hesabın var mı? giriş yap

  • sana sonsuz teşekkürler uğur şahin. sen olmazsan 5 maskeyi bile dagitamayan bu becereksizler sürüsü yüzünden asla aşı olamayacaktik. sana da özlem tureci'ye de çok teşekkürler.

  • öncelikle geçmiş olsun.

    başlık hukuk bilmeden hukukçu takılan tayfayla dolmuş yine. öncelikle kısa bir bilgi: (bkz: müteselsil sorumluluk)

    siz restorana yemek yemeye gittiğinizde o restoranın anlaşmalı valesine veriyorsanız aracınızı, ayrı firma olsa dahi restoranın anlaşmalı vale şirketi, sürücü (vale) ve restoran müteselsil sorumlu olur. aralarındaki iç ilişkiyi üçüncü kişi konumundaki zarar görene ileri süremezler. yani araç sahibi zararını isterse restorandan alır, restoran daha sonra vale şirketine şirket de sürücü (valeye) rücu eder.

    yıllar önce benzer bir dosyamız istanbulun en eski ve o dönemin zenginlerinin mekanı olan bir restoranda olmuştu. bahsettiğim olayda araç çalınmış, daha sonra araç anahtarının vale tarafından değil valelerle aynı renk ve benzer kıyafet giyen hırsız tarafından teslim alındığı anlaşılmıştı. yargıtay isabetli olarak basiretli bir tacirin kendi otopark alanında kendi çalışanlarıyla aynı giysiyi giyip vale gibi davranarak anahtar çalmaya çalışılması durumunda vale şirketinin de restoranın da sorumlu olduğunu zira restoranın hakimiyet alanında müşterilerin restorana ve markasına güvenerek hareket etmesinin hayatın olağan akışına uygun olduğunu değerlendirmişti.

    tabi kaskonuz var ise bu detaylarla uğraşacak olan kaskonun rücu birimidir. siz aracınızı kaskodan yaptıracaksınız.

    önemli not: kasko değer kaybı ödemez arkadaşlar değer kaybını her halükarda vale şirketi sürücü ve restorandan isteyebilirsiniz, bilginize. kaskodan değer kaybı talep ederseniz bir de karşı vekalet ödemek zorunda kalırsınız.

    edit: imla

  • gerçek anlamda bir iran olmamızın işaretidir.
    insanımız, "iran gibi oluyoruz" deyince sürekli şeriat gelecek zannediyor. ülkeye şeriatı getirebilecek kafada ve kabiliyette imam hatipli yok. fakat(!), bu kabiliyetsizlik ve ahlaksızlık dalgası ülkenin temel kurumlarını ve ahlakını yıkıyor. bu ülkeye daha kötüsü geldi çoktan, haberleri yok. rejim yıkıldı, düzen kalmadı.

    ülkede kanun kalmadı. ülkede güvenilebilecek bir kolluk kuvveti kalmadı. ülkede sizi koruyan bir anayasa kalmadı. her an bir kanun hükmünde kararname ile sizin evinizi bile elinizden alabilirler. hatta buna bile gerek yok, bir yalaka savcı aldığı emir veya mesajla sizi anayasal düzeni, devleti ve hükümeti yıkmak teşebbüsüyle içeri alıp yıllarca orada tutabilir. ifade özgürlüğünü bırakın artık ima bile edemiyorsunuz. çünkü bal gibi nasıl birer pislik olduklarını biliyorlar; hemen şak diye üzerlerine alıyorlar. ülkede kurallara uygun oynayan kimse kalmadı kısacası. sürekli af getirmeler ve görmezden gelinen "ezik" kanunlar işte bir ülkeyi böyle yıkıyor. kamusal düzen sizlere ömür.. dışarıdan değil, içeriden yıkılıyor türkiye başkanlığı(cumhuriyeti).

    ve işte bu yüzden iran gibi oluyoruz. iran'da da okumuş etmiş, imkanı olan kesim hep çocuklarını batıya yolladı. biz de aynısını yapıyoruz. şimdi çocukları yollamak kafi gelmiyor artık. kendimiz de göçüyoruz. çünkü bu devlet, bizi koruyabilen, bize "benim vatandaşım" diyebilen bir devlet değil artık. bizim elimizden her türlü birikimimizi anında alabilecek ve bizi terörist ilan edebilecek bir devlet.
    düşünün, herifler bizi dağdaki pkk'lı ile, ypg'li ile, fetullahçılar ile ya da bir tarafına bomba sokup patlatan tipler ile aynı kefeye koyuyor.
    neden peki? bir dangalak topluluğuna, cahil embesillere sesimizi çıkardığımız için.

    devlet batıyor. azcık okumuş ve kafası çalışan kesim de bunu görüyor.
    hepsi bu.

    ilgili nyt haberi

  • erken osmanlı tarihi denildiğinde akıllara gelen en hatırı sayılır düşmanlardan birisi olan ve arnavutluk'un en önemli halk kahramanlarından iskender bey'i de bünyesinde barındırmış debre ve krujë merkezli ve arnavutluk prensliği'ni tesis etmiş olan hanedan.

