hesabın var mı? giriş yap

  • bu lucien febvre kişisi çok önemlidir, yalnız yirminci yüzyılın tarih alanında çığır açmış annales okulun iki kurucusundan biri olduğu için değil, fakat aynı zamanda o olmasaydı aralarında fernand braudel’in de bulunduğu pekçok fransız (ve diğer milletlerden) tarihçinin, şimdi oldukları kişiler olmasının müsebbibi olduğu için de (annales okulun diğer kurucusu marc bloch’un da ağabeyi sayılır febvre). yani bu herif bu adamlara yalnızca bir hoca değil, aynı zamanda bir baba şefkatiyle de yaklaşmış, yememiş, yedirmiş; giymemiş, giydirmiştir (gerçekten de öyle: çalışılacak birçok konuyu öğrencilerine çalıştırmış, kendisi o zamanın epey ‘marjinal’ konularıyla ilgilenmiştir).
    hem annesi, hem babası, febvre’nin daha sonra annales okulun şaheserlerinden biri addedilecek tarihini yazdığı franche-comte nam kasabadan gelmiş olan febvre, 1878 yılında lorraine’de doğmuş ve hayatının son demlerini bahçesiyle uğraşarak, öte yandan öğrencilerinin taleplerini de geri çevirmeyerek geçirdiği gene bu franche-comte yakınlarındaki küçük bir bağ evinde, 1956 yılında terk-i diyar eylemiştir. bloch’a nispeten, fransa’nın dışında pek tanınmamasına rağmen, annales’ın oluşumunda bloch’tan daha fazla katkısı olduğu kesindir: annales’ın başmakalelerini yazan, annales’ın doğumundan gelişimine her anında izi bulunan febvre’dir, bloch değil; bloch kuruluş zamanlarında derginin geleceğini yönlendirmiş olsa da, kısa bir zaman sonra derginin sorumluluklarını üzerinden atmış, kendi uğraşı alanlarında çalışmayı seçmiştir. bu febvre kişisi daha 20 (yazıyla, yirmi, evet) yaşında bergson’un (aslında bu filozof kişiye azıcık ‘kıldır’), levy-bruhl’ün (bu şahsın ‘ilkel zihin’ üzerine çok çok önemli bir kitabı vardır) ve vidal de la blanche’nin (ratzel’in belirlenimciliğine* karşı çıkmış bir yerbetimcidir* bu amca, çok önemli bir şahıstır) derslerine iştirak etmiş, kişisel olarak hayvanlar gibi gelişmiştir (bkz: kişisel gelişim). tarihin, almanlar nazarında tasavvuruna da gıcık olur (bkz: tarihselcilik)*. eğer bloch ağbi’nin entellektüel saiki toplumbilimse, diyebiliriz ki, bu febvre kişisinin saiki de yerbetimdir (evet, coğrafya demiyorum, yerbetim diyorum uleayn, takıntılıyım biraz, ne var?). öyle ki, henri berr kişisinin (ulan bu herif var ya, aslında her bişey bu herifin altından çıkıyor ama neyse, hadi bakalım, ama çok mümtaz bir şahsiyettir, nazarımda itibarı sonsuzdur bu berr ağbinin) dergisi olan revue de synthése historique’te beş tane vidalgil* tekyazı* yazmıştır. nedir peki derdi? efendim, bu yazılarda ratzelgil (ratzelian, yani, anladın sen onu) beşeri yerbetimin* belirlenimci tavrını yerden yere vurmuştur (ee, ne de olsa vidalci amca). peki nasıl itiraz etmiştir? hemen söyleyelim efendim. demiştir ki bu güzel adam, a) belli bir fiziki çevrenin kısıtlarına bissürü tepki verilebilir.** ve b) bu çevrenin kişiler üzerindeki tesiri her zaman toplumsal yapılar ve fikirlerce dönüştürülür*`: always mediated through social structures and ideas`. peki ne demektir efendim bu!? şu demektir,, hemen febvre’nin kendisinin verdiği örneği alıntılayalım: bir nehir, diyor febvre, kişilere ulaşılmasını engelleyecek bir bariyer olarak da tasavvur edilebilir, üretken bir ticaret yolları kavşağı olarak da.. nedir yani? bakınız efendim, nehir aynı nehir lakin, nasıl da farklı işlevsel özellikler gösterebiliyor. evet.

