hesabın var mı? giriş yap

  • kısaca; insanlara öfke.

    dünyayı anlamaya başlayanın içinden mutlaka geçeceği, empati ile yeneceği, "daha fazla empati" ile tekrar gireceği durum.

    yani sanırım ergenlik sonrası çoğumuz giriyor buna. mizaca dahilse yukarıdaki sırayla sakin bir nefret hayatınızın bir parçası olabiliyor. o zaman kaldırımı yayla gibi kullananları, merdivende yol vermeyenleri, arayınca dönmeyenleri, lütfen ve teşekkür ederim demeyi bilmeyenleri, mekanlarda hesap ödetmek, alışverişte pazarlık etmek gibi alışkanlıkları olanları tolere edemiyorsunuz. "daha fazla empati" safhasına ulaştım ben ama görmezden gelme oyunu oynayarak aştım gibi...

    "ben aydınlanmadan önce dağlar dağdı nehirler nehirdi.

    ben aydınlanırken dağlar dağ değildi nehirler nehir değildi.

    ben aydınlandıktan sonra dağlar dağdı nehirler nehirdi."

  • pıtır pıtır boşanmakla son buluyor.
    kıtır kıtır da olabilir, bazen de şıkır şıkır.
    benimki patır kütür oldu mesela

  • sayın mercedes-benz yetkilileri,
    sizden rica ediyorum, yalvarıyorum, ayağınıza kapanıyorum, nolur ama nolur istanbul için ürettiğiniz otobüslere, özellikle de metrobüslere standart klimalardan koymayın. biliyorum siz bunları avrupalı kafasıyla şu kadar insan biner diye tasarlıyorsunuz ama burada işler öyle yürümüyor. ha daha güçlü klima koyacaksanız da bunun için ekstra ücreti açık açık talep etmeyin, bizim yöneticilerimiz vermez o parayı. bir kılıfına uydurun alın ne bileyim. ya da normalin üç katı para isteyin, o zaman alabiliyorlar bak. elin hollandalıları sattı böyle bize, sizin ne eksiğiniz var. bir de eğer bu klimalar manuel falan çalışıyorsa o özelliği kapatın, otomatik çalışsın. bizimkiler az yaksın diye kapatıyorlar onu sanki. ya da şoförün ordaki açılır camı iptal edip havalandırma ızgaralarını azaltsanız da olur. bir de o arkadaki köşe koltuk var ya, neyse bir şey demiyorum ona da.

  • link
    eşi derken bahsedilen bu kişi bir bilim insandır ve adı da özlem türeci'dir. yani tek vasfı uğur sahin'in eşi olmak değildir. ne kadar da kendini bilmez bir üslup

    edit : bunun için gereksiz duyar diyenler olmuş, en basitinden empati kurmanızı öneririm. öyle olunca özlem türeci'nin kariyerine, yaptigi işlere ve şahsına saygısızlık yapıldığının farkına varırsınız belki de

  • "katılmıyorum ama anlayabiliyorum" demiştir az önce kendisi ki ne spor kamuoyunda ne de siyasette bu cümleyi içselleştirebilmiş az insan vardır.

  • aslında bu kitaptaki tezin zıttı denebilecek muazzam bir eser (bkz: guns germs and steel) çıkaran jared diamond'ın bayağı övdüğü bir kitaptır.

    ilk bakışta guns germs and steel ile zıt gözüküyor; çünkü biri kurumlara bağlarken diğeri bir nevi kadercilik-yaşanılan bölgeye bağlıyor. ancak jared diamond'un pekala aptal olmadığı barizken bu kitabı övmesinin sebepleri var.

    ne kadar daron acemoğlu ve james robinson dünya tarihinin büyük kısmını kapsayarak tezler sunsalar da; muhtemelen jared diamond'ın tezleri geçmiş dönemler için daha doğru denebilir. mutlaka why nations fail'in savunduklarının tarihin her döneminde payı var, ancak guns germs and steel ile tarih içindeki etki yüzdelerinin sürekli değiştiğini düşünüyorum.

    dünya bu kadar küreselleşmeden, yani ticaret bu kadar iç içe geçmeden önce (daha merkantilizmin hakim olduğu dönemlerde ve onun öncesinde), guns germs and steel'in sunduğu sebeplerin bir toplumun gelişmesine etkisi 95% olarak başlayıp, why nations fail'in sunduğu sebepler ise 5% ile başlamıştır. (tarihin başladığı andan itibaren diyelim.) yıllar geçtikçe, dünyanın farklı yerlerindeki toplumlar geliştikçe, rekabet arttıkça tabii ki why nations fail tezleri 5%'ten yükselmeye, haliyle guns germs and steel tezleri ise düşmeye başlıyor. günümüze geldiğimizde ise, bilginin serbest dolaşımının etkisi ile - daha doğrusu ıt devrimi (bkz: endüstri 3.0) ile- coğrafyanın önemsizleşip, why nations fail'in tezlerinin ağır bastığını görüyoruz.

    aslında iki kitap birbiriyle çelişiyor değil, birbirlerine atıfta bulunmasalar ve birbirlerine itiraf edemeseler de birbirlerini tamamlıyorlar.