hesabın var mı? giriş yap

  • fenerdeki ilk iki macindaki performansina bakilirsa, turk vatandasligina gecirilip milli takimda oynatilsa kimse "siz napiyonuz" demez. dusunsenize bu terminatorun milli takimda pasor caprazi oldugunuahahaha hem mansete falan da girebiliyor bayagi cok yonlu bi oyuncu. hem o zaman fenerin bi yabanci alma daha hakki olur hahaha.
    tanim: iyi sinyaller veren genc voleybolcu.

    edit: bu sporun kitabini yazmadiysak usengecligimizden.

  • isminden de anlaşılacağı üzere afrika ezgileriyle bezeli albüm.
    üretkenliği ve gelişimi ile yıllara meydan okuyan santana her zamanki gibi etkileyici. benny rietveld 'in bas gitar tonu, partisyonları dolu dolu, gümbür gümbür. paylaşırken "basları duyuyor musun ismet" capsi ile paylaşmalık*

  • bir bok olmuyor diyen gözümde net cahildir.
    üst perdeden egolu yorumlar yapıyorlar. bilmiyorum demek ülkede suç falan sayılıyor da haberimiz falan yok sanırım. spermden insan oluyor, koca evrende manasız şekilde dolaşıyorsun, gelip bir pc araclığı ile ahkam falan kesiyorsun. tüm bunlar olabildiğince saçmayken ya da en azından aklımız varoluş konusuna yetmiyorken, bişey olmuyor ne demek lan. bu sorunun tek cevabı var; o da "bilmiyorum" bu kadar basit. din gerçek olabilir, sadece çürüyebilirsin, ya da bilmediğin farklı bir seçenek gerçekleşir. sekiz kafalı bir başka varlığa dönüşüp başka bir evrende hayatını sürdürüyor olma ihtimalin bile var. adam gelmiş ciddi ciddi bir halt olmuyor demiş. kendinden emin. bu nasıl bir kafa yapısı acaba. bilmesi imkansız olan bir konuda yorum yapıyor. millet uzun uzun yazıyor cahil gibi. çok mu zor bilmiyorum demek. dindarsan inandığın şey belli, değilsen de cevabı bilmiyorum olan bir soru. bu kadar basit.

  • haksızlığa uğradım, soyuldum, ölümle tehdit ediliyorum, şu herif evimi benden çaldı, aç açıkta kaldım, karda kışta soğukta yatıyorum desem, bana bugün git 6 ay sonra gel diyecek mahkemeler konu berat beyin 150 milyar doları olunca jet hızıyla entry sildiriyor.
    ülkedeki hukuk sisteminin, onu yönlendirenlerin ve onu yönlendirenleri yönlendirenin ben ...

  • savurmak. haydan geleni huya göndermek. "tutumsuz" olmak. herr savurgan, frau piremses olmak. ahanda bunlar.

  • karı dediğin o şişko kız bu zeka seviyesinde bir adama bakar mı acaba, seni kim ne yapsın?
    tanım: beyinsiz sıçışı.

  • arabama zarar verilmeyeceğini bilsem ben de aracımın arkasına " uber siksin sizi emi " notu yapıştırarak destek olmak istediğim firma. o kadar sevmiyorum ki taksiyi, plakasını, sahibini , şöförünü... uber böyle canınızı acıta acıta acıta devam etse.

  • son yılların yeni trendi.

    dobrayım, açık sözlüyüm ayağına insanların kalbini kırmak moda olmuş durumda.

    özellikle kendinden zayıf ve güçsüz insanlara karşı uygulanan bir çeşit güç gösterisidir bu.

    açıksözlü olmak ile patavatsız ve küstah olmak arasındaki farkı dahi idrak edemeyen insanlardır bunlar.

