hesabın var mı? giriş yap

  • tok olunduğu halde yemek yapmak, sonra ''güzel koktu be'' deyip, yemek. sonra ''ağırlık çöktü'' deyip kahve yapmak. içerken dizi izlemek. sonra birkaç bölüm daha izlemek. hop iki üç saat kaybetmek. ''bir kahve yapıp derse geçeyim'' demek. kahveyi yaparken ''acıkırsam ne yapacağım? dur bir şeyler yapayım hazırda dursun'' demek. yapınca ''güzel koktu be'' deyip yine yemek. zaman çok hızlı geçmese ders çalışmaya vakit kalacak da işte...

  • matematik bilmeyen suserları saptamamızı sağlayan dandik pizza dükkanları zinciri.

    bakın arkadaşlar temelden alıyorum 1>0, 2>1, 3>2,....... 32>30 .....

    yani neymiş "otuz dakikada pizzanızı getiriyoruz, getiremezsek pizzanız bizden." diyen bir kurum 32 dakikada getirdiği pizzayı ödemek zorundadır. bu kadar basit.

    şunu da not düşeyim kayda geçsin: son beş siparişimin hiçbirinde 45 dakikanın altında elime pizzam ulaşmadı. her seferinde aynı bahane "sistemdeki adresiniz yanlış görünüyor 10 dakikadır evinizi arıyorum." hemen laptop'u kapıp "bak güzel kardeşim bu site yemeksepeti.com size sipariş verdiğim site. bu da kayıtlı adresim. hata var mı? tarif açık mı? sorun benim adres kaydımda değil, sorun sizin bana abuk subuk promosyon postaları göndermek için adresimi eski haliyle kaydeden sisteminizde." dediğim zaman da ık mık deyip kaçıyorlar.

    yok iki dakkadan ne olurmuş, yok zart zurtmuş... 2 liradan ne olur her siparişi 2 lira eksik ödeyek mi?

  • annemin bir dayısı var, ekrem dayı, biz bildiğimizden bu yana bekar, kendi halinde takılan, sessiz sedasız bir adam. izmir'de yaşıyor ama ne zaman başka birilerinin evinde kalması icap etse, evlerde öyle pek de istenmeyen bir adam oluyor. sebebini çok sonraları, vefatının ardından annemden öğrendim.

    ekrem dayı, yakışıklı bir adam, bakınca gençliği hızlı geçmiştir diyeceğiniz insanlar var ya, onlardan. saçları beyaz ama hala gür, güzel güler hatta keyfi yerindeyse şöyle bir kahkaha savurur, sağlam içer. gençliğinde bir kadına aşık olmuş, evliyken ve çocuklarına rağmen. hani hep öyle gelir ya insana, çocuk olunca gönül işleri bitirilmeli gibi, ya da çocuklar büyüyene kadar bu işler ertelenmeli, doğrusunu böyle bildik hepimiz. ekrem dayı, bildiklerine öğrendiklerine rağmen aşkının peşinden gitmiş, sonra da kavuşmamışlar hiç kadınla. günahı boyunlarına ama kadın da biraz şeymiş diyorlar, bilirsiniz, kötü kadın işte. bu lafı duyunca da kötülük mevzusunu bir kere daha masaya yatırası gelir insanın.

    sonrası beklenen son, sevdiğine kavuşamayan, hani hiçbir zaman o eskisi gibi olamayan insanlardan ekrem dayı da. kavuşamadıkça içmiş, içtikçe işinden olmuş, işinden oldukça içmiş, içtikçe yalnızlaşmış. insanların evinde olmasından rahatsız olacağı, çocuklara kötü örnek bir adam olarak kabul edilmiş çoğusu tarafından.

    mevzunun sonunda, yani benim aklım onu tanıyacak kadar erdiğinde, kimseye bir zararını görmediğim, neden arkasından öyle kısık sesle konuşmalar yapıldığını anlamadığım, az gülen ve az konuşan bir adamdı. kulübeden hallice bir yerde yaşıyormuş ve ölümünden önce, o kadar parasızlık çekmiş ki, cebine para koyan uzaktan akrabaları kanser olan babalarını ekrem dayının sırtında taşıtıyormuş hastane odasına kadar.

    ekrem dayı, bir sanayi sitesinde, eski arabasını yaptırıp dönerken tamirci çırağının yaptığı kaza sonrası vefat etti. kazayı duyanlar, ilkin, alkollü araba kullandığı için sonunda kendini öldürdüğü yakıştırmasını yapmış da gerçeği öğrenip evine gidence, yalnızlığını ve yoksulluğunu anlatıp durdular. ölünün arkasından yalnızlığa, vefasız akrabalara, hayırsız çocuklara, hayattayken nasıl da kıymet bilinmediğine ağıt yakmak bizde bir cenaze ritüelidir zaten. öldüğünde o derme çatma kulübeye gitmişler ya, "bir tane çürümeye yüz tutmuş mandalina varmış masanın üstüne, tabağın içinde" dedi annem, başka da yiyecek hiçbir şey yokmuş.

