hesabın var mı? giriş yap

  • garsona teşekkür ederim, kasiyere teşekkür edip iyi çalışmalar dilerim, sokakları süpürürken görürsem görevliye kolay gelsin derim. evim 4. katta, asansör çalışmıyor, her geldiklerinde kuryeye, kargoya, sucuya kusura bakmayın, yorduk sizi, teşekkürler derim. ve genelde %40 gülümsemeli geri dönüş alırım.

    sorun değil, insanlar mutsuz ve yorgun, anlıyorum. siz de anlayın, nezaketten vazgeçmeyin.

  • ateist olup haram kavramını insanları değerlendirmek için kullananların sempati duymadığı oyuncu. enteresan.

  • içeriden biri bile sızdırıp satmış olabilir.
    ben bu ülkenin insanlarından herşeyi bekliyorum.

    para için anasını avradını satacak milyonlar var bu ülkede aq.

  • 3 yasinda menenjit geçirip kör olmus, sonra 7 yasinda kendiliginden görmeye baslamistir tekrar. ama hayati boyunca talihsizlikler, acilar pesini birakmamistir. küçük kizini yine menenjite kurban vermistir. ve cenazesini kaldiracak parasi bile yoktur o zamanlar.
    hayatim adli otobiyografisinde geçen çok içli bir hikayedir bu: sabah saatin dördünde öyle ümitsizce para ararken, kendisi gibi fakir arkadaslarinin yardimlari da yetmezken ve cenaze masraflari için gerekli 10 frankin eksikligini hissederken bir adam laf atar arkasindan, "benimle birazcik eglenmek için ne istersin?" diye. "10 frank" der o da. küçük bir otele giderler. yabanci 10 frank'i pesin verir hatta. ve yapamayacagini anlar o zaman edith. aglamaya baslar adamin karsisinda; ve hikayesini, çocugunu kaybettigini, topraga verecek parasi bile olmadigini anlatir. ve adam parayi alarak gitmesine izin verir...
    söyle yazar piaf (ki fransizca serçe demektir piaf): "iste, bugüne kadar darda kalanlara en ufak bir karsilik bile beklemeden yardim etmemin asil nedeni bu adamdir. peki, bu adam bana bir fahise gibi davranmis olsaydi... belki de bugün birçok insanin vücudunu, birçogunun da ruhunu son anda kurtaran biri olmayacaktim. bugün dahi, bana başkalarina yardim etme duygusunu saglayan bu insana minnettarim".
    bilmiyorum, hislenirim ben...

  • telefonda bir vedalaşma seramonisi.
    sondaki sağol'lar yersizdir zira sağol denecek bir durum yaşanmamıştır , sadece boşluk doldurur. bir nedeni de ''yeni bir mevzu açılmadan bir an önce bitirelim'' paniğinin karşılıklı olarak yaşanmasıdır.
    iki taraf da bu kelimeleri aynı anda apar topar sıralar ve birbirini dinlemez. hani o an birisi hissettirmeden karşıdakine annısskim filan dese diğeri garibim farketmez bile.
    son sağol'un son hecesinin telaffuz edilmesiyle hiç beklemeden aramayı bitir tuşuna basılmalıdır.

  • az önce oldu:

    - amca bu ilacı niye kullanıyosun?
    - benim değil ki o ilaç... haa... benim benim... unutkanlık için.

    ilaç yazdırmak için gelenlerden bu kadar inandırıcısını görmemiştim.

  • 1) fakir ülke insanları tatile gidecek bütçeyi denkleştirmekte ciddi güçlük çeker, bu yüzden çoğu vatandaş tatile gidemez.

    2) gidemedikleri için de tur şirketlerinin fazla müşterisi olmaz. bu durum maliyetleri daha da arttırır.

    3) bir de bunun yanına, tatile gitme alışkanlığı yoz batılı bir davranış görüldüğü için, devlet bunu iyice yüksek vergilerle şişirir.

    4) buna karşılık fakir ülkelerin en gelişmiş hava savunma sistemlerine, asla üretmeyecek olsalarda yerli ve milli tanklara ihtiyacı vardır.

    5) bu askeri harcamaların ödemeleri, yurt dışından yabancı para birimleri ile yapılmaktadır. bunun için geri kalmış, fakir ülkelerin döviz ödemelerine çok fazla ihtiyaçları vardır.

    6) sonuçta o dövizin dünya ile rekabet eden bir pazarda gelebilmesi için geri kalmış ülkeler yabancılara, kendi vatandaşlarına uygulamak asla akıllarına gelmeyen vergi indirimleri yaparlar.

    7) kısacası geri kalmış ülke vatandaşı hemen her konuda olduğu gibi turizm konusunda da aynı hizmeti batılının beş misline almak zorunda kalır.

    (ek bir madde olarak verelim; birçok zaman beş misli fiyatı verdiğinde bile, tek başına tatile giden bir erkek olduğu için zaten otellere de alınmazlar. anayasada kimseye cinsiyeti dolayısıyla ayrımcılık yapılamaz yazsın, yersen).