ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
30 yaşında hala metal dinleyen insan
-
lisedeyken edebiyat hocası "17 yaşında herkes şiir yazar 30'unda da yazan gerçek şairdir" derdi.
onu hatırladım. sanırım tam tanım şu oluyor:
gerçek metalci.
bilkent üniversitesindeki enteresan hoca isimleri
-
uzun zamandır dikkatimi çeken ve de sanırım sadece bilkent üniversitesine özel olan bir tuhaf durumdur. bilkent üniversitesinde hoca olmak için belki de bi kriterdir. normal bi isim ve soyisimle öyle burda hoca olamazsınız diye bir koşul vardır belki de. yani hoca denirken akla ne gelir; işte mahmut yıldız efendime söyliyim mustafa kaya hadi biraz daha nadir olsun ayşenur özdemir ne bilim en fazla asuman tekin olur hoca dediğin ama bilkent üniversitesi öyle mi;
jülide akşiyote
iletişim ve tasarımı bölümü
isim zaten nadir de ama bu soyisimle yanyana gelince dünyada tek herhalde. hatta önümüzdeki 5000 yıl boyunca da böyle bir gelmez bence daha.
bilin neyaptı
iktisat bölümü
insanda durup dururken şüphe uyandıran bir isim. okurken de düşündüren bi isim. düşünürken de düşündüren öyle görünmese de çok akademik bir isim.
ayışığı başak sevdik çallı
bilgisayar mühendisliği bölümü
sanki şifreli bir mesaj var ya da bizden birşey bulmamız bekleniyor da bunlar ipucu kelimeler. hmmm. bi şiir kitabı adı da olabilir bilemedim.
zühre sü gül
mimarlık bölümü
hani zühre gül olsa bi nevi anlaşılır hatta zühre su gül olsa bile ama o su neden sü oluyor abi nasıl bi ünlü yumuşaması çeşidi bu.
satılmış topçu
bilişim sistemleri ve teknolojileri bölümü
mesela neymar gibi zira kendisi satıldı 220 milyon euro'ya ve de topçu. ama messi öyle değil çünkü bonservisi elinde gitti. o yüzden o serbest bırakılmış topçu.
ayşe henry
mimarlık bölümü
on numara çok kral efsane bir isim soyisim. annesi de fatma djorkaeff.
andre santos nouri
iç mimarlık ve çevre tasarımı bölümü
portekiz milli takımının sol beki gibi başlayıp kızılcahamam müftüsü gibi biten bi isim. cok acayip.
esma burçin dengiz olin
iç mimarlık ve çevre tasarımı bölümü
ya allah aşkına esma burçin neyine yetmemiş. hani esma burçin olsan ne güzel kulağa da hoş geliyor ama sonra dengiz olin ne abi. mogolistan hanı mısım sen yoksa pagan tanrısı mı.
örsan örge
doktora: kansas üniversitesi
ör parantezine alınabilirmiş aslında. sange ile devam edilebilirmiş.
tijen sonkan türkkan
iç mimarlık ve çevre tasarımı bölümü
slogan gibi isim. dişe dişe kana kana intikam diye de devam edebilirmiş.
atıl kurttekin
grafik tasarımı bölümü
bu hocamızın asıl soyisminin kurt oldugunu düşünüyorum. anne ve babası ona kötü bi şaka yaparak ismini atıl koyduklarını buna intikam olarak da hocamızın soyismini değiştirdiğini düşünüyorum.
dominique kassab tezgör
güzel sanatlar bölümü
italya alplerinde başlayıp adana toroslarında biten bir fay hattı gibi adeta öyle bi isim.
serge randriambololona
matematik bölümü
sonlara doğru klavyeye random basılmış belli.
glenn terry kukkola
mimarlık bölümü
yaşlı amcaların coca cola'ya seslenme şekli gibi bir soyisim bu da.
tudor onea
uluslararası ilişkiler bölümü
soyisimi zaten tepkiyi bizden önce koymuş.
costantino costantini
kültürler, medeniyetler ve düşünceler programı
istanbul istanbul olalı şarkısının yunancası bu da.
sinan pekinton
lisans: hacettepe üniversitesi ankara devlet konservatuvarı
eyalet ismi gibi washington mesela ama onun ali express’ten sipariş ettiğinizi düşünün.
