hesabın var mı? giriş yap

  • çocukken bu adamların gazete köşelerini okur, bunlar herhalde bizim gibi cahil insanlar değil ki köşe sahibi vs diye düşünürdüm.
    bunların bu vasatlığı ülkeyi akp’ye bıraktı.

  • eğer kapı zili durmadan çalıyorsa bilin ki o kardeşinizdir, yerinizden kalkmayın başkası bakar
    eğer kapı zili bir kere çalıyor sonra kapının açılmasını bekliyorsa o bababınızdır, bekletmeyin gidin kapıyı açın
    eğer kapı kapanma sesi duyduysanız ve ardından sessizlik olduysa o annenizdir, merak etmeyin o sizi bulur.

  • tanım: alman coğrafyacı heinrich kiepert'in osmanlı imparatorluğu döneminde hazırladığı 1844 yılına ait atlas inanılmaz ayrıntılar içeren bugünkü haritalarda bile yer almayan mezra ve yayla adları olan haritadır.

    ilgili olanlar için yararlı olacağını düşündüğüm link

    edit*: 1844 yılıyla ilgili bir takım çelişkiler nedeniyle kiepert'in haritasının tümüne bakabileceğiniz başka bir link:
    link

    edit: “1841-1848 yılları arasında anadolu'ya dört kez seyahat eden kiepert 1844'te karte des osmanischen reiches in asien dahil olmak üzere bölgenin iki haritasını çıkardı.” görsel

    edit 2: "jakeamberson" isimli yazarın atmış olduğu mesaj ile rudolf fitzner adında coğrafyacının kiepert'in haritasını baz alarak 1900 yılında yapmış olduğu ve harvard üniversitesi kütüphanesinde yayınlanan istanbul ve doğu marmara bölgesine ait haritayı da ekleyelim. jakeamberson'a bu değerli katkısından dolayı da ayrıca teşekkür ederim.
    link

    edit 3 : 3.link yoğun giriş nedeniyle çökmüştü düzeltildi. istanbul açısından güzel bir çalışma daha bakmanızı tavsiye ederim.

    edit 4: "acestreamhd" isimli yazarın haritanın bulunduğu ilk sayfaya ilişkin çevirisi için: (bkz: #133181607)

    edit 5: özellikle haritanın tarihiyle ilgili oldukça fazla mesaj aldım. kiepert'in 1899 yılında öldüğü ancak haritada 1900'lü yıllara varan güncellemelerin olduğunu görmekteyiz. baba (bkz: heinrich kiepert) ve oğul (bkz: richard kiepert) yani baba kiepert'in 1841 yılında başladığı bu çalışmayı oğul kiepert güncellemeler yaparak bu gördüğümüz haritayı oluşturuyor. ayrıca oğul kiepert babasının tamamlayamadığı "formae orbis antiqui" isimli atlası da güncelleyerek yayımlamıştır. bu gördüğünüz eser, 1818 yılında doğan bir bilim adamının oğluyla beraber 1915 yılına kadar emek ve ömür sarfederek bir asır süren çalışmasıdır. 2022 yılına aktarılan bu kıymetli tarihi veriler için kiepert ailesine şükranlarımı sunuyorum.

    debe editi: paylaşım nedeniyle yapılan güzel yorumlara çok teşekkür ederim. her şey gönlünüzce olsun dileklerimle.

  • bakara makara sorun degil, beni temsel eden basbakanin elini kolunu yardirarak omzunu araya sokarak fotograf karesine girmesi sorun degil. turkiye ekonomisinin 19. siraya dusmesi sorun degil. adamin peceteye parayi teslim aldim yazip cezadan yirtmasi sorun degil. bunlara bakip ne gunlere kaldik demiyoruz ama birisi asker kiyafeti bornoza benziyor diye dusakabin diyince ne gunlere kaldik oluyor. dikkat ettiysen daha yolsuzluk kayitlarina dogudaki sorunlara girmedim. akpnin cogunluk oylari almasi garip bir durum degil her gun daha cok ispat cikiyor. koyunogullari

  • sahneye her girişinde imparatorluk marşı çalmaya başladığı için acaba elbisesindeki bir buton vazifesiyle kendisi mi çalıyor diye düşündüren şahıs.

  • akp kütahya milletvekili hüsnü ordu’nun kızı.

    --- spoiler ---

    milyonlarca genç iş ararken, akp kütahya eski milletvekili hüsnü ordu'nun kızı sümeyra, sınavsız ve açıktan atamayla kütahya belediyesi özel kalemi'nde işe girdi. ancak ankara'da yaşayan ve internet üzerinden kedi satışı yapan sümeyra'nın işe gitmediği ortaya çıktı. aydan aya hesabına yatan maaşını ise düzenli olarak aldığı iddia edildi.

    --- spoiler ---

    https://www.sozcu.com.tr/…ada-kedi-satiyor-2687215/

    eğer gazete haberi doğruysa, büyük rezalet.
    ama akp türkiyesi'nde şaşırtıcı mı? hayır tabi ki.

    ben şahsen akp'li olsam, akp'ye oy veren bir vatandaş olsam, her gün vicdan azabı duyar uyuyamazdım.

