hesabın var mı? giriş yap

  • adamlar tepki göstermek için gitmiş güzel güzel suç duyurusunda bulunmuş. eli sikinde gezen ergen de gelmiş "kimi kime şikayet ediyorsun" diyor. yapma yahu öyle mi gerçekten? şikayette bulunan abilere haber verelim hemen geri çeksinler. yargı da onlardaymış abi hiç mi kafanız yok diyelim.

    fazla tevazunun sonu vasattan nasihat dinlemektir.

  • tıpkı jesse james gibi, amerikan toplumunda bazı suçlulara karşı duyulan sempatinin örneklerinden biridir. öyle ki, adına yakılmış bir türkü bile bulunmaktadır (bkz: the ballad of d b cooper). kendisinin basit bir suçlu olmanın ötesine geçerek efsaneleşmesini sağlayan olaylar 70'li yılların başında kuzeybatı abd'de vuku bulmuştur...

    24 kasım 1971 tarihinde, northwest orient airlines firmasına ait portland seattle hattında 305 sefer sayılı boeing 727 tipi uçağı kaçırmış, sahte bomba düzeneğini hostese göstermiş, uçağın yere indirilerek, kendisine iki adet paraşüt ve 200 000 dolar para verilmesini istemiştir. uçak yere indikten sonra bütün yolcuları dışarı çıkartmıştır ve mevcut personelle tekrar havalanan uçak seyir halindeyken, sadece boeing 727 tipi uçaklarda bulunan ve arkaya doğru açılan kuyruk kapısından paraşütle atlamış ve 200 000 doları alıp kaçmıştır. olay şükran günü tatiline denk geldiğinden ve oregon'da hava durumu çok karlı olduğundan nereye indiği tespit edilemediği gibi bölgede yapılan aramalar da sonuçsuz kalmıştır. bu olaydan sonra abd federal havacılık dairesi'nin kararıyla, boeing 727 tipi uçaklara havadayken arka kapılarının açılmasını engelleyen bir aparat takılmış ve söz konusu alete dan cooper'a ithafen cooper vane adı verilmiştir.

    olaydan 9 yıl sonra, 1980 yılında, aynı bölgede, 5800 dolar tutarında bir para ve boeing 727 tipi uçakların arka kapılarının nasıl açıldığını gösteren bir talimatname bulunmuştur. parayı bulan çocuk bunları polise teslim ettiğinde, seri numaralarından dan cooper'a fidye olarak verilen paraların bir bölümü olduğu anlaşılmıştır. ancak polise ilgili deliller ulaştıktan kısa bir süre sonra st. helens yanardağı patlamış ve delillerin bulunduğu bölge volkan külleriyle kaplanmıştır. polis bölgede daha sonra aramalar yaptığında ise başka bir bulguya ulaşamamıştır. böylece olay iyice gizemli bir hale gelmiş ve çözülememiştir.

    dan cooper'ın 1995 yılında ölen, ikinci dünya savaşı'na paraşütçü birliğinde katılmış olan duane weber adlı kişi olduğuna inanılmaktadır. ancak olay sırasında dan cooper'ın elinde eldiven olduğundan fbi'ın yaptığı incelemelerde herhangi bir parmak izine rastlanılamadığı için bu durum kanıtlanamamıştır. duane weber'in dan cooper olduğunu düşündürten temel bulgular ise, eşinin, ölümünden üç gün önce hasta yatağında kendisinin dan cooper olduğunu itiraf ettiğini söylemesi ve 1978 yılında olayın gerçekleştiği bölgeye tatil yapmaya gitmiş olmalarıdır. ayrıca fbi tarafından hazırlanan robot resimlerle duane weber büyük benzerlik göstermektedir.

    http://www.cbsnews.com/…s/d-b-cooper-found-at-last/

    d.b. cooper uçak biletini dan cooper adıyla almış, ancak bir yanlış anlaşılma sonucu adamın adı medyada sürekli d.b. cooper olarak geçtiğinden dan cooper yerine d.b. cooper denmiştir. gizemi, zamanla amerikan dizilerine, filmlerine konu olmuş bir popüler kültür öğesi haline gelmiştir. dan cooper'a ithafen richard purdy adındaki yerel bir şarkıcı tarafından 1980 yılında yazılmış olan the ballad of d.b. cooper adlı şarkının yanısıra, sonraları başka sanatçılar tarafından da bu adam için şarkılar yazılmıştır.