daha bunun gibi onlarca aşırı marjinal hoca isimleri;
nazende özkaramete coşkun
fulten larlar
ilgi gerçek
celile ıtır göğüş
okyay say
arzu sibel ikinci
lori russell dağ
ve sayamadıklarım..
eğer siz de çok sık rastlanmayan bir isme sahipseniz mesela adana merkez patlıyor herkes gibi bilkent’e hocalığa başvurun kesin alırlar. rektör bile yaparlar.
eyüplü halit
-
asil adi halit keskiner. turkiye'nin en meshur dolandiricilarindan. hatta sulun osman'a atfedilen bircok uckagidin da aslen onun elinden ciktiigi iddia edilir. eminonu'ndeki saat kulesini satanin da yine eyuplu halit oldugu rivayettir. aslen giritli olup cok iyi rumca ve fransizca konusurmus. osmanli'da bile sabika kaydi bulunup cumhuriyetin ilk yillarinda da dolandiriciliga devam etmis. hakkinda cok eglenceli uckaat hikayeleri var. bu hikayelerden birine gore istanbul'un işgal altındaki son günlerinde, türk ordusunun şehre girmesine üç dört gün kala arkadaşı arap abdullah'la birlikte feridiye semtinde bir ev kiralayıp "karakol" açıyor!.. tam bir otorite boşluğu olduğu için kimse de bunu garipsemiyor. kendisi "komiser", abdullah da "bekçi" rolünde... eyüplü halit, arap abdullah'ı bölgede oturan paralı rumlar'a gönderip "karakola" çağırtıyor. ve kızgın komiser rolünde onları sıkıştırıyor:
"masum insanları ihbar edersin ha?.. göstericem gününü!.."
arka odayı da "nezarethane" dekorunda düzenlemişler...
adamları "nezarete" attırıp "bekçi" arap abdullah'ı yanlarına gönderiyor.
diyor ki orada abdullah:
- aslında bakma, komiser göründügü kadar hiddetli biri değildir, hani diyorum şöyle birkaç kuruş sıkıştırsan...
iki üç gün içinde zengin rumlar'ı bu numarayla soyup soğana çeviriyorlar. türk ordusu şehre girmeden bir gün önce bu "karakol" kendiliğinden kapanıyor!..
yine baska bir hikayeye gore de hapiste kaldigi yillarda yazdigi bi mektupla mussolini'yi bile dolandiriyor. 1935'te sultanahmet cezaevi'nde yatarken koğuşta kasa hırsızı bir italyanla tansiyor. bu adamla rumca anlaşıyorlar... halit'in aklına mussolini'ye mektup yazmak geliyor. ve adamın yardımıyla oturup yazıyor:
"sayın duçe" diyor, "ben sizi çok seven, fikirlerinizi çok takdir eden bir türküm. sizin savunduğunuz görüşleri türkiye'de savunduğum için istanbul'da hapis yatıyorum. yardıma muhtacım..." para istiyor duçe'den...
el altından postaya verdiği mektup gidiyor, 15 gün sonra roma'da mussolini'yi buluyor.. bir 10 gün kadar sonra da italyan başkonsolos elinde valizle vali bey'e geliyor. diyor ki:
"ben sultanahmat cezaevi'nde filan şahsı ziyaret edeceğim...
şaşırıyor polisler. çünkü o tarihte mussolini bizden antalya'yı istiyor. adamlarla turkiye'nin arasi acik. vali, "kimdir bu halit keskiner? araştırın" diye savcıya intikal ettiriyor durumu. bir bakıyorlar ki, bu meşhur sahtekar eyüplü halit!
"bu adam dolandırıcıdır, sayın duçe'yle ne ilgisi olabilir?" filan diyorlar ama konsolos dinlemiyor. "olsun" diyor, "ben göreceğim..."
sultanahmet'e gidiyorlar. savcı adamın yanında soruyor halit'e:
"oğlum senin mussolini'yle ne alakan var?"
halit boynunu eğiyor:
"efendim" diyor, "param yoktu, o yüzden bu yola başvurdum..."
konsolos yanında yüklüce bir para getirmiş. durum anlaşılınca teslim etmeden geri dönüyor tabii
eyuplu halit'in hapisten ciktiktan sonraki akibeti bilinmiyor. en azindan ben bilmiyorum
ailemizi bile marmaray'a ücretsiz bindiremiyoruz
-
ben senin ailenin yolculuk masrafını karşılamak zorunda mıyım pezevenk?
sanki bana hayrına çalışıyor!