  • bu grubun şu anki vokalistleri james labrie ilgili hikayesini yazacağım. bu hikaye birinci elden grubun 90 ile 94 yılları arasında hem yakın arkadaşı konumunda (özellikle mike portnoy ile) olan ve zamanında barlarda çıkmasını ve tanınınmasını sağlayan arkadaş ekolünden gelen bir menajerden öğrenerek yazıyorum. (hoş bu bağlantı için de arada bir arkadaş vardı ama olsun.)

    özet tutarak başlamak istiyorum, çünkü olayın başlangıcı dream theater sevenlerinin bildiği bir hikaye.

    charlie dominici gruptan çıkarılıyor. efendi bir adam olmasına rağmen grubun niteliklerini karşılamıyor ve canlı performanslar verimsiz geçiyor. yollar ayrılıyor. gruptan çıktıktan sonra tabii biz dinleyecilere yansımayan uzun süreler boyunca 200'den fazla vokal deneniyor.

    bunlardan bizim bildiklerimiz; chris collins, john arch, chris cintron, steve stone ve john hendricks. özellikle bu vokallere ortak olarak to live forever şarkısını seslendirtiliyor.

    son olarak ise, john petrucci'nin yakın arkadaşlarından birinin aracılığıyla hızlı bir şekilde kanada'da winter rose grubunda vokal olan james labrie'nin kayıtları geliyor. olay burada başlıyor zaten. grup charlie dominici sonrası geoff tate gibi bir tenor vokal arıyor, james labrie kayıtları grupta herkesi etkiliyor lakin john petrucci'ye göre vokaller biraz fazla chessy ve glam. zaten james labrie'nin gönderilen kayıtları winter rose grubuyla yaptıkları glam rock şarkıları. bu noktada grupta özellikle mike portnoy ile john petrucci arasında bir düşünce ve karar savaşı çıkıyor. mike portnoy deyim yerinde aşık oluyor james'in sesine, john ise karamsar. james labrie birebir görüşme için çağrılıyor, birkaç şarkı stüdyoda kayıt ediliyor, (to live forever, take the time, learning to live) ve herkes büyülünerek direkt başka bir vokale zaman harcanmadan kabul ediliyor gruba. gruba girişinin ana mimarı tamamen mike portnoy.

    hikayenin en ironik tarafları da buraları zaten. gruba girdiğinden itibaren mike portnoy ile james labrie resmen aşık bir çift gibi takılıyor. mike resmen gösterdiği performanslardan ötürü james'e tapıyor. bu ortak arkadaşın deyimine göre, yediği içtiği ayrı gitmeyen toplamda 2-3 senelik zaman geçiyor. yine bu ortak arkadaşın deyimiyle, konser öncesi, konser sonrası, aileler arası takılmalarda james ve mike hiç kopmuyormuş.

    ve elbette dünya müzik tarihindeki en kötü, en hazin anlardan biri. 94 yılının sonu, james labrie tatilinde yediği bir besin sonrası geçirdiği boğaz enfeksiyonu ve ses tellerinin zarar görmesi sebebiyle sesinin niteliğini büyük ölçüde kaybetmiştir. bu olay dream theater müzik tarihinin dönüm noktalarından biridir.

    birkaç röportajda belki okuyanlarınız olmuştur, özellikle james labrie ile olanlarda. james bu kazayı geçiriyor. sonrasında birçok doktora gözüküyor, tüm grup üyeleri onu bu rahatsızlığı esnasında takip ediyor doktor doktor. neden? çünkü yapacakları turneler ve dolayısıyla paralar bu iyileşmeye bağlı. doktorlar en az 6 ay ile 1 yıl arasında sesini hiç kullanmama şartı koymasına rağmen özellikle ayarlanmış olan asya turnesi ve sonrasında çıkacak olan dvd'lerden olan "awake in japan" konserlerinde görüldüğü üzere james'in sesi inanılmaz kırılgan ve çoğu yerde sesi çatlıyor. doktorların tüm tavsiyelerine rağmen james en sevdiği dostu mike portnoy'un isteklerini kırmamak için koca turneye çıkıyor. sonraki röportajlardan öğreniyoruz ki, john myung ve petrucci bu turneleri ertelemek istemişler. o dönemler ve 2010'lara kadar grubun tüm setlist, turne programlarını da düzenleyen adam mike portnoy elbette. grubun yeni yeni şahlandığı 92-94 zamanlarında koskoca asya turnesini reddetmek herhalde dream theater için büyük bir kayıp olacaktı ticari açıdan düşünecek olunursa.

