hesabın var mı? giriş yap

  • turkiye milli takimi icin euro ile yapılan anlaşmaya mi yanarsın? memleketin içinden geçtiği bu durumda bu paraların dökülmesine mi yanarsın?

    n'apiyor kardeşim bu adam? ne bileyim yani bir kere neden futbol ekonomisi türkiye'den kat kat büyük ülkelerin hocalarından daha fazla para alıyor? (bkz: ispanya)

    hayır bir de mesela sen senelik 15 milyon tl verdin de bu arkadaş yok olmaz mı dedi? dediyse defolsun gitsin zaten gelmesin.

    bir de iki mikrofon gördü mu vatan, millet, milli gorev, çiğ bir popülizmle yoğurup konuyu yabancı sınırına getirir. tabi istemezsiniz lan yabancı. yoksa avrupa genç hoca dolu. kim senin çağdışı futboluna ve düz adam fikirlerine 3.2 milyon euro saysın?

    haram zehir zıkkım olsun, lan, terbiyesizler.

    tanim: şenol güneş'i avrupa'nın en çok net maaş kazanan milli takımlar hocası yapan üzücü anlaşma.

    kaynak

    debe editi: bir yandan dünya'da böyle eşi olmayan paraların teknik direktörlere bol keseden dağıtıldığı ülkemizde maalesef sma hastalığı'nın inanılmaz yüksek ilaç masrafları devlet tarafından karşılanmıyor.

    ada da hayatta kalabilmek için ilaca ihtiyaç duyan bebeklerden birisi ve yardımlarınızı bekliyor. detaylı bilgi için sma tip 1 hastası ada'ya umut ol kampanyası başlığına, ya da hem bilgi hem bağış için bu gofundme linkine danışabilirsiniz. bilgilendiren arkadaşlara teşekkürler.

  • 5bin ve altı maaş alan insanların 1 milyon lirayı kazanmak için 200 ay yani, takribi 16 sene boyunca çalışması gerektiğini unutanların eleştirdiği insan.

    1 milyon lira o adam için 16 senesine tekabül ediyor, 16 sene boyunca her gün nefret edip işe gitmek mi? yoksa 16 sene boyunca var olan vaktini daha değerli şeylere harcamak mı?

  • "varoş mekanlarda eller havaya yapmak" kitabımızın 76. sayfasında bulunan rehberdir.

    öncelikle herkes kitabın ön sayfasını açıp baksın, çünkü en geç 2010 tarihli olmalı basım yılı kitabın.

    evet,

    ders1: ikilemeler, tekerlemeler, kulak aşinalığı olan yerel söylemler

    örn: baş ucumda portakal olsan ilaç olurdun bana(portakalı soydum baş ucuma koydum)

    ders2: esnaf ağzı hölölöyler, lololar, savuşturma tarzları

    örn: tartacak bir şeyim yok, sinek avlar bu halim(boş bakkal taşak tartar, sinekli bakkal ve müthiş uyum)

    ders3: baskılı söylemler, bağlaçlı-edatlı tekrarlar

    örn: döneceksen dön, boş kaldı bak defterim, seveceksen sev artık veresiye sevgilim(yine bakkal ağzı var burada)

    ders4: kalple ilgili şeyler söyle prim yapar hep

    örn: kalbim tezgah altı, bir tek seni istiyor, zamlar devam ederse o mahşeri bekliyor.

    şimdi bakalım neler çıktı;

    baş ucumda portakal olsan ilaç olurdun bana
    severdim yarım yarım, sıkardım ara sıra.
    kalbim çarpar oldu, hep turuncu turuncu,
    kimseler dokunamaz, pütürlüdür vücudu.
    tartacak bir şeyim yok, sinek avlar bu halim,
    yarım kilocuk da olsa, yine benimsin sevgilim.

  • düşen uçak, kaza yerinden ve uçağın sağlam parçalarının başka uçaklarda kullanımından dolayı yeni uçaklardan gelen bir dizi hayalet bildirimine de neden olmuştur. bu yüzden paranormal olaylarla da anılan bir vakadır.