    bu amca, çok önemli iki yaşamöyküsü yazmıştır. birisi martin luther’in, diğeri rabelais’nin yaşamöyküleridir. birincisinde, luther, tarihte nev’i şahsına münhasır bir şahsiyetin meselesini, ve mahut bireyin tarihe, tahmin edilemez tesirini simgelemektedir. rabelais’yle ilgili çalışmasında ise, febvre amca, 16. yüzyılda tanrıtanımazlığın* o yüzyılda mümkün olamayacağını iddia etmektedir. zaten bakınız efendim, bahsi geçen kitabın alt başlığı ve başlığı nedir: “on altıncı yüzyılda inançsızlık meselesi: rabelais’nin dini.” bu kitap önemli, bu kitaptan biraz bahsetmek istiyorum,,

    imdi, tepetaklak olmuş bir piramit tahayyül edin. bu piramitin aşağı bakan uç noktasında tanrıtanımazlığı tanımlar febvre. ikinci katmanda, geç orta çağ kilisesi’nin dışa dönük biçimlerinin, bir müminin (burada rabelais oluyor bu mümin) bir eleştirisini sunar ve nihayet, bu piramitin en yaygın katmanında, tanrıtanımazlığın,on altıncı yüzyılda, olanaksız olduğu anlatır. burada hemen, kullandığı eğretileme itibariyle önce marx, sonra da braudel geliyor akıllara lakin es geçiyorum bu ikisini şimdilik. efendim, bu kitabın en önemli veçhesi febvre’nin “outillage mental” (bireyin yahut toplumun zihinsel yahut kavramsal araçları) dediği şeyin takdimidir. daha doğrusu, bu outillage mental’in takdiminden ziyade, on altıncı yüzyılın outillage mental’inin, bizim şu anki outillage mental’imizden ne kadar uzak olduğunun kanıtlanmasıdır. febvre, on altıncı yüzyılda, dilbilimin* olanaklarından da istifade etmek suretiyle (yani efendim, o zamanda şu şu şu kavramlar henüz bilinmiyormuş falan filan) hiçkimsenin, herhangi bir şeyin “olanaksız” olabileceği duygusuna sahip olmadığını, bu veçhile, bizim şu anda “bilim” dediğimiz şeyin on altıncı yüzyılda tasavvur edilemez olduğunu göstermiştir. son olarak şunu ekleyelim: febvre kelimeleri, hisleri, kavramları birer altyapı olarak düşünmüş, bu yüzden “dinin toplumsal tarihi”ni yazmış ve tinsel temayül ve değerleri, toplumsal ve iktisadi dönüşümlerin türevi olarak addedilmesine, binaenaleyh marx kişisine karşı çıkmıştır.

  • beşiktaşlıyım ama galatasaray'ı destekledim.

    yapmayın şöyle boru falan. büyük bir heyecanla takip ettim maçı. galibiyete de çok sevindim. ama siz böyle yapınca tiksinti geliyor.

  • aşmış bir adamdan geliyor, adam üşenmemiş hesaplamış abi:

    "şimdi en büyük euro banknotu 500.. 30 milyon euro'yu bölersek 500'e, toplam 60.000 banknot olduğu ortaya çıkar.. ki hepsi 500 euro ise..

    o da 600 tane 100'lük 500 euro destesi eder..

    bir 500 euro banknotunun uzunluğu 160 mm, genişliği 82 mm, destenin yüksekliği yazmıyor da o da 100 mm civarı olsa..

    basit bir hesapla *, bir 500 euro destesinin hacmi 160x82x100=1312000 mm3 eder.

