ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yaran başlıklar
film çekmek
-
olur da müğteşem fikirlerinizi film haline getirip milyon milyar dolarlar kazanmak, yeni spielberg, tarkovsky, lynch, emmerich falan olmak istersiniz falan, bu surecte size faydali olabilecek birkac ucretsiz ve acik kaynak kodlu programi vereyim de oscar konusmasinda bana da tesekkur edersiniz heheh.
senaryo
sonucta uluslararasi sektor standartlarina uygun formatta senaryo yazmalisiniz ki al pacino falan senaryonuzu okurken zorlanmasin. bu durumda pahali senaryo programlarina muadil kit scenarist imdadiniza yetisir. benim de super bir fikrim var, fakir olmasina ragmen kuzguncukta oturan basina buyruk asi kiz zengin holding sahibi yagusukluyu kendine asik eder ve olaylar gelisir. nasil fikir?
https://kitscenarist.ru/en/download.html
storyboard
blocking ve framing'i onceden belirlemek hem set surenizi azaltir hem de dunya stari oyuncularinizin isini kolaylastirir, set ekibinin de isine yarar diyecegim de set ekibine izdirap cektirmek memleket gelenegidir o yuzden onlari bosverin. storyboard icin storyboarder kullanip sanatinizi konusturun.
https://github.com/…onderunit/storyboarder/releases
https://wonderunit.com/storyboarder/
kurgu
goruntuleri kurgulamak eskiden cok zordu, film bobinlerini kesip bicip yapistirmak, master'a zarar vermemek falan. neyse ki gunumuzde dijital kurgu imdada yetisti. openshot ve shotcut kullanin, kurum kurum kurgulayin basyapitinizi.
https://www.openshot.org/download/
https://www.shotcut.org/download/
gorsel efekt
filminize onceden hazirladiginiz ejdercan eklemek istersiniz, patlama catlama lazim olur, galaktik imparatorun filosunu kompozite etmeniz gerekir, dunyayi isgal eden dunyalilar yapmaniz gerekir falan, natron imdadiniza yetisir.
https://natrongithub.github.io/
ses efekti
ses efektleri yapmazsaniz filminiz eksik kalir, vapur sesiymis, viraj donen araba sesiymis, hamile oldugunu holding sahibi yagusukluya aciklayan fakir ama basina buyruk kiz sesiymis, bunlari yapip ses kanallarini duzenlemek icin audacity kullanin.
https://www.audacityteam.org/download/
cgi
jenerik yazilari olsun, sahicisini patlatmaya butceniz yetmeyecegi icin 3d'sini yapacaginiz zengin oglan arabasi olsun her turlu cgi isi icin blender kullanin. tabii blender ile birlikte cgi yapma yetenegini indiremiyorsunuz, onu ayrica bulmaniz gerekiyor.
https://www.blender.org/download/
tabii bunlarin hepsi kisa film, animasyon, hikaye tabanli oyun yapmak icin kullanabileceginizi soylememe gerek yok sanirim.
eee isin cogunu cozdunuz, geriye milyonlarca dolarlik butceyi ve dunyaca unlu oyunculari bulmak gibi ufak detaylar kaldi, onlari da siz hallediverin artik ehe ehe.
dost ile arkadaş arasındaki farklar
-
dost kitabevi, arkadaş yayınevidir.
wolverine
-
türkçe bilen marvel comics karakteri.
detayları paylaşmadan önce, çizgi romanlarla ilgili bilinmesi gereken bir durum var; karakterler hikaye gereği ingilizce dışında başka bir dilde konuşuyorsa, konuşma balonunda diyaloglar yine ingilizce olarak yazılır fakat başına sonuna küçüktür - büyüktür işareti konulur, "`<" ve ">`". örneğin hikayede bir karakter türkçe olarak "selam, nasılsın? baban nasıl?" diyorsa konuşma balonunda <hi, how are you? how is your father?> diye yazılır. bu bilgiyi aklımızda tutarak wolvie'nin hikayesine geçelim.
hayatından entrika eksik olmayan karakterimiz wolverine, bu uzun hayatının çeşitli noktalarında kendisine sorunlar çıkarmış olan bir karakter olan romulus'tan illallah etmiştir, kafasını kesmek istemektedir. wolverine'in kendisine benzeyen bir de oğlu vardır daken adında, ki bu oğluyla da romulus'un manipülasyonları yüzünden arası bozuktur. fakat yine de entrikalar gereği daken ve wolverine bir olup romulus'u öldürmeye karar verir, bu yüzden farklı farklı yerlerde gizlice buluşurlar. bu buluşmalardan birini de ankara'da yapmaya karar verirler.
