hesabın var mı? giriş yap

  • kisinin kaygisini, endiselerini kontrol edemesi. en kucuk seylerin, onemsiz insanlarin tum gunu, tum haftayi, tum hayati mahvedecek guce ulasmasi. olaylar arasinda olmayan ya da cok ince olan baglari gorup, gereksiz zincir reaksiyonlari ile ruhu, akli, bedeni mahvetmek. kisinin hayatin uzerine tonlarca agirliginda bir filin oturmasi..

  • http://www.haberturk.com/…tanlarin-iqsu-daha-yuksek

    london school of economics'in araştırması uyku ile zeka arasında bağlantı kurmuş. iq'su yüksek olanlar geceleri daha aktif oluyor ve bununla bağlantılı olarak geç yatağa giriyorlarmış. zeka düzeyi düşük olanlar ise erkenden yatakta olmayı tercih ediyormuş.

    senelerdir gec yatmamizin bir seyin göstergesi oldugu belliydi zaten.

    anneler, babalar, ögretmenler, patronlar duyun bu haberi!*

  • bunun 3-5 bin isteyeni 10bin isteyeni de var.
    adaletli hakime saygılarımızı sunarız.
    kimse gazeteci diye hapse girmeyecek doktor diye hapse girmeyecek diye birşey yok.
    çatır çatır milleti yolarken iyi.
    yargılanmaya gelince ben doçentim yok.

  • melbourn-avusturalya müzesinde sergilenen 57nci alay sancaginin tanitim plaketinde sunlar yazmaktadir:
    "bu alay sancagi gelibolu savas alanindan getirtilmistir, ama esir edilmemistir. türk ordusu'nun geleneklerine göre bir alayin sancagi, alayin son eri ölmeden teslim edilemez. bu sancak, sonuncu muhafizin da altinda ölü olarak yattigi bir agacin dalina asili olarak bulunmustur. kahramanlik timsali olarak karsinizda duran bu türk alayi sancagini selamlamadan geçmeyin."

    kur'an-i kerim'de şehitler hakkinda söyle bir ayet var:
    "şehitlere ölüler demeyin. bilâkis onlar diridirler, fakat siz onu anlayamazsınız."

    selam olsun 57nci alayin kahraman erlerine.

  • turabi ile hakan'ın cilveleşmeleri bize iki ihtimal gösteriyor:

    1-her şey kurgu. kameralar kapanınca 'seyirciyi iyi kekledik bugün de' diye bizle dalga geçiyorlar.

    2-doğukan adada bonzai yetiştirmeye başladı herkes kafayı buldu.

  • çingene* bir çocuğun birliğini bir şekilde kurtarması.

    birlik ismi ve tarih vermeyeyim komutanlarının başına bir iş gelmesin. bunu galiba çok duymamışlardı.

    trakya'da esrarkeşlerin, hırsızların, torbacıların, hafif suçluların, yaralama vs gibi suçlardan hüküm giyenlerin çoğunlukla görev yaptığı bir zırhlı tugay. bu adamlar yunan ordusuyla girilecek bir tür teorik savaşın en önünde olan tipler. şaka gibi ama sosyal olarak en diplerdeki bu karekterler olası savaş durumunda ilk gidecek noktalara neden seçilir alman strafbatallion ceza taburu uygulamasının bize 1908lerden kalma bir yansıması mıdır arada hala düşünürüm.

    neyse olayımızda bu tugayın tanklarını kullanan, zırhlı personel taşıyıcıları süren, bakımlarını yapan er ve erbaşlar 30 ağustos törenine hazırlanıyorlar. trakya'da bir ilimizde bunların tugayından bir miktar araç geçit resminde şehir merkezinde ve stadyumda ilerleyecekler. tank komutanları da kupolalarda şeref tribününe jilet gibi üniformalarıyla selam duracak. sonra kışlaya geri dönülecek hayat kaldığı yerden devam edecek. törene de henüz 5 ay var. haftada bir araçlar çıkıp yanyana meydanı bir dönüp geri geliyorlar.

    o günlerde tugayın kapısında belirip yeni katılım yapan bir acemi er peydah oluyor. dünyada görüp görülebilecek en esmer çocuklardan biri. temsili bir resim ile göstermeye çalışırsak aha bu kadar esmer. tam bir tamil - sri lanka havası var. nerelisin diye soruyoruz adana diyor. roman mısınız diyoruz, o ne diye anlamayıp bakıyor. sonra git gel derken çocuğun cono olduğu meydana çıkıyor. tugaya bir cono gelmiş. kağıdına göre de daha önceden oto tamirciliği yaptığı için* gzpt tank bakım bölüğüne bakım er olarak verilmiş. astsubaylar "vay başımıza gelenler" tiradını okuyarak çocuğu yatakhaneye gönderiyor.