    lakin bu turneler sonrası 96 yılına kadar ki sürece kadar james labrie sesinin kontrolünü iyice kaybediyor ve sesi daha da inceliyor. awake albümü vokalleri ile falling into infinity albümü vokalleri arasındaki farkı dinleyenler anlayacaktır. bu vokal farklılığı tarz değiştirme isteği değil, james labrie'nin o zamanki vokal durumuna ayak uydurmakla alakalı bir durum.

    o dönem konuşulanlara göre bile, fii albümü öncesi mike portnoy kariyerlerinin ilk dönemlerinde james labrie'yi gruptan çıkartmak için grubuyla konuşmuş bile .o arasından su sızmadığı, vokallerine taptığı ve ticari gelir uğruna hasta bir şekilde turneye zorladığı arkadaşını gruptan çıkarmak istedi. diğer grup üyelerinin engelleri ile karşılaştı elbette. çünkü james labrie 91 yılından itibaren grubunun yükselişinin ana nedenlerinden biriydi. images and words ve awake albümlerinin stüdyo vokalleri ve canlı performanslar o dönemin en sükse getiren işlerinden biri olmuştu. grup genel olarak tüm talihsizliklere rağmen james labrie'nin vokaline tutunmaya devam etti. john petrucci'nin bir röportajında söylediği gibi, "en iyi vokal midir, göreceli ama bizim için en iyisi olduğu kesin."

    bir şekilde falling into infinity ve scenes from a memory albümleri atlatılıyor. fii albümü kariyerde bir düşüşe sebebiyet verse de, sfam albümü gruba tekrar ivme kazandırıyor. burada belirtmek gerekir ki, james labrie scenes from a memory turnesinde yine bir boğaz problemi yaşıyor kore'de. zaten sonrasında 1 yıl kadar uzun süre grup bir inzivaya çekiliyor.

    sonrasında 2002 yılında, six degrees of inner turbulance albümü geliyor. yine progresif müzik camiasından takdir toplayan bir albüm oluyor. albümü destekleyen turnenin tam ortasında mike portnoy yine james labrie'yi kovmak istiyor. bu sefer kovmak kelimesini kullanıyorum çünkü gerçekten bu sefer ortalık biraz karışıyor. portnoy gruptaki forsunu kullanarak iyice james labrie dışlayıcı eylemlerde bulunuyor. olayın petrucci tarafından toparlandığı söyleniyor. grubun bu dönemde yaşadığı karmaşanın farklı bir detayı, grubun yakın bir tanıdığı ve fanı olan rick wilson tarafından yazılan grubun biyografi "lifting shadows" kitabında da anlatılıyor.

    sonrasında sanırım sular biraz daha duruluyor ki, ardından çok da fazla harala gürele olmadan train of thought, octavarium, systematic chaos ve black clouds and silver linnings albümleri geliyor.

    sonrası malum, mike portnoy gruptan ayrılıyor. gruptan ayrıldıktan sonraki özellikle 5 sene içerisinde hem kendisini rezil ediyor, hem de eski grup arkadaşlarını. özelikle hedefinde elbette james labrie var. nasıl bir kinse bu artık bitmiyor. kendi resmi sitesinden james labrie başlıklı tüm girdileri kaldırıyor. verdiği röportajlarda onu aşağılayıcı söylemlerde bulunuyor...vs.