    nasıl bazı yerler bazı insanları, bazı kokular bazı anları hatırlatır. mandalina da bana hep ekrem dayı'yı hatırlatır ve ağır roman'daki o sözler gelir aklıma:

    "savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye, zaman ki sana hasta olmuş, incelikli haytasın. nüksederken raksına mahallenin maşallahı, eyvallahı; güzelleş be oğlum şimdilik ölümüne kadar hayattasın. şimdilik, ölümüne kadar hayattasın..."

  • eduardo galeano'dan alıntıyla, bir epigrafla başlayalım:

    "büyüyün ve çoğalın dedik, makineler de büyüyüp çoğaldılar. bizim için çalışacaklarına söz vermiştiler. şimdi biz onlar için çalışıyoruz. gıda miktarını artırsınlar diye icat ettiğimiz makineler açlığı çoğaltıyorlar. kendimizi savunmak için icat ettiğimiz makineler bizi öldürüyorlar. hareket etmek için icat ettiğimiz otomobiller bizi hareketsiz hale getiriyorlar. buluşmak için icat ettiğimiz şehirler bizi yalnızlaştırıyorlar. iletişim kurmak için icat ettiğimiz öncü büyük iletişim araçları, ne bizi dinliyorlar ne de bizi görüyorlar. biz makinelerimizin makineleriyiz. onlar masum olduklarını iddia ediyorlar. ve bunda haklılar."

    tüketim toplumu da bu yolla oluşturulmadı mı zaten?! bence tükettiğimiz şunca ürün(hatta hizmetleri de katabiliriz) gereksiz ve boş beleş. insanlar neden buna uyanamaz anlamış değilim. her şeyi ihtiyaçmış gibi, ne bileyim olmazsa ezik kalırmışız gibi ya da egomuzu okşamak adına bize kakalamıyorlar mı?!

    mesela şişelenmiş meyve suyu diyelim. bakıyorsun bunun reklamları oluyor. olağanüstü estetik portakallar havada uçuşuyor; mandalinaları, narları ninjalar ortadan ikiye ayırıyor. bembeyaz dişleriyle sağlıklı bir kadın, öğle sıcağının altında bunu yudumluyor falan filan. sonra da adam gidip bunu satın alıyor. bu kadar salakça bir şey olabilir mi? biz şişelenmiş, paketlenmiş meyve suyundan önce de vardık. ben portakal seviyorsam giderim, onu alırım; istersem basit bir aparatla bunun suyunu da çıkarırım. senin "renklendirici içermez" sempatikliğine gerek duymadan, zaten benim için gerekli olan formda onu tüketirim.

    şöyle güzel bir söz var; "insan nedir biliyor musun? ağaçları kesip kağıt yapan, sonra o kağıda, ağaçları koruyun, yazandır.'

    insanlara bu tarz tüketim alışkanlığı kakalanıyor. neden? belki de sürekli sistemin çarkları arasında kalsın diyerek. doğanın bana sunduğu şeyleri, basit dönüşümlerle tüketmek varken, neden bu çeşitlendirilmiş, üstelik temsil ettiği gıdanın, kıyafetin yerini tutamayan işleri tüketeyim ki? bir insanın ihtiyaçları genel olarak bellidir; kapasitesi de öyle. şurada kaç litre kapasiteli miden olduğu; günlük kalori ihtiyacın belliyken; boyun posun ortadayken neden bu tüketim çılgınlığı.

    ben kendimce bu ürünlere "ürün gereksinim oranı" ile yaklaşıyorum. gereksinimim olmayan şeyleri satın almıyorum. mesela kişisel olarak otomobil sahibi olmak aptalcadır. ama tabii konfor satın alıyorsun; araban kapının önünden kalkıyor diyeceksiniz. "bas düğmeye, bak keyfine" diyerek kontralar yapacaksınız. zaten bu yüzden eduardo galeano'nun sözlerini paylaştım yukarıda. size konforunuz karşılığında bir adet eylemsizlik kakalıyorlar. pekala işlerinizi toplu taşıma araçlarıyla da halledebilirsiniz. "ama orada ebemiz belleniyor" diyeceksiniz. işte araba satın alıp, hayatla mücadeleye girmek size zor geliyor. kendi doğanıza ters düşüyorsunuz. bizlerin nefsini, egosunu okşuyorlar.

    insanlar birbirlerine caka satmak derdinde. halbuki şöyle dikkatlice baksak, dünya ekonomisi her an resesyona girebilecek, kritik bir çizgide dönüşüyor. şöyle bir hayatıma baktığımda bir çok üründen çok kolayca vazgeçebileceğimi, hatta bunlar olmayınca, bir miktar iyileşeceğimi de öngörüyorum.