daken ankara'da cafede oturuyor
bu buluşma sırasında tartışmaya başlarlar, sonra wolverine öğrenir ki daken arkasından romulus'la iş çevirmiş, vay hayın evlat deyip muramasa kılıcını saplar daken'a. olaylar daha büyür, romulus'un kendisi gelir, hulk'ın oğlu skaar falan da dahil olur, ankara'da tansiyon gerilir. derken beklenmedik bir şey olur ki bu, çizgi romanlarda gördüğüm en absürt şeylerden biridir; romulus'un tuttuğu kürtler saldırır.
wolvie kürtlere şaşırıyor
işte bu noktada sivil kaybı azaltma noktasında harekete geçen wolvie saldırının yapıldığı yere koşturup binanın içine girer ve içerideki adama dışarı çıkmasını, binanın çökeceğini söyler. adam da "hayır çocuklarım hala içeride" diye cevap verir.
türkçe konuşuyor
işte bu resimde de görüldüğü üzere bu diyalog küçüktür büyüktür işaretleri ile yazılmış, bu yüzden diyalog ingilizce dışında bir dilde oluyor ki ankara'nın orta yerinde gerçekleşen bu diyaloğun dilinin türkçe olduğu akla ve mantığa yatkın geliyor. türkçeyi neden ve nasıl öğrendiği de bir muamma tabii. birinci dünya savaşı'nda gelibolu'da savaşan newfoundland birliğiyle gelip de mi öğrendi, yoksa yaşadığı fırtınalı hayat mı onu bir şekilde türkçe öğrenmeye itti, bilemiyoruz. belki soğuk savaş döneminde türkiye'de bulunan bir ajandı, belki de eskişehir'de bir erasmus öğrencisi. belki emekli salih öğretmen, belki iş insanı ali bey.
keşke bizim de evimiz yansaydı
-
çok gaf yapıldı bu güne kadar, ama böylesi gelmedi. mükemmel.
boşanmak
-
acımasız olduğu kadar gerçekçi bir kelime.
boş oluyorsun, sade kabuk kalıyorsun geriye. içi boş bir kabuk ne işe yarar ki? ceviz olsan atarlar hemen çöpe.
biz ilk önce evleri ayırdık.
bir kendimi bir de kızımı alıp çıktım o evden. soranlara bunu söylüyorum hep, aslında o da aynını yaptı, bir kendini alıp çıktı.
öyle karar verdik çünkü, bize mutluluk vermeyen, bize uğurlu gelmeyen eşyaları ne o ne de ben alamadık.
çok gerekli bir kaç parça dışında üst baş bile kaldı o evde. sanırım ikimiz de yenilenmek istedik, maddiyat elverdiğince.
sonra duruşma günü geldi. yön bulma hususunda tam bir kör tavuk gibiyim. kaybolurum hemen. izmir'de iken erkek kardeşimi hatay'dan aşağı mithatpaşa yönünde sahile indirmek isterken önce betonyol'a çıkarmış, sonra da madem çıktık hadi yeşildere'den karşıyaka'ya amcamlara gidelim diye kandırmaya çalışmışlığım vardır. alt üst, sağ sol yok bende, bunu bildiğinden telefonda bana adliyenin yerini o kadar mükemmel tarif etmişti ki elimle koysam bu kadar rahat bulamazdım.
anlaşmalıydık zaten, uzun sürmeyecekti.
sonra bitti mahkememiz. çıktık. adliyenin kantine gittik, "gel." dedi, "sana bir çay ısmarlayayım."
"tamam" dedim, "tatlılar benden o zaman."
en azından cuma namazlarına gitmesini çok isterdim hep. annemin babamı hazırladığı gibi cuma vakti onu hazırlamak namaza, çok isterdim. hiç nasip olmadı, onu tanıdığımdan itibaren bir kere bile gitmedi cuma namazına. namaz bu, allah ile kul arasında, ses etmemiştim; ama bilirdi üzüldüğümü. geçen cuma namaza gitmiş ve ikimiz için çok dua etmiş, onu söyledi. güldü sonra. "bak, demek senleyken imanım elden gitmiş, senden ayrılacağım için nasıl imana geldim görüyorsun. namaza bile başladım." dedi. beraber güldük, komikti gerçekten de. "sırtında da kaşıntı başlamıştır senin." dedim, anlamadı. "yoo, başlamadı." dedi. "benden ayrılıyorsun ya, kanatların da çıkacaktır. melaike oluyorsun. kaşınıyordur sırtın, dikkat et." dedim.
