hesabın var mı? giriş yap

  • işin garibi bu gençler hep anne babalarından "biz zamanında şöyle sefildik böyle fakirdik" tarzında teraneler dinleyerek büyüdü. büyük kazık attınız çocuklara.

  • rusya'nın iki devleti uzlaştırmak için 10 kasım'ı seçmesi, azerbaycan ve türkiye'nin toplumsal belleğinde derin bir uyuşmazlık yaratma planıydı belki de. türkiye'nin en büyük yas gününün, azerbaycan'ın en büyük bayramı olmasını sağladılar. böylece iki toplumun ortak belleğinde bir gedik açtılar.

  • resmi gazete'de yayımlanan karara göre aşı karneli kedi, köpek ve kuş gibi evcil hayvanlar, yolcunun kucağında veya oturduğu koltuğun önünde kafeslerinde kilitli olacak şekilde otobüslerde taşınabilecek. daha önce taşıtın içinde yolcularla birlikte canlı hayvan taşınmasına izin verilmiyordu.
    bu kararla otobüs yolculukları artık daha eğlenceli olacağa benziyor.
    kaynak:
    haber linki
    karar maddesi

  • futbol oynadığı yıllarda beşiktaş'ın ceza sahası civarında serbest vuruş kazanmasıyla, hınca hınç dolu semt meyhanelerini sessizliğe boğan adamdı.

    topun başına geçtiği zaman, kafa kıyaklığından sandalyelerinde yamuk oturanlar kendilerine çeki düzen verirdi. herkes yerlerinde şöyle bir doğrulurdu. garsonlar servise ara verir, ocakçılar televizyona doğru döner, gözlük kullananlar gözlüklerinin camlarını silerdi. meyhaneye bir sessizlik çökerdi. saygı duruşu bir nevi. öyle nadide bir yetenekti sergen.

  • benim bu. yapım böyle. herhangi bir psikolojik tespit kasacak değilim. kimseyle kötü değilim. kimseyle aram da bozuk değil.

    boş muhabbete gelemiyorum.

    enteresan şekilde beni arayıp sorarlar mesela.

    sanırım nedeni görüşülen akraba sayısının minimum sayıda olması ve iş için başka bir şehirde yaşadığın için geçmişinden uzakta olmak.

    ömrümde hiç toplu mesaj da yollamadım mesela.

    aslında kalabalık ortamları severim. ama istediğim zaman girip , istediğim zaman da o kalabalıktan çıkıp yalnız kalabilmeliyim.

  • başarılı bir operasyonla kıbrıs'tan çekilmeyle sonuçlanabilir.

    debe editi:
    amatör ve alternatif tiyatrolara, mesai sonrası toplanıp prova alan, bilet gelirleriyle, atölye yada sahne kiralarını dahi çıkaramayan insanlara bir şans verin dostlar. neticede bu insanlar profesyonellerin aksine tiyatroyu para kazanmak için değil, sadece sevdikleri için yapan insanlar...
    sadece bir tanesi için: (bkz: bi'takım oyuncular)

  • istanbula üniversite kaydı için yola çıkmıştık.
    bir iki kişiydik, saf ve iyi yürekli baba kız.
    biz sandık ki istanbulun adı geçse metropol olur en dandik köy bile.
    gittik bilet aldık şimdi adını vermek istemediğim için takma isim olarak gerçek koyun adını vereceğim şirkertten.
    bende bir heyecan bir heyecan. babam da kızının üniversiteyi kazanmış olmasına bağlı olarak koltukları kabarmış bir vaziyette turgut özalımsı geziniyor.

    geldi bizim otobüs; ön camda dev bir çatlak!
    ama biz iki sevgi kuşu, biz iki polyanna sevdalısı -olsun- dedik, vardır bir bildikleri.
    camdan ölen olmamış ki?

    sonra yolcular gelmeye başladı.
    biz babamla şöför arkası ikinci sıradayız.
    tam vaktinden yirmi dakika sonra çalıştı otobüs.
    biz iki pıtırcık sevindik buna zira sabahın 6' sında ne yapacaktık istanbul' da. en azından 6.30 da ineriz dedik.

