hesabın var mı? giriş yap

  • "başım omuzunda olsun. ne ekmek isterim, ne su.."

    evlendik sonra. sözünün eriymiş.

    istemedi.

    ***

    arkadaşlar bu mesajı artık editlemem gerekiyor. şöyle ki boşanma aşamasındayız. istemediği bir tek eflak ve boğadan kaldı. bir de kulağımın arkası.

  • eğer ki bu eyleme karşılık olarak "ya sapık mısın sen ya salak şey" gibi bi' cevap alıyorsanız, bilin ki karşınızdaki bir türk kızıdır, kaçın. eğer ki melüm melüm bakışlarla birleşmiş dingin soluk alış verişler duyuyorsanız, bilin ki karşınızdaki kız ecnebidir, ingilizce konuşmayı deneyin. eğer ki siz bunu söyledikten sonra hemen kaybolmuşsa ve etraf sessizse bilin ki o bordo berelidir ve merak etmeyin o sizi bulur.

  • sabah işe gelirken yolda 2 çocuk el etti. durdum. gidecekleri yer benim yolumun üstüymüş, 12-13 yaşlarında ya varlar ya yoklar. biri urfalı, adı onur; diğeri çankırılı, adı fazlı.
    "gelin" dedim. koşa koşa neşeli bir şekilde arabaya bindiler. işe gidiyorlar. yolda muhabbete başladık.
    restoranda garson! olarak çalışıyorlarmış. çocuklar başka bir hizmette çalışıyorlar ama utandıkları için mi garson demeyi seçtiler kestiremedim. ben yine de her ihtimale karşı görevimi yapıp restorana, düzene, sisteme sıkı bir sövdüm.
    - "iş başı kaçta?"
    - "08:30 abi."
    - "paydos saat kaçta?"
    - "12"
    - "öğlen 12 mi olm?"
    - "yok abi, gece 12"
    - "olm 12 çok değil mi yavv."
    - "bu iyi abi, bundan önce başka yerde çalışıyorduk gece 2'yi buluyordu, hele bir de bayram arifesinde gece 3'ü 4'ü bulduğu oluyordu abi."

    çocuklar en az 15 saat çalışıp gece 12'de eve geliyorlar ve buna iyi diyorlar. hem de günlük 25 lira için. kahır mı etsem yoksa benden neşeli oldukları için imrensem mi bilemedim.

  • aynı psg'de olduğu gibi, arsenal'in başındaki başarısı da, kulüp içerisindeki kültürü ne kadar değiştirebileceğine bağlı olan teknik adam.

    arsenal'de son 10 senede kulübe bir salgın hastalık gibi yayılmış olan bir rehavet kültürü var. takım sahibi kroenke'nin saha içi başarılar yerine finansal başarıya odaklanması ve kulüp içerisinde tek adam olan arsene wenger'in, başarıya yönelik bir hırs kültürü yaratmak yerine, ilk 4'e girmekle yetinen bir rehavet kültürünü ortaya çıkarması, arsenal'in son 10 senedeki en temel problemiydi.

    arsenal içerisinde, oyuncusundan, antrenörüne, yöneticinden, hocasına hiçkimsenin saha içi başarı bağlantılı hedefleri ve bu hedeflere ulaşamadıkları takdirde ödeyecekleri bir fatura olmadı. bu rehavet kültürü, oyuncular üzerindeki baskıyı azalttığı için oyuncuların kendilerini göstermelerine fırsat veriyormuş gibi olsa da, hedef ve yönlendirmeden yoksun oyuncular, kendilerinden beklenen gelişmeyi bir türlü gösteremediler. arsenal taraftarı, walcott, wilshere, ramsey, ox gibi yeteneklerin, yıllar boyu oyunlarının üzerine hiç bir şey koyamayışlarını izlemek zorunda kaldı ve yeni nesil iwobi ve bellerin gibi oyuncuların da aynı duraklama dönemlerine girişlerine de bu sezon şahit olduk. ox'un, klopp'un yönetimi altında bir anda bambaşka bir oyuncuya dönmüş olması, arsenal içerisinde nasıl bir rehavet kültürünün yerleştiğinin bir göstergesi gibi.

