hesabın var mı? giriş yap

  • -pudra şekeriydi dimi, pudra şekeriydi??
    +pudra şekeriydi abi
    -şakaydı dimi kardeşim?
    +şakaydı abi
    -şantaj yapıldı dimi sana abisinin gülü?
    +şantaj yapıldı abi

  • 4 yaşındaki kız yeğenim yengesinde kalmak için hıçkıra hıçkıra ağlar, yengesi de buna dayanamaz;

    -canım, tamam kal bizde...yeter ağlama artık
    +tamam ama susamıyom.

  • nasıl olsun ki? iş arayan bulamıyor. mevcut işine devam eden ya mobbing yüzünden mutsuz, ya da kazandığı paradan memnun değil. dolar ve euro olmuş neredeyse 10 lira, herhangi bir hobiye özenmeye kalkmadan vazgeçiyorsun, gitarmış, boyaymış tehhh. aylardır evden çıkmayan var, evden çıkan da virüs korkusundan bir an önce eve varmak istiyor. yaz ne ara geçti anlayamadık, tatil bile yapamadan kış geliyor. gerçekten bu saatten sonra yaşama hevesimizin kalması mucize.

  • muhiti merkeze alıp 2 km çapında bir daire çizin eğer
    o dairenin içinde tavuk döner satan bir dükkan yoksa
    kaliteli bir muhittesinizdir.

  • bb king demiş ki: "jazz is the big brother of the blues. if a guy's playing blues like we play, he's in high school. when he starts playing jazz it's like going on to college, to a school of higher learning."

    türkçesi ise aşağı yukarı; "jazz, blues'un büyük kardeşidir. eğer birisi bizim gibi blues çalıyor ise o liseli gibidir ama jazz çalmaya başladığında artık ona üniversiteye gidiyor diyebiliriz yani artık daha yüksek öğretimin verildiği bir okuldadır." anlamındadır.

  • buna mı dava açmışlar? ihlas'a açsınlar davayı milletin parasının üstüne oturdular yıllardır ve isimleri ihlas. kuran'da sure ismi ve ayrıca saf, temiz demek.

    şerefiniz varsa diyanet yetkilileri dava açın.

  • (bkz: based on a true story)
    bir grup türk öğrenci new york'ta bir cafede oturmuş türkçe muhabbet etmektedir. yanlarına izbandut ya da zebellah olarak nitelendirilebilecek irilikte bir zenci yaklaşır, eğilir:
    - birader, türk müsünüz?
    sanki bir amerikan filmine dublaj yapılmış kadar düzgün türkçe konuşan bu amerikalı zenci, arkadaşları dumura uğratır, olaylar gelişir:
    - ııh, evet abi.. ee, sen?
    - yok ben amerikalıyım, incirlik'te dört sene kaldım da, ondan bu kadar iyi türkçe konuşuyorum.. burada güzel adana yapan bi yer biliyor musunuz diye soracaktım..
    - yok abi, biz de yeni geldik new york'a..
    - ulan koduumun memleketinde de güzel bi adana yapan yer yok mına koyiim!!

  • buddha'nın öğretilerine veya kişiliğine hiç girmeden, kendisi hakkında atlanılmaması gereken bir şey var ki o da buddha'nın dış görünüşü. zira konu buddha olduğu zaman kendisini çoğu kişinin yanlış bir şekilde tahayyül ettiğini fark ettim.

    budizm her ne kadar uzak doğu'da daha çok tutmuş olsa da, orjinal buddha'nın hintli olduğunu hepimiz biliyoruz. dolayısıyla adı geçtiğinde doğal olarak aklınızda aşağı yukarı buna benzer bir tip canlanıyor.

    fakat söylediğim gibi atlanılan bir nokta var ki, o da hindistan'ın coğrafi açıdan kendi içerisinde çok farklı bölgelerle dolu olduğu konusu. budizm'in (ve buddha'nın) doğduğu yer olan kuzeydoğu hindistan bölgesi de, ülkenin dağlık coğrafyasının etkisiyle iç ve orta kesimlerden bayağı izole kalıyor.

    bunun bir sonucu olarak da kuzeydoğu hintlileri, "hintli" denince akılda canlanan stereotipik esmer, büyük gözlü, kıvırcık saçlı vb. dış görünüşle bayağı alakasız bir görünüme sahipler; bildiğiniz doğu asyalı gibiler. dolayısıyla çok büyük ihtimalle budizm'in kurucusu gautama buddha da, bildiğiniz kara kuru hintlilerden değil; şu görselde resmedildiği gibi bir görünüşe sahipti.

    namaste.

  • -dudağı tutturmaya çalışın, burnun altındaki pembemsi yumuşak dokudan bahsediyorum.
    -dili yemeye çalışmayın, çıkmıyo o ordan, küçük dilden hiç bahsetmiyorum bile.
    -dudakları toplu olarak emmeyin, parçalı olarak emin. alt dudak-üst dudak ayrımı iyidir. diğer türlü "azından öpmüş" olabilirsiniz.
    -nefessiz bırakmak için enseden tutup bastırıyosunuz ya hani, işte onu abartmayın, kasığa tekme yiyebilirsiniz. sonuçta akciğer solunumu yapıyoruz ve amaç öpüşmek. ölüşmek değil.
    -sonnacığıma, dişinizi fırçalamış olmanız güzel olur, ağzınızın sigara ya da içki kokmaması falan, bunlar zaten "default" gelmesi gereken hâller.
    -inlemek güzeldir ama dayak yemiş it gibi sesler çıkarmayın.
    -hep "hard" biçimde öpüşmek 2 tarafı da yıpratır, bazısı var ki insanın dudaklarını eskitir, buna gerek yok. arada yavaşlayın ve ufak, tatlı, küçük, muttarid, muhteriz darbeler kondurun, burna pıt yapın.
    -ara verdiğinizde, birbirinizin gözlerinin içine bakın, gülümseyin, susun, gözlerinizle anlaşın, birbirinizin nefesini dudaklarınızda hissedin, başını ellerinizin arasına alın ve yaklaşın, yeter daha fazla yazamicimmmmmmmm böhühühüh.