hesabın var mı? giriş yap

  • az once gulnihal isimli bir yarışmacınin hatay ve mersinli olduğunu söyleyerek melezlik var dedigi yarışma. nur yerlitas da oryantalizm var ruhunda deyince evet oynamayi severim dedi.
    ahahahahah lan neyse ben bir sey demiyorum.

  • aşmış bir adamdan geliyor, adam üşenmemiş hesaplamış abi:

    "şimdi en büyük euro banknotu 500.. 30 milyon euro'yu bölersek 500'e, toplam 60.000 banknot olduğu ortaya çıkar.. ki hepsi 500 euro ise..

    o da 600 tane 100'lük 500 euro destesi eder..

    bir 500 euro banknotunun uzunluğu 160 mm, genişliği 82 mm, destenin yüksekliği yazmıyor da o da 100 mm civarı olsa..

    basit bir hesapla *, bir 500 euro destesinin hacmi 160x82x100=1312000 mm3 eder.

    600 tane desteyi hesaplarsak da 1312000x600=787200000 mm3 eder..

    basit bir çevirme ile bu da 787200 cm3 eder..

    bir bay ayakkabı kutusu 34 cm x 18 cm x 13 cm olduğundan, bir ayakkabı kutusunun hacmi 7956 cm 3 eder..

    demek ki bilal erdoğan'ın evi araştırılsa 787,200 / 7956 dan yaklaşık 99 tane ayakkabı kutusu bulabilme ihtimalimiz var..

    ben bu hesabı neden yaptım peki??

    kafayı yedim sabah sabah da ondan..

    30 milyon euro nedir abi yaa.. orada kimlerin hakkı var kimlerin..

    daha neyin mazlumiyetini yapıyorlar utanmadan..."

    (bkz: hesaplayan adamlar)

  • ruşen çakır'la olan polemiğinde, zıvanadan çıkmış yönetmen.

    ruşen beyin tüm yayınlarını izliyorum, flu tv'de ise oöst ve boş modern sohbetleri izliyorum.

    bugün ruşen bey'in dile getirdiği eleştiriler zaten günlerdir söylenen şeylerdi, içeriğinizde bariz bir hata var bunu kaldırın. üslup olarak da sert bir yayın değildi, biz olsak yanlış bilgi bulunan bu videomuzun yayılmasına izin vermezdik gibi yaklaşımı var.
    (flu tv videonun altına not düşmüş, burada söylenen çözüm (tuzlu gargara) geçerli değildir diye.)

    ilker canikligil'in buna savunması sansür ve otoriterlik üzerine. sansür ve otorite konusunda laf söylenecek en son kişi sanırım ruşen çakır'dır. adamın yaptığı iki yayından birisi sansür ve erdoğan'ın otoriterliği üzerine.

    ama iş bir anda ilker canıklıgil'in "ne oldum" delirmesine dönüşmüş. ne ruşen çakır'ın adam olmadığı kalmış, ne yaptığı yayınların az izlenmesi.

    her şeye tamamım da, senin zaten yaptığın iş, az izlenmenden belli oluyor gibi zavallıca bir yaklaşım ve savunma nedir arkadaş ya? elinde oytun'un başka videoları da varmış da onları da koysa milyon izlenirmiş de.

    ilker bey size tavsiyem, yalın alpay'la modern insan yönelimleri, tüketim toplumu, vasat insan ve ortalamayı aramak gibi konularda bir kaç program yapın. ama kurguları bırakın başkası yapsın siz son çıkan ürünü, öğrenmek ve anlamak isteyen bir insan olarak izleyin. belki o zaman "aa sen 30 bin izleniyorsun, seni ezik youtuber" gibi sığ yorumlar yapmaktan sıyrılırsınız.

    hozoma not: şu arkadaşınız iyice sefahate düşkün katoliğe dönüşmüş, biraz kendisine çekidüzen verseniz de bogomil ahlakına geri dönse.

