hesabın var mı? giriş yap

  • "düzen ve güven kadar ürkütücü bir şey yoktur.hiçbir şey.hiçbir korku... aklını en acı olana,en derine,en sonsuza atmışsan korkma.ne sessizlikten, ne dolunaydan,ne ölümlülükten,ne ölümsüzlükten,ne seslerden,ne gün doğuşundan,ne gün batışından.sakin ol.öylece dur.yaşamdan geç.kentlerden geç.sınırları aş.gülüşlerden gec.anlamsız konuşmaları dinle,galerileri gez,kahvelerde otur -artık hiçbir yerdesin."
    aşk onsuz yaşayamayacağını bilmek yine de bunu ona söyleyememektir.

  • cuma akşamı girdiği evden pazartesi sabahı işe gitmek için çıkar.
    en büyük zevkidir sahaflarda kitap incelemek. eski türk musikisinden ya da türkülerinden koleksiyon yapar evde geçirdiği vakitleri bu müzikler eşliğinde gazete kitap okuyarak geçirir.
    eski model telefon kullanır, interneti gerekmedikçe kullanmaz. evdeki objelere duygusal anlamlar yükler, mektup yazar, hala fotoğraf baskısı yaptırıp albüme koyar.

    evli değilse aşkla, meşkle heyecanla işi olmaz. müzmin bekarlık yolunda ilerler, titizdir, kıldır, huysuzdur. yalnızlığı sever. anne babasına düşkündür. vazgeçişleri boldur, sendromları mevcuttur. sağlık olsun, hayırlısı, kısmet en çok kullandığı kelimelerdir.

  • ben öğretmenim.
    iki tane 7.sınıfım var.
    7.a şubesinin dersleri genel olarak hep sabah saatlerine denk geliyor. 7.b hep öğleden sonra...
    birinde hepimiz taptazeyken ders işliyoruz, diğerinde hepimiz yorgunuz...
    hak geçmesin diye 7-b ye tenefüs zili çalmadan, pür neşe, motivasyon giriyorum.
    ekstra testler hazırlıyorum. fotokopiler havada uçuşuyor!
    sonra diyorum 7.a kendimi istedi sabah derslerini, onların suçu ne! dururmuyum, orda da havada uçuşmalar!!!

    birine bir kelime eksik anlatsam, huzursuz oluyorum. dengeyi kurmak için çırpınıyorum.
    allahtan korkuyorum. gerçi insan olanın hakkaniyetli davranması için kimseden korkmaya ihtiyacı da yok...

    şimdi sana soruyorum:
    ben bir kelimenin hesabını bile yaparken, sen geceleri nasıl rahat uyuyorsun?

    cidden hayret ediyorum...

  • iskoç komedyen daniel sloss, jigsaw adlı şovunda, toplumun "yalnızsan eksiksin, ruh eşini bulmak zorundasın" baskısına şu sözlerle karşı çıkıyor:

    "aranızda, benim gibi 26 yaşında birinin, aşk ve ilişkilerden bahsetmesini dinleyen daha olgun seyirciler olduğunu biliyorum. muhtemelen diyorlar ki;
    'daniel, çok gençsin, çok safsın, çok alaycısın. biliyorum tatlım, çünkü senin gibiydim. senin yaşındayken aynı şeye inanırdım. kesinlikle aşk diye bir şey yoktur derdim. sonra 'o'nunla tanıştım. o zamandan beri beraberiz. uzun bir yolculuktu, zordu ama sevdiğimiz için çabaladık. çünkü yanıldığın şey bu, daniel. emek ve çaba gerekli ama buna değer. anlıyorum daniel, neden böyle hissediyorsun biliyorum ama bir gün gerçek aşkı bulacaksın ve bulman için sabırsızlanıyorum.'
    eğer böyle hissediyorsanız, umarım haklısınızdır. birinin kocası olmak istiyorum, baba olmayı her şeyden çok istiyorum. çünkü eğer haklı değilseniz, eğer yanılıyorsanız; diğer bir olasılık şu: benim yaşımdayken yalnız kalmaktan öyle korkmuşsunuz ki, kendinizi birini sevmeye zorlamışsınız."

    "dünyada 7.5 milyar insan var ve siz ruh eşinizi yaşadığınız yerden 30 km ötede mi buldunuz? bana fazla büyük bir tesadüf gibi geldi!"

