hesabın var mı? giriş yap

  • new york'taki restaurant sayisi 26642 * sabah, oglen, aksam farkli bir restaurantta yesen her restauranti denemek icin asagi yukari 24 seneye ihtiyacin var. o 24 sene icerisinde de ne kadar yeni restaurant acilir, ne kadar kapanir vs onlari da ekle ; duz hesap 30 yil.

    bir haftaligina gelip 3-5 tane deneyip en iyisi diye sallamak ise priceless.

    10 kusur sene orada yasayip su an geriye baktigimda ozledigim tek bir burger var , o da bosna expressteki burger, brooklyn'de ridgewood bolgesinde kic kadar dukkan ve gercek kaymakli bosnak kofteli ajvarli burger. onun haricindeki herhangi bir burger'i zaten amerika'nin herhangi bir yerinde de yiyebiliyorsun. bunu buradan okuyup da turist olarak geldiginiz bir sehirde denemeye de gitmeyin, vaktinize yazik olur : )

    ayrica burger diyince gozumuzde tuten, burada hic bir seyin yerini dolduramadigi : islak hamburger!

  • şurada verilen krallar gibi yaşama örneklerine bakınca bu nerenin krallığı demekten kendimi alamıyorum.

    2000 lira maaşı normalleştirip kralım ben diye kendinizi inandırırsanız, patronlar, işverenler sizi daha çok kullanırlar.

    mesela çok kralım bakın diye döküm çıkaranların hiç birinde bence iyi yaşamanın önemli kalemlerinden birisi olan seyahat yok. seyahatin en ucuz hali bile şu denklemleri altüst eder.
    dışarı çıktığında çayın kahvenin hesabını yapıyorsan, biradan başka alkole elin gitmiyorsa, ihtiyacın olan kıyafeti almak için sezon sonuna kadar indirim olsun diye bekliyorsan, sinemaya gitmek için indirim gününü bekliyorsan kral değilsin arkadaşım.

  • işte fenerbahçe'nin formasını giymesi gereken adam bu, volkan değil.
    takımı deplasmanda 5 gol atmış; mert günok, "ülkemizde kadın cinayetleri bu kadar yüksekken sevinemiyoruz" diyor.

  • taraftarlarından biri -ki yakın kız arkadaşım olur kendisi-, yeni bir ilişkiye başlamanın verdiği aymazlıkla, sevimli sevimli malum soruyu sormuş*; ''hapisteydim yedi senedir, yeni çıktım.'' cevabıyla karşılaşmıştı. öyle hep romantik sonuçlar doğurmuyor yani, tatar ramazana denk gelme ihtimali var, şımarmanın alemi yok.

  • 15 yıllık bas gitaristlik hayatımda geçen yıl doğruluğunu anladığım durumdur. şöyle ki, taksim (bkz: dorock) barda düzenli sahne aldığımız zamanlardan birinde, judas priest'ten painkiller çalıyoruz. baya da iyi yardırıyoruz parçayı normalde. ancak alkolün etkisiyle sanırım, bu sefer ben parçanın daha girişinde mavi ekran verdim. parçanın hangi nota ile başladığı konusunda bile bir fikrim yok. beyin olmuş tabula rasa. lan dedim bittik. sonra aklıma geldi, olm rezil olacağına kapat potanstan gitarın sesini, çalıyormuş gibi yap. ama nasılım a dostlar, görmeniz lazım...yılların air guitarcılarına taş çıkaracak hareketler yapıyorum. bir davulcuya gidiyorum şekil yapıyorum, bir seyirciye gidiyorum gitarı biralarla tokuşturuyorum falan. insanlar gazdan ölecek.

    arkadaş, grup arkadaşlarım da dahil, biri de çıkıp demedi ki aga bu nedir? lan bildiğin çalmadım parçayı, kimse anlamadı. tebrik falan aldım hatta milletten. orada anladım ki, boş işler bunlar. o zamandan beri jamiroquai falan çalıyorum daha çok lan. nasıl travma yarattıysa artık...

    denizin buz gibi sularından gelen edit: işittiğim laflar sebebiyle illa "ironiden anlamayan nesle aşina değiliz" diye not düşüreceksiniz adama. hayatımın yarısını verdiğim bir enstruman için nasıl "boş işler bunlar" diyebilirim ki?