  • irmik helvası yapmanın püf noktası karıştırmakta gizlidir, kesinlikle ara vermemek gerek. ihtimal, bu kadar emekle yapıldığındandır lezzeti de.

    sözlükten tarif alarak helva kavurmaya meyilli olanlar için bir-iki noktayı da ben eklemek isterim.

    - evde tereyağı yok, margarinle yapıversem (asla denemeyin, irmik o yağı iyice emmez ve kaşığınıza yağ gelir, iğrenç olur)

    - kavurdum kavurdum pembeleşmedi (kavurmaya devam et, pembeleşecek, tencerenin başına git, ara verme)

    - fıstıkları önceden pembeleştirdim (olmaz fıstık ve irmiği birlikte at yağa, yoksa sonunda irmik kıvamını bulduğunda fıstıklar yanmış olacaktır, eşşeklik ettiysen ocağı iyice kıs da kavur)

    - ben tane tane seviyorum ama bu bulamaç gibi oldu (kimisi öyle sever, tane tane istiyorsan şekerin yarısını sütle şerbet edip yediricen helvaya, kalan şekeri daha sonra ilave edicen)

    - sinangil diye bir irmik buldum, olur mu ? (olmaz, sinangil irmiği bi boka yaramaz piyaleden şaşma)

    - evde süt yokmuş dolaba baktım, suyla yapsam olur mu ? (olmaz, bakkal daha açıktır, bi koşu al da gel)

    - cenaze evinde helva yapmaya yeltendim, kavur kavur olmadı, kollarım koptu (kilolarca irmikten helva yapıyorsan şekeri sütle şerbet yaparak kavur yoksa o kollar bir hafta tutmaz, işi hafiflet)

    - ben tek başınayım evde, yarım kilo irmikten yaptım, ye ye bitmez bu (annem sen sadece irmiği tarttın kafanda, o kavruldukça şişecek, içine bir o kadar süt, tereyağı, şeker ilave olacak, ama bitirirsin sen onu, gece kalkıp kalkıp ye)

  • mail yoluyla bana ulaşan, sahibinin belirtilmemiş olduğu bir anı:

    ben askerligimi ankara etimesgutta pek kisa donem olarak (6 ay) yaparken ve cuma gununden evci cikarken bile mutlu degildim.

    ama allahin sopasi yok ki...

    bir gun bize kurtulus dizisinde rol alacagimiz soylendi. konu memleket meselesi olunca tabii, sahsi cikarlarimizi bir yana birakip senaryoyu okumadan kabul ettik teklifi.

    sahnelerin polatlida cekilecegini soylediklerinde icime biraz kurt dusmedi degil.

    polatli topcu okuluna bir geldik ki belene kampindan farksiz bir yer. 2000 kisiyi cole saldilar ve cadirlarinizi kurun dediler.

    ertesi gun bir kismimiza kuvva-i milliye, bir kismimiza yunan, ve diger gavur askeri kiyafetlerini dagittilar. tabii bizim kuvva-i milliye kiyafetleri yirtik pirtik. ayni kiyafetle cekim yapip, yatip kalkip yasiyoruz. sabah bir matara su veriyorlar ve bir matara suyla her turlu ihtiyacimizi karsiliyoruz.

    saat 08:00 de otobuslerle sete gidiyoruz. set dediysem yanlis anlasilmasin yildiz tepe. sakarya meydan muharebesinin gectigi yer.
    rivayete gore (resmi tarihte boyle bir bilgi yok) tepe daha once bizimmis. bizimkiler yeterince stratejik gormeyip birakmislar ve yunanlilar aldiktan sonra da aymislar ve tepeyi geri almak icin taarruza gecmisler. (bu konuda tarih bilgisi olan varsa ve beni aydinlatirsa cok sevinirim).

    neyse, cekimler baslamadan once trt nin citir kizlari 2000 kisiye makyaj yapiyorlar ve tabii ki 1999 abaza makyajlarini silip yeniden yaptirmak icin siraya giriyor.

    makyozlerden biri tanidik cikti ve kizcagiza bizimkilere ulasmasini ve bana temiz camasir vs. gondermelerini soyledim.

    savasmak pis bir is. insanin ustu basi batiyor. tepenin basinda bir komutan. asagidan pire gibi gorunuyor ve asagida biz yani 2000 asker.

    komutan megafonla hucum diye bagirgyor ve biz allah allah nidalarıyla gavurun ustune yildirimlar gibi cakiyoruz. tabii bu sirada birilerinin olmesi gerekiyor ve herkes daha az kosmak icin olmek istiyor.

    olume talep cok olunca komutan (cakmak cakmak bir teğmen-enteresan
    birisi) bu isi siraya soktu. bu sefer kim olecek diyince herkes elini kaldiriyor. ama bizim bir kisa donem var, her defasinda siyatik, dalak sismesi, koroner kalp yetmezligi gibi hastaliklar bahane ederek olmek istiyor ve adamin tum saydigim ve sayamadigim hastaliklari icin raporu var. komutan kim olecek diyince herif her defasinda bir rapor ibraz ediyor ve olme hakki kazaniyor. e n sonunda komutan "lan ne bicim herifisin be, sen zaten olusun olum"
    diyerek ona her cekimde olme hakki tanidi.