    tabii conolar herkes tarafından az çok bilindiği için bu çocuk daha hiç bir şey yapmadan hırsız diye insanların kafasında mimleniyor. tipine bakarsanız hırsızlıktan gasptan ziyade daha değişik bir şeyler peşinde havası seziliyor ama nedir direk anlamıyorsunuz. gözleri böyle bir değişik fel fecir okuyor. bir şeyler kesinlikle normal değil ama du bakalım. mevcudunun %40 kadarının arızalı / misfit olduğu birliğe bir de cono ilave ediyoruz. üst devre erler "bak bu dolaptan bir şey eksilirse" diye gelir gelmez cononun başına ekşiyorlar. çocuk kafa sallıyor "ağabey valla ben bilmem öyle şeyler" gibisinden kendisini savunuyor. yatakhanede sonra cidden pek bir hırsızlık şikayeti de olmuyor.

    gel zaman git zaman tugay denetleme, bakım, geçit resmi derken 30 ağustos gelip çatıyor. tugayın araçları komutanlar tank ve gzpt kulelerinde üstlerini başlarını düzeltirken hıncahınç dolu şehir meydanına ve stadyuma giriyorlar. önden iki sıra delicesine yıkanıp fırçalanmış tank, ardından iki sıra zırhlı personel taşıyıcı - zırhlı muharebe aracı - zha falan geçecek. derken stadyuma girdikten sonra bir arbede oluyor. tank kolu stadyumun ilk 100 metresine gelmeden zınk diye duruyor. tank komutanları sağa sola en sonunda arkaya bakıyorlar. hepsi arkaya bakınca arka tarafta zırhlı personel taşıyıcılardan birinde bir sorun olduğu anlaşılıyor. şeref tribününde eli selam dur'da kilitli kalmış bütün subay camiası yavaş yavaş sola dönerek ne olduğunu anlamaya çalışıyor. sonra ortalarda bir zırhlı personel taşıyıcının içinden bir er fırlıyor diğer zırhlı personel taşıyıcıya arka kapıdan giriyor ve 10-15 saniye kadar sonra geçit resmi kaldığı yerden devam ediyor. herkes bunu senkronizasyon sorunu falan sanıp geçiştiriyor. seyirciler ve halk da tezahürata devam ediyorlar. tanklar ve zpt'ler stadyumun diğer ucundan çıkarak gidiyorlar. başka bir sorun da çıkmıyor.

    tabii işin aslı o sırada zırhlı personel taşıyıcılardan biri stadyuma girer girmez stop ediyor. bunlar sürekli bakımı yapılan araçlar ama elektrik aksamında her nasılsa bir sıkıntı olmuş, ve mürettebatı aracı çalıştıramıyorlar. herkesin önünde rezillik çıkması an meselesi. taşıyıcının sürücüsü durmadan kvv kvvv gur gur marş basmaya çalışıyor ama lanet araç bir türlü marş almıyor. o sırada diğer personel taşıyıcının içinde olan bu cono ağzında ciklet, tank periskopundan stadyumdaki kızları keserken diğer aracın marş basmaya çalıştığını kulaklığından duyuyor. birden kendisine bir haller oluyor ve "çekilin laaan" diye bağırarak kendisini dışarıya atıyor, hop dur nereye demeye kalmadan elektrik arızası yaşayan zırhlı personel taşıyıcıya dalıyor ve içeride elektrik sigorta paneline altlarına sıçarak bakan iki askeri ittirerek, sanki 100 yıldır bu işi yapıyormış gibi rastgele iki kabloya asılarak çekiyor. dişleriyle yalıtımı kopartarak kabloları bağlıyor ve zırhlı araca düz kontak yaptırıyor. zırhlı personel taşıyıcı birden gürrr diye marş alınca kulede kendisini ter basan tank komutanı da telsizden tamam hazırız diyor ve tüm tank kolu geçit resmine öyle devam ediyor.

    herif oto tamircisi değil oto hırsızıymış. oto hırsızlarının da şahıymış yani.

    ardından bakım bölüğünde kendine oto elektrikçi diyen 10 askere aynı sigorta tablosunu gösteriyorlar hiçbirisi 1 dakikanın altında kablo donanımını anlayıp düz kontak yaptıramıyor.

    cononun conoluğu yüz yılda bir hakikaten iyi bir işe yaramış oluyor.

  • fenerliler diyorlar ki eğer ki bir sezonda lig veya eleme farketmez iki organizasyon varsa ve iki şampiyon varsa ikisi de sayılmalı.

    buna göre fenerbahçe şampiyonluk sayısına türkiye kupalarını da dahil etmeli. hatta zamanındaki cumhurbaşkanlığı kupası başbakanlık kupası süper kupalar da (bazıları birbirinin devamı organizasyonlar). o maçlarda ter döken futbolcuların emeği yok mu sayılsın? o kupalar fasulyeden kupalar mı?

    bu durumda müzedeki resmi tüm kupalarının sayısına göre yıldız verilmeli. ama fenerbahçe buna yanaşmıyor. bazı kupalar sayılsın bazıları sayılmasın diyorlar. neden? çünkü galatasaray'ın müzesinde daha fazla resmi kupa var. insan sırf rakibinde daha fazla kupa var diye kendi kupaları sayılmasın onlar fasulyeden kupa der mi? o kupaları almak için ter döken futbolcuların emeğine ihanet eder mi?