hesabın var mı? giriş yap

  • ailem iki yıl önce kendilerini emekli edip ankara'dan urla'ya taşınıp site içinde, bir dönüm bahçeli bir ev aldılar, amaçları her şeyi kendileri yetiştirmek. bu amaçlarına da ulaştılar sayılır şuan bahçede yer fıstığından domatese, ahudududan armuta her şey var tabii bir de kümes var.

    2 yıllık kümes maceramızdan öğrendiklerimi anlatayım;

    - köy tavukları bilinenin aksine her gün yumurtlamazlar, gün aşırı yumurtlarlar. mesela bizim 12 tavuktan bir gün 5-6 diğer gün 6-7 yumurta alıyoruz. tabii yumurtlama oranı tavuk cinsinden cinsine değişiyor sene içinde toplam 160-180 yumurta veren tavuk cinsleri olduğu gibi 360 günde 320-340 yumurta veren cinsler de var. köy tavuğu yumurtası diye bize köyde yetişmiş ligorin veya kahverengi yumurtaları ile daha çok organik imajı veren brahma yumurtası yediriyorlar haberimiz yok.

    - köy tavuğu demişken, köyde yetişen her tavuk köy tavuğu değildir. köy tavuğu denen tavuk cinsi anadoluda yüzyıllardır yetiştirilen pek çok farklı tavuğun karışa karışa ortaya çıkardığı pek iri olmayan, yumurta ve et verimi düşük, soğuğa dayanıklı, çeşitli renk ve desen yapısında olabilen ve diğer tavuklara göre daha iyi uçma kabiliyetine sahip tavuklardır. net bir cins tanımı olmamakla birlikte belirli özellikleri ile bilgi sahibi kişiler tarafından ayırt edilebilirler.

    - en çok yumurta veren tavuk cinsi bile olsa tavuklar kıştan ve yazdan bahara geçişlerde 10-15 gün tüy değişimi dönemlerinde, sıcak-soğuk geçişlerinde ve bazı türler kışın soğuklarda yumurta vermiyorlar. yani size sürekli yumurta sağlayan bir üretici varsa ve bu üretici size her daim yumurta verebiliyorsa burda şüpheli bir durum olabilir.

    - "köy yumurtası kahverengi olur, sarısı ise turuncuya kaçan koyu bir renk olur" bilgisi ise büyük bir yalan. yumurtaların rengi tamamen tavuğun cinsi ile alakalı. eflatun,mavi, yeşil ve siyah yumurtlayan tavuklar bile var. sarısının rengi ise beslendiği maddelere göre değişebildiği gibi tavuktan tavuğa da değişebiliyor. mesela bizim tavuklardan birinin yumurtasının sarısı bildiğin limon sarısıyken aynı şeylerle beslenen diğerinin sarısı baya baya portakal turuncusu. yani koyu renk sarıya sahip kahverengi her yumurta köy yumurtası değildir.

    - fabrikasyon tavuk ve yumurta üreticilerinin yumurta sarısının rengi için bir skalaları var -boyacıların renk paleti gibi düşünebilirsiniz- siz bir market sahibi olarak gidip bir fabrika ile ayda x miktar tavuk yumurtası için alım anlaşması yaparken, yumurtanın sarısının rengini bu skaladan seçebiliyorsunuz ve renk sizin yumurtalarınız için ayarlanabiliyor. bu renk ayarlaması için bol lutein içeren kadife çiçeği yaprakları, annatto tohumu, mısır, havuç ve çeşitli algler gibi doğal maddeler kullanılabildiği gibi bu pigmentasyona sahip kimyasal maddeler de kullanılabiliyor. bu tamamen fabrikanın bağlı olduğu organiklik sertifikası veya diğer üretim standartlarına bağlı.