    bir keresinde de ben olmeye hak kazandim ve olme yerim de yunan siperine 5 metre kala. yaklaşık 300 metre tirmanmamiz gerekiyor yani. neyse hucum emirini aldik ve allah allah allah... tirmanmaya basladik, tabii ben savasmayali yillar olmus biraz hamlamisiz.
    nefes kesiliyor. buffaloda top kosturmaya benzemiyor.

    benim olme mekanima daha cok var ve benim gozum karardi ve artik bacagim cekmedi.

    ben de erken olmeye karar verdim.

    ve yandim allah diyerek goge yukseldim, silahimla havada bir yay gibi gerildim ve koca bir dag gibi devrildim ve en yuce kata erme serefine nail oldum.

    buraya kadar olayin butun hamasi yonu bir anda traji-komik bir hal aldi. tabii olduk ve devrildik ama; yildiz tepe, dik bir tepe hafiften.

    olduk ama basladik yuvarlanmaya. her taraf tas, kaya, cakil. oramiz buramiz yirtiliyor. zaten elbise dedigin caput parcasi.

    yirtiklardan filan don paca geziyoruz. ben bir taraftan yuvarlanirken bir taraftan tutunmaya calisiyorum . tufek bir tarafa, matara ve diger techizatlarim bir tarafa, ben bir tarafa yuvarlanip duruyoruz.

    durmak mumkun degil. guya olduk rol icabi; ama can tatli tabii.
    velhasil olsen bir turlu olmesen bir turlu.

    ertesi gun biz yunanli olduk ve temmuz sicaginda bize kase elbiseleri giydirdiler. uzun donemlerden biri tutturdu ben yunanli olmam diye.
    "abi ben yunanli olursam koye donemem, anamin babamin yuzune nasil bakarim" diyor. olum ulan rol icabi bir sey olmaz dedikse de dinletemedik ve herif ictimaya cikmadi.

    tabii bizim bolukten biri yunan olmayi kabul etmeyip cekimlere katilmadigi icin ceza yedik. bu ara tuvaletleri cukur acip bez paravanlarla insa ettik.

    gece bir ruzgar cikiyor, colun ortasinda comelmis yuzlerce ay parcasi ortaligi aydinlatiyor.

    yunanli oldugumuz gun yine yayilmisiz ortaya hucum emri bekliyoruz. hucum emri geldi ve basladik taarruza. bu sefer gavur olarak.

    ve bizim boluk salak gibi yine allah allah nidalariyla saldiriyor.
    tepeden yakin cekim de yaptiklari icin son derece dikkatli olmak gerekiyor aksi taktirde cekim tekrar ediliyor ve bir cekimin hazirligi 3 saat filan suruyor.

    ulan dedim "manyak misiniz olum biz yunanliyiz ne allah allahi".
    demez olaydim. cekim devam ederken bizim boluk durdu. oradan biri peki ne diyecegiz diye ortaya son derece kritik bir soru atti. boluk konuyu tartismaya basladi.

    bu arada yuzlerce at yanimizdan gok gurultusu halinde geciyor.
    ortalikta bombalar patliyor. gurultuyu ve arbedeyi anlatamam.

    diger yunan bolukleri yanimizdan allah allah diye geciyorlar ve gecerken bizim boluge bakip ulan bunlar ne yapiyor savasin ortasinda diye anlamsiz anlamsiz bakiyorlar.

    olum birakin tartismayi hicbir sey demenize gerek yok kosun yeter diyorum ama bomba sesleri ve at kisnemelerinin arasinda beni pek sallayan yok. dallamanin teki bir dakika diye kukredi, beb buldum "makarios" diye bagiralim dedi. bu olaganustu fikir de bir sure tartisilmaya deger goruldu ve sonuc tahmin ettiginiz gibi sahne yeniden cekildi.

    cunku yukaridaki kameralar bizi ayna gibi cekmisler. savasin ortasinda bir grup yunanl hararetli bir sekilde tartisiyor.

    bu arada mayinlarin daha iyi patlamasi icin icine at pisligi koyuyorlarmis ve bunu kimseye soylemediler.

    daha ilk cekimde basladik kosmaya ve yanimizda, sagimizda solumuzda bombalar patliyor. ortalik bir anda bok gibi kokmaya basladi ve gokten basimiza at boku yagiyor. ensemizden at boku oldugu gibi iceri. herkes durdu ve uyuz gibi elini sirtina sokup basladi kasinmaya.

    sonuc yine tahmin ettiginiz gibi. cekim sil bastan.

  • ankara mamak, kantin kuyruğunda nefte almak için sıra bekleyen iki kısa dönem acemi asker;

    1. asker: olm bi yıın laf yedik yok nefte nerde yok bilmemne. siterim lan ben bööle askerlii..
    2. asker: olm baara çaara konuşma komutan duyarsa ziker hayatını..
    komutan?: (arkadan 1. askerin omuzuna dokunarak) arkadaşın doğru söylüyo..

    aynıyla vaki