hesabın var mı? giriş yap

  • kel, kısa boylu, deli gibi koşturan, dengesizce topa dalan, terden üstünde tek bir kuru nokta kalmayan, kırmızı suratlı, sırıtkan bir tip. her maçta vardır. eğer bizim maçlarda yok hiç görmedim lan diyorsanız o tip sizsinizdir.

  • izmir marşı siyasi bir simge değildir. zira bu ülkede mustafa kemal siyasi bir simge değil, tarihsel bir kahramandır.

    eğer kendisi izmir marşı'ndan rahatsız oluyorsa, izmir marşı'nı ve mustafa kemal'i siyasi olarak karşısına alan güruhtan rahatsız olmalıdır.

  • "sanırsın 1 lira 2 dolar olmuş, bu neyin sevinci amın feryadı" diye cevap verme hakkını saklı tutan ekşicidir herhalde.

  • org - 100 lira
    şövale+tuval+boya+fırça – 200 lira
    flüt+trampet+mandolin+melodika – 150 lira
    çocuk kitapları – 100 lira
    kostümler – 200 lira

    çocuğunun yeteneksizin allahı olduğunu fark etmek paha biçilemez…

    hep bir yeteneğim olduğuna ve bunun ortaya çıkarılamadığına inandım. ailemin beni ehil ellere teslim etmediği için bu yeteneğimin güdük kaldığından ve zaman içinde yok olduğundan işkillendim hep. oysa bugün belki bir virtüözdüm, belki bir ressam ya da çok okunan bir yazardım. belki balettim kim bilir, ama olmadı işte malın teki olup çıktım.

    istedim ki aynı şey çocuğumun başına gelmesin, doğumundan itibaren gözlem altında tutayım, yeteneklerini anında keşfedip geliştirilmesi yolunda adımlar atayım. bunun için yukarıda saydıklarımı ve daha fazlasını alıp yığdım eve. müzisyen mi olacak, resme mi ilgi duyacak, yazıyla mı iç içe olacak yoksa drama yeteneğini mi gösterecek bizlere diye bugüne kadar uğraştım.

    kolay değil, 2 yaşında çıktığım bu yolda bugün 3. yılımıza girdik ve ben bisikletini ters çevirip, eliyle tekerleklerini çeviren ve bundan delicesine haz alan çocuğuma baktıkça…

    vasat altı bile olabilir. oysa ben 7 yaşında ilk konçertosunu yazarsa ne yaparız diye uyku uyuyamıyordum lan, ödülüm bu mu olmalıydı? bisikletinin cıyaklayan kornasını eline alıp salonun ortasında bağırarak koşan bu çocuk benim mi allahım? ya cama oturup dışarı su sıkan bu çocuk?

    o ebeveyn benim, org isteyen varsa söylesin...

  • evet vardır böyle bir $ey.. artık sakal ve bıyıgın ragbet görmedigi günümüz futbolunda dönem dönem özellikle ligimizde ortaya cıkar..

    nice forvette görülür, sezona güzel bir berberde ba$lar futbolcu, imzayi atmı$tır.. alta son model bmw cekilmi$, üst ba$ düzeltilmi$tir.. artık sıra ahenkle dans eden saclara gelmi$tir bunun icin randevu verilir gazeteden spor muhabirlerine önce saca girer berber, o sıra $ampiyonluk sözü verilir, sakala gecildiginde ise sıra gol krallıgına gelir, önemsizdir takım gol atsın yeterdir..

    haftalar ilerler gol orucu iyice kendini hissettirir, ilk haftalar $anssızlık daha sonraki haftalarda ugursuzluk, en sonunda da büyü yapıldıgına gider olay. i$te burada devreye bu sakalı kesmeme girer.
    formsuz forvet sakalı yava$ca cıkmaya ba$lar, gol atılana kadar kesilmez sakal, penaltı olsun diye dua eder taraftarlar ama olmayınca olmaz i$te. es kaza bir gol atana kadar sakallar kesilmez formsuz golcü sakalı yüzü gözü kapatır.

    tanju colak gene böylesi bir dönemde gol atana kadar sakallarını kesmemi$, filhakika kankası rıdvan'ın sakalları ne kadar ahenkli ise tanju'nun sakalları bir o kadar uhu üzerine dü$en ku$ tüyü gibi durdugundan igrencten ziyade komik bir görüntü arz etmi$tir..
    hakan $ükür'de del piero modeli yaptıgı ve arabayla gol attıgı dönemlerde zaman zaman 7-8 hafta gol atamazdı, gol atana kadar da sakalları kesmemek icin inat yaptıgından robinson crusoe gibi takılmı$tır sahada. hatta bir hafta fatih terim tarafından tanınmadıgı icin ilk 11 ba$layamamı$tır maca...

  • bir sözlü sınav: cumhuriyetle demokrasi aynı şey midir?
    - yok hocam diildir, mesela adında cumhuriyet olduğu halde çin halk cumhuriyetinin yönetimi demokrasi diildir
    -aferin, nasıldır peki yönetim orda?
    -bilindiği gibi çin, imparatorlukla yönetilmektedir
    (o sıralar son imparator filmi oynamaktadır)

  • ss'e ''kendinizi yalnız hissediyor musunuz?'' yerine ''bu aptalca sistemi neden kurdunuz?'' diye soracak gazeteci olmadığı için gerçekleşendir.

  • yeni işe baslayanlara sorumluluk verilmekten hiç çekinilmeyen bir iş ortamıdır. staj yaptığım dönemde ilk gün manager a "mr. soyadı" diye hitap etmiştim de, öyle olmuyor bu işler falan demişti. 1 hafta sonra ceo yla falan tanıştım hep ismiyle falan hitap ediliyor tabi o zamanlar garip gelmişti.
    sorumluluktan bahsediyorduk. miktarı bende kalsın yüksek meblağlı projelere daha stajyarken beni tek sorumlu yaptılar ki, ben kendime o sorumluluğu vermem. yani vermezdim o zaman öyle düşünüyordum.
    yaş farkı gerçekten hiç önemli değil. bu da en onemli farklardan biri olsa gerek. 40 yıldır sektörde olanlar var, onlardan daha tecrübesizmişim, gençmişim konuşurken veyahut ortak çalışırken hiç bir ima görmedim. öyle olunca da insanın özgüveni doğal olarak artıyor.
    şöylede bir olay yaşamışlığım var:
    8 ay önce falandı bir hata yapmışım ki dillere destan. suçu atacak kimse bile yok . strese bindim tabi. managerım senin hatan değil, şirketin yeterince düzenli olmamasının hatası falan dedi.
    valla reyizsin diyecektim de reyiz in ingilizcesi o an aklıma gelmedi.
    adamın dibisin dicektim , bottom of a men. o da saçma olacaktı ondan da vazgeçtim.
    1hafta sonra bi büyük rakı aldım verirken de dedim ki sen delikanlı adamsın peynir kes, kavun doğra yanında bundan iç lion milk.

  • riyakarlık yine diz boyu. yine aynı sevimsiz ses, yine bayrak yine şehit. atatürk'ü koymuşlar bir de sonuna. sanki çok umurlarında allahın belaları.