hesabın var mı? giriş yap

  • israil neden islam topluluklarına üstün geliyor?

    hiç öyle yok nüfus falan demeyin. katar nüfusu ne kadar? 2 milyon. o nüfusla zenginlik o biçim. e ne buluyor bu adamlar hacı? bakın israil'de yapılan çalışmalar ile gelecekte göz tedavisini (miyop gibi uzağı görme sorunu falan) damla ile çözmeyi planlıyorlar.

    islam alemi de ramazanda oruç tutmayan kâfir midir sorusundan öteye gidemedi. halen ramazanda yemek yiyorlar diye dövecek adam arayan primatlar bile var.
    bu kadar müslüman ülkesi bir israil düzeyine ulaşamadı ya çok üzücü.

  • 1929 başlarında borsa yükselmekte ve iyi günler hiç bitmeyecekmiş gibi görünmekteydi. bazı yorumcular bir çökmenin olacağını söyleseler de yatırımcıların çoğu optimistti. işsizlik azdı ve fiyatlar sabitti.
    sadece bir sene sonra dünya tamamen değişti. ekim 1929'da gerçekleşen çöküş new york piyasasını altüst eder. eylül 1929'da 381'lerde olan the dow* temmuz 1932'de 41'lere kadar düştü. işsizlik daha önce dünya ekonomisinin görmediği kadar arttı. 1933 itibariyle amerikada her 4 işçiden biri işsizdi. amerika ve diğer endüstrileşmiş ülkeler hala aynı binalara, fabrikalara ve içgücüne sahiptiler ama bunların çoğu boştaydı. bu 1930'lu dönemler genel olarak great depression dönemi olarak adlandırmaktadır.
    bu felaketin ardından makro ekonomi doğdu. ekonomi biliminin doğumu adam smith ve the wealth of nations ile özdeşleştirilse de makro ekonominin ekonominin bir başka kolu olarak doğumu 1936'da john maynard keynesin "the great theory of employment, interes and prices"ının basımı ile oldu. keynes'ten önce ekonomiciler ekonomiyi bir bütün olarak inceleyip para ve fiyatlar hakkında incelemeler yapmışlardı fakat makro ekonomi ve "ekonomiler neden depresyonlar yaşar? neden üretim ve istihdam zamanla azalıp artar?.." gibi soruların cevaplarını aramaya yönelik yaklaşımlar keynes'le başlar.
    makro ekonomi dışında bugünün hükümet tedbirleri ve programları hep 1930'ların tecrübelerinden doğmuştur. muhtemelen en önemli şey hükümetlerin bir daha depresyon olmaması konusunda kendilerini sorumlu kılmış olmaları.
    depresyonun ikinci mirası ise sosyal sigortalar programı oldu. bu program vergilerle kendisini destekleyen ve bundan kar etmeyi uman bireylerin dışında bütün ekonomiyi de etkilemektedir.
    üçüncü miras ise bankadaki mevduatların temin altına alınması oldu. 1930'larda binlerce banka panik içinde paralarını çekmeye çalışan yatırımcılar yüzünden kapılarını kapatmak zorunda kaldı. bugün hükümet bankalar batsa bile yatırılmış paraları karşılamaktadır. bu bir anlamda finansal istikrarı sağlayacaktır. bu istikrarın önemi ise 1990'ların sonunda (1997'de) asya'da başlayan ve sonra dünyaya yayılan ekonomik krizde daha iyi anlaşılmıştır.

  • ya ben nükleer kullanmasınlar diye nükleerle tehdit etmeyi anlamıyorum. kuzey kore boşuna paranoyak, içine kapanık, lidere bağımlı bir ülke oldu sananları da anlamıyorum. sırf abd istiyor diye bm'nin "ımı fizi dinimisi yipmis" diyerek zaten fakir bu ülkeye extra yaptırım uygulamasını da anlamıyorum. ya kimse silah kullanmasın ya da kimse başkasını silahla silah kullanmaktan vaz cayırmaya kalkmasın.

    aynı şey mi elin manyak diktatörüyle abd'nin demokraaasisinin elindeki silah demeyin, kuzey kore'nin şimdiye dek birilerine gerçekten daldığını görmedim, abd'nin de kabadayılıktan bir gün vazgeçtiğini... uluslararası politikada abd çok daha psikopat, çok daha güvenilmez, çok daha diktatör. her düşündüğümde bu sistemi, kore'ye more'ye değil, dünya'nın kendisine demokrasi gerektiğini fark ediyorum.

  • samsun'da vuku bulan hadise;

    "samsun vezirköprü’de toprak altında kalan kenan ve hayati ak kardeşlerin yaşamlarını yitirmesi sonrası yapılan soruşturmada afad ekibinin yolda namaz molası verdiği ortaya çıktı.

    ekibi taşıyan şoför, “namaz kılma konusunda tartışmalar çıktı. durmak zorunda kaldım” şeklinde ifade verdi. ekipteki s.d., molanın normal olduğunu savundu."

  • galatasaray başkanını bir fener yöneticisinin taklidini yaparken hiç gördünüz mü?

    görmediniz ve asla göremeyeceksiniz.