hesabın var mı? giriş yap

  • gelin evi.. bu cümleden sonra söylenecek başka bir şey yok. çünkü evlilik, kadının ev eşyalarını kendi zevkine göre alma sürecinde erkeğin maddi desteğini alma amacıyla kurulmuş kurumdur*.
    şu cümle türk erkeğine yabancı gelmez; bi yemek odası beğendim onu almak istiyorum evlendiğimizde. al canım al.

  • (bkz: sen kaç beni tanıdılar)

    sizin bizden haberiniz var mıydı ya? ben hayalet ucak gibi kronik saplıgımızla ortamlarda dolanıyoruz sanıyordum. bizim tur hakkında biraz bilgi vereyim bari;

    1) usengectir. iliski durumu "yoh yaa simdi ne gerek var" ile "simdi baslican sonra bir suru ohooo amaaan" arasinda degiskenlik gosterir.

    2) saskındır. etrafindaki insanların ask ugruna bu kadar efor sarfetmesini, acı cekmesini bir turlu anlamlandıramaz. ama bak gercekten samimi olarak anlayamaz. basmaz yani. onu cılgın evlenme teklifi vidyolarını izlerken fark edersiniz zaten. olu balik gibi bakar ve "eee ne oldu simdi?" der.

    3) seri bahane uretir, kesinlikle bu konuda onu yıldiramazsınız, onunla yarısamazsınız. cık! kesin iliskisizligine mantıklı bir acıklaması vardır.

    4) kendi kendine kalmayı ve kendine yetiyor olmayı laf olsun diye degil gercekten sever. hatta bazen bunu bir basarı, zafer olarak gorur.

    5) siz onun icin once potansiyel tanıdık/arkadassınızdır sonra belki sevgili potansiyeliniz olur. sosyal iliskileri ask ekseninde, eleme sitemi ile yurumez.

    6) kendi hicbir sey yapmadigi icin karsidan da dogal olarak bir sey gormez. "beni zaten kimse istemiyor" der kulaginin ustune yatar. tam tavuk yumurta iliskisi.

    7) baskalarının iliskileri umrunda degildir, ne kıskanır ne sevinir ne uzulur. "bana mı sevisiyorlar" ya da "bana mı ayrildilar" der baska birsey demez. facebook'ta en fazla 1.5 dakika falan kalır.

    8) yanlıs anlasılır, kimseyi begenmedigi dusunulur. dogru degildir. ideal sevgili profili soruldugunda system error vermesinden anlarsınız zaten. kafasında bir profil yoktur, oyle de kalsın ister. onun icin olursa olurdur olmazsa ne yapalımdır.

    edit: imla

  • hasta hissettiğim için bugün ofisten erken çıktım, ortaklar caddesi'nden mecidiyeköy'e yürüyorum bir iki saat önce... carrefour'u biraz geçince karşıma 16-17 yaşlarında tinerci bir çocuk çıktı.

    t: allahına kurban olayım abla, bir dur, bir dinle.
    r: dinliyorum kardeşim, anlat.
    t: allah benim belamı versin, seni rahatsız ediyom ama yalan söylüyosam şurda can vereyim kardeşime bez almam lazım.
    r: anladım, yemin etmen gerekmiyor ama bez alacak kadar param yok (gerçekten de param yok, birkaç lira bozuk para var cebimde).
    t: abla sen şimdi diyon ki bu kesin başka bir bok alacak ama bez alacağım abla, allah çarpar, yemin ettim bak.
    r: güzel kardeşim, ben sana para verdikten sonra ne alırsan alırsın, o senin bileceğin iş ama inanıyorum ben sana. sorun şu ki cebimde para yok, bozukluklar var, 2 lirası dolmuş için bana lazım, 1 lirasını da sana vereyim.
    t: allah razı olsun abla.