    yolculuğun 15. dakikası ön iki koltuktaki takribi 280 yaşındaki teyze ve amca ben-gal ya da öyle bir adı olan kokusu burun delen kremlerden şakır şakır sürmeye başladılar.
    insanın kolu kopsa bu kremi koklayacağıma acısını çekerim dedirtecek bir kremdi.
    ve bu olay istanbula varasıya kadar 15 dakika aralarla devam etti.

    olsun, biz iki neşe pınarı herşeyin başı sağlık diyenlerdendik.

    sonra arka ikilideki takribi 180 yaşlarındaki amca ve teyze kocaman bir çuvaldan haşlanmış mısır çıkardılar ve toplamda 7 dişle bunu yemeye başladılar.

    biz tabi ki emekçi ve emekçinin emekçiliğinden gurur duyan kızı olarak, ağız şapırdatmadan tiksinmezdik.
    her nekadar çıkan sesler istanbula kadar devam etse de..

    sonra en ön diğer ikili koltukta oturan 32 yaşındaki adam ayağa kalktı ve 65 yaşlarındaki annesine;

    - benim ercanla arkadaşlığıma karışma, ben seviyorum ercanı
    diye bağırmaya başladı.
    sonra höykürerek ağladı. tükürük ve sümükleri krem süren amcanın keline yapıştı.

    annesi adamı,pipisini çakmakla yakmakla tehdit etti.
    babam bana -sen bakma- dedi.

    sonra adam otobüsün vitesine saldırdı. şöför ani bir frenle otobüsü savurttu.

    adama eti cin verdiler 4 tane, sustu. -yarım saat kadar.
    sonra tekrar annesine bağırmaya başladı:

    -sana arabayı durdur dediim. altıma işettirdin beniiiiiii.

    otobüsü sağa çektik. valizden adama temiz don çıkarıp giydirdiler.

    ama artık otobüs çiş, mısır ve tarifsiz bir krem kokuyordu.

    olsundu ama, herkesin başına gelir ayıplamamak lazımdı.

    babam ki o bir gurur abidesi, kokudan kusacak gibi olunca muavine ; susurluk' a ne zaman varacağız dedi.

    muavin ise; -allah bilir beyamca- dedi.

    muavin 60 babam ise 45 yaşındaydı.
    ama olsun biz iki pempe gönüllü bunu olgunluğa dair bir iltifat olarak aldık.

    sonra mola yerinde bir çorbaya iki iskender parası verdik. ama anısı oldu, olsun.

    yolda ön cam patladı. zaten 6,30 da erken bir varış saati idi. bursa otogarına kadar biraz üşüdüm ve korktum ama tecrübe de böyle kazanılımış diye üzülmedik.

    yalova feribotunda, ercan seven ve altına işeyen adam kayboldu.

    tüm feribotun aranıp adamın buşlunması 1 saat sürdü. yine altına yapmıştı ve yedek kıyafeti kalmamıştı.
    artık valizden çıkardıkları annesine ait füzo ile oturmaktaydı.

    biz 11.00 sularında otogara indik. kaydımızı 14,00' de yaptırdık.
    kalacak yerimiz yoktu. taksimde gezip akşam otobüsü ile dönecektik.

    taksim çok güzeldi, inci profitrol nefisti.
    babam bana şampiyondan midye aldı.
    sonra yazıhanelere gidip bilet aramaya başladık, biz, iki sevgi kelebeği.

    maalesef bilet bulunamıyordu çünkü okul kayıtları başlamıştı.
    sadece gerçek koyun seyahatte arka dörtlü boştu.

    babam, bir beyaz mimoza, bir muzaffer komutan anıtı, dedi ki;

    -hay .mına koyyim böyle işin.....

  • bir eserin iyi olmadığını bile bile severek tüketmek denebilir. sevdiğimiz bir karşı cins mensubuna benzettiğimiz birinin oynadığı berbat bir film, küçükken çok zevk aldığımız kimi beşinci sınıf macera romanları, ve bunun gibi... beğenilecek bişeyi olmamasına rağmen beğenmek o bişeyi, ama kimseye çaktırmamak*...

  • ehliyetlerine el konulmus ahahahahhaahh. barzo komünü hareketi. yerel halk danslariyla çiftleşme merasimi de yapsaydiniz amk. ınsallah o ehliyetleri geri vermezler.

    edit: debe icin tesekkurler.