  • başlığın uzun hali: "muslera'nın bu ayki maaşını şehit ailelerine bağışlaması" olacaktı.
    çok karakterli, ekmek yediği yere ve değerlerine saygılı, umarım hep böyle olur.
    hesaplamadan söyleyeyim bağışlayacağı tutar, 375 bin euro (2.5 milyon tl) olacak.
    örnek davranış, helal olsun. kaynak

  • 2021 sonunda türkiye'deydim. aklımda kalan fiyatlar:
    magnum dondurma 6 tl - 25 olmuş
    kıyma 60 tl - 300 olmuş
    700 gr içim kaşar 40 tl - 140 olmuş
    polonez sucuk kg 110 tl - 600 olmuş
    muhitteki kiralar 3500 iken benim çıktığım ev 1600 tl - 15000 olmuş

    şu olaya tamam diyebilecek yerküredeki tek ülke kuzey koredir. bunun nedenlerinin başında ise daha önce internete bile girmemiş, başka ülkeleri bile görememiş, dünyadan bağımsız doğan nesillerin olması yer alır. çok afedersiniz, pasaport 1100 liradan 3700'e, yurt dışına çıkış haracı 25 liradan 300 lere, yurtdışından ürün getirme haraçları %300'lere fırladı. hala seçim mi konuşuyorsunuz? kime vermeniz gerektiğini anlamıyorsanız, sandıklara gitmeyin.

  • galeano kahvenin keşfi ile ilgili şöyle der bir kitabında,
    ''etiyopya'nın bir dağında yetişen bir bitkinin kırmızı meyvelerini yiyen keçilerin bütün gece dans etmeleriyle keşfedilmiştir''

    zaten birçok psikoaktif, hayvanların o maddeyi içeren bitkileri yediğinde nasıl davrandığının gözlemi ile keşfedilmiş olmalı. eminim boş saatlerini doğayı ve hayvanları izleyerek geçiren çobanların bu konuda büyük katkısı olmuştur insanlığa. söğüt agacının yaprağını yiyip iyileşen bir hayvanı görmek, bu bize de yarar mı acaba fikrinin oluşmasının zeminini oluşturmuştur muhtemelen.

    kahve diyorduk. günün ikinci ve son kahvesini içerken, kahvenin ne kadar muhteşem bir içecek olduğunu düşünüyordum. yazmak da oradan geldi aklıma. çünkü kahve, daha doğrusu içerdiği kafein, nöronal ateşlemeyi hızlandırıp bizi, yani bizi biz yapan temel şey olan zihnimizi canlandırıyor, bizi harekete geçiriyor.

    vücudumuzun bütün hücrelerinde bulunan bir kimyasal olan adenozin, vücudun enerji denklemlerinde başrol oyuncularından birisi. kafeinin en kritik özelliği bu kimyasala benziyor olması. adenozinin nöronlar üzerindeki etkisi baskılayıcıdır. gün içinde beyindeki düzeyleri süreğen olarak artar, ta ki gece iyice artıp bizi uyutacak düzeylerde baskılayıcı hale gelene kadar. adenozin yavaşlatıcımız, frenleyicimiz, yatıştırıcımızdır. kafein ise görüntüde benzediği bu kimyasalın reseptörüne tutunup onun etkilerini engelleyerek bizi canlandırır. sadece bu yolla değil, nörotransmitterler ve hormonlar üzerine de etkileriyle de yapar bu etkiyi. örneğin adrenalin ve kortizolü arttırıcı etkisi ile bizim stres durumunda salgıladığımız bu maddeler üzerinden bizi daha alert, dikkatli ve tetikte kılar.

    aslında yazıya başlarken üstünde durmak istediğim konu da bununla ilişkili bir şeydi, ancak gelebildim, nöronlar fazla ateşlenince konuyu uzatmak gibi bir meylim var maalesef. kahvenin nasıl, ne kadar ve ne zaman içildiğinin önemli bir konu olduğu hakkında yazacaktım aslında.

    kortizol içsel olarak kendi ritmiyle salınan bir hormondur. uyku döngüsüyle ilişkili olan özgün bir salınım patterni vardır. temelde bedensel ve zihinsel stres ile ilişkili olan kortizol, içsel bir uyandırıcı, canlandırıcı olarak da görev yapar. kortizol uyanma saatinden bir saat kadar sonra pik yapar. kortizol kendi olağan pikini yaparken, kafeinin kortizol arttırıcı etkisinin bunun üstüne eklenmesinin bazı olumsuz etkileri var. örneğin gereğinden fazla kortizol salglanması, bedenin stres algılamasına ve olumsuz etkilenmesine neden olabiliyor. ayrıca zaten uyanıklığın artacağı saatlerde kafein alınmasının, kafeinekarşı tolerans ve bağımlılık gelişmesini kolaylaştırabileceği şeklinde sonuçlara varan çalışmalar var.

