hesabın var mı? giriş yap

  • her birimizin sık sık ziyaret ettiği ve türlü ihtiyacımızı satın aldığımız süpermarketler aslında tam bir algı yönetimi harikasıdır. ciddi ve kurumsal (ya da öyle olmak isteyen) her süpermarketin genel işleyiş sistemlerinde son derece iyi tasarlanmış algı yönetimi uygulamaları bulunmaktadır. şimdi süpermarketlerde uygulanan algı yönetimi uygulamalarına bilinen birkaç örnek vermek istiyorum.

    1)süpermarket algı yönetimi operasyonların temel amacı içerde daha çok kalmanız ve daha çok para harcamanızdır. bir süpermarkete giriş çok kolayken oradan elinizi cebinize atmadan çıkabilmeniz hiç de öyle kolay değildir. süpermarketten içeri girdikten sonra tekrar geriye çıkabilmeniz için tüm mağazayı planlanmış bir rota üzerinden geçerek yürümeniz ve tamamen binanın başka bir ucundaki kapıdan çıkmanız gerekir. tabi tüm yürüyüş boyunca birbirinden çekici yüzlerce ürünün bulunduğu rafların önünden geçmek zorunda kalırsınız ki haliniz aynen her birinin ucuna nefis yemler takılmış yüzlerce olta arasından geçmeye çalışan bir balığın haline benzer.

    2)süpermarketin kapısından adımını attığınız anda sizi enfes kokuları ve rengarenk görüntüleriyle ilk olarak manav kısmı karşılar. bazı marketlerde etki artsın diye manav kısmının hemen yanına buram buram kokular salan ekmek fırını da konur. rengarenk görüntüler ve enfes kokularla görme ve koklama duyularınız uyarılır ve ister istemez kendinizi ağzınız sulanıyor halde bulursunuz acıkma duygusu yaşamanız süpermarket için çok iyidir çünkü aç insanlar psikolojik olarak para harcamaya daha fazla yatkınlaşırlar.

    3)market bölümünde yer alan sebze ve meyvelerin özel ışıklandırma teknikleriyle olduklarından daha taze ve canlı gösterilmesi önemlidir. renk unsurunun tüketiciler üzerindeki etkisi oldukça fazladır. mesela muzlar üzerinde yapılan bir araştırmada tüketicilerin hangi sarı renk tonu daha fazla tercih ettikleri incelenmiş ve sarı rengin belli bir tonuna sahip muzların daha fazla satın alındığı gözlenmiştir. bu bilgi edinildikten sonra bu bilgi muz üreticilerine aktarılmış ve bir süre sonra market raflarını tam da bu renk tonunda muzlar doldurmuştur.

    4)süpermarketler için esas amaç kapıdan giren müşterinin mümkün olduğunca içerde kalmasını sağlamaktır. bu sebeple satışları daha yoğun temel ihtiyaç maddelerine ait reyonlar marketin iyice içlerine yerleştirilir (hatta saklanır) ki müşteriler o reyonlara ulaşana kadar diğer ürünlerin önünden de geçmek zorunda kalsınlar. müşterinin içerde geçirdiği zamanı anlayamaması dış dünyadan koparılması için marketlerde kesinlikle dışarıya açılan pencerelerin olmaması ve hiçbir yerde saat bulunmaması da önemlidir.

    5)marketlerde arka planda çalan müziğin ritmi, tonu, hatta cinsi bile çok ayrı planlanır. doğru şekilde konumlandırılmış, özel bir ritme sahip ve belli kelimelerin tekrarlandığı müzik parçalarının satışları arttırdığı gözlemlenmiştir.

    6)süpermarketlerde on binlerce ürün bulunur. bu kadar fazla sayıda ürünün varlığı insanların seçim yapma kapasitelerinin aşırı yüklenmesine ve zihin fonksiyonlarının karmaşıklaşmasına sebep olacaktır. on beş dakikadan fazla süpermarkette vakit geçiren ve binlerce ürün seçeneği yüzünden kafası süngere dönen müşteri en sonunda seçim yapma stresinden kurtulmak için rastgele ve duygusal bir şekilde eline geçirdiği ürünleri sepetine atmaya başlar. süpermarket alışverişi sonrası evinize gittiğiniz zaman torbalarınızın içinden çıkan bazı ürünleri neden almış olduğunuzu bir türlü çözememenizin esas sebebi budur.