    "içtenlikle söylüyorum, dünyadaki ve dolayısıyla bu salondaki ilişkilerin yüzde 80'i palavra. bazıları, yalnız kalmayı öğrenmek için hiç zaman harcamamış, kendilerini nasıl seveceklerini öğrenmemiş, böylece bu görevi başkasına vermiş."

    "evliliklerin yüzde 55'i boşanma ile sona eriyor. 30 yaşından önce başlayan ilişkilerin de yüzde 99'u bitiyor. bunlar ameliyat istatistiği olsa kimse bu riske girmezdi.
    ...aşkı bulmak imkansızdır, demiyorum. tek söylediğim, istatiksel olarak bulamadığınız."

    sloss, kendisini sevmeden; tabiri caizse kendi ruhunu bulamadan ruh eşini bulamadığına takılan insanlar için de şu şekilde tavsiye veriyor:

    "bir başkasının sizi sevmesine izin vermeden önce kendinizi sevmeyi öğrenmelisiniz. işte bu. bekar olmak, yalnız olmak yanlış değil. biriyle çıkmaya başlamadan önce kim olduğunuzu bulmak için kendinize zaman ayırmak yanlış değil, çünkü kim olduğunu bilmezsen sahip olduklarını nasıl gösterirsin?"

    "kendinizin sadece yüzde 20'sini severseniz, biri gelip sizin yüzde 30'unuzu sevebilir. 'vay bu çok fazla' dersiniz. ama tam anlamıyla yarıdan azdır. kendinizi yüzde yüz severseniz, size aşık olan birinin sizi özel hissettirmek için gerekenden fazlasını yapması gerekir."

    son olarak, sevdiğim bir cümlesini bırakayım:
    "hayatta yapabileceğiniz en kötü şey, onu yanlış insanla geçirmektir."

    (daniel sloss, bu şovu 2018 yılında yapmış. eğer adamın güncel ilişki durumunu merak ediyorsanız hemen söyleyeyim; geçtiğimiz ay diz çökerek sevgilisine evlenme teklifi etti.)*

  • ilk tweeti atan aym değil, onun üyesi olan bir kişidir. kurumsal bir kimlik değildir.

    cevap tweeti atan içişleri bakanlığı maalesef tüy dikmiştir. devletin kurumu, sırf süleyman soylu kızıyor diye birini hedef alarak tweet atar mı?

    nerede devlet ciddiyeti? nerede kurumların saygı duyulası güvenilirliği?

    t: içişleri bakanlığı'nın tam bir lise ergeni gibi davranmasıdır.

  • bilmiyorum yorumlar bana mı garip geliyor yoksa siz her şeye çok mu alıştınız ama söylemeden geçemeyeğim. arkadaşlar o sarı şey dünya kupası ve tüm dünyanın en iyisini seçmek için yapılan bir organizasyon sonucu sadece 1 ekibin seçildiği ve sonucunda verilen ödül. bunun daha üstü yok.

    biz yerel ligde bir kupa aldığımızda servisin ön koltuğuna koyup emniyet kemeriyle bağlayıp tüm ilçeyi korna çalarak gezmiştik o hafta gece gündüz mutluluktan yerimde duramadığımı hatırlıyorum siz gelmiş "dünya kupası" kazanan birinin kupa ile paylaştığı pozu eleştiriyorsunuz. o zaman siz de alın ve nasıl poz verilmesi gerektiğini gösterin bize.

  • teyze zaten senin zihniyetin buysa oğlunun farklı türde bir yaratık olması şaşırtıcı olurdu. oğlun yolda giden bir adama saldırıyor, oğlun yolda ailesiyle yolculuk eden bir adama saldırıyor, oğlun yolda ailesiyle yolculuk eden engelli bir adama saldırıyor, oğlun yolda ailesiyle yolculuk eden bu vatan için canını ortaya koymuş bacağından vazgeçmiş bir gaziye saldırıyor ve senin sorunun bu süreçlerden en sonuncusuyla, diğerlerinde herhangi bir problem görmüyorsun. hatta oğlunun gaziye saldırmasını bile diğerlerinin senin hakkında "terörist" diye düşüneceği endişesiyle yanlış buluyorsun, kimsenin görmeyeceği bir yerde dövseydi senin hakkında bir şey denmeseydi sorun yok yani. yazık cidden yazık tüm bu hastalıklı fikirlerini de kendine saklamak yerine bir de insanlara çağrıda bulunuyorsun oğluma terörist demeyin diye. ne desek az valla...