ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
bilinen en şaşırtıcı tarihi bilgi
-
eşler arasında boşanma yollarının tarihte birçok çeşidi ve bahanesi vardır. lakin ortaçağ almanyasında bu boşanmaların bazıları biraz farklıydı. taraflar duruşma yerine düello talep edebiliyordu ve işin sonu ölüme gidebiliyordu. karı koca arasındaki anlaşmazlıklarda tanık bulmak zor olduğu için ve kimse evlilikteki beceriksizliğini itiraf etmediği için evlilik düellosu kazanan kişiyi tespit etmede doğru yöntem olarak kabul edilmişti.
1467'de alman eskrim ustası hans talhoffer kılıç teknikleri için resimli kitabı fechtbuch'u yazmıştı. bu kitap ayrıca karı kocaların artık anlaşamadığı durumlarda yapacağı düellolar için talimatlar da içerir.
kocanın karısı üzerindeki bariz fiziksel avantajı göz önüne alındığında, kadına bazı ayrıcalıklar verildi. erkek bir eli arkasından bağlı olarak, diğer elinde sopayla beline kadar açılan bir çukura konulurdu. kadın, her biri kumaşa sarılı üç taşla silahlandırılırdı. erkek çukuru terk edemezdi ama kadın çukurun etrafında dolaşmakta özgürdü.
adam eli veya koluyla çukurun kenarına dokunursa, ceza olarak sopayı hakemlere teslim etmek zorunda bırakılırdı. bu kısa mola anında kadın ona taşla vurursa o da taşlarından birini kaybetmiş olurdu.
düello seçeneğinden sonra yargıçlar hazırlık için her iki tarafa bir ay süre veriyordu. bu süre antrenman için planlanıyor gibi gözükse de aslında karı koca belki anlaşır da vazgeçer diye verilen bir zamandı. düelloda kadın taşla adamı yaraladığında yargıçlar ölümle sonuçlanmaması için düelloyu kadın lehine bitirebiliyordu. ya da erkek kadını çukura çektiğinde bitirebiliyordu. yargıçlar müdahale etmekte geç kaldığında sonuç bir tarafın ölümü de olabiliyordu. adı üstünde; düello. iki taraf da öldürmek için oradaydı.
görsel
hayali alman vatandaşı olmak olan çocuk
-
bu ülkede liyakatin, aklın değil de nepotizmin iş yaptığını iliklerine kadar kavramıştır.
(bkz: şeyda çavuşoğlu)
23 nisan 2021 tevfik göksu habertürk yayını
-
dün imamoğlu, “6 aydır cumhurbaşkanından randevu istiyorum, şu anki 10 yıllık otobüsler miadını doldurdu, her biri milyon km’ye sahip, ancak alacağımız 300 otobüs bir türlü cumhurbaşkanlığı tarafından imzalanmıyor.” demişti.
tevfik bunun külliyen yalan olduğunu, bizzat kendisinin bu otobüslerin alınması için uğraştığını ve cumhurbaşkanının imzası ile onaylandığını söyledi.
ardından gürkan hacır, ibb’nin chp’li meclis üyesinden gelen mesajı okudu. tevfik 180 derece kıvırarak “bu otobüsler için 90 milyon euro dış kredi gerekiyor. cumhurbaşkanlığı şu anda büyükşehirlerin hiçbir dış kredisini onaylamıyor bütçe açığı sebebiyle” dedi.
gürkan’dan “ee büyükşehirlerin zaten neredeyse tamamı chp’li” gülüşü gelince sırıtarak “yok urfa, antep falan da var” şeklinde yanıt verdi.
adam 2 dakika içinde 20 yalan söyleyip, bir de başkalarını yalancılıkla suçlayabiliyor. gerçekten inanılmaz.
elit kesimin çocuklara koyduğu sikimsonik isimler
-
inanması güç ama yarrâ
6 saat ömür kalsa yapılacaklar
-
(bkz: 0-0 bitmiş lecce cagliari maçını banttan seyretmek)
90 dakikadan 4 kere izlerim. maksat zaman geçmesin.
