hesabın var mı? giriş yap

  • okunan her entry, birer puzzle parçası aslında. parçalar birleştikçe, vakit geçtikçe söz konusu yazara dair bir profil beliriyor aklımızda. politik görüşünden tut da dinlediği müziğe kadar, aile mefhumuna ilişkin görüşlerinden tut da yaşamı nasıl özetlediğine değin birçok farklı bahiste neler düşündüğünü okuyor öğreniyoruz. fakat life is drunk heybesinde olanı anlatmak, kendisini yazmak yerine, düzmece hikayelerle şükela avına çıkıyor.

    kendisinin ve yakın çevresinin, evvel entry'lerde anlatılanlardan çok çok uzaklaştığını, bambaşka kişilere evrildiğini görüyorsunuz mesela zamanla. yazılanların külliyen uydurma olduğunu anlamanız öyle çok bir vaktinizi de almıyor. okurun, şüpheci ve mantık arar olması, meselenin baştan aşağıya tiyatro olduğunu kavraması için yeterli.

    life is drunk, sözlüğün şifresini çözmüş yemiş bitirmiş bir beşer. burada bir "hak teslimi" yapmamız da şart. hangi başlıkta, hangi yazının, hangi detaylarla yazıldığında debe'ye gireceğini çok çok iyi biliyor. gerçi bazen tek bir entry'de 25 olağanüstü gelişmeyi art arda dizerek mübalağa'nın dibine vursa da, yurdum insanı "eheheheheh çok güzel" deyip şükela'yı yapıştırıyor.

    olaya müteallik karakterler yaratması, konuşturması, mizah katması ve tüm bunları bir çırpıda okutturan akıcılıkta yazması, yazabilmesi, onun becerisi hiç kuşkusuz... ama artık sıktı. vallahi de sıktı billahi de sıktı. badim değil ama neredeyse badim gibi. asıl can sıkıcı şey de bu işte. her sabah debe'de life is drunk'ın fantastik kurgularını okumak canımı sıkıyor. kurtulamıyorum düzmece metinlerinden... yaptığı girizgahtan anlıyorum o olduğunu; scroll'luyorum aşağıya bir bakıyorum ki o, basıyorum eksiyi...

  • 2021 yılı hatta arttırıyorum

    clio'nun lüks sayıldığı yıllar
    kuruyemiş'in lüks sayıldığı yıllar
    meyve'nin lüks sayıldığı yıllar
    et'in lüks sayıldığı yıllar
    bira'nın lüks sayıldığı yıllar
    rakı'nın lüks sayıldığı yıllar
    bilgisayarın lüks sayıldığı yıllar(teknoloji çağında!)
    şahin doğan arabanın 40bin tl olduğu yıllar diyeee uzar gider bu entry

    aklınıza gelen satın alınabilecek herşey artık lüks maalesef.

  • bir dolu safın ekşi sözlük şikayet butonunu kullanmasına vesile olmuştur. hukuki yola başvuracağını söyleyenler, olayı ciddiye alanlar, aptal aptal konuşanlar. sizin keyfiniz için ben 80 adet mail okumak zorunda mıyım? başvuranların bir kısmının sözlük yazarı olduğu düşüncesindeyim ayrıca.

    şu ana kadar iki şikayetçi facebook hesabını deaktive ettiğini belirtti.
    ayrıca 25i üzerinde(bunu da saymayı bıraktım) şikayetçi, oltaya geldiklerini anladıktan sonra özür mektubu gönderdiler, kendilerini takdir ettim.
    bir şikayetçi internette başka bir sitede kendisini sapık dolandırıcı diye afişe edildiğinden bahisle, o siteyi de kapatın diye talepte bulundu.
    okuduğum kadarıyla(artık okumuyorum) üç şikayetçi ana avrat dümdüz gitmiş, bir adet ölüm tehdidi, bir adet "anasını göndersin" talebi bulunmakta.

    sayı 80' in epey üstüne çıkmış durumda. (400' ü çoktan geçti sanırım an itibariyle)

    bu yazıyı okuyabilecek kadar başlığı takip etmiş sayın şikayetçi okurlar. allah aşkına hemen atlamayın, herkes kendi profilini görüyor, kimsenin bir başkasını afişe ettiği filan yok. şikayetlerin bir kısmı o derece komik, hatta bazıları o kadar feci ki, kitap yazsam en çok satanlara girer eminim.

  • parantez içinde komedyen yazmasa, insanların komedyen olduğunu anlamayacağı bir isim. acaba bunun için ekşi sözlük'e ne kadar para verdi? parayla bu işler çözülüyorsa parasını verelim mizahı bıraksın. yapmış olduğu işleri beğenen birilerinin olması, bu ülkeden bir şey olmayacağının göstergesidir. kendisine güleceğime duvara baksam "sıvacılar sıva yapar, yeter artık ahmet çakar" cümlesi aklıma gelir daha çok gülerim.

  • kanımca bu büyük otel zincirinin hakkı olan potansiyel demecidir.

    şimdi birileri marmaray yaptı, metro yaptı, biz bunları parasını çatır çatır ödeye ödeye kullanıyoruz. ama yapanlardan bir şikayetimiz olduğu zaman ne deniyor?

    ''gözünüze dizinize dursun; metro yaptık, duble yol yaptık. azıcık şükredin.''

    e, şimdi hilton da benim için otel yapmış, parasını ödeyip kullanıyorum. bir şikayetim olduğunda dinlemek gibi bir hataya düşüyorlar.

    halbuki adamlar bana hizmet sunuyor. neden bana ''utanın, utanın! daha ne istiyorsun, sizin için koca otel yaptık, görmüyor musunuz!'' demiyorlar?

    üstelik hilton adamın parasıyla yapılmış. marmaray benim vergimle yapılmış, bunlar yapılırken yandaşlara ne rantlar sağlanmış; kullanmak için üzerine para ödüyorum bir de her şikayetimde ''daha ne istiyorsunuz kafirler?'' diye azar işitiyorum.

    bildiğin benim paramla iş açmışsın, standart bir özel sektör hizmeti ödetiyorsun. bir de yatırımın için benim sana şükretmemi bekliyorsun.

    hilton'un şunu demeye daha çok hakkı var. ben olur da bir gün gidersem ellerini öpüp geri dönerim.

  • uzun zamandır izlerken ilgimin hiç dağılmadığı ama temposu da yavaş olan bir film izlememiştim. bence mizahın tam dozunda kullanılması bunda etkili ama film boyu köylülerin türkçe konuşması da kendimi filmin içinde hissetmeme yardımcı oldu sanırım. verilen mesajların filmin altmetninin de hikaye içinde, gerçeklik algısıyla hiç catışmayacak şekilde işlenmesiyle, gerçeğin yalın bir şekilde yansıtılmasıyla da film akıp gidiveriyor. gerçekten çok güzel bir filmdi. 8.75/10.

  • dun yapilan butun negatif yorumlari youtube’tan silmisler. eger youtube yorumlari sizi rahatsiz ediyorsa gidin atv’de reklam verin. bu kadar ozgurluk anlasilan size fazla gelmis.