    yeni teknik direktörün tanıtıldığı ilk basın toplantısında, arsenal ceo'su ivan gazidis, teknik direktör seçimindeki 3 kritik faktörden birisini, "a record of developing players through detailed tactical instruction and cultural demand" olarak tanımladı. yani, detayli taktiksel yönlendirme ve oyunculardan daha fazlasını isteyen bir kültür yaratma isteği, emery'nin seçilmesindeki önemli faktörlerden birisiydi.

    emery, futbol dünyasındaki en detaycı adamlardan birisi ve her oyuncusuna saatler süren video görüntüleri vererek, hem kendilerini geliştirmelerine hem de rakibi çözmelerine yardımcı olduğu biliniyor. zaten, sevilla ve valencia dönemlerinde de, bir üst seviyeye çıkardığı oyuncuların sayısına bakarsanız, bu adamın yöntemlerinin işe yaradığını görebilirsiniz. arsenal, hiç bir zaman city ve united gibi kulüplerin finansal gücüne ulaşamayacağı için elindeki malzemeye level atlatmak, kulübün birinci önceliği olmak zorunda.

    emery'e şu an en sık yöneltilen eleştiri, "psg ile şampiyonlar ligi alamadı" eleştirisi ve bu argümanın 2 problemi var.

    birincisi, psg yönetimi, emery'e oyuncu geliştirme vizyonunu uygulama fırsatını hiç bir zaman vermedi. psg'nin içerisinde de, aynı arsenal'de olduğu gibi, yönetim ve lauren blanc tarafından yerleştirilmiş, oyuncuların şımartıldığı bir rehavet kültürü var. hatta, sezon başında, emery, formasyonu 4-3-3'ten, 4-2-3-1'e çevirmek istediğinde, oyuncuların yönetime giderek bu değişikliği istemediklerini soylediklerini ve yönetimin de emery'i veto ettiğini biliyoruz. bu yüzden, psg-emery ilişkisi daha sezon başında bitmişti bile diyebiliriz. daha ilk günden başlayan oyuncu-hoca güç çekişmesi, çok pahalı ve şımartılmış oyuncuların lehine sonuçlanmıştı. ilginç olan, psg'nin yeni hoca olarak, emery'nin asabi versiyonu tuchel'i seçmiş olması. arsenal'e benzer bir şekilde, psg de, rehavet kültürünü ortadan kaldırmayı deneyecek ve bunu yapmak için yıpranan emery yerine, taze kan tuchel ile devam etme kararı aldılar.

    yukarıda bahsettiğim eleştirinin 2. problemi, şampiyonlar ligi'nin yapısını görmezden gelmekten kaynaklanıyor. ne kadar paranız olursa olsun, hangi oyunculara sahip olursanız olun, şampiyonlar ligi şampiyonluğunu "olmazsa olmaz" bir hedef olarak koyamazsınız. eğer, bu kupayı alamamak, başarısızlık olacaksa, o kulübe hiç bir hoca dayanmaz. man city, dünyanın en iyi hocasına ve sınırsız kaynağa sahip ama geçen sene monaco'ya, bu sene de liverpool'a elendiler. bu, guardiola'nın kötü bir hoca olduğu anlamına mı geliyor? hayır. şampiyonlar ligi, bu seviyede kazanma alışkanlığı olan takımların her zaman avantajlı olduğu bir turnuva. bok gibi paranız olması, hiç bir zaman real madrid, barcelona ve bayern'i yeneceğinizin garantisi olamaz. real'in, organizasyon olarak 100 senede öğrendiğini, bir hocadan 2 senede kulübünüze enjekte etmesini beklemeniz de pek gerçekçi olmaz.

    emery'nin arsenal'deki şansı, şımarık ve tembel bir kadrodan daha çok, rahata alışmış ancak istekli bir grup bulacak olması. geçen sezon içerisinde, oyuncuların sahada ne yapacaklarını bilmemelerinden şikayet ettikleri basına sızdı ve yeni dönem ile beraber böyle bir sorunları olmayacağına eminim. emery'nin eski öğrencisi joaquin'in de "emery, bana o kadar çok video verdi ki, evde popkorn kalmadı" sözleriyle çok güzel açıkladığı üzere, arsenalli oyuncuların eğitim ve yönlendirilme ihtiyaçlarının karşılanacağı kesin gibi. burada asıl kritik mesele, takımın bu yeni kültüre nasıl adapte olacağı ve oyuncuların bu bilgi yüklemesine verecekleri reaksiyon. bana göre, emery'nin psg macerası, onun açısından yanlış bir seçimdi. lejyonerleri alıp kupa alma işi, başka bir hoca türünün uzmanlık alanı (tuchel bile o türe giriyor mu bilmiyorum). bu yönüyle, kendisinin arsenal'e daha iyi uyum sağlayacağını düşünüyorum. kısa vadede başarılı olup olmayacağını, oyuncuların ona uyum sağlayıp sağlayamayacağı belirleyecek ve bu gerçekleşmezse, arsenal yönetimi ve taraftarı, umuyorum wenger'e gösterilen sabrın yüzde birini emery'e de gösterir.