türk metalcisindeki yeah deme hastalığı
-
simdi en son gittigim metallica konserinden sonra kesinlikle tescilledim ben bunu. yabanci bir grubun elemani ne derse desin bizim seyircimiz hep ayni mecbur cevabi veriyor. bir kac ornek 27 temmuz 2008 metallica istanbul konserinden:
james hetfield: istanbuuuuulll
seyirci:yeah
james hetfield:metallicaaaa
seyirci:yeah
james hetfield:istanbuuuuulll
seyirci:yeah
james hetfield:metallicaaaa
seyirci:yeah
james hetfield:how are you doing tonight?
seyirci:yeah???
james hetfield:you guys are incredible
seyirci:yeah???
james hetfield:i think that's enough for today.
seyirci:yeah???
ilerde cakalin biri cikacak:
-istanbuuuulll....
-yeah
-are you responsible for the armenian genocide?
-yeah!!!
o zaman sicicaz iste. serefsizim avrupa gazeteleri baslik atar, elli bin turk kendi agziyla itiraf etti diye.
tahran uçağı kalkmadan havalimanında yaşanan kavga
-
olaydaki haklı haksız konusuna girmeden bir konuya değinmek istiyorum; neden her konuşmamız "bir kadına karşı böyle konuşulmaz, bir kadın toplumda böyle yapmaz, bir erkek bunu yapmalı" gibi konudan bağımsız, anlamsız yerlere çekiliyor?
arkadaşlar doğrusu şudur, insanla konuşmanın bir adabı vardır ve bu adap cinsiyetler üstünde bir adaptır.
kadına bu şekilde davranılır, kadın toplumda bunları yapar, erkek böyle olmalıdır gibi anlamsız muhabbetler insanları konunun dışına iter, dahası bu şekildeki tüm önermeler gereksizdir, toplumdaki "toplumsal cinsiyet" anlayışını, buna göre cinsiyetlere atfedilen saçma rolleri zirveye çıkartır.
boğaz köprülerinin çift taraflı ücretlendirilmesi
-
bunun bir sonraki adımı köprünün ortasına adam konmasıdır.
ak-saray'a alınan klozetlerin 5 bin tl olması
-
doğru bir seçimdir. normal kalitedeki klozetler bu kadar faaliyete dayanmaz.
kadınlardaki otomatik öncelik refleksi
-
ben buna fena halde uyuz oluyorum hacı. bakın başta vurguluyorum "kadına öncelik vermeye değil, kadının öncelik hakkını kendinde sorgusuz sualsiz görüp 'ben bayanım' diyerek öne geçmesidir" uyuz olduğum kısım. yoksa her zaman hanımlara veririm sorun yok bunda. hatta vermezsem kendimi kötü hissederim. burada ben olayın örtülü anayasasından söz ediyorum (ayrıca kadınlar aşağı kadınlar yukarı diye başlık açmayı da hiç sevmem. ben iki cinsin de hakkaniyetli şekilde eleştirilmesinden yanayım).
örneğin asansöre binmek için kalabalık bir sırada bekliyorsundur ve hemen arkandaki kadın "doğal öncelik reflesiyle" löp diye dalar. yahu bir dakika da sıra benim sıram. yani öncelik hakkı benim. o hakkı ben uygun görürsem "buyrun lütfen" derim zaten ama hanımefendi kişisi "nasılsa ben tırnak içinde bayanım verilecektir zaten o yüzden bakmaya gerek bile yok" diye düşünmesi beni deli ediyor. belki acele işim var? belki vermek istemiyorum? belki o kadar centilmen birisi değilim? olmaya da mecbur muyum? belki odunum?
bu yalnızca bir örnek. çarşıda pazarda, bir kapıdan girip çıkarken, toplu taşımaya binerken her şart ve her koşulda karşımıza çıkabiliyor.
ha arkada bekleyip "buyurun lütfen" diye teklif edilince teşekkür ederek öne geçen kadın yok mu? olmaz olur mu var ama ciddi anlamda az sayıda.
tekrar ediyorum ayar olduğum nokta öncelik vermek değil, öncelik verilmesini beklemeyip o doğal hakkı kendinde görüyor olmasıdır.
ak-saray'daki 3 hektarlık masa
-
yanlış hatırlamıyorsam mega yapilar ' ın bir bölümünde, bu masanın yapımı ele alınmıştı.
pokemon go
-
cemevinde charizard bulduğum oyun.
hakkatten aleviymiş.