    - üretim yöntemleri iyice çeşitlendi ve aralarındaki farklar flulaştı. pek çok diğer üründeki gibi yumurta üretiminde de her üreticinin farklı şartlarda yetişen tavuklar için farklı isimlendirmeleri bulunuyor. bu pazarlama yöntemleri de tüketicinin kafasını iyice karıştırıyor fakat kabul görmüş genel isimlendirmeler şöyle: organic eggs, cage-free eggs, free-range eggs, pastured eggs ve factory eggs. türkçe karşılıkları belirsiz olabiliyor, bir markanın free-range dediği aslında cage-free olabiliyor, bu yüzden yabancı anlamlarıyla ne olduklarını bilip üreticinin size verdiği bilgilerden yumurtanın hangi sınıfa girdiğini sizin anlamanız daha iyi. kısaca farklılıkları şöyle:

    *factory/battery eggs: hayvanlar kanat bile çırpamayacakları, önlerinde yem ve su bulunan çok katlı kafeslerde yaşalar. birbirlerine zarar vermemeleri, agresifliğin azaltılması için loş aydınlatılmış ortamlarda gün ışığı görmeden yaşamlarını sürdürürler. bir karış olsun serbest gezecekleri veya eşelenecekleri alanları yoktur. ticari yemle beslenirler, antibiyotik kullanımı kısıtlanmamıştır, gaga kısaltılması ve zorla tüy döktürme rutin işlerdir.

    *cage-free eggs: fabrikasyon tavuklar gibi kanat bile çırpamayacakları kadar küçük kafeslerde önlerinde yem ve su ile oturan tavuklar insanların canını sıkmış olacakki bu yöntem geliştirilmiş. bu yöntemde tavuklar (avrupadaki kural ve yönergelere göre) yine fabrikasyon yumurtacılıktaki gibi devasa kapalı binalarda oluşturulan ve tavukların 7şer 7şer bölündüğü küçük kümeslere ayrılırlar. toplam hayvan sayısının toplam kümes alanına oranı 9'dan büyük olamaz ayrıca kümes başına maksimum 7 tavuk olabilir ve bu hayvanların hepsine 15 santimlik tüneme alanı ve kümes başına 250 santimetrekare eşelenme alanı sunulmak zorundadır. açık alana çıkmaları zorunlu değildir, antibiyotik kullanımı kısıtlanmamıştır, ticari tavuk yemi yerler (yemler açısından kısıt yoktur), hayvanları korumaya yönelik aşı yapılabilir ve gagaları kısaltılabilir. demekki cage-free demek tavuk çıkıp açık alanda geziyor demek değilmiş. ayrıca 1999'da avrupa parlamentosundan geçen bir yasaya göre 2012 sonrasında avrupa üyesi devletlerdeki tavukçuluk fabrikasyon/kafes tavukçuluğunun yasaklanmasıyla beraber minimum cage-free olarak yapılabilecek.

    *free-range eggs: yem, aşılama, antibiyotik, gaga kısaltma vs gibi endüstriyel konularda cage-free yönteminden farkı yoktur. farklı olduğu nokta her tavuk günde belirli bir saat belirli bir alanda gün ışığı altında özgürce gezip ot, bok, böcek yer. dünyanın geneli aksine avrupa birliği bu belirli alan ve belirli zaman olayına bir açıklık getirip tavuk başına 4 metrekare alan ve bu alana dilediği zaman çıkma hakkı olması gerektiğini söylemiş.

    *pastured eggs: pasture yani çayır, bayır, mera. pastörize yumurta değil. bu yöntemse free-range'in bir tık üstünü temsil ediyor. bu baya anam babam usulü en basit tavukçuluk yöntemi. bahçenin veya tarlanın bir kenarına kurulmuş bir kümes var, tavuklar diledikleri zaman bu kümesten çıkıp bahçede, tarlada, dağda, bayırda gezip otunu, böceğini yiyor. aşılama, antibiyotik kullanımı vs hakkında bir yönetmelikleri yok fakat bunları sınırlayıp çeşitli organik sertifikalarını alabiliyorlar.