    kafeinin bağımlılık yaratan etkisi sadece uyarıcı oluşundan değil, dopamini arttırıyor olmasından da kaynaklanıyor. haz ve bağımlılık ile ilgili temel nörotransmitter olan dopamin, birçok psikoaktifle olduğu gibi kafeinle de artış gösteriyor. örneğin ben, sigarayı bıraktığım dönemde kendimi bir anda aralıksız kahve içerken bulmuştum. bir haz vericinin yerine bir başkasını koyarak ondan kurtulmaya çalışmak sık görülen bir insan davranışı. bağımlılık gelişmemesi için önerilen şeylerden birkaçı şöyle, ilk kahveyi kortizol pikinin bittiği saatlerde içmek; kahveyi her gün aynı yerde aynı şekilde içmemek çünkü her tür bağımlılıkta olduğu gibi bunda da asosiyasyon önemli; arada kafeinsiz kahve içmek çünkü böylece beyin kahve içmek ve kafein almak arasındaki çağrışımsal bağlantıyı kesiyor.

    kahve, ılımlı miktarlarla içildiğinde alzheimer, parkinson, diyabet, kolon kanseri, kalp hastalıkları gibi birçok hastalık için koruyucu olsa da sabahtan akşama kadar kahve içmek vücudu strese sokarak tam ters etki yapıyor. bu nedenle iki fincanı geçmemek ve bu fincanların saatini iyi ayarlamak öneriliyor. kafein yarı ömrü uzun bir madde olduğu için, içilen kahvenin öğlen erken saatlerde kesilmesi, akşam uykuya dalma konusunda önemli. yaklaşık 6 saatlik yarı ömrü olduğundan, akşamüstü 5'te filtre kahve içerek aldığınız 100mg kafeinin yarısı gece 11'de hala bünyenizde olacak. hele de birkaç saatte bir kahve içiyorsanız kafein kümülatif olarak birikeceğinden, tüketirken bu bilgileri akılda tutmak uyku hijyeni için faydalı olabilir.

    yanlış tüketilirse olumsuz yanları olabiliyor tabii ama dünyanın en güzel şeyini bile kıymetini bilmeden harcamak ya da zarar verecek kadar kontrolsüz kullanmak ve kötü bir şeye çevirmek mümkün. kahve gibi güzel bir şeyi en güzel şekilde tüketmek lazım bana kalırsa ve bize kahveyi hediye ettikleri için keçilere ve o çobana teşekkür etmek...

  • ruhunun güzelliği yüzüne yansımış.

    çadırım var. 3 gündür geceli gündüzlü gezi parkı'ndayım.
    minimum 30-40 medyatik insan gördüm.
    yarısından fazlası aynı; gezi parkının sokaklarında sürekli dolaşan, "bakın genşler ben buradayım" mesajı veren, her mikrofona konuşan, göstermelik fotoğraflar çektiren. (haaa hiç gelmeyenlere göre yine saygım var elbette, fakat sevmiyorum yapmacıklığı)

    ama bu kadın bambaşka be abi. 5-10 çadır ilerisinde kalıyorum. o da burada yatıyor. burada kalkıyor. buradan yiyor, buradan içiyor. gezi parkı çocuk atölyesi sayesinde çocuklarla vakit geçiriyor. bu işleri gönülden yaptığı o kadar belli ki. mutlu oluyor. mutlu ediyor.

    hatta bugün surp agop hastanesinin oradan 2 kamyon pet şişe su taşınması gerekiyordu. saat sabah 10-11 suları.. birlik olduk, imece usulü elden ele taşıyoruz. sağımdakinden alıyorum solumdakine veriyorum.
    sağdaki arkadaştan aldım bir koli suyu, sola döndüm. bir baktım suları verdiğim kişi demet evgar. yine bizimleydi.
    fotoğrafını çekmek isteyen kişilere "çekin ama bu şekilde olmaz, lütfen sonra" dedi. kameralar geldiğinde ise uzaklaştı.

    zaten aşıktım. artık tapıyorum.