gheorghe hagi
-
"sağ ayağına kitap yazılır, son satırına solaktı diye eklenir" yorumu yapılan 18 yıl önce bugün galatasaray'a gelmiş bir efsanedir.
sümeyye erdoğan'a suikast emri
-
şu cümle tam sabah gazetesi okurunun zeka seviyesine göre ibretlik:
"hoca efendiyle konuştum bütçe de sıkıntımız yok size sınırsız para ama seçimi alın israil'le abd'ye yalancı çıkmayalım"
ahahahahahahaha
keşke konuşmanın son metni şöyle bitseydi daha inandırıcı olurdu:
"yakında tüm dünyayı ele geçireceğiz avnicim ! hadi faiz lobisi ve dış güçlerle beraber zavallı müslümanların işlerini bitirelim. ama tayyibe dikkat edelim. paralelin işini bitirecek. çok zayıfladık. onun sarayı var ve onu çok kıskanıyoruz. lanet olsun. ben camide bira içip bir kaç türbanlı dövüp geliyorum. yaşasın 28 şubat! nihahhahaha"
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"koçtaştaki wirelessın adı koçtaş ağı olsa çok güzel olmaz mı çocuklar."
ssg'den sözlükçülere hakaret
-
ekşi sözlüğün kuruluş amaçlarından biridir faydalı ve doğru bilgilerin yayılması. şimdi ise biraz forum biraz piyasa bir tad almış gidiyor sözlük. evet maalesef yazarlar paylaşılan bilgileri sorgulamıyor, kendi kafasına uygunsa yazılan yazı, paylaşılan bilgi basıyor şukelayı...
peki sözlüğün bu hale gelmesinin sebebi kim acaba?
(bkz: ssg)
önce kendi değerlerine aykırı hareket edip, ilgili ilgisiz herkesi yazar yapıp, kontrolü imkansız hale getir, sonra aziz nesin havalarında sözlüğün %bilmem kaçı aptal tespiti yap. neye yarar...
sözlük yazarlarının şu an bulundukları yerler
-
çin'den kalkmış los angeles 'a doğru hareket eden bir tanker gemisiyle pasifik okyanusunun ortasında seyir etmekteyim.
tüm denizcilere selametler diliyorum.
sibirya'da 20 yıldır yalnız yaşayan adam
-
ya abi işte neden evrim dersi ortaokulda önemli neden doğal seçilimin anlatılması önemli canlı kanlı örneği bu başlık. ya amk adam diyor ki hiç bir ilaç yok, hiç bir vitamin takviyesi yok atıyorum 60-70 yaşında. ama aynı şartlar altında hastalığı olan, ilaç tedavisine ihtiyaç duyan, doktora hastahaneye ihtiyaç duyan, sağlıklı beslenmeye ihtiyaç duyan, soğuğa dayanıklılığı olmayanları hiç görmediğinden hiç haberleri bile yapılamıyor. adamlar ölüyor çünkü a.q ölüyorlar. hayatta kalabilen tek kişiyi bulup da bu hayat tarzını öven bir başlık. adam bu yaşam tarzını benimsediğinden değil orda. adam öyle yaşama adapte olabilen belki de tek kişi olduğu için orda ve bunun haberi yapılabiliyor.
al hocam uçak biletini bas git. hadi siberyaya da gitme, git karadenizde bi köye yerleş, al av tüfeğini de ayı falan çıkarsa vurursun. into the wild filmi mi etkiledi bilmiyorum. ama haberiniz yapılamadan doğal hastalıklardan ölebilirsiniz. işte o adam başarılı gen, kendini hayat şartlarına adapte edebilmiş gen. ölenleri görmüyorsun. buna adapte olamayan türü görmüyorsun. buna doğal seçilim deniyor. hayvanlar da böyle evrildi başarısızlar yok oldu gitti haberin bile yok. kim bilir ne çeşit vardı. bilmiyoruz.
ben de seviyorum doğal yaşamı, ben de seviyorum insan olmadan yaşayayım odun keseyim tavuğumdan yumurtamı alayım, ateşimi yakayım üzerinde biber pişireyim. ben de istiyorum. ama olmuyor işte. yapabilen yapsın. herşeye özenmek iyi değil.
emrah'ın eşine aldığı 20 liralık yüzük
-
adam öz oğluna benden bir kuruş talep etmeyeceksin diye sözleşme imzalatan adam. normaldir.