    http://images.45cat.com/…d-of-db-cooper-azimuth.jpg
    http://www.45cat.com/record/az451
    https://www.youtube.com/watch?v=gwrr0zo0xa0
    https://www.youtube.com/watch?v=olpq6dgujnw
    https://www.youtube.com/watch?v=mxtgibncqlq

  • sözlükteki hesabımı kimse bilmiyor. bazen burda yazdıklarımı twitter, facebook sayfamda ''adam iyi yazmış'' diye paylaşasım geliyor.

    sanırım psikolojik sorunlarım var.

  • bu kadar para çıkmış, sen kalk aldığın arabanın, kuzenlerinin fotoğrafını falan koy. başka bir yere gitme. kesimhane açacakmış bir de vizyonuna sıçtığım. gezeyim, göreyim, kendimi geliştireyim demek yok.

    evet, bana amorti bile çıkmadı.

    tamam sakinim.

  • 90's en çok o dönemde çocuk olanlara güzeldi. bunu birine anlatmak çok zor, zira 2020's de kendisinden sonraki nesillere bunu anlatamayacaktır. herkesin yazdığı gibi; çocuktuk, sokaklarda oynayan, herkesi tanıyan, tek endişemiz; annenin pencereye çıkıp, '' çabuk eve gel yeter çocuğum '' demesi olan dönemler. oyun oynarken sabit kalmayan çocuklardık, ahmet'lerin evin önünde bir başlardık, akşama doğru 3 km ilerlemişiz. sabit duramayan çocuklar, asla koyduğunuz yerde bulamazdınız ama yine de endişeye mahal yok. çünkü mahalle diye bir şey vardı, tüm çocuklar herkesindi. karnı acıktı mı, tüm çocuklara bir anne bakardı. genelde salçalı ekmek ile tüm çocukları doyurmayı bilen bir anne. o da çocuklar artık oyun oynarken kimin kapısına denk geldiyse, o günün şanslı annesi o olurdu.
    şimdiki çocuklarda inanılmaz bir dikkat bozukluğu var, misal mahallede 30 çocuk varsa hiç biri aynı şeyi sevmiyor, hiç birinin zevki diğerine uymuyor, birinin yediğini diğeri yemiyor. en önemlisi, okul dışında bir araya gelmiyorlar. biz pazar sabahı erkenden kalkıp o da varsa, trt'de aynı çizgi filme bakardık, hepimiz varyemez amcayı bilirdik, onu konuşurduk, onu severdik. şimdi milyon tane çizgi film kanalı var, bir çocuğun bildiğini bir milyon çocuk bilmiyor. bu çocuk duygularını kiminle paylaşabilir ki!
    biz tarkan'nın şarkılarını dinlerdik, ( ya da en fazla bir iki kişi daha ) herkes onu bilirdi, aynı şarkıya oynar, aynı şarkıya hüzünlenirdik. hepimizin hayali de benzerdi, duygu durumu da benzerdi, aşkları da benzerdi, çocukluğu da benzerdi. şimdi bir sürü şarkıcı ve bir sürü tanınmayan, bilinmeyen şarkılar... herkesin duygu durumu farklı ve ortak noktada buluşmak o kadar zor... ortak noktada buluşmak imkansız ise olan şey şu; birbirine güvenemeyen, dertleşemeyen, anlaşamayan, empati kuramayan, birey olduğu farz edilen ama yalnız insanlar... ortak nokta yoksa ve bağ kurulamıyorsa, bir şeyi sevmek de o kadar zor olur. çünkü birbirlerini tanımıyorlar, merak da etmiyorlar.
    '' peki, farklılar iyi değil mi ?'' diye sorabiliriz. evet farklılıklar her zaman güzeldir ama dezavantajları da insana dokunuyorsa, onları sindirmeden yaşamanın da kişileri kötü etkilediğini görebiliriz. konu burada farklıların olması değil, kişilerin ortak nokta bulup bağ kuramaması ile alakalı.
    90'lar emek harcanan dönemlerdi. navigasyonsuz adresleri bulurduk, neredeyse sevdiğimiz herkesin telefonunu ezbere bilirdik, herkesin ailesini tanırdık, çarşıda, bakkalda, sokakta hepsine denk gelirdik. komşu komşuyu bilirdi, arkadaş arkadaşı. ilgilenir, derdi ile ortak olurdu. bu paragraf için erich fromm sevme sanatı kitabında şöyle der; sevginin temel öğeleri etkin ilgi ve emek, sorumluluk, saygı ve bilgidir. yani şartlar insanların birbiri ile ilgilenmesini sağladı. dikkatlerini dağıtacak çok az şey vardı ve teknoloji gelişmediği için de herkesin birbiri hakkında ezberlediği, öğrendiği de çok şey vardı. şimdi ise sadece en yakın arkadaşımın telefonunu ezbere biliyorum. o da çok kolay olduğu için... yani bir insana karşı pişmeden, emek harcamadan onu da sevemezsin.