    ülkemizde koştur, koştor ve koştu soy isimlerine sahip insanların da büyük ölçüde kökeninin bu hanedana ya da en azından bu hanedanın mensup olduğu soy ağacına dayandığı düşünülmektedir.

    tarihte bilinen, daha doğrusu kayıtlara geçmiş olan ilk üyesi 1360'lı senelerde tiran'ın kuzeyinde yer alan mat kentinin baronu olduğu bilinen kostadin kastrioti mazreku olan hanedanın arnavutluk'ta söz sahibi bir aile olmaya başlaması da bir sonraki kuşakla gerçekleşmiştir. 1389 senesinde kesin osmanlı zaferiyle nihayete eren birinci kosova savaşı'nda osmanlı ordusuna karşı savaşan bloğun içerisinde yer alan ve savaşta hayatını kaybeden pal kastrioti, kuvvetle muhtemel kostadin'in oğludur. pal'ın oğlu olup debre ve rostuşa lordu unvanına sahip olduğu napoli krallığı ile yapılmış bir dizi yazışmadan anlaşılmakta olan gjon ise meşhur iskender bey'in ya da nam-ı diğer gjergj kastrioti'nin babasıdır.

    ii. murat döneminde sarayda iç oğlan olarak hizmet ettiği bilinen iskender bey ise tartışmasız hanedanın en meşhur üyesidir. senelerce osmanlı sarayı ve ordusunda kayda değer hizmetlerde bulunduktan sonra arminius'un zamanında roma imparatoluğu'na yaptığına benzer bir şekilde bölgenin valisi olarak atanır atanmaz ihanet çalışmalarına başlayıp babasının yakın arkadaşları olan pek çok arnavut soylusunu osmanlı'ya karşı isyan için kışkırtma yoluna gitmiştir. ayrıntılarına girmenin apayrı bir entry konusu olacağını söyleyebileceğim yaklaşık yirmi beş sene süren bitmek bilmez gerilla savaşlarıyla osmanlı'ya ve bilhassa fatih sultan mehmet'e büyük problemler çıkarmış olan ve bir dönem bağımsız arnavutluk prensliği'ni de ilân etmiş olan iskender bey ise 1468 senesinde sıtma nedeniyle hayatını kaybetmiştir.

    arnavutluk, iskender bey'in hayatını kaybetmesinin ardından kısa süre içerisinde osmanlı'ya bağlı bir toprak halini almış ve bu hanedanın pek çok üyesi de soluğu napoli krallığı vasıtasıyla italya'da almıştır. ailenin tarihi kayıtlarda kendisine yer bulmuş olan kayda değer son üyesi ise iskender bey'in oğlu ii. gjon ile soylu sırp irini brankoviç'in oğlu olan ve 15'ncı asrın sonlarında isernia piskoposu görevini ifa ettiği bilinen costantino castriota scanderbeg'dir. 1500 senesinde ve sadece 23 yaşında hayatını kaybetmiş olan costantino'nun ardından kastrioti hanedanı'nın soylu bir aile olarak da tarihi anlamda pek bir ehemmiyeti kalmamıştır.

  • yoktur.

    mutluluk senin ipe sapa gelmez mitolojilerine inanmamla değil, kendi iç bütünlüğüm ve eylemlerimle alakalıdır.

  • - kde'de programlar kötü bir arayüzle geliyorlar (gnome kullanıcısı)
    - gnome'da programlar kötü bir arayüzle geliyorlar (kde kullanıcısı)
    - linux'ta programlar kötü bir arayüzle geliyorlar (windows kullanıcısı)
    - windows'ta programlar kötü bir arayüzlerle geliyorlar (mac kullanıcısı)
    - türkiye'de hatunlar kötü bir arayüzle geliyorlar (author)
    - davos'a bu adamlar ne yüzle geliyorlar (tayyip)

  • mutsuzluk sebebidir.

    şimdi ben yaşını almış gencecik bir insanım. sofra hazırladığım insan sayısı üç, bilemedin beştir. onlar da arkadaş, eş dosttur. ama az çok tahmin edebiliyorum bu durumun yarattığı mutsuzluğu.

    bir anne var mesela. her gün akşam sofrası hazırlamakla mükellef. zaten sabahtan akşama kadar yalnızlığından çok sıkılıyor. kadının tek mutluluğu akşam yemeğinde ailece sofraya oturup iki çift laf etmek. oğul/kız geliyor, aç değilim diyerek odasına çekiliyor, eş desen bazen geliyor, bazen gelmiyor. gelmeyince de o üç beş tabak, çatal, bardak sofrada piç gibi kalıyor.

    annenin o sofrayı geri toplarkenki yüz ifadesi gözünüzün önüne geldi mi? hah. o işte mutsuzluk. kanımca anne ne kadar aç olursa olsun toplarken bıçak gibi kesiliyor iştahı. ama anne ya işte, ses etmiyor. bir sonraki akşam yemeğini bekliyor.

    ergenken hepimiz yapmışızdır. "yemiycem!!!" diyerek annelerimizi cezalandırmışızdır. bilin ki o cezaların en büyüğüdür.

    sahanda yumurta bile olsa, sofra sofradır sevgili arkadaşlar. siz siz olun, sizin için hazırlanan sofraya herhangi bir zıkkım yemeseniz de oturun. annenin sofrası olur, babanın olur, eşinin olur, arkadaşının olur. ama oturun.

    sofraya hazırlanan emeğin boşa gitmesi şu dünyada beni en çok üzen şeylerden biridir. o sofrayı hazırlayan aç değilseniz size çay da demler üşenmeden. yeter ki oturun.

    sofra evin direğidir.

  • ankara'da bi gece sarhoşken belediyenin önündeki fıskıyeyi kırmıştım yanlışlıkla. sonradan çok tantanası olmuş diye duymuştum.