    senin için geçmiş kardeşim, diyebilirsin. belki de öyledir. ama artık bu salaklığa başkaldırmak istiyorum ve bu yazdıklarım ideolojiler üstü bir yazıdır dünyanın aptal gidişatını kaldıramıyorum. başkasının ağzıyla konuşan bu yüzeysel toplum; ucuz zevklerin yönlendirdiği bu barkod karşılığı değiş edilmiş canlı etten tiksiniyorum adeta.

    http://www.youtube.com/…vyhvt_jebg&feature=youtu.be

  • ilk başta her zamanki taksi yolculuklarından birini geçireceğimi düşünüyordum. elimi kaldırdım şoför yanaştı ve atladım taksiye.

    - moda'ya abi

    dedim yine her zamanki gibi
    neyse aradan dakikalar geçti teoman'ın şarkısı çalmaya başladı radyoda*hani şu 'bir kar tanesi' falan diye giden. birden şoförümüz mırıldanmaya başladı
    - bir kar tanesi...
    tam bu sırada ben de düşünuyorum 'vay be eskiden paso arabesk soylerdi bu herifler artık teomandan gidiyolar galiba' şeklinde.....tabi şarkıyı nasıl devam ettirecegini nerden biliyim..

    aynen şoförün ağzından;
    - bir kaar tanesii ol, kon sikimin ucunaağaa.....................(aynadan bana bakarak) birader rahatsız olmuyosun dimi?
    - yok abi ne demek agzına sağlık..

    edit:imla

  • - neden hiç evlenmedin?
    - tercih meselesi.
    - bekarlığı mı tercih ettin?
    - hayır. kimse beni tercih etmedi.

    kaynak: incicaps

  • ---ön edit---

    mesaj kutumu patlatmissiniz arkadaslar, bu ne boyle :)

    simdi bazi seyleri aciklama geregi hissediyorum, kidemli kel bir abiniz olarak :)

    oncelikle kendinizle barisik olacaksiniz arkadaslar. adamin tepesi olmus havaalani ama hala yanlardan uzatmaya calisiyor. hele hele sacin sag tarafini uzatarak tepeyi kapatan ya da eski tip (kedi ölüsü gibi) peruk kullananlar, allah sizi bildigi gibi yapsin. bu yontemler hem guzel gorunmuyor, hem de cok ezikce duruyor. tepe aciksa saclar kazinacak.

    kafa yapisi onemli evet. kafanin arkasi beton duvar gibiyse yakismadigi dogrudur. onunla ilgili cok bir sey yapamiyoruz maalesef.

    gobekli ve kisa boyluysan kel kafa guzel olmuyor diyorlar. ya hu gobekli ve kisa boyluysan firca gibi sac da bir ise yaramaz. kilo verip seni uzun gosterecek kiyafet secimleri yap bakalim nasil bruce willis gibi goruneceksin :)

    "kellik mi kaldi arkadas sac ektir ya da protez sac yaptir" diyen arkadaslar da var. bunlar da tercih ve zevk meselesi. fakat ben bu yazida avantajlardan bahsettim. ektirme ya da protez sac isi cok maliyetli isler. ayrica ekilen sacin yeniden dokulme ihtimali oldukca yuksek.

    arkadaslar, sevgili keller, aziz romalilar...

    saç dökülmesi ve kellik, bazı erkeklerin sahip olduğu en korkunç endişelerden biridir biliyorum. eger siz su an bu basligi okuyorsaniz zaten o korku esigini coktan gecmissinizdir :) bu nedenle, kel olmaktan kaynakli olumsuzluklara odaklanmak yerine, kel olmanin artılarına bakmakta fayda var.

    1. daha düşük kanser riskiniz var

    prostat kanserini araştıran bir arastirma, genç yaşta saçlarını kaybetmeye başlayan erkeklerin prostat kanserine yakalanma olasılığının, tam saçlı erkeklere göre% 45 daha az olduğunu buldu. çalışma, erkeklerde kelliğin nedenlerinden biri olan büyük miktarlarda testosterona uzun süre maruz kalmanın vücuttaki tümörlerin gelişimini yavaşlattığını one surmekte.

    2. daha verimli bir metabolizmanız var

    kafa derisi üzerindeki olumsuz etkiye rağmen, erkek vücudundaki yüksek testosteron seviyeleri olumlu bir etkiye sahiptir - metabolik süreci hızlandırır ve vücudun şekillenmesine, sağlıklı bir kilonun korunmasına ve vücut kaslarının geliştirilmesine yardımcı olurlar. çalışmalar ayrıca, yüksek testosteron seviyesine sahip erkeklerin yüzünde daha düşük bir yağ konsantrasyonuna sahip olduğunu ve bu da daha güçlü, daha yontulmuş bir yüze katkıda bulunabileceğini göstermiştir.