    yukarıdaki entrylerde 90's için siyasi iklimin bugünden daha kötü olduğu, insanların neyini özlediği vs... yazıyor. evet çok doğru, 90's siyasi olarak karanlık, aydınlatılması da belki 90 sene sürecek kadar kötü siyasi gelişmeler doğurmuş bir dönemdi. ama bu ülkenin rahat geçen bir on senesi zaten yoktu. 80's den sonra muhtemelen 90'lar günlük güneşlik gelmiştir. insanlar alışık oldukları için, bir şekilde hayatlarına bakmaya da devam ettiler. yokluğa rağmen bağ kurmaya ve var olmaya devam ettiler. çünkü yokluk, herkes için yokluktu. o yüzden o dönemin siyasi ortamı bu konu açıklamaya yetmez.

  • az once cumhurbaskani sifati ile birinin

    - chp, mhp, hdp'ye oy vermeyin, pisman olursunuz.

    cumlesini sarfettigi yayindir.

    akabinde de

    - bunu soylemek zorundayim. halkimi uyarmak benim gorevim.
    uyarmazsam halkim bana yolda, sokakta hesap sorar.
    neden bizi uyarmadin ? diye.

    seklinde devam etmistir.

  • canlı yayınlarda çokça rastlanan bir hadisedir, şu şekilde gerçekleşir.

    - eee, ahmet orda atmosfer nasıl?
    - (ahmet bir süre kafa sallar, eli kulağındadır) eaaa, melih burda atmosfer...
    - toplantı nasıl geçti ahmet?
    - ...atmosfer yedi katm... (susar, eli kulağına gider, kafa sallamaya başlar yeniden, duyum almıştır) melih toplantıda almanya...
    - toplantıda ırak meselesinin de konuşulduğu söyleniyor doğru mu ahmet??
    -... dış işleri bakanııı... (yine duyum almıştır, el kulağa gider, kafa sallanır) evet melih, ırak meselesi dee...
    - peki almanya dış işleri bakanının toplantıdaki...
    - melih oraya gelirsem ananı skerim senin, iki dakika sus da dinle be!

  • nesi skandal olduğunu anlamadığım açıklamalardır.

    adam diyor ki; baz istasyonlarının çalışma ve enerji besleme prensipleri belli. afet bölgelerinde enerji sorunu var. daha fazla yapılabilecek bri durum yok. nufüs yoğunluğu arttığı yerlerde daha da kötü olabilir.

    ne deseydi; teknolojiden biraz anlayan biri bile bu sonuca varabilir zaten.

    yahu arkadaşlar, insanlar evlerinin yanında baz istasyonu istemiyor diye 2000 yılından beri pek çok istasyon imza toplatılarak söküldü. balık hafızalı mısınız?

    teknoloji dediğin şeyi tanrılar yaratmıyor, hizmetini sürdürebilmesi için enerjiye ihtiyacı var.

    debe editi: vodafone savunuyorsun diyen var, ben turkcell müşterisiyim lan
    görsel

    "acil durum planınız yok mu" diyen var. bölgeye devlet 3 gün sonra ulaşmış bazı yerlere hâlâ ulaşmamış, siz ne kadar acil durum planı yaparsanız yapın hükümetin acil durum planı yoksa oturur beklersiniz.