ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ssg ve kanzuk'un sözlükte uyuşturucu satması
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: delikanlıysan bu başlığa
1. adını soyadını yazarsın
2. adını soyadını
3. adını soyadını
4. adını soyadını
5. adını soyadını
.
.
.
diye girilen entry'ler silsilesi.
melis ayça değirmencioğlu'nun loris karius ifşası
-
adam alt tarafı "how are you?" demiş. niye herkes sikmiş gibi davranıyor. kezban türk kızlarından haberi olmuş oldu böylece. oğlum sakın bulaşma ben sana söyliyim, yakışıklı adamsın git zeki bir avrupalı bul kendine. 75 iq'lu yürüyen ego değil.
kuryelerin 15 bin tl almasının mantıklı açıklaması
-
bana göre yoktur; bilenler varsa açıklayabilir..
ek sipariş ve bahşişlerle birlikte 16-17 bin tl bile olabilir..
(bkz: trendyol express çalışanlarının %39 zam alması)
https://www.haberturk.com/…aciklama-3326453-ekonomi
trendyol’da çalışan kurye işçileri, yapılan zam oranlarını yetersiz buldukları gerekçesiyle şirketin maslak’taki genel merkezinde eylem başlatmışlardı. trendyol konuya ilişkin yazılı açıklama yaptı. yapılan yazılı açıklamada, “2022 yılı içerisinde, bir taşıyıcı iş ortağının faaliyet gösterdiği süreye bağlı olarak taşıdığı paket sayısına göre toplam hakedişinin aylık en az 12 bin 500 tl+kdv olması, iş ortaklarımızın da beklentilerini karşılar şekilde, garanti altına alınmıştır” denildi.
fiyata bakmadan alışveriş yapabilmek
-
buna ilk kez sahit oldugumda 18 yasindaydim sanirim. yaz tatilinde en yakin arkadasimin evinde misafirdim. bir sebepten dolayi arkadasima pantolon alinmasi gerekti; annesi bizi bir alisveris merkezine goturdu. ilk girdigimiz dukkanda birkac pantolon denendi, iki tanesi begenildi; uzerlerine gomlek secildi ve annesi tamam diyip odedi. ben olayin sokunu birkac gun atamadim; yalniz kaldigimizda dayanamayip arkadasima fiyata neden bakmiyorsunuz ya kaziklansaniz, baska yerde daha ucuz olsa gibi seyler sordum. "begendikten sonra cok zaman harcamaya gerek yoktu" dedi. ben de kendisine birkac yumruk ve tekmeyle cevap verip zenginligiyle dalga gectim. ergen aklimla yapacak baska birsey bulamamistim sanirim.
ısin garibi, arkadasimin ailesinin cok zengin oldugunu biliyordum. ornegin; dev bir evleri vardi, annesi jeep cherokee, babasi s500 suruyor, babasinin soforu de var vs... ama bunlarin hic birisi 2 pantolonun fiyatina bakilmadan alinmasi kadar etkili olmadi zenginligin ne oldugunu anlamamda.
simdi yas 30'u gecti; kazancim fazlasiyla iyi ama fiyata bakmadan koladan fazlasini soylemedim. biradan oteye gecebilecegimi de sanmiyorum.
edit: bu arkadasimla yasadigimiz simdi aklima gelen baska bir mevzu: bu olaydan 1-2 yil sonra akmerkez'deki vakko'ya gittik; elemana gomlek veya tshirt alinacak. (zuppe degildir ama herif simdi bile alisveris canavari) bende de hayatimda ilk kez vakko'ya girmenin tedirginligi var. mal gibi duruyor olmamak icin tezgahtar abiye (vakko'daki abi/ablalara tezgahtar denmedigine eminim ama ne denir gercekten bilmiyorum) birsey sordum. adam bana cevap verip sonunda beyefendi diye hitap etti. 19/20 yasindaydim ve hayatimda ilk kez bir insan ciddi ciddi ve tum kibarligiyla bana beyefendi demisti. arkadasima donup "bana beyefendi dedi" diyecek oldum ama nutkum tutulmustu bile.
2016 turizm krizi
-
baktilar ki kriz turizmciye giriyor, devlet destegiyle turizmciden cikarip vatandasa soktular. ozeti budur.
borsa istanbul'un %10'unun katarlılara satılması
-
ülkeyi komple arapların üstüne yapın da bu iş huzur icinde çözülsün.
ekonomik çıkmazda olan türkiye cumhuriyeti'nin başındaki zatın gerçekleştirdiği aktivite.
https://mobile.twitter.com/…|twcamp^serp|twgr^tweet
edit: https://mobile.twitter.com/…tus/1331958084495953921
edit 2: ilgili haber
https://www.dunya.com/…ula-ortak-oldu-haberi-601558
edit 3: bazı mesajlar aldım bunun zararlarının ne oldugu ile alakalı, belirtmem istendi. olası bir hükümet değişiminde ülke borsasının %10'luk kısmının katardan manipüle edilmeyeceginin garantisini kim verebilir ? türkiye cumhuriyeti'nin katar'ın arkasında bulunan, londra'daki spekülatörün emrine amade edilmiştir. çok net.