iyice güldük. hep böyleydi zaten aramızdaki. bir atışma, bir altta kalmama, bir takılma birbirimize.
gülerdik ama, hep gülerdik birbirimize. ben ona daha çok gülerdim; çünkü hiç hazırcevap değildim. hep alt ederdi beni. komiğime giderdi. bir de haklı da olurdu, inkar etmek yerine gülmek daha kolayıma gelirdi, gülerdim. zaten bizim evin delisi bendim.
sonra tatlılar yendi, çaylar içildi, sigaralar söndürüldü. kalktık.
birden anladım ben, boşanmayı isteyen ben olduğum halde, birden anladım. artık bitmişti.
kendimi yokladım, pişman mıydım?
hayır, değildim.
mutlu değildim, kendi mutsuzluğumda onu da eritmiştim.
biz birbirini ilk görüşte seven, iki zıt karakterdik.
yedik bitirdik, sevgimizi.
dünyanın en güzel şeyini, bizi yani, harcadık.
pişman da olmadık bundan. geri adım da atmadık.
çok güvendik karşı taraftakine, seviliyoruz nasılsa dedik.
ama sevgi sorunları çözmüyor.
şimdi evlendi.
duyuyorum ki, çok da mutluymuş. ben de mutlu oluyorum.
o beni, ben onu mutlu edemedik birlikteyken.
ayrılığa adım atarak, ona mutluluk için şans vermişim demek ki.
benimle konuşmuyor, eşi istemiyormuş.
haklı olabilir. ben anlamıyorum bu mantığı; ama haklı olabilir. kendi tercihi.
yeter ki mutlu olsun.
yeniden evlenmeden bir ay kadar önce, kızla ilgili bir şey için buluşmuş çay içiyorduk. evleneceğini biliyordum; ama ilk kez akıl danıştı benden. kadının beni kıskandığından bahsetti, kendisinin nasıl davranacağını bilemediğinden.
"benden esirgediğin ne varsa ona yap, mutlu olursun." dedim.
"bir de ailenle fazla yüz göz etme eşini, her şey çözülür." dedim.
söylediğimi yapmış. ne güzel, şu dünyada biri de benim sayemde mutlu olsun artık.
mutlu da olsun zaten, o mutlu olsun ki kızımız da mutlu olsun.
içim o kadar rahat ki, o kadar tüketmişiz ki sevgimizi.
..............................
eski eşim denmesinden hoşlanmıyorum. eski eş nedir yahu, ne kadar kırıcı bir kelime öbeği, her iki taraf için de öyle. kendisinden bahsederken artık, kızımızın babası diyordum. böyle deyince insanlar, hâlâ unutamadığımı söylüyorlar. öyle değil aslında, kızımız değil mi zaten? yalan mı yani?
yorum yapmaya meraklı insanlar her yerde.
soğuk bir "kızın babası" diyorum, mesele kapanıyor.
o da illa anlatmam gerekirse.
yoksa ben kimseye anlatmıyorum onu.
çünkü içi boş bir kabuk gibi kocaman bir kelime var aramızda. boşandık biz.
o öyle mutlu, ben böyle.
ekleme: ayrılalı 12 yıl olmuş bile. başlarda insan kendini basarısız zannediyor. hiç ilgisi yok oysa, aksine her şey insan için. hele de benim gibi boşanmayı isteyen tarafsanız zaman içinde unutuyorsunuz bile.
yozgat'ta kaza yapan sebze kamyonunun yağmalanması
-
donanımhaber ölücülerine rahmet okutan olay.
bunlarınki açlıktan falan değil. karaktersizlikten..
ezkaza oradaki kamyondan yola domates yerine havuz dibi aydınlatması saçılsaydı, hiç ihtiyaçları olmamasına, evde havuzları bulunmamasına rağmen arabayı durdurup o dökülen havuz dibi aydınlatmalarını yağmalarlardı.
sonra bizim ülkenin önünü gavurlar kesiyor..
al işte ülkenin halkı bu. bu halktan bir halt olur mu?
eşi vefat etmiş kadınlara 300 bin tl destek
-
türklerden çok suriyelilere yarayacak olan uygulama.
şahan'ın bağış dekontunu paylaşması
-
örnek olması açısından güzel bir hareket. böyle şeylerin paylaşılması güzel.