    600 tane desteyi hesaplarsak da 1312000x600=787200000 mm3 eder..

    basit bir çevirme ile bu da 787200 cm3 eder..

    bir bay ayakkabı kutusu 34 cm x 18 cm x 13 cm olduğundan, bir ayakkabı kutusunun hacmi 7956 cm 3 eder..

    demek ki bilal erdoğan'ın evi araştırılsa 787,200 / 7956 dan yaklaşık 99 tane ayakkabı kutusu bulabilme ihtimalimiz var..

    ben bu hesabı neden yaptım peki??

    kafayı yedim sabah sabah da ondan..

    30 milyon euro nedir abi yaa.. orada kimlerin hakkı var kimlerin..

    daha neyin mazlumiyetini yapıyorlar utanmadan..."

    (bkz: hesaplayan adamlar)

  • - yemeğe gidelim mi?

    - ok. gdlm. nry?

    - bilmem... pizza yemeye gidelim istersen...

    - byk by?

    - büyük boy yiyelim tamam... ben ısmarlıyorum.

    - spr... cnmsn...

    - sen de benim canımsın...

    - cok svyrm seni:)

    - ben de seni çok seviyorum...

    - brzdn gdlm?

    - birazdan gidelim tamam. yalnız mesaj atma artık bak rica ediyorum... yanındayım işte... bana söyle ne söyleceksen...

    - özr dlmrm...alşknlk:(((

    - ben ayrılmak istiyorum artık dayanamayacağım...

    - ndn?:(

    - allam çıldırıcam...

  • tv8'in amiral gemisi ve en çok para kazandıran programı survivor 19 ocak itibari ile reyting listesinde ilk 10'a giremedi. masterchefle büyük bir hezimet yaşayan acun bu kez survivordan da istediği reytingi alamamış görünüyor. 2023 türkiye için büyük bir değişime sahne olacak gibi.

    edit: mesaj kutum kırıldığına göre, izlemeyenler geçen yılın finalini protesto ediyormuş.

    edit2: yok prime time değildi ondan böyle diyenlere, 16 ocak'ta 7. olmuş. 17 ocak'ta 5. acun'un formatları azalarak bitti kabul edin artık.

  • bir facebook kalıbı.

    o burcu'yu çıkar aslı'yı koy, aslı'yı çıkar kübra'yı koy kübra'yı çıkar cnm'ı koy.

    eline geçse ilk fırsatta yolucak fotoğraf altında pirenses muamelesi yapıyor. bitmedi samimiyetisliğiniz.

  • bu gruptaki en büyük mantık hatası, solistinin adının fatma olması. fatma diye rockçı mı olur lan!?

  • haberi okurken insanın yüzüne küçük bir tebessüm yerleştiren bu ülke için hala umut var duygusu taşıyan 17 yaşındaki lise öğrencisi hüseyin ege kök'tür. hüseyin, rahmetli annesinin bıraktığı ahırı köydeki çocuklar kitap okuyabilsinler diye kütüphaneye çevirmiş. başlarda annesinden kalan 150 kitap varmış sadece fakat iyi insanların yardımıyla bu sayı binleri bulmuş ve ortaya harika bir sonuç çıkmış. hüseyin kardeşimiz kurduğu kütüphane için de şöyle bir açıklama yapmış: "okuma alışkanlığının artması amacıyla bu yola çıktım. öncelikle bir traktörün römorkunda yakın köyler dahil gezerek kitap dağıtmaya başladık. ilk olarak annemden kalan 150 kitapla başladık ve geldiğimiz süreçte ise yaklaşık 3 bin 500 kitabımız oldu. kütüphanemizin ilk kitaplarını annemden aldığım için biz de onun adını kütüphanemize verdik. bundan sonra gelecek olan kitapları da ihtiyaç sahibi okullara vermeyi düşünüyoruz. amacımız türkiye'yi aydınlığa kavuşturmak."

    umarım türkiye senin de dilediğin gibi aydınlığa kavuşur canım kardeşim. seni böyle güzel yetiştiren annen ışıklar içinde uyusun.

  • başlık: ntvsporu arayıp bi dilara gönder

    1. desem ne olur lan acaba.

    2. güntekin onaylar

    offf.