hesabın var mı? giriş yap

  • yer: dördüncü levent migros. keçi sakalli amca kasadadir. kasiyer sorar:

    - migros kartiniz var mi?
    - var.
    - alabilir miyim?
    - unutmusum!
    - hmm.
    - ama unuttum demek bile, onu hatirlamaktir degil mi? ahh hoh hoh.
    - efendim?
    - yani unuttum demek, aslinda unutmadigimi gösterir.
    - yani migros kartiniz var?
    - var da unuttum iste!
    - migros kartiniz yaninizda mi beyfendi?
    - yanimda degil ama hep aklimda. ahh hoh hoh.
    - anladim. biz bu konuda bir sey yapamiyoruz yalniz.
    - biz de.

  • ulan buna da şükredenler var, ben daha kısayım hatundan. dik yürümekten sırtım sikildi bir yıldır, ecnebi tabutu gibi geziyorum sokaklarda. kıza babet giydiriyorum, topuklularını da ben giyiyorum, onlarla yürümek de zormuş amk, ayaklarıma vurdu heb. ama hala dırdır hala laf sokmalar. bak daha beş dakika olmadı, bak ya muhabbete bak;

    ben-bensiz sıkılırsınız ya ben de geleyim

    manita-tamam süper ben bakıcam biletlere

    ben- hobin zaten 1-bilet bakmak 2-kiralık ev bakmak
    sal bilet bakmaya, üç gün bakar sıkılmadan teyzesi

    manita-senin hobilerin 1-boş boş içmek 2-boş boş içmek

    ben- boş boş değil, düşünüyorum ben !!!!1!

    manita-fazla düşünme boyun uzamaz.....ay sen zaten :/

    resmen ibnelik ya, ayıptır.

  • aramaya inanmış bir insan olarak daha önce yapıldığına dair bir iz bulamadığım kampanyadır. yapılmışsa affola.
    bugüne kadar hep söyledik. sokak hayvanları aç kalmasın dedik. sokağa süt koyduk, su koyduk. ama sevgili dostlar, minik güzel yarasaları unutmuşuz. hadi birlik olalım. bu açlığa bir son verelim. bu gece ilk ünite kanı en günahsız olanımız veriyor.

  • bazı dangalakların ağzına sakız olan soru.

    cevabını vereyim o zaman:

    ben ortaokuldaydım.

    gezide yanımda olan kardeşlerim ya okula başlamamıştı ya da ilkokuldalardı.

    bazıları liseye yeni başlamıştı.

    sürekli olarak şurda nerdeydiniz, burda nerdeydiniz diyorsunuz ya? biz gezide'ydik siz nerdeydiniz?

  • referandum sonuçları ve bu süreçte tüm yaşatılanlara rağmen izledikçe insana umut aşılayan, atamızın her daim dik ve kararlı duruşuyla bizleri selamladığı görüntülerdir.link
    kaldır başını yerden ey türk istikbalinin evladı! ne olursa olsun, sana ne yaşatılırsa yaşatılsın bu dik duruştan al ilhamını. ve unutma ;
    " umutsuz durum yoktur, umutsuz insanlar vardır. ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim."

  • 30 yaş ve üstüne gelince ortaya çıkan gerçek.

    çok zor gelir bir zaman sonra hayata yeni insan almak. insanlarla çok güzel eğlenir, muhabbet eder, 40 yıllık dost gibi paylaşımlarda bulunursun. sanki hep böyle devam edecekmiş gibi hissedersin ama ilerlemez o sohbet; kalır orada. telefonlar alınır verilir "mutlaka görüşelim bak"lar yapılır ama en kısa sürede uçar gider bu hiçbir ortak geçmişi olmayan sohbetler.

    hiçbir maya tutmaz hiçkimseyle. yük gibi gelir insanlar.

    iki kişiyle tanıştım bugün. uzuuun bir geçmişleri vardı ve bir iki saate sığdırmak istediler bu geçmişlerini. boş boş baktım "bu bilgileri ben neden dinleyeyim ki?" dedim. herkesin bir hikâyesi yok muydu hem? dünya kuruldu kurulalı gelen trilyarlarca insanın hikâyesinden farklı olan neydi ki onlarınkinden? neden dinlemek için kendimi verecektim ki? ne faydası olacaktı başkalarının yaşanmışlıklarını biliyor olmanın bana?

    böyle düşündüm, boş boş baktım. özet geçsin ve masadan kalkayım istedim en kısa sürede. bir daha görüşür müyüm? bilmiyorum. anormal bir durum muydu peki birinin hikâyesini sana anlatması? tabii ki hayır. sadece ben insanları dinlemekten ne kadar yorulduğumu fark ettim bugün. kimsenin geçtiği yolları merak etmediğimi; bunları dinlemenin en az hayatın kendisi kadar anlamsız geldiğini fark edip, kendime yabancılaştım bir an.

    eskiden detaylı olarak anlatığım kendi ile ilgili kısımları ne kadar özet geçtiğimi de fark ettim bir anda. o kadar doymuşum ki hikâyelere. o kadar bilmek istemiyorum ki kim nedir ne değildir diye. eskiden dinlediğimi göstermek için tebessümle ve ilgiyle baktığım insanlara donuk donuk gözlerle bakıyorum artık...

    insanın 1 üssü n olduğunu ve bu n'leri hiç merak etmediğimi, heyecanlanmadığımı fark ettim...

    mümkünse iki kelime ile anlatsınlar ve gitsinler...

    edit: bu entry'de bahsettiğim iki kişiyi üç yıl sonra hiç hatırlamıyor olmak, tam da entry'nin içeriğini doğruluyor işte...

