hesabın var mı? giriş yap

  • "artık nasıl bir vergi ödediysek hem bütçe açığını kapadık hem suriyeli baktık hem de başbakana uçak aldık vay arkadaş"

  • öncelikle feyyaz şive komedisi falan yapmıyor. feyyaz'ın iyi olduğu konu durum komedisi bölümü, deadpan humour ana bilim dalıdır. yani içinde bulunduğu saçmasapan ve absürt bir durum karşısında ciddi yüz ifadesiyle olayları ele alma komedisi. bunun geçmişteki en iyi temsilcisi buster keaton'dır ve eminim feyyaz'ın komedisini de etkilemiştir. ayrıca feyyaz'ı komik yapan diğer bir unsur da sahip olduğu fiziksel tip bence. adamın mizahı, ağzından dökülen kelimeler ve fiziksel özellikleri ile bir bütün oluşturuyor. "ben senin yılgın bir hoşgörüyle beni benimsemene mi kaldım" soru cümlesini ilkkan kursa komik olmaz ama işte yılmaz sorunca komik oluyor. feyyaz'ı komik ve absürt yapan şey "bak kutay, bugün sen arı olabil diye çok büyük bedeller ödendi" derken, bunu 6 yaşında bir çocuğa eğilip kararlı gözlerle ve tüm benliğiyle inanarak söylemesinde gizli.

  • metal elitistlerini inanılmaz kudurtan japon grup. "gerçek metal" olup olmadığı tabii ki tartışılabilir. şahsi kanaatime göre piyanolu çellolu senfonik metal "gerçek metal" sayılıyorsa j-pop soslu metalin metal sayılmaması için bir sebep göremiyorum. metalci arkadaşların da kendince mantıklı açıklamaları var. benim uyuz olduğum konu zaten bu değil; hater metalci ergen kitle çok kanser. bir de babymetal'e antipati duyan bu metalciler sadece dinleyici kesim ile sınırlı.* metal müziği direkt icra eden büyük reisler ise bu kızlarımızı direkt çatır çatır destekliyor.

  • (bkz: beko) . özellikle avrupa'da çok iyi bir imajı var ve baya popüler. amsterdam'daki mediamartkin satış temsilcisine göre bosch'tan daha çok tercih ediliyor ve bosch bazı ürünlerini beko'ya urettiriyor.

  • edit: başlık başıma kalmış, aslen bu baslıktaki hayvanseverleri eleştiren entrylere yanıt vermistim.

    yedigi etin bir kısmını kıyamayıp kediye ve kopege de veren insandır. paylaşmak güzeldir.
    kopek seviyorum diye illa kopegimi yemek mi zorundayım. tabi ki oturup koftemi yiyecegim. her sevdigim seyi yiyecek degilim herhalde... koftemi yiyip, ucundan da kedime kopegime veriyorum daha ne yapayim

    ayrıca o kedi ve kopek de et yiyor.
    insan sevmesine rağmen et yiyen kopeğe laf yok ama.

  • sevgili dr. oetker;

    burası turkiye burada babaanneler supangle yapmaz. yapsa yapsa sütlaç yapar, baklava yapar, kabak tatlısı yapar. babaanneme 'supangle yaparmısın?' dedim. şimdi oturduk sübhaneke okuyoruz.

  • kadınları bilinçli yahut bilinçsiz olarak aşağılamasından ötürü küfrü hiç sevmeyen bir birey olarak "ak porrrtininn daysınnı zikemmm" küfrüyle en azından pozitif ayrımcılık yapmasından ötürü takdir ettiğim velet.

    dayısını zikmek nedir amk ya hahahahahah

  • kim ne derse desin özgüven eksikliği yaşayan hocadır. kendine güvenen hoca öğrenciyi yoklama ile zorla dersine getirmez. üniversite dönemim boyunca yoklama konusunda sadece bir hocam inanılmaz rahat oldu ve işin komiği yoklama olmamasına rağmen en çok dolan sınıf ta onunki oldu. çünkü adam kendine güveniyordu, öyle güzel ve kolay yönden anlatıyordu ki ders öğrencinin kendi çalışmasıyla anlayabileceği bir ders olmasına rağmen herkes daha pratik yolunu öğrenmek için adamın sınıfına geliyordu.

    bir yandan da yoklama alan hocalarımı düşünüyorum, çok büyük bir çoğunluğu dersi anlatma konusunda başarısızdı ya da anlattıklarında öğrencinin kendi öğrenemeyeceği hiçbir şey yoktu. devamsızlık bahane ederek zorla getirttiği öğrencilerin de büyük bir kısmı o hocaları dinlemediler zaten, sınıfta beden olarak bulundular.

    yoklama alan hoca kendisinin kötü bir hoca olduğunun farkındadır, yoklama almıyorum dediği an öğrencilerin gelmeyeceğini de biliyordur. açıkçası zaten öğrenci hocanın yardımın olmadan öğrenebiliyorsa ne diye hocanın anlatışını dinlemeye zorlanılır anlamam. tam bir ego tatmini..

    ya da ders çok kolay bir derstir, hoca güzel anlatıyor olsa bile öğrenci onu dinlemeye gerek duymaz çünkü hemen hallolacak bir derstir. bu durumda da hocada derse karşı bir özgüven eksikliği oluşur.

    gerçekten iyi bir hoca olduğunu düşünen şahıs yoklama almaz. eğer öğrencisinin derse gelmesini çok istiyorsa ders esnasında onların kitaptan ulaşamayacağı bilgileri verir ki öğrenci gelmek durumunda kalsın. ama sırf yoklama koyup (genelde de %80 zorunluluk istiyorlar) öyle yan gelip oturmakla iyi bir hoca olmuyorlar.

    bu yoklama alma modasının sebebi derse gelmeyen öğrencilerin iyi bir notla geçmesidir. hoca kendinin iyi bir eğitim görevlisi olduğuna inanarak anlatır durur ve hiç dersine uğramayan biri aa alıp geçince sinirden kudurur. olay kısaca budur, bir çeşit öğrenciden intikam almadır. yoksa çok da umrundaydı öğrencinin kalıp kalmaması...

    son olarak belki öğrenci part-time çalışacak ama bu yoklama alan hocalar ona da engel oluyorlar. çok sinirliyim çok.

    *bu entry ilk haftaki ilk dersinde bugünkü hava koşullarında inatla yoklama alan hocanın siniriyle yazılmıştır.