    29 aralık 1972'de kaptan pilot robert loft ve uçuş mühendisi donald repo yönetimindeki, eastern airlines'a ait uçak, jfk havalimanı'ndan (ny) miami, florida'ya gitmek üzere kalktı.
    uçakta 163 yolcu ve 13 mürettebat bulunuyordu. uçak florida'ya vardığında miami'ye inmek yerine saatte 227 mil hızla pek çok timsahın bulunduğu florida, everglades bataklıklarına düştü.

    yolcuların çoğu çarpma sonucu öldü, ancak bazıları hayatta kaldı. 101 kişinin öldüğü kazadan 75 yolcu sağ kurtuldu. loft ve repo da hayatlarını kaybettiler. donald repo kaldırıldığı hastanede loft ise kaza yerinde yaşamını yitirdi.

    uçak bataklıktan kurtarıldı ve hurdaya çıkarıldı. ancak eastern havayolları, uçağı tamamen elden çıkarmak yerine, enkazdan kullanılabilir tüm parçaları kurtarıp başka uçaklarda değerlendirmek istiyordu.

    işte hikaye tam da bu noktada ilginç bir şekle geldi. kaza yapan uçaktan geri dönüştürülmüş parçalar içeren yolcu uçakları, daha sonra loft ve repo olarak tanımlanan hayaletlerin garip ziyaretlerine sahne oldu.

    bir uçuşta bir kaptan ve hostesler loft'u gördü. mürettebat elemanlarından bazıları loft ile konuştularını ifade ettiler. başka bir uçuşta, bir kadın yolcu, repo'nun yanında olduğunu ve sonra bir anda ortadan kaybolduğunu ifade etti. kadın, repo'yu bir fotoğraftan teşhis etti.

    ayrıca, başka bir uçakta da bir mutfak fırını hasar gördü. bir hostes, repo'nun fırında çalıştığını ve tamir ettiğini gördüğünü söyledi. uçakta hiç kimse fırını tamir etmemişti, peki nasıl tamir edildi? bu sorunun gerçek bir cevabı bulunamadı.

    belgelenmiş başka bir olay, jfk'den mexico city'ye uçan 903 sefer sayılı uçuşta meydana geldi. fay merryweather adında bir hostes, mutfak fırınına yansıyan bir figür gördü. bu, donald repo'nun çehresiydi. fırına bakmak için bir hostes arkadaşı ve uçağın mühendisini çağırdı ve üç kişi de repo'yu gördü. tanıklar, uçakta bir yangın çıkması konusunda kendilerini uyardığını ifade ettiler. uçak mexico city'ye güvenli bir şekilde indi, ancak yolculuğun ikinci ayağında uçağın motoru arızalandı ve güvenli bir şekilde havaalanına geri döndü. şayet yolculuğuna devam etseydi, repo'nun uyardığı gibi yanacağı anlaşıldı.

  • dün yaşanmış olmasına (23 haziran 2014) rağmen hala sözlükte bıkmadan usanmadan internet bağlatmışsın kardeş esprisi kasmaya çalışanları gördüğümüz olay. bitmediniz la.

  • aile dostu olan bir öğretim görevlisinin odasına gitmiştim biraz muhabbet biraz dertleşme amaçlı. kapıyı çalıp içeri girdiğimde hocam okey oynuyordu bilgisayardan. beni kendine çok yakın gördüğü için "ooo hoşgeldin freewave" deyip bir yandan oyununa devam etti. sonra bir iki havadan sudan nasılsın, iyi misin, muhabbetinden sonra hocamın yanına oturup müsabakayı izlemeye başladım.

    ben arada "hocam şu taşı atan bence ben takip ettim ara taş çıktı." filan diye akıl veriyordum. lan birden bir şey dikkatimi çekti. masadaki diğer kişilerin adlarına bir bütün olarak bakınca böyle baya tanıdık geliyordu. sonra içimden lan yoksa deyip "hocam kimle oynuyorsunuz?" diye sordum. karşılık olarak da "hee onlar mı dekan, prof x hoca, prof y hoca."

    oha lan biz de ilim irfan yuvası diyoruz. adamlar üniversitede okeye dönüyor.

  • ben esenyurtta yasiyorum ve bu yavsak, kansiz suruleri yuzunden milli bayramlarda bile evime bayrak asamiyorum. cunku ne devletin polisine ne de askerine, beni koruyacagina dair zerre guvenmiuorum. evimin dibinde aponun cocuklari, gunesin cocuklari diye sikimsonik sarkilar falan caliyorlar. polisin sikinde degil tabi.