    en son james labrie 2019 senesinde verdiği bir röportajda, özellikle 96 senesinden itibaren mike portnoy tarafından mental baskıya maruz kaldığını açık açık söylüyor. gruptan kendi isteğiyla çıkmak istediğini, myung ve petrucci tarafından engellendiğini, uzun süreler sadece konser ve albüm kayıtları dışında portnoy ile asla konuşmadıklarını. 2002 yılına kadar psikolojik destek aldığını ve 2002 dönemine kadar birkaç kez daha gruptan çıkmak istediğini dillendirmiş.

    bence bu adamın yaşadığı şeyler gerçekten travmatik. adamın 90'lı yılların ilk yarısındaki konser performanslarını izliyorsun. bunu söyleyen, icra eden insan olamaz diyorsun. sonra bir besin yüzünden sesini kaybediyorsun. tamam ondan sonra da harika performansları var ama eskisi gibi değil işte. bu adam kendi grubu uğruna yıllar boyunca yolda kalmamak için ses tekniğini bilmem kaç kez değiştiriyor.

    ve sen gruba katıldığından andan itibaren yol arkadaşım dediğin, yediğin içtiğin ayrı gitmeyen insan tarafından bu tür mental baskılara maruz kalıyorsun. mike portnoy'un zaten sosyal medyada çizdiği profilden ne leş bir adam olduğu belli de, yine de bazı şeyler çok yaralıyıcı.

    91 yılında grup arkadaşlarını james labrie vokal olsun diye ikna edip, dost olan portnoy'dan, arkadaşı rahatsızlanınca ona ticari kazancı için zaman tanımayan, istediği vokale bürününce de defalarca gruptan kovmak isteyen portnoy'a harika bir evrim.

    ben, tüm talihsizliklere rağmen james labrie gibi tınısı eşsiz bir vokale sahip olduğumuz için şanslı olduğumuzu düşünüyorum. evet, eski performansı yok. hem yaşından dolayı (ses organik bir enstrümandır, zamanla verimi düşer) hem de dream theater vokallerinin zorluğundan dolayı ayak uydurmakta zorlansa da ben sesini çok seviyorum. en iyi vokal midir bilemem ama dream theater melodilerine en iyi hayat veren vokal olduğu açık.

  • ne güzel sendromsuz pazartesi, iş çıkışı eve dönerken yol üzerindeki barda oturup maçı izlerim bir iki bira içerim diye düşündüm.

    sonra dedim ki bira 30 tl, 4 tane içsem 120. e iş çıkışı aç gidicem bi bira tabağı vs. söylesem, bi de maç parası da alıyorlardır muhtemelen. minimum 200lük olduk iki saatte.

    pazar pazar bunları düşünüp of çektim. sonra dedim ki al bi öküz öldüren gel eve selçuk'tan izlersin, yapacak bişey yok.

    ülkenin en iyi 3 üniversitesinden birinden mühendislik mezunuyum. tuttuğum takımın maçını iki bira içip izlemeyi çok görüyor bana memleketim. emeği geçen herkesin allah bin türlü belasını versin, cehennemde yansın.

    bari izlediğim link donmasın da iyice gecem zehir olmasın. seyir zevki yüksek olsun, iyi olan kazansın.

    edit: en çok yeşillendirildiğim entry'm oldu. yaklaşık 100-150 arası mesaj aldım. ışverenim, işini iyi yapan bir mühendis bulsam 20 bin lira maaş vercem sen kendinde ara suçu diyeni mi ararsın, kahvede çay içerek izle 10 lira tutar herşeyden şikayet etmeyin mk diyeni mi ararsın. ülkenin tam özeti gibi sözlük de.

  • aci cekerler. etraflarindaki kotulukleri, kotu kalpli insanlari, acimasiz insanlari gordukce bitmez tukenmez bir sekilde aci cekerler. etrafindaki haksizliklardan etkilenmeyen, baskasinin acisini goremeyen insanin ruhu guzel olmaz cunku.