    3. daha erkeksi görünüyorsunuz

    erkek kelliğinin etkilerini araştıran bir başka çalışmada, yüzlerce genç erkek ve kadından, tam saçlı erkeklerin fotoğrafları hakkında fikir beyan etmeleri ve ardından saçları dijital olarak fotoğraflardan çıkarılan erkekler hakkında fikir vermeleri istenmiştir. sunulan erkekler kel olarak gösterildikleri fotoğraflarda daha güçlü, daha iddialı ve hatta daha uzun boylu olarak görüldü. çalışma, fenomenin bir açıklamasını bile önerdi - kel bir kafa derisi birçok kişi tarafından askerler, polisler ve itfaiyeciler gibi daha "erkeksi" mesleklerle ilişkili olarak görülüyor.

    4. zaman ve paradan tasarruf edersiniz

    şampuan, saç kremi, taraklar, fırçalar, kremler ve kuaför - fark etmeyebiliriz, ancak bu masraflar aslinda fazladir. kel olan erkeklerin saçlarını düzeltmek için para harcaması gerekmez. diğer bir büyük avantaj da zamandan tasarruf etmektir - saçınızı şekillendirmenize gerek kalmaz. daha önce düşünmemiş olabileceğiniz bir bonus, çok daha hızlı duş alabilmenizdir.

    5. her şapkayla harika görünüyorsun

    kel adamlar her şapkayı güzel gösterebilir. hepsi bize çok yakışıyor.

    6. iş anlaşmalarında bir avantajınız var

    kel erkekler, birçokları tarafından daha iyi liderlik potansiyeline sahip, daha iddialı ve daha güçlü olarak görülüyor. bu izlenimler onlara iş dünyasında bir avantaj sağlıyor. bununla birlikte, araştırmalar saçları dökülen ve başını traş etmeyen erkeklerin aslında zayıf ve güvensiz olarak görüldüğünü gösteriyor. bu yüzden uzmanlar, saçlarını kaybeden erkeklerin başlarını tamamen tıraş etmesini önermektedir.

    7. en kötü erkek endişesiyle yüzleşmek zorunda değilsiniz

    önde gelen psikologlara göre kel kalma korkusu, erkeklerin sahip olduğu en büyük korkulardan biridir. bunu her zaman düşünmek çok yorucu ve zayıflatıcı olabilir. birçok erkek cilt uzmanlarına danışır, her ay her türlü ilaç için servet öder ve hatta her gün dökülen saç sayısını sayar. saçınıza çoktan veda ettiyseniz, muhtemelen bunun o kadar da kötü olmadığını fark etmişsinizdir ve artık bu günlük korkuya eşlik etmiyorsunuzdur.

    8. yaşlanmıyorsun

    kel olan erkekler ilk başta daha yaşlı görünebilir. ancak zaman geçtikçe, gri olacak saçları veya kaybedecek saçları kalmaz, bu nedenle birkaç kırışıklık dışında, her zamanki gibi aynı yaşta görünmeye devam ederler. örneğin patrick stewart, bruce willis'i ele alalım, onlarca yıldır aynı yaşta görünen iki kel adam!

    9. en iyi özelliklerinize dikkat çeker

    kel bir kafaya sahip olmak, insanların artık saçınızın görünüşünden rahatsız olmayacağı ve otomatik olarak yüzünüze odaklanacağı anlamına gelir. bu çok iyi bir haber çünkü en iyi yüz hatlarınız artık çok daha belirgin olacak ve bu sizi daha çekici gösterecektir. birçoğu, sakal bırakmanın bu etkiyi daha da artırdığını fark eder, çünkü insanların gözleri daha da aşağıya çekilecektir.

    10. daha tonlu ve kaslı görüneceksiniz

    kel bir kafaya sahip olmak, kafanızın kütlesinin, saçlı bir insandan çok daha küçük görünmesi anlamına gelir. bu, otomatik olarak üst bedeninizin gerçekte olduğundan çok daha büyük görünmesini sağlar ve oldukça erkeksi bir çerçeve görünümü yaratır.

    11. yaz çok daha katlanılabilir olacak

    tam bir saça sahip olduğunuzda, yaz günleri, sıcaklığın kontrolden çıkmaya başladığı zamanlarda neredeyse dayanılmaz olabilir. sıcak, terli ve tamamen dağınık hissedeceksiniz, ancak kel olduğunuzda tüm bunlardan kaçınabilirsiniz. (gunes yanigi bir handikap elbette)

    12. eski fotoğraflarda her zaman güzel görüneceksiniz

    bunun nedeni, saç kesimleri yıllar içinde modaya girip çıkarken, kel olmak kesinlikle zamansız bir görünüm!