    7)yetişkinlerin alması istenen pahalı ürünler tam onların göz seviyesine göre, çocukların alması istenen ürünler de onların boy ve göz seviyesine göre raflara dizilirler. sürekli gözünüzün önünde uçuşan binlerce çekici ürünle baş etmeniz çok zordur çünkü her attığınız adımda başka bir ürünün renkli kutusu (ki o da özel dizayn) gözünüzün önüne konur. raf demişken kasadan çıkarken hemen kasanın yanına konulan “pişmanlık noktalarıda “son derece etkilidir. süpermarket çıkışında o ana kadar çeşitli sinyallerle iyice tahrik edilmiş müşteri son bir hamleyle kasanın yanında gördüğü ürünleri zaten ağzına kadar dolmuş sepetine atıverir. bu sebeple süpermarketlerde en pahalı raf kirası bu çıkış raflarına aittir.

    8)süpermarketlerin elinize tutuşturduğu sepetlerde özel olarak dizayn edilmişlerdir. bu sepetler ne kadar büyük olursa müşteri o kadar fazla alışveriş yapacaktır. süpermarkete elinizde kesin bir alışveriş listesiyle gitmenizi ve mümkün olduğunca en küçük sepetleri kullanmanızı tavsiye ederim.

    sonuç olarak süpermarketlerde bir çok algı yönetimi taktiği kullanılarak tüketici yönlendirilir. burada saydığım maddeler çok bilinen ve basit taktiklerdir. (bunlardan çok daha etkili algı yönetimi uygulamaları da mevcuttur ancak o konulara verdiğim eğitimlerde değiniyorum)

    bundan sonraki süpermarket ziyaretinizde bu basit taktiklerin bile ne kadar etkili işe yaradığını az biraz gözlem yaparak kendinizde anlayabilir ve çok şaşırabilirsiniz.

  • servet abi döktürdü gene.

    ''eskiden sabah meyhaneden cıkıp dönen adamla, sabah namazına giden adam birbirinin selamını alırdı şimdi kalmadı bunlar ayırdılar bizi ayrıştırdılar. ayrıca bu çocuğu da ekmek almaya gönderme!.''

  • devlet bahçeli'nin ve burdaki tek siyasi görüşü kürt düşmanlığından oluşanların anlamadığı ülkenin çok ciddi bir rejim değişikliği tehlikesi ile karşı karşıya olduğu.

    kimse bu %60'lık kesim bir olsun 4 yıl ülke yönetsin ve sonra zamanında seçime gitsin demiyor zaten. bu imkansız. yapılması gereken koalisyon kurup restorasyon sürecine girmek, yolsuzlukları ve erdoğan'ı yargılamak. daha sonra erken seçime gitmek.

    bahçeli 99 yılında yaptığı gibi yine erdoğan'nın yükselişine sebep oluyor şu an. olası bir erken seçimde akp bir daha öyle ya da böyle iktidarı vermez. şu seçim türkiye'nin tek şansı idi ki görüldüğü kadarıyla siyasi vizyonsuzluk ve geri kafalılık yüzünden harcanıyor.

    geçmiş olsun.

  • türbülans olayına zaten değinildiğine göre kemerin bir diğer faydası ise uçak düşüp parçalandığında tanınmaz hale gelen cesedinizin koltuk numaranıza göre teşhis edilebilmesine yarar.

  • hepimizin başına geldiğini düşündüğüm bir durumdur. bir aracı satın alırsınız, aylarca hatta belki yıllarca binersiniz. sonra bir gün temizlik yaparken ya da belki yolculuk esnasında her zaman kullandığınız bir düğmeye 2 kere basınca, her zaman çektiğiniz kolu 3 sn falan çekili tutunca, cd-mp3 çaların bir tuşuna belli aralıklarla basınca gibi rütinin dışında bir hareket yapınca aracın farklı bir özelliğini keşfedersiniz. en acısı ise bu özelliği bilmediğinizi fark eden bir arkadaşınızın size mal muamelesi yapmasıdır.

    2 yıldır kullandığım fiat punto evo 'mun sinyal kolunu 3 sn arayla 2 defa sola çevirdiğimde aracın turbo konumuna geçmesi beni işbu entryi girmeye sevk etmiştir. şaka lan şaka, 77 beygir araba zaten, ne turbosu. sinyal koluyla ilgili dandik bir özellik keşfettim sadece.

    edit :imla