  • goruyorum ki gelecek geldi dostlar. 2 gun onceki openaı devday etkinligini yeni izleyebildim. "bu icat ne ise yariyor ki?"diyenleri dahi chat gpt'ye muptela edecek ozellikler geliyor!

    oncelikle belirteyim bu bir developer konferansiydi yani gelistiricilere hitap eden bir etkinlikti, fakat bizim gibi gunluk hayatta kullananlar icin de cok fazla heyecan verici ozelligin tanitimi yapildi. su ana kadar chat gpt'yi bir sekilde hayatiniza adapte etmisseniz, bu yeniliklerin hayatinizi daha da gelistireceginden emin olabilirsiniz:

    yazilimci arkadaslarin listesi farkli olacaktir
    ama benim en iyi 3 ozelligim sunlar:

    gpt-4 turbo:
    gpt 3.5 (ucretsiz model) bana 18 yasindaki bir ergen, gpt-4 (ucretli model) ise 38 yasindaki bir olgun abi gibi gelirdi. turbo versiyonunun icindeki atarli ergeni oldurmeyen ak sakalli bir dede bilgeliginde, cocukla cocuk, yetiskinle yetiskin olacagi yonunde beklentilere sahibim.

    gpt store:
    kendi dijital kopyanizi (sizin gibi dusunen ve cevap veren bir robotu) yaratacaginiz yer. bildiginiz google play gibi, app store gibi bir yer vazifesi gorecek. baskalari tarafindan yaratilan uygulamalari kullanmaniz da mumkun, ve asil onemlisi ise kendi uygulamanizi yapmaniz da mumkun. hem de sadece ses komutlari vererek. mesela benim ilk isim, gecmisteki emaillesmelerimi kullanarak egitmeyi planladigim bizzat kendimin cevap verme uygulamasini yaratmak olacak. dokuz8lik gibi cevap verme uygulamasi... mevcut meslegim dolayisiyla musterilerimden cok fazla soru aliyorum, ve oturup zaman harcayip hepsini bir bir cevaplamam gerekiyor. kendi uygulamami gelistirdikten sonra gelen sorulari kopya/yapistir yapip alacagim cevabi, yapay zekanin benden daha iyi espri yapacagindan zaten eminim, o yuzden icim rahat olacak.

    sesli arayüzler:
    en ilginci de bu: bilgidiniz karsilikli sesli muhabbet modu. dun aksam bir restorana tek basina bir aksam yemegine gittim, tesaduf eseri bu ozelligin acildigini fark ettim, koydum karsima telefonu taktim kulakliklari basladim muhabbete. dedim ki: "farzet ki bir aksam yemegindesin, bana bu yemegi eglenceli hale getiren bir arkadas gibi davran, cevaplarin eglenceli olsun ve her cevabinin sonunda bana da soru sor, seninle surekli sohbet edelim." turk genci durur mu? hemen uygulamayi da kadin sesine cevirdim ki yapay zekayla romantik bir aksam yemegi yiyor ambiyansi yaratayim diye. bir baktim yarim saat oyle muhabbet etmisiz, sonra fark ettim ki arada arthur aron'un 36 sorusundan seckiler yapmaya basliyor bana coktan yurumeye baslamis, az sonra kosacak, henuz buna hazir degilim diyerek cektim fisini :))

    tekerlegin icadi, ronesans, reform, icten yanmali motorlar. bildigin cag tekrar degisiyor ve taniklik ediyoruz.

  • balkan türklerini, arap bedevilerle karşılaştıran zihniyetine sokayım. açacağın başlığa da ayrıca sokayım.

  • istanbul'u içine sindirebilmiş, azıyla çoğuyla yaşamasını bilen, görgülü, düzeyli, aklı başında, bu kentte yaşamayı hakedecek daha çok insan olsa keşke herşeyden önce

    gerisi gelir zaten