ayrıca arada kaynayan "çerezlik" imzalanan anlaşmalar da şunlar:
"istinye park hisselerinin devrine dair anlaşma",
"istanbul haliç altın boynuz projesi'ne yapılacak potansiyel ortak yatırıma ilişkin mutabakat zaptı" ile;
"global liman işletmeleri ve qterminals w.l.l arasında ortadoğu antalya liman işletmeleri aş'nin hisse devrine ve satın alımına dair anlaşma" da bulunuyor.
taksim'de taksicilerin zıplatılması
-
otelde müsterim var, onu alacagim diyor. bunu söylemek yirmi saniye elleri titredikten sonra aklina geliyor. polis arabasini baglarken calistigi taksi duragini arayip "beni polis durdurdu. falanca otele yeni taksi gönderin" demek aklina gelmiyor. nereden baksan saygisizlik, nereden baksan düsük zeka.
taksiyi yol kenarindan durdurmaya calisan müsteriyi cani istemedigi icin almadi. adamlar taksicilik degil rakipsiz tekel olarak "vip tasimaciligi" yapmak istiyorlar. aracin her tarafina "lüks taksi" yazmis olmalari bile "normal müsteri almayiz" sinyali veriyor. bir insanin "ben polisleri kandiririm" demeden önce kendi zekasini tartmasi sart.*
arabayla merdivenlerden inen kadın
-
fren yerine gaza basıp hiç alakası olmayan masumları öldürmesindense, böyle kişisel salaklıklar daha iyi bence.
daha iyi demeyelim de hadi, daha kabul edilebilir diyelim.
hayatı kaçırma hissi
-
hep geleceğin iyi olacağını düşünüp mevcut an'a odaklanmayı düşünmediğimizden dolayı oluşan histir.
bir gün bir bakarız her şey geride kalmıştır. güzel günlerin geleceğini umut ederek yüzüne bakmadığımız o sıradan günlerin, aslında en güzel günlerimiz olmuş olduğunu ve çok geç kaldığımızı fark ederiz.
insan işte. az biraz bir hayatı var. tam "evet işte hayatı öğrendim" derken ölüveriyor...
oysa hayat şu anda, şu entry girerken bir yandan atıştırdığım leblebinin tadında gizlidir ve leblebi bitince o "an" da bitecektir. yerini çay içme zevkine bırakacaktır belki.
bir hayatımız var, güzel yaşayalım.
türk televizyonlarındaki unutulamayan anlar
-
televole'nin televole olduğu zamanlar. yani futbolcular ön planda.
mustafa adlı takımını,soyadını, hiçbir şeyini bilmediğim bi futbolcunun yanına gidiyorlar. amaç bir tane genel kültür sorusu sormak. şu diyalog geçiyor...
-merhaba mustafa sana bir genel kültür sorusu sormak istiyoruz.
-sorun abi.
-bize, senin isminin harflerinden oluşan bir ülke söyleyebilir misin?
-(biraz düşünür) valla bulamadım...kaç harfli?
-3 harfli
-hımmm... (biraz daha düşünür) baş harfi ne?
-baş harfi "f".
-hımmm... yok vallahi aklıma gelmiyor...
-neyse ben sana kıyak yapıp 2. harfi de söyleyim "a"
-hımm... faa... hımmm... yok vallahi bulamıyorum..
-neyse mustafa. sorun değil. ülkenin adını söyleyim mi?
-söyle abi.
-fas.
-hadi lan ordan fas diye ülke mi olur?
tokat'ta vurulan 459 kg yaban domuzu
-
sadece çilek yemediği kilosundan belli olan yaban domuzudur.
yine haberin içeriğini de kimse okumamış; çiftçi gerekli mercilere şikayet etmiş, gerekli merciler avcılık derneğine gitmiş, avcılık derneği yine devlet kurumlarından gerekli izinleri çıkartmış ve öyle avlanmış. hobi falan yok arkadaşlar.
anne oğul diyalogları
-
oğul - kardeşim
anne - benim de annem olan kadın.
oğul kişisi havuzda çalışmakta, bu yüzden hergün işe parmak arası terlik giyerek gitmektedir. terlikleri çok eskimiştir ve her bir tekinin altında delik bulunmakta yürürken ayağının ufak bi kısmı yere değmektedir. oğul kendisine yeni terlik almıştır, terliklerle eve gelir ve olaylar gelişir...
oğul - ben bu yeni terlikleri yolda giymeyeyim, işe giderken eski (altı delik) terliklerimle gideyim işte yenilerini giyerim.
anne - oğlum sen evlenince karına da eskimesin diye haftada bir atlarsın.
(100% gerçek)