    şimdi buraya kadar olan kısmı standart para isteyen-para veren muhabbetiydi ama buradan sonrası asıl beni düşündüren. çünkü konuşmaya başlayana kadar ben vicdanı sömürülecek bir yabancıydım, karşımdaki çocukla insan gibi konuşunca bacı oldum bir anda ve hemen erkek koruma kalkanları açıldı.

    t: bu arada elbisenin düğmesi açılmış abla, ilikle onu istersen.
    r: biliyorum, düğme açılmadı, elbisenin dekoltesi o.
    t: abla, it var, kopuk var. iyi insansın sen, rahatsız ederler üzülürüm. gerçi ben görürsem seni rahatsız ettiklerini takarım pıçağı abla.
    r: beni rahatsız edemezler, sen merak etme. ben kendimi savunurum.
    t: abla küçücük kadınsın, nasıl savunacan kendini?
    r: bir bu kadar da yerin altında var, merak etme kardeşim. rahatsız edenin ağzına sıçarım ben.
    t: feminist misin sen abla saçlar falan kısa?
    r: feministim.
    t: erkeklerden nefret mi ediyon?
    r: yoo, ne alaka?
    t: ama saygı da duymuyon di mi?
    r: bana saygı duyanlarına saygı duyuyorum, saygı duymayanlarına saygı duymuyorum.
    t: ben sana saygı duyuyom abla.
    r: ben de sana saygı duyuyorum kardeşim.
    t: harbi mi?
    r: harbi.
    t: ben bez almıycam, paranı geri vereyim mi?
    r: yok, sende kalsın ama dikkat et kendine...
    t: sağol abla, allaha emanet. eğer biri rahatsız eder de ağzına sıçamazsan haber ver, deşeriz cigerini.

  • uzun zamandan beri internette, joker’in aslında kim olduğuna dair tartışmalar döner durur. bunlardan en çok ön plana çıkanı ise joker’in, travma sonrası stres bozukluğundan muzdarip bir savaş gazisi olduğu yönündeydi. duymamışsanız eğer, yıllardır neredeyse ortak kabul edilen internet görüşlerinden birisi olabilir bu. askeri malzemelere çok kolay bir şekilde erişmesi olsun, taktiksel olarak planlamasının çok iyi olması olsun, bu teoriyi güçlendiren şeylerdendi. ama benim de aklımın daha çok yattığı bir başka teori var. joker’in sıradan bir askerden öte, askeri bir istihbarat uzmanı olması.

    bu iddiayı destekleyen, insanların internette ortak olarak ürettikleri şeyler ise şu şekilde:

    * filmin başında gambol’ın yanına ilk geldiği sahnede, ekrandaki muhasebeciyi göstererek “ötecek kuşları iyi tanırım, bu da ötecek bir tip” demesi kendisinin sorgulamada, karşısındakini iyi ölçebildiğini gösteriyor,

    * kiminle konuşursa kişiliğini ve metotlarını o kişiye göre ayarlıyor ve nasıl bir sonuç alacağını kesinlikle biliyor; gambol’ın erkekliğini alaya alması, sahte batman brian’ı, ölen polis arkadaşlarına olan sadakatinden hareketle korkutması, harvey dent’in adillik duygusuna yüklenmesi, gordon’un yalnızlığına saldırması.

    * batman ile sorgu odasında, batman’in sınırlarını zorlaması ve tıpkı istihbaratçıların yaptığı gibi, karşısındakini kırılma noktasına getirmesi ki batman’in kendi kurallarını yıkması için onu zorluyordu.

    * yine sorgulama sahnesinde batman’e “asla kafadan başlama, sonra diğer bölgelere vurduğunda kurbanın acıyı hissetmez” demesi. öylesine atılmış bir replik değil bu, değil mi?

    * geçmişinden sürekli farklı bir şekilde bahsetmesi de gizlenme yeteneğiyle ortaya çıkmış bir yan etki olabilir.