    *organic eggs: tavuklar organik sertifikalı yemlerden oluşan antibiyotik içermeyen bir diyetle beslenmelidirler. hayvan kaynaklı yemlerle beslenemezler örn. toz haline getirilmiş yumurta kabuğu veya hayvan kemiği. sürünün korunması için aşı olabilir ve gagaları kısaltılabilir. tavukların kafeslenmesi yasaktır ve her tavuğun belli bir miktar açık alana ihtiyacı vardır fakat açık alan tanımı biraz gevşek tutulmuştur. free-range ve pastured yöntemleri bu sertifikayı alabiliyorlar.

    araştırmalara göre bağ bahçe gezen tavukların (pastured ve free-range) yumurtalarında a ve e vitaminiyle beraber omega 3 yağ asitleri daha fazla bulunuyormuş.

    az buçuk kendi bildiklerimi anlatayım derken yazmışken tam olsun diyerek ufak çaplı araştırmalarla yazıyı biraz uzattım kusura bakmayın *ha tüm bunların üzerine siz nasıl besliyorsunuz derseniz bizimkilere sabah ve akşam buğday, öğlen suyla karışık kepek veriliyor, sabahtan akşama kadar da çimlik alanda eşelenip böcek vs yiyorlar arada sırada ise evde ayrı bir çöpte topladığımız her türlü sebze ve meyve artığıyla beraber yemek artıklarını yiyorlar.

    ---okumayı sevmeyenlere özet: her köy yumurtası denen yumurtaya aa bu kahverengi, sarısı da güneş gibi diye atlamayın. imkanınız varsa üretildiği yeri ve verilen besinleri görün yoksa da satıcının dürüst olacağına güvenip sorabilirsiniz. bazı kurnaz üreticiler veya köylüler bağ bahçede gezen yerli cins tavukları bırakıp yerine bol yumurta veren hibrit cinslerden edinip bunları yumurta yemi ile besleyip köy yumurtası diye samanlar içinde 2 kat fiyata itelemeye çalışıyor.

    türlü türlü çakallıklar yapılmasına müsait, yurdum kurnazlarının yeni para kaynağı olan ve hakikisi lezzetli olan yumurta, yumurtanın hası.

    başka şeyler öğrendikçe editle eklerim, bilgilerde yanlışlık varsa veya eklemek istedikleriniz olursa bir yeşil uzağınızdayım.

  • bende tam tersi olan bi durum. hayvan gibi büyük güneş gözlükleri takmazsam sıfatımı gören insanlara ayıp oluyor gibi geliyor.

    edit: başlığı ben açmamıştım gtk, ruh hastası gibi kalmışım lan burada.

  • sıkmabaş ile ağır askeri efor eğitimlerini, kampta yaşama,doğa şartlarıyla mücadele etme vs nasıl tamamladı acaba? saçının telinin görünmesi bile yasak olan erkeklerle beraber nasıl kan ter içinde savaşacak? resmen arapçı siyasal islam showudur. 2000 yıllık mete hanın ordusu ne hallere düştü

  • geçen akşam avea prime'a geçmeye çalıştım. zaten faturalı avea müşterisi olduğum için 69 tl'lik paket seçmem gerekiyormuş. sonra baktım avea'da daha düşük internet kotası ile 59 tl'lik bir paket var. ona geçmeye çalıştım, olmadı.

    sonra internette avea, turkcell, vs. uğraşırken donanımhaber forumuna denk geldim. çok basit bir taktik öneriyordu. ara avea'yı, faturasız hatta geçmek istiyorum, de; gör sonucunu, diyordu.

    aradım ertesi sabah. mevcut paketim pahalı geliyor, yetmiyor, faturasız yap beni dedim. anında %50 indirim teklif ettiler. aylardır meğer boşuna ödüyormuşum o parayı. sonra ben yetmiyor bu internet vs. dedim. tak iki katına çıkarttı interneti. çok para dedim, tak %15 indirim yaptı yıl sonuna kadar.

    durduk yere daha ucuza, daha çok internet kotasıyla ve avea prime avantajıyla paket değişikliği yaptım.

    tüm sebebi de bu ölücü arkadaşlardır. ne diyim, çok yaşasınlar!

  • biraz önce takriben yirmi dakika kadar babamınkini dinlediğim günlük.

