hesabın var mı? giriş yap

  • ikinci dünya savaşı sonrasında ingiltere ve fransa bir araya gelerek, sesten bile hızlı olan “süpersonik” uçakların yapılmasına karar verirler. zira concorde adı, uçağı üreten ingiltere ve fransa’nın yaptığı işbirliğini de simgelemektedir. (“concorde” kelimesi anlaşma, bağdaşma, ahenk, uyum gibi anlamlara gelir)

    1956’da sesten hızlı uçak komitesi kurulur, konuyla ilgili çok sayıda uzman ve mühendis, prototipler hazırlar. 1962’de concorde jet doğar. üretimi için çok fazla para ve zaman sarf edilen concorde, daha deneme uçuşunda beklentilerin altında performans sergileyerek başarısız bulunur.

    concorde uçağının yakıt maliyeti de oldukça yüksektir ve yolcu kapasitesi diğer uçaklara göre azdır. dev yolcu uçakları 200 yolcuyu rahatlıkla taşırken, dar gövdeli concorde’un yolcu kapasitesi sadece 125 kişidir.

    güvenirliği de yeterli bulunmayan concorde projesinden, o güne kadar projeye çok fazla emek, zaman harcandığı, çok masraf edildiği gerekçesiyle bir türlü vazgeçilemez. hükümetler “biz bu uçağa 4 milyon dolar harcadık, bu projeye büyük yatırım yaptık” diyerek, itibarlarını da korumak istediklerinden, projeden vazgeçmezler ve proje için para harcamaya devam ederler.

    ne yazık ki air france'ın 4590 sefer sayılı uçuşunu yapan concorde 25 temmuz 2000 tarihinde düşer (bkz: 25 temmuz 2000 air france uçak kazası) ve 113 kişinin ölümüne sebep olur. olay sonrası concorde emekliye ayrılır. rivayete göre eylül 2001'te konu tekrar günceme gelir ancak 11 eylül olaylarının gölgesinde kalarak tamamen rafa kaldırılır.

    işte çok emek, zaman, para harcanan şeylerden başarısız ve zararlı olduğunu bile bile vazgeçmeme sendromuna bu sebeple concorde yanılgısı veya concorde sendromu denir.

  • --- spoiler ---

    hayatımın en ağır imtihanıyla imtihan ediliyorum. bütün kardeşlerimden duâ ricâ ediyorum. yayın yapabilecek durumda değilim. hakkınızı helâl edin.
    --- kaynak ---

    umarım iyileşir ölmezsin fatih bey. cumhuriyet'e ve atatürk'e ettiğin hakaretler bini geçti. bunun hesabını vermeden ölemezsin.

  • cnn ınstagram linki üzerinden gördüğüm kaza.

    yorumlarda çokça emniyet şeridini kullanmalıydı yazılmış.
    yolu uzatmalıydı. her gün bu hareketi emniyet şeridinde yapmaya çalışan insanları görüyorum. başlığı da bu yüzden açmak istedim. emniyet şeridinin böyle bir kullanım amacı yok. yolu uzatın. ne kendi hayatinizi ne de baskasinin hayatını bu şekilde 3kurus benzin parası için riske atacak hareketlere girmeyin.

  • yanılgı: osman adını taşıyan 3-4 arkadaşımız bir araya geldiğinde "ehehere osmanlılar mehehe" diye espri yapmak ortama neşe saçar, komiktir, güzeldir.
    gerçek: ağzınıza terlikle vururum.

  • "viskinin berbat bir içki olması" başlığı gündem olunca aklıma geldi. eminim viskinin tadını kötü bulanlar sinatra'nın içtiği şekilde içerse viski içmeyi sevecektir. mükerrer entry olacağından kusura bakılmaz umarım.

    frank reyisin her zaman içtiği favori içkisi/kokteyli şöyle imiş:

    malzemeler: sadece jack daniels tennessee whiskey ve su.
    sinatra'nın "this is a gentleman's drink" diye tanımladığı bu kokteyle zaman zaman "jack daniel'in kara kıçı" dediği de olurmuş. "this is nice" diyerek de içkisini ne kadar sevdiğini yer yer gösterirmiş.

    hazırlanışı:
    mümkünse bir kurşun kristal bardak kullanın. sinatra zarif bardak takımlarını çok severmiş ve kaliteli bardaklardan oluşan bir koleksiyonu dahi varmış. hangi içki olursa olsun iyi bir bardakta en iyi verimin alınacağına inanıyormuş.

    bardağa dört küp buz atın. daha fazla değil. sinatra buz sayısı daha fazla olduğunda bir kaşıkla dışarı atarmış ve barmene, "içki içmek istiyorum, kayak yapmak değil" diyerek ihtarı çekermiş.

    bardaktaki buzların üzerine iki parmak viski koyun - daha fazla değil. sinatra'nın korumaları barmenleri uyarırmış, "içkiyi sert hazırlayarak ona hoş görünmeye çalışmayın. o bu şekilde sevmez." sinatra bir keresinde çok sert içkiyi şöyle tanımlamış, "bir bardağın içinde sammy davis."

    bardağın kalan kısmını kaliteli bir kaynak suyuyla doldurun. sinatra suyu yalnızca bir kokteyl karışımı olarak kullanırmış, içecek olarak içmezmiş.

    içkinin kendini bulması için iki dakika bekleyin. sinatra martinileri bardağa koyar koymaz içermiş ama buzların içindeki bu karışımın inceliklerinin ortaya çıkması ve içilebilmesi için biraz süre geçmesi gerektiğine inanıyormuş.

    ve tamamiyle sinatra tarzı içeyim ben derseniz de bir peçeteye ihtiyacınız olacak. sinatra bardağı eliyle direkt tutmazmış. hep bir mendil ya da peçede ile sarıp öyle tutarmış.

    bunu denediğimde gerçekten de viskinin içindeki aromaları farketmeye başladığımı gördüm. sek içtiğimde baskın alkol oranından bana sanki tüm viskiler aynı gibi geliyordu. frank baba gerçekten işi biliyormuş. türkiye'de viskiye su koyduğunuzda yadırgıyorlar. esasında milleti pek sallamamak lazım.

    afiyet olsun.

  • istanbul'da yaşayan bir ermeni kardeşiniz olarak bu öküzler adına tüm türk ve azeri halkından özür diliyorum. bu kekolar ile lütfen türkiye'de yaşayan kökü burada olan insanları bir tutmayın. bu tür videoları görünce haberleri duyunca inanın hepimizin tüyleri diken diken oluyor , hepimizin tansiyonu çıkıyor. sanki bu kekolar yüzünden, buradaki eşimiz dostumuz komşularımız da bu kafada olduğumuzu düşünüyor gibi geliyor.

  • "seni böyle görmekten utanıyorum."

    üniversite ikinci sınıfta iken kız arkadaşımın bana çok fazla giysim olmadığı için söylediği sözdür. ne kadar geri zekalıymışım ki kendisiyle ilişkimi 3 yıl daha sürdürmüşüm.