der. kral george buna çok güler, telgrafı pek çok insana okutur, epey eğlenir. (kaynak: lord kinross'un osmanlı tarihi)

    bugün barnum'un sirki yok, ama vahdettin'in peşinden şevkle gitmek isteyenler kendilerini internette sergileyip kimilerine eğlence kaynağı yaratmaya devam ediyorlar.

  • an itibarıyla yarışan kız, kndisine "nerede çalışıyorsunuz istanbul'da mı?" sorusu sorulduğunda, nefes dahi almadan:

    "dunyanın en büyük demir çelik firmasında muhasebe yapıyorum." dedi.
    beklediği soru buymuş demek ki.
    cevabına da çalışmış kızcağız, hazirlanmis.

    egona saglık bebeyim.

  • ''babadır, savunur'' denmiş ama ben böyle bir suç işlesem babam ilk önce ağzıma örük örük sıçar, sonra da nüfus müdürlüğüne gidip kütüğünden sildirir.

  • işte ben buna tahammül edemiyorum arkadaş.

    gururuma dokunuyor
    oturduğum yerde terliyorum, elim ayağım titriyor, hırslanıyorum.

    bu nasıl bir cehalet,
    bu nasıl densizlik,
    bunlar nasıl insanlar birader.

    hayır bir iki örnek olsa diyeceğim ağzlarından kaçtı cahiller, konuşmayı bilmiyorlar.
    ne takla attırmaya çalışanı bitti, ne hasta genç kızın eline para sıkıştırmaları bitti, ne aşağılamaları bitti.

    "gözlerin görmüyor sana iş vermişiz" cümlesi hala havada yankılanıyor yeniden saçmalıyorsunuz.
    bir durun lan.

    bunların onurdan gurudan anladığı makamdır mevkidir.
    haysiyetinze tüküreyim emi.

    birinin çıkıp bu ağız ishali olmuş insanlara halkın efendileri olmadığını haykırması lazım artık. tüm devlet mercileri halkın ortak ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla halk tarafından finanse edilen mevkilerdir. o koltuklarda oturanların haddini bilmesi gerektiği aşikardır.

    bu halk tebaa değil, tiranlığınıza sokturtmayın.

  • sevenin çok sevdiği, sevmeyenin ölümüne nefret ettiği içecek.

    starbucks'ta satılana benzer bir tadı evde de yakalayabilirsiniz, fakat aynı tadı yakalamanız imkânsız. hatta monin'den veya başka bir markadan pumpkin spice şurubu satın alsanız bile starbucks'taki tadın aynısı olmaz. onlar kendi şuruplarını kullandığı (ve satmadıkları) için evde ancak benzer tatlar yakalayabilirsiniz. bana göre starbucks'takinden çok daha güzel olan bir şurup tarifini vereceğim şimdi.

    öncelikle mutfak tartınız yoksa ve gramajlara dikkat etmeyecekseniz hiç bulaşmayın, iğrenç bir tat çıkar ortaya. kullanılan baharatlar çok keskin olduğu için iğrenç acı bir şeyle karşılaşmanız da olası.

    öncelikle pumpkin spice baharatı hazırlıyorsunuz:

    - üç yemek kaşığı tarçın
    - iki çay kaşığı toz zencefil
    - iki çay kaşığı toz muskat
    - bir çay kaşığı yenibahar
    - bir çay kaşığı toz karanfil

    muskat piyasada genelde öğütülmemiş haliyle satılır, bence de onu satın alın. küçük bir rendeyle bir top muskat rendeleseniz yaklaşık iki çay kaşığı kadar çıkıyor. karanfilin de toz halini bulmakta zorlanırsanız baharata hiç katmayın, şurubu kaynatmadan önce iki parça atarsınız.

    baharatı oluşturduktan sonra balkabağı kullanıyor. bu tarif için 250 gr yeterli. buharda haşlayabilirsiniz. haşladıktan sonra çatalla ezmeniz lazım.

    şimdi şurubu yapacağınız tencerenin içine 250 gr ezilmiş balkabağını koyun, üzerine 250 ml su ve 230 gr esmer şeker (esmer şeker yerine hindistan cevizi şekeri gibi fantastik atraksiyonlar da deneyebilirsiniz ama gerek yok bence) katıyorsunuz. iyice karıştırın. eğer toz karanfiliniz yoksa ve baharatın içine katamadıysanız bu aşamada tencereye 2-3 tane karanfil atabilirsiniz. blenderdan geçirin, sonrasında da yukarıda hazırladığımız pumpkin spice'tan tam 4 gr katıyoruz. eğer balkabağı tadını bastırsın istiyorsanız arttırabilirsiniz ama bence 6-7 gramı kesinlikle geçmeyin. hatta bence 4 gramı hiçbir şekilde geçmeyin. çatalla veya kaşıkla karıştırın ve ocağa alın. kaynamaya başladıktan sonra altını kısın, şurup kıvamına gelecek zamanla. yaklaşık 20 dk içerisinde geliyor o hale. yine de gözle kontrol etmek en garanti yöntem.

    sonrasında da tel süzgeçten geçirin, olası parçalardan kurtulmak için tekrar blenderdan geçirin ve şurup hazır. bu tariften tam 400 gram şurup çıkıyor. bir bardak kahve için min 20 gram kullanmanız lazım. daha tatlı seviyorsanız miktar artabilir. yaklaşık 20 bardaklık şurup çıkıyor yani.

  • misal osman, ömer,hamza,ayşe vs... isminin koyulması. iki türk çocuklarına arap ismi koyuyor...