    önce biraz önbilgi verelim. mahkemenin verdiği kararı yargıtay'da temyiz ediyoruz ya, işte yargıtay o kararı bozarsa eğer, "al bu dosyanın şuralarını tekrar incele" deyip aynı mahkemeye geri gönderiyor. mahkeme bu sefer, ya yargıtay'ın bu dediğini yapıp dosyayı tekrar inceliyor, ya da "hayır, yazılanları okudum ve ben haklıyım" deyip önceki kararında direniyor.

    fakat bu direnme kararını almak zordur. mahkemeler genelde yargıtay'a direnmez. şimdi konuya dönelim.

    babamın herhalde 17 senedir filan uğraştığı bir davası var. uzun hikaye. özetle, babam kazanıyor karşı taraf başka bir yoldan yenisini yapıyor. böyle böyle derken işte yıllar oldu. hatta bu yılların birinde, mahkeme babamın aleyhine bir karar aldığında bizimki duruşmada elli saat laf anlatmış, hakimle şöyle bir diyalog geçmiş aralarında:

    - avukat bey, siz bu davanın üzerine çok düştünüz herhalde?
    - hakime hanım, iki çocuk okutuyorum ben!

    nihai karar yine babamın lehineydi, karşı taraf yine temyiz etti, dosya yine mahkemeye döndü. bugün duruşması vardı, ya bozmaya uyma ya da direnme kararı verilecek.

    direnme kararı verilmiş.

    babam o kadar mutlu ki, telefonda yirmi dakika boyunca bu davadan ve mesleki tecrübenin öneminden bahsetti. ki ben istanbul'da olmama rağmen, kendi davam kadar biliyorum artık meseleyi. beş yüz kere filan dinledim çünkü herhalde.

    ve şöyle dedi:

    - kızım, o kadar heyecanlandım ki, duruşmadan sonra kimseyle konuşamadım, müvekkile bilgi bile veremedim. gittim bir bankta oturdum, nefes aldım, ayakkabım da rahat değildi ama te oradan ofise kadar yürüdüm. ancak açıldım. ben bu heyecanı, ancak işte annen evlenme teklifimi kabul ettiğinde filan yaşamıştım.

    42 yıllık avukat bu adam.

    allah bana da yaşatsın.

  • önemli bir başarı değil ancak o görüntü beni az da olsa mutlu etti, tebessüm ettirdi. kimin aklına gelirdi eyfel kulesinin türk bayrağı rengine bürüneceği.

    tamam böyle bir başarıyla övünmek saçma ama ortada hoş bir görüntü var. her şeye bok atmayın.

  • 236 promil alkol direksiyon başına geçen arsız herif. allah'tan kimsenin canına mal olmamış.

    edit: direksiyon başına.

  • ergen yutubırlığının gittiği iğrenç noktayı gösteriyor. bu adam toplumun bir rengi, bir deseniydi. gidenler, kuyruk olanlar neyle karşılaşacaklarını bilerek gidiyorlardı. ezkaza geçerken görüp duran 3-5 kişi haricinde kimse zorla getirilmedi oraya.

    böyle böyle toplumun farklı renklerini solduralım, seslerini susturalım, küstürelim. herkes aynı bokun laciverdi olsun.

    ben 2004 yılında gittiğimi hatırlıyorum.
    hatta fotoğraflarımız var arkadaşlarla. o zamanlar da böyleydi. üniversite öğrencisiyiz deyince "medreseliler gelin, bu size yetmez" deyip biraz daha çiğköfte koyduğunu hatırlıyorum. daha öncesi de var. youtube 2005 de kurulmuş. şimdi bu adamı youtube ünlüsü olmak için böyle davranmakla suçlayan gerizekalılar var. ne desen boş bu derece salaklığa.

  • dul kadınlara vericek olan ve yasalaşma aşamasındaki maaşın istisnasıdır. yani diyor ki kocan öldü ve sen evinde efendi gibi oturuyorsan sana 250 tl aylık maaş. (250 tl iyi para valla çok bile)

    eğer ki eşi ölen (dul) kadın evli olmasa bile bir erkekle birlikte görülüyor, erkekle ilişkisi olduğu tespit ediliyorsa bu maaş kesilecektir. yani burada da diyor ki eşin öldü maaşı aldın ama bir erkekle ilişkin varsa hemen ona karşı muhtaç duruma düş. eğer bir erkekle ilişkin varsa o sana zaten bakar, hemen sana bağladığım bu muhteşem maaşı keseyim, sen erkeğinin eline bak. çünkü sen kadınsın ve yanında erkeğin varsa özgürlüğün artık onun elindedir ve onun kölesisindir.

    bu yasayı kim oturup düşünüp bu hale getirdiyse allahı ona dul kadın olmayı nasip etsin amin.