    * ayrıca rusların köpeklerini, ruslara karşı kullanıyor ve aynı köpekleri batman’in üzerine alıyor. hatta o sahne, zamanında ırak’ta cıa’in el garip hapishanesinde mahkumların üzerine köpek saldıkları fotoğrafları ziyadesiyle andırıyor.

    * ve en sonunda batman’e yakalandığında ve tamamen kaybettiğinde attığı kahkahalar aslında bir nevi kendi nirvanası. “durdurulamayan bir kuvvet, hareket ettirilemeyen bir nesneye çarptığında” diye anlatıyor ilişkilerini ve tüm film boyunca da kıramadığı tek sorgu mahkumu da batman oluyor. belki de bu yüzden seviniyor.

    * askeri görevlerinden sonra ülkesinde şiddet eylemlerine başvuran eski askerlerin çok büyük ölçüde bunu para için değil, “büyük resimde olan biteni görmüyorsunuz” şeklinde bir düşünceden hareketle bu eylemleri yaptıkları bilinen bir şey. joker için de söz konusu olan tam olarak bu. paraları yakarken yapmak istediği şeyin insanlara bir ders vermek olması.

    * yaralarını da kendisini mental olarak kıran bir sorgulamada almış olması ihtimaller dahilinde.

    günün sonunda joker'i ilginç yapan şey zaten adından geliyor. bir wildcard, kimsenin ne olduğunu tahmin edemeyeceği bir oyuncu. ama yaptığı şeyler üzerine bunca yıl sonra bile düşündürebildiği için yazılan en iyi karakterlerden birisi kesinlikle.

    edit: deathbringer uyarısıyla post travmatik stres bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu olarak güncellendi.

  • adam galiba benim hayalimi gerçekleştirdi ve döneri bütün haliyle satın alarak ısıra ısıra yedi.

  • kirli pijamayla çıktığı astral seyahatte haklı sebeplerle içeri alınmayan bir yolcu. boyutlar arası tura çıkıyorsun adamakıllı giyinseydin ya! hiç mi 8. boyuttaki ihsan beylere saygın yok?

    eskiden 5. boyuta bile kravatla çıkılırmış azizim. şamanlar da bozdu kendini. hey gidi hey!

  • ötv dilimi değişince bayi daha fazla mı kar edecek? saçmalık bence bu. bir firma elinde belli bir ürün varsa. kar marjı belliyse ve fırsatı varsa hemen hepsini elinden çıkarıp karını maximize eder. ötv dilimi değişince bu araçlara bu kadar talep de olmayacak. dolardan euro'dan elde edeceği 5-10 bin lira inan bayinin sikinde değil. özellikle honda'nın. çünkü ekimden itibaren artık honda ithal bir araç olucak. yeni kasasını sürekli olarak dışardan ithal edeceğiz. bayiler o yüzden biran evvel dolar kuru yükselmeden ithalatını yapmak için piyasadan para toplamaya çalışıyor. şu aşamada araç stoklayarak değil yeni kasayı olabildiğince fazla ölçüde ithal ederek para kazanabilirler.

    bu araçlar muhtemelen yurtdışına export edilecek araçlar. gümrüksel sebeplerle burda bekliyorlar. bayide araç bulamamanızın sebebi çok basit. arz talep dengesi. ötv dilimi sebebiyle belli araçların belli paketlerine inanılmaz bir talep var. sırf bu başlıkta bu araçtan 50 tane bekleyen yazar vardır. tüm türkiye'yi düşün.

    bu arada ikinci bir tavsiye, 2021 model eski kasa bir honda almak yerine 2021 model yeni kasa bir civic almanız çok daha mantıklı olur. eminim onun da türkiye'ye özel donanımları azaltılmış ve uygun ötv dilimine giren paketleri olacaktır. o olmasa bile honda türkiye'ye özel kampanya yapacaktır. yeni kasalar çıktığında gerçekten çok uygun kampanyalar olabiliyor.