  • türkiye'de yapılmış en iyi drama dizisi. evet drama dalında bundan daha iyisi yok.

    ayrıca devlet oyunlarını hikayeleme konusunda diriliş ertuğrul, uyanış selçuklu ve muhteşem yüzyıl'ın fersah fersah üzerinde.

    yeraltı dünyası tarafında ise çukur, ramo, arıza ve maraşlı gibi güncel diziler kurtlar vadisi'nin yanında ajdar klibi gibi kalır.

    bu diziyi yıllarca önyargıdan ötürü izlemedim. çok ciddi önyargılarım vardı. daha sonra o efsane ilk 97 bölümün sadece ilk bölümüne bakayım dedim ve 1 haftada 97 bölüm izledim. bu kadar iyi çıkacağını beklemiyordum.

    hikayeye teknik olarak bakarsak:

    --- spoiler ---

    - pilot bölümü çok iyi. pilot hikaye günümüz dizilerindeki amatörlüğe kurban edilmemiş, yani ilk bölümde her şey anlatalım yanılgısına düşmemişler. ve pilot ilk 3 bölüme yayılmış.

    - konsey karakterleri her bölüm görülmüyor, ağırlıklı olarak cerrahpaşalılar'dan sonra her bölüm görülmeye başlıyor. ondan önce her bölüm asıl hedefi gösterelim diye kasmamışlar.

    - osman sınav'ın yönettiği bölümler reji olarak çok iyi. sonraki yönetmenler yüksek senaryoları düşürmüşler. özellikle iplikçi nedim'in ölümü reji olarak dizinin kalitesinden çok uzakta kalmış. üzücü derecede kötü çekilmiş.

    - çok iyi tiyatrocuların yanı sıra hayatında hiç oyunculuk yapmamış insanlardan çok iyi performanslar alınmış. necati şaşmaz ve kenan çoban ilk 97'de çok iyi. özellikle donuklukları çok işe yaramış. sonraki işlerde aynı şey söylenemez. iyi denk gelmiş.

    - necati şaşmaz'a efsane umut tabak dublajı kumarhane baskınından sonra yapılmaya başlanmış. o zamana kadar sesi başka.

    - necati şaşmaz ilk bölümlerde şaşılacak derecede atletik, savcı suikastından sonra kaçarken bir direğe çok başarılı bir şekilde tırmanıyor. dublör mü diye tekrar tekrar baktım değil, kendisi tırmanmış.

    - özellikle osman sınav döneminde detaylara çok önem verilmiş. dizideki hastane sahneleri şu an hastane dizileri yapanlara ders olarak izletilmeli.

    - final bölümü hariç bölümler 60-70 dakika. detay var ama bakışma, süzüşme yok.

    - olaylar çok hızlı ilerliyor. elif'in ailesi hariç derinliksiz karakter neredeyse yok.

    - aile dramatiği de çok çok kurulmuş.

    - yine osman sınav'dan sonra bazı karakterlere komedi müzikleri yapılması aşırı kötü karar olmuş. dizinin güzel bir müzik akışı var, aşırı bozmuş.

    --- spoiler ---

    fark ettiğim başka detaylar da var. nadir sarıbacak mikrop erdal'ın doktoru olarak görünüyor.

    ensonhaber'in sahibi serkan kalemciler ise 10. bölümde kumarhane dolandırıcısı olarak karşımıza çıkıyor. tabi o zamanlar haberci değil reklamcı.

    meral yılmaz rolündeki müge ulusoy ise dizide rol alan birçok oyuncunun günümüzde menajerliğini yapıyor.

    deli hikmet rolündeki erdem ergüney ayrıca dizinin cast sorumlusuymuş, şu an o da menajer. ayrıca asistanlığını yapan da elif'in kardeşi eren rolündeki kerem fırtına'ymış.

    dizi çok iyi yazılmış, her şeyden önce senaryo başrol olmuş. hatta yazanlar bile sonrasında üstüne çıkamamışlar. dediğim gibi kurtlar vadisi en iyi mafya dizisi değil, drama dalında türkiye'de yapılmış en iyi dizi. eğer benim gibi önyargılıysanız çok şey kaçırıyorsunuz derim.

    tabi kurtlar vadisi pusu için aynı şeyleri söyleyemem. yazdıklarım kurtlar vadisi yani ilk 97 bölümü için geçerlidir.

  • yumurta patlatma makinesi de denebilir. lan geçtim kıvamı mıvamı sağ salim teslim et yumurtayı yeter.
    3 tane koydum demin. 3 ün 1 ini aldım.
    illalah artık! tertemiz suda kaynatırım.
    ek:
    oha! 11 tane mesaj gelmiş şu mevzu için. şaka mısınız lan ? 13 senelik yazarım. hiç bir mevzu için bu kadar mesaj aldığımı hatırlamıyorum. 28-30 ocak'ta erkek yazarları mesaja boğuyoruzdan kastedilen bu olmamalıydı.
    deliyorum arkadaş deliyorum. deldiğim yerden gene patlıyor. dolaba da koymuyorum ben zaten yumurtalarımı. dolabın üstünde oda sıcaklığında duruyor.
    ek2:
    tamam patlamıyor amk. makine ile aramda kişisel bir husumet vardı. iftira attım. pişmanım.