hesabın var mı? giriş yap

  • "geliştirilme aşamasında olan projede yavaş yavaş sona gelinmiş durumda."

    çevirisi:
    aliexpress'ten sipariş edilen led lambalar gelmek üzere.

  • sürücünün yerinde olmak istemezdim.

    düşünsenize... arkadan motosiklet topluluğu geliyor ve tamamı 130-160 km/h süratle seyrediyor.

    size selektör yaptılar aynanızı kontrol ettiniz, şerit boş, tam şeridinizi değiştirirken çevredeki makas atıp sinyallerini yakan motosikletlilere baktınız çünkü biri gelip size çarpabilir. fakat o da ne! biri sağ şeritte varolmuş dörtlüleri yakmış sizi sağdan geçmeye çalışıyor oysa ki az önce orada değildi.

    bir kazaya sebep oldunuz çünkü ne hız sınırı tanıdılar, ne kural, ne de adap. hiçbir sağlıklı insan başka bir canlının gereksiz yere ölümüne sebep olmak istemez. hayatınız boyunca bu anı unutamayacaksınız.

    bazı yüksek hacimli spor motosiklet kullanıcıları maalesef karayollarını pist gibi kullanmaya çalışıyor. aşırı sürat ve ani hareketlerden hiç çekinmiyor ve çok acı sonuçlar doğurabileceğinin farkında değilmiş gibi davranıyorlar.

  • olabildiğince kısa açıklayayım.

    getir bir girişimdir (start-up) ve aslında temel olarak girişimin ne olduğunu anladığınız zaman, getir'in işten çıkarmalarını ve bu fiyat politikalarını anlayabilirsiniz.

    bu aralar sıkça duyduğumuz start-up'ın, küresel piyasalarda tanımı, haftada yüzde 5-7 arası büyüyen şirket demektir. kaynak

    yani kurduğunuz herhangi bir şirket, bu oranda bir haftalık büyüme yakalamışsa, o bir start-up'tır ve burada karlılık, para kazanma falan gibi konulardan bahsedemeyiz. peki bu büyüme takıntısının sebebi nedir? çok basit, bu hızda büyümeyi uzun süre koruyabilirsen, milyonlarca kullanıcıya ulaşman yalnızca birkaç seneyi bulur *** ve bu kadar kullanıcınız olduğunda, karlılık problemini bir noktada çözebileceğiniz düşünülür*.

    yani bir start-up yatırımcısı, bir şirkete yatırım yaptığında, en en en çok önemsediği şey o şirketin haftalık/aylık büyüme oranıdır. bu oran tatmin ediciyse, o şirkete para yağmaya devam eder. para yağdığı sürece siz şirketinize -aslında şu an ihtiyacınız olmasa bile- daha fazla personel alır, büyümeyi korumak için deli gibi kampanyalar yapar, yeni yeni pazarlara açılırsınız. dediğim gibi büyüme olduğu sürece, para var, para olduğu sürece, büyüme var.

    burada bir ufak parantez açıp, start-up yatırımcılığı sistemini de açıklamam gerekebilir.

    herhangi bir şirketin büyümenin aşamalarına göre çıktığı yatırım turları vardır. kabaca her bir turda topladığınız paranın, önünüzdeki 1 yıllık büyüme harcamalarınızı karşılaması gerekmektedir. tohum yatırım, seri a, b, c, d, e yatırımları ve en sonunda halka arz ya da başka bir şirkete satış.

    her bir yeni turda - şirket büyüdüğü için- bir önceki turdan daha büyük bir değerleme yapılır ve yatırım miktarı artar. en başta ya da ortalarda yatırım yapmış bir kişinin/kurumun tek motivasyonu, bir sonraki turda ya da yolun sonunda -borsa ya da başka şirkete satış- yatırımını belli bir çarpanla çıkarmaktır. burası bir süredir ponzi olmakla eleştiriliyor, çünkü şirketin karlılığından ziyade büyümenin finanse edilmesi ve yatırımın çıkarılması için yeni yatırımcının gelişine bel bağlanması bize bir miktar ponzi izlenimi veriyor.

    peki getir'de neler oluyor? getir deli gibi büyüyor arkadaşlar, piyasada yazılımcı, kalifiye hukukçu, yönetici bırakmadılar**, müşteri sayısı, satışı da deli gibi büyüyor. ama tam olarak yukarıda bahsettiğimiz şekilde büyüyor, büyüdükçe daha fazla yatırım alıyor, bu sefer daha fazla büyüyor. kar ediyor mu, imkanı yok. önümüzdeki 3-4 yılda karlılığa ulaşabilir mi? imkansıza yakın.

    ama yine de büyüyor ve yatırım geliyor olmalı diye düşünüyor olmalısınız? aslında öyleydi, ama fed'in faiz politikasında değişim, borsalardaki geri çekilme, geçen yıl gerçekleşen halka arzların rezaletle sonuçlanması *** küçük, büyük tüm yatırımcıların yatırım motivasyonunu ve risk kapasitesini düşürdü.

    bu durumda getir ve diğer büyüme odaklı girişimler neler yapıyor? birincisi, masraflı çalışanları, yani yöneticileri ve yazılımcıların bir kısmını işten çıkarmak -ki kasadaki para yolu biraz daha uzatsın-, ikincisi, bir şekilde karlı olabilmek yönünde adımlar atmak, üçüncüsü yeni iş modelleri eklemek**.

    burada belirtilen fiyat politikasını bu ikincisine bağlamak mümkün. ancak bu da yine de getir'in karlı olabileceği anlamına gelmiyor. hem türkiye'de **, hem de dünyada ** rakipleri var. bu rekabet ortamında bir şekilde hayatta kalmaları ve parasal olarak daralan piyasada yatırım bulmaları hala allahın emri.

    peki getir hayatta kalabilir mi ya da istenen finansal dönüşü sağlayabilir mi? burası biraz şaibeli. amazon neredeyse 15 yıl sonra karlılığa ulaşabildi ve bu süre zarfında çılgın miktarda yatırım/para yakarak dünyayı ele geçirdi. öte yandan netflix senelerce aynı sistemle yürüdü, büyümesi devam etti, ancak ufak bir yalpalamada -ki rekabet artık çok ciddi seviyede- şirket hisseleri 2017 yılındaki seviyesine döndü. işler sıkıntı yani.

    benim düşüncem, getir'in -global olarak- karlı olabilmesi için 10 yıl kadar bir büyümeyi, aynı zamanda dev bir markete dönüşmesini sağlayacak bir finansmana ihtiyacı olduğu yönünde. ki bu tüm rakipleri için geçerli bir durum. önümüzdeki yıllarda finansal daralmanın daha belirgin hale geleceği düşünülünce, ben getir'in şu anki haliyle hayatta kalmasını gerçek bir survival mücadelesi olarak görüyoru.

  • anneme bulaşık makinası almıştım ahdım vardı, sonra pek bişi kalmamıştı maaştan, ama olsun, sevinçten ağlatmıştım ya o yeter, 12 senedir hala kullanıyor.

  • 2012, oscar ödülleri için favorilerin konuşulduğu şu ara aklıma bu büyük başyapıt geldi;
    aldığı tek ödül, 1968'de clint eastwood'un performansıyla, laural awards'tan aldığı 2.lik.
    sergio leone'nin hiç umrunda olduğunu zannetmiyorum. belki de bu kadar lobinin, propagandanın, entrikanın döndüğü bir ortamın ödülünü almamış olmaktan ötürü bilinmez, kıvanç da duymuştur.

    --- spoiler ---

    - filmin fragmanında iyi kötü çirkin isminde bir karışıklık var. çirkin rolü lee van cleef'te, kötü rolü ise eli wallach'te gözüküyor, sonradan fragmanını izleyince ben de şaşırmıştım ama bunun sebebi filmin italyancadan ingilizceye iyi kötü çirkin diye değil; iyi, çirkin, kötü diye çevrilmiş olmasıymış.
    - sergio leone ve eli wallach çekimde, fransızca konuşarak anlaşabilmiş.
    - blondie, tuco ve angel eyes'ın peşinde olduğu para mart 2010 itibariyle $10,975,715.94 değerinde bir mebla. zira film 1862'de geçiyor ve bir ons altının ederi 20.672 amerikan doları.
    - sergio leone, çirkin rolü için bir diğer dev isim gian maria volonte [el indio]'yu düşünmüş en başta.
    - ecstasy of gold sahnesindeki köpek, eli wallach'tan habersiz salınmış, tepkisi zaten görülebiliyor.
    - clint eastwood blondie'yi oynadığı tüm rollerde giydiği poncho'sunu ne temizlemiş ne de yıkamış.
    - tuco'nun silahçıya girdiği sahne tamamen doğaçlama, eli wallach, silahlarla haşır neşir birisi olduğu için o sahnede senaryoya bağlı kalınmamış.
    - blondie'nin kullandığı silah colt 1851 ve tüfek, tuco'nun kullandığı blondie'nin bir benzeri [colt 1851 navy cartridge conversion revolver], the angel eyes'ınki ise şuymuş. - ki bu silahların bazılarının iç savaş'tan sonra [1862] kullanılmış olması zaten hata olarak ortaya çıkmış sonradan.
    - eli wallach, filmin çekimlerinde, altınların çantadan, kürekle vurulunca kolayca açılması için kullanılan bir şişe asidi kafaya dikerek içmiş ve zehirlenmiş farkında olmadan.
    - filmin ilk 10 dakika 30 saniye'si diyalogsuz.
    - köprüyü havaya uçurma sahnesinde büyük olay olmuş: sergio leone köprünün havaya uçurulma işinin başlaması için "tamam" emrini veriyor walkie talkie'yle ekibe ama diğer ekipten biri de telsiz kanalına girip tamam devam diyince, yüzbaşı, tamam sinyalini alıyor ve köprüyü havaya uçuruyor; ama yanlış sinyal, orada ne kamera var ne de başka bir şey. buna sebep olan ekip amiri, hemen arabaya atlayıp kaçıyor, leone'nin moral yerlerde, adamı kovuyor. daha sonra yüzbaşı gelip askerler köprüyü tekrar tamir etsin, tekrar uçurururuz diyor leone'ye, ama bir şartla, kovduğu adamı geri aldırttırıyor.
    - clint eastwood ve eli wallach arasında boy farkı uçurumu yüzünden ikisini aynı karede çekmekte zorlanılmış.
    - filmde ironik durum bir daha, eli wallach, papaz kardeşi*'ne [ki for a few dollars more filminde bir haydutu oynadı] şöyle diyor: "where we came from, if one did not want to die of poverty, one became a priest or a bandit!"
    - mezarlıkta, tuco'nun yanlış mezardan çıkardığı iskelet, aslında vasiyetine, öldükten sonra bir filmde rol almak istiyorum diyen bir ispanyol aktris ait, leone bunu kullanmış...
    - ve bu mezarlık ispanya, burgos'ta.

    --- spoiler ---

    www.imdb.com/title/tt0060196/trivia

  • "insan parası warsa çalışmak zorunda kalmaz.böylece zamanı satın alır.bu kalan zamandada kendini mutlu edebilcek şeyleri yapar.yani para mutluluğu satın alır."

  • amerika henuz kesfedilmeden once, afrika'ya has afrika tavugu turkiye -ki bildiginiz gibi ingilizcesi turkey'dir- uzerinden avrupa'ya pazarlanmis ve avrupa bu hayvanla osmanli tuccarlari sayesinde tanismistir. daha sonra amerika'ya giden avrupalilar burda gordukleri hayvani -ki bu bildigimiz hindidir- kendi ulkelerinde gordukleri ve kendilerine turkiye'den (turk imparatorlugu) gelen hayvana cok benzettikleri icin onun adini turkey koymuslardir. bir diger gorusu -ki cok benzer, sadece ingiliz vurgusu var- ise asagida aciklayacagim.

    lakin dikkatinizi cekmek istedigim husus, hindi kelimesinin sadece ingilizce'de bizim ulkemizin isminin kullaniliyor olmasidir. yani diger dillerde boyle bir durum sozkonusu degildir. onemli bazi dillere baktigimizda hep hindistan -hint- kelimesi ile karsilasiyoruz. mesela fransizca'da hindiye coq d'inde denirdi zamaninda sonradan bu dindona donusmus, yine almanca'da indianische henn'dir, italyanca'da galle d'india'dir, bizim dilimizde de malum hindi'dir. goruldugu gibi hepsinde bir hint kelimesi kokeni mevcut, bunun nedeni ise malum kristof kolomb'un amerika kitasina (karayip adalari) ilk ayak bastiginda burayi hindistan'in dogusunda bir yer olarak kabul etmis ve bu nedenle buraya ilk baslarda yeni hindistan -new hindi- denmistir. burada karsilasilan hayvanin adi da bu nedenle bircok dilde hint kelimesi kokenlidir. sadece ingilizce'de hindiye turkey denmesinin sebebi ise 16 yy'da ispanyol ve portekizli denizcilerle ticaret yapan turk tuccarlarin, yeni kitadan getirilen bu hayvanlari ispanyol ve portekizlilerden satin aldiktan sonra ingilizlere satmalarindan kaynaklanmaktadir.

  • bugün kasmaması sanırım imkansız. eğer bugün minimum kasmayla yayın yaparsa seneye dekoder satmaya başlar.

    debe editi: nerdeyse hiç donmadı kendisini tebrik ediyorum. dekoder satarsa ilk alıcısı benim

  • araplar biliyorsunuz bizimkilerin kırmızı çizgisi...
    araplara hakaret >milli manevi değerlere hakaret...
    vicdan azabına eş, kayna kayna sakarya,
    öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

  • her yıl düzenli olarak alıyorum oldukça rahat ve konforlu. dünyadaki bütün insanlar aynı ayakkabıyı giyse ne olur, kapitalizimin uşağı olmayın dedelerimiz ninelerimiz ayaklarına giyecek lastik ayakkabı bulamazken